TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, ekibinizle hoş geldiniz. Keşke daha huzurlu bir ülkede size hoş geldiniz diyebilseydim, daha mutlu bir ülkede diyebilseydim.

Burada, arkadaşlarımız "Önerileri yok." diye muhalefeti eleştiriyorlar. Ya, Allah'tan korkun ya! Binlerce kanun teklifi, on binlerce önerge vermiş olan muhalefetin hiçbir teklifini kabul etmiyorsunuz, gelip burada "Önerileri yok." diye şov yapıyorsunuz.

Ben kendi adıma söyleyeyim: 0-6 yaş grubundaki yoksul çocuklar için önerge verdim, parmaklarınız "hayır"a kalktı. Eğitim çağındaki çocuklara bir öğün yemek, hijyenik su diye önerge verdim, parmaklarınız "hayır"a kalktı. Yalnız kadınlarla alakalı; özellikle imam nikâhı olan, eşini kaybetmiş olan kadınlarla alakalı hanede sosyal güvenlik yoksa nakit desteğiyle ilgili kanun teklifi verdim "hayır" dediniz. Yoksulluğu araştıralım, derin yoksulluğu araştıralım dedim, "hayır" dediniz. Sayacak o kadar şey var ki, o yüzden, sakın bu konuyu bir daha böyle söylemeyin, samimiyetsiz duruma düşüyorsunuz.

Bu ülkede çocuklar yoksul, çocuklar aç. Ben bunun üzerinden bir travmayı burada kullanmak istemiyorum ama her 4 çocuktan 1'inin kesin yoksul olduğu, TÜİK verilerine göre çocukların üçte 1 oranında yoksulluk sınırı altında yaşadığı bir ülkeden bahsediyoruz. Avrupa Konseyinin -Sayın Bakan burada "Hayır." desin ya- "Türkiye, Ermenistan, Romanya, Sırbistan; buralarda çocuk yoksulluğu endişe vericidir." diye raporu var ya, raporu var! Bu konularda birbirimize samimi olmamız gerekiyor. Bu yoksulluk artıyor. Düzenli geliri olmayan ailelerin çocuklarının yüzde 6'sı o evlere sadece gelir getiren kişi olarak çalışıyorlar. Küçücük bedenlerin üzerine yıkmışız sistemi, burada başka şeylerden bahsediyoruz. Samimi olalım, birlikte çözelim diyeceğim.

Şimdi, Derin Yoksulluk Ağının yaptığı araştırmalar var, artan ve korkunç bir yoksullukla karşı karşıyayız. Fakat, bunlarla ilgili öneride bulunurken biz artık "Şu muydu, bu muydu?" falan diyeceğiniz bir noktada değiliz çünkü böyle küçük, palyatif tedbirlerle Türkiye'deki yoksulluğun önüne geçilebilmesi mümkün değil. Her gün artan koşullardaki zamlar, yoksulluk, enflasyon kimsenin reddedemeyeceği yerde duruyor ya! Böyle bir tabloda kadındı, çocuktu, şuydu buydu... Yoksulluktan nasibini almayan hiç kimse kalmadı; bütün yoksulluğu gelecek kuşaklara devreden bir anlayışla beraber ülke yönetilir hâle geldi.

Ha, sihirli bir sözcük arıyor musunuz? Ben size sihirli sözcüğü söyleyeyim: Birincisi, Maliye Bakanımızın bile anlamakta güçlük çektiği "Ne olduğunu anlayamadık, bir sabah reis bir şeyler yaptı, dolar şöyle oldu, böyle oldu." dediği kur korumalı mevduat sistemiyle bu ülkenin çalışanlarının emeğinin, alın terinin üzerinden gram gram aldığınız vergileri mutlu bir azınlığa çuvalla transfer etmekten vazgeçin. Böyle devam ettiğiniz sürece ne yoksulluğun ne işsizliğin ne hukuksuzluğun önüne geçemeyeceksiniz çünkü bu, bir dünya handikabıdır. Bu, neoliberal sistemin popülist, otoriter liderler kanalıyla kitleleri sıkıştırdığı, yoksulluk üzerinden ülkeleri yönettiği bir sistemdir. Dünya sıkışmış vaziyette, siz burada bununla beraber çözüm bulamazsınız. Ha, çözüm nedir? Çözüm demokrasidir, çözüm insan haklarıdır, çözüm hukuk devletidir, çözüm güçlü sosyal devlettir.

İsterseniz bu güçlü sosyal devletin içerisinde başka bir şeyi hatırlatayım: 1971 yılında altına imza attığımız aile destekleri sigortası köşede duruyor Sayın Bakan, köşede duruyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben size sihirli sözcüyü söylüyorum; Bakanlığınız, Hükûmetiniz neden bunu uygulamaya sokmuyor? 9 sigorta kolu orada yatıyor -yoksulluğa, işsizliğe- insanların tamamıyla alakalı yatıyor; üstelik yoksulluğu öldürmek amaçlı yatıyor, yoksulluk sarmalından insanları çıkarmak amaçlı çalışıyor. Benim size önerim, eğer bu sistemi reddedebiliyorsanız aile destekleri sigortasını uygulamaya koyun, neyi bekliyorsunuz?

Saygılar sunuyorum.