KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli vekil arkadaşlarım, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, artık tecrübeli bir bakansınız, geçtiğimiz yıl göreve yeni başlamıştınız, ilk bütçenizi görüşmüştük. İlk bütçede çeşitli iddialarda bulunmuştunuz ve bir yılın bir hesabını vermek üzere Milletin Meclisine geldiniz. Sayın Bakan ama bir yıl içinde, ben açıkça söyleyeyim, bu bir yılın sonunda geçtiğimiz yıl ortaya koyduğunuz iddiaların çok gerisinde kaldığınızı düşünüyorum yani şu açıdan bunu düşünüyorum. Eğitim politikaları biliyorsunuz bir ülkenin geleceğini belirler ve ortaya konan vizyon aslında bir kuşağı kurtarır ve bu kuşak da gelecek kuşaklarda ülkenin kalkınmasını sağlar, refahını ve huzurunu sağlar ve ben bu konuda çok geride kaldığınızı üzülerek söylüyorum. Bakın, ülkemiz orta gelir tuzağında ve orta teknoloji tuzağında. Ben bunun demokrasi krizi nedeniyle olduğunu düşünüyorum. Yüz yıl bakın, 100'üncü yıl bütçesi size nasip oldu. Yüz yılın bir muhasebesini yaptığımızda 85 milyon yurttaş bu ülkede yaşıyoruz ama ne huzurumuz var ne refahımız var. Gençlerin yüzde 70'i diyor ki "İmkânım olsa bu ülkeyi terk ederim, başka bir ülkede yaşarım." Şu anda siz hani diyorsunuz ya "Ben sermayeye ara eleman yetiştireceğim." Bu kişileri yetiştireceksiniz ya Sayın Bakan, meslek liselerinde, vadedilen maaş 5.500 lira ve onlara "Ya arkadaş, ücreti beğenmiyor musunuz ya? İş beğenmiyor bu gençler." diyorlar sanayiciler, 5.500 lira vadediliyor; bugün en ucuz ev kirası 5 bin lira, 7.500 lira bir ailenin gıda masrafı var ve bu çocuklarımıza bizim vadedebildiğimiz 5.500 lira bir maaş, o da şanslılarsa, milyonlarcası da biliyorsunuz iş bulamıyorlar.

Türkiye'nin bir sıçrama yapması lazım, öyle değil mi? "Türkiye Yüzyılı" diyorsunuz ya, ne şahane, Türkiye Yüzyıla. Şimdi, geçtiğimiz yüzyıla bakıp dersler çıkaramazsak maalesef yaptıklarımız, yapacaklarımızın garantisidir, gelecek yüzyılda da bu vizyonla maalesef gençlerimize ne huzur verebiliriz ne de refah verebiliriz. Ben, demokrasi krizinin ekonomik kriz yarattığını düşünüyorum ve demokrasi krizini çözemeden de ekonomide bir sıçrama yapamayacağımızı, yurttaşlarımıza huzur sağlayamayacağımızı düşünüyorum; bunun da anahtarının eğitim politikalarından geçtiğini düşünüyorum. Bakın, üç kuşak kaybettik; benim dedem de huzur görmedi, babalarımız da huzur görmedi, bizler de huzur görmedik ama dördüncü kuşağı kurtarabiliriz. Bunu da sizin elinizle yapabiliriz. Bu konuda geçtiğimiz yıl size dedim ki: Bilimin özgür olmadığı, özgürlüklerin olmadığı yerde teknoloji de gelişmez, teknolojinin gelişmediği yerde katma değer yaratılamaz ve katma değerin yaratılamadığı yerde de refah olmaz Sayın Bakan. Şimdi, bu anlamda, bu sarmalı kıracak şey nedir? Demokrasinin gelişmesidir, özgürlük alanlarının gelişmesidir, eleştirel düşüncelerin gelişmesidir. Eğer eğitime siz eleştirel düşünceyi koyamıyorsanız oradan bilim çıkaramazsınız. Bir çocuk "Bu neden böyle öğretmenim?" dediğinde o çocuk tersleniyorsa oradan siz bilim çıkaramazsınız. Bir çocuk ilk doğduğunda çok sorular sorar, sonra biz onları kalıplara dökmeye çalışırız; işte bu kalıpları kırmamız gerekiyor ki soru soran çocuklar ileride bilim üretsinler ama maalesef, cumhuriyet tarihi boyunca endoktrinasyon çerçevesinde bakıldığı için çocuklarımıza "Neden bu böyle?" diye 100 tane soru sormasına izin vermedik, 1 tane soru sordu, ağzına tıktık. Maalesef bugün de yeni bir endoktrinasyon var. Bunun de sembolü ne biliyor musunuz Sayın Bakan, bunun da sembolünün ne olduğunu size söyleyeceğim, şu anda üzerinizde taşıyorsunuz.

Geçtiğimiz yıl, Sayın Bakan, buraya geldiniz ve pek çok vaatte bulundunuz, ben de size dedim ki eleştirel düşünceyi başa koyun dedim, sunumunuzda böyle bir şey görmedim. Ben size bunu dedim ama Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan olduk. Tek adam rejiminin bir sembolü var, bıyık. Geçtiğimiz yıl siz bıyıksızdınız, tam biat etmemiştiniz, bu yıl maalesef etrafınızda olan herkes gibi bıyık bırakmışsınız ve bu anlamda bıyıklı gelmişsiniz. (Gürültüler)

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Başkanım, bu nasıl bir şey ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Garo bey, düşüncelerinizi kişiselleştirmezseniz sevinirim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, şöyle söyleyeyim Sayın Bakan, bunun bir sembolü, bir bıyık bunun bir sembolü.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Şekilcisiniz, şekilci!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz de bir ara sakalınızı kestirmiştiniz, sonra tekrar uzattınız; onu da soralım neden oldu?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, hangi müdüre gitsem, hangi okula gitsem bıyık bırakmamış okul müdürleri bıyık bırakmışlar. Biat etme, biat etme sembolü. (Gürültüler)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER - Tasarruflarım sizi ilgilendirmez!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, ne oluyor ya, bir müdahale edin.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bakanım, size söz vereceğim, cevap verirsiniz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sakin olun, bakın, tek siz biat etmediniz, herkes biat etti, bütün bakanlar biat etti, siz de biat ettiniz. Bunun bir sembolü bıyık.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER - Ben sakinim, ben gülüyorum size.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, Tayyip Bey diyor ki: "Bana biat edecekseniz bıyık bırakacaksınız."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bütün bıyıklılara mı söylüyorsunuz bunu? Beni de kastediyorsunuz yani.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, değil.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sizin de cevap hakkınız doğdu.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hepimizin cevap hakkı doğdu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, özgür düşünce, herkesin istediği gibi giyindiği, isteyenin bıyık bıraktığı, isteyenin sakal bıraktığı, isteyenin başın örttüğü, istemeyenin örtmediği bir ülkede yaşanılır ama endoktrinasyon maalesef bana diyor ki: "Bundan sonra tek adam rejimi var, bana biat edeceksin; bunun da bir sembolü var." Bırakmayan arkadaşlarımıza da "Bırakacaksınız." diyor Sayın Tayyip Erdoğan, bunu biliyoruz. Bırakmayan arkadaşlarımız saraya gittiğinde bir bakıyoruz geri dönmüş, bıyıklı geliyor; milletvekili arkadaşlarımızdan da bahsediyorum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER - Tasarruflarım beni ilgilendirir, seni ilgilendirmez.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, bu anlamda, bu eleştirel düşünce özgürlüklerden geçer.

Sakin olun Sayın Bakan, sizi suçlamıyorum ya, ne var?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER - Ben sakinim. (Gürültüler)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu bir gerçeklik, saraya giremez ki bıyıksız kimse! Saraya kimse bıyıksız giremez.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Başkanım, bu ne ya!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER - Gülüyorum size.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, kimse bıyıksız giremez, bunu biliyorum. Asla yanlış anlamayın, kişiselleştirmeyin meseleyi. Saraya giren bıyıklı girer, bıyıklı çıkar.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Öyle değil Garo Bey, şimdi bütün hepimizi şey yaptınız, öyle değil, bıyıksız arkadaşlarımız da var.

Devam edin lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, "Türkiye Yüzyılı" diyorsak eleştirel düşünceyi başa koyacağız ve gücü elinde tutanı eleştirebilmeyi başa koyacağız. Eleştirebildiğimiz zaman yanlışlarını göstereceğiz. Sayın Bakan, bakın, Türkiye yüzyılı... Sayın Bakan, geçen yıl da sizi eleştirmiştim, bir Bakan Yardımcınız dışında bütün bürokrasi erkeklerden oluşuyordu ve şu anda bir yıl geçmiş, yeniden tek bir kadın bürokrat var yanınızda, 1 kişi. Bakın, şu fotoğrafla Türkiye yüzyılı olamaz, Türkiye'nin dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girmesini bırakın, 30'uncu, 40'ıncı, 50'nci sıralara düşer. Şu fotoğraf gelişmiş ülkelerin hiçbirinde yok, erkek ağırlıklı, kadınların yalnızca sembolik olarak tutulduğu bir fotoğraf gelişmiş ülkelerde yok Sayın Bakan. Bakın size şunu söyleyeyim: Toplumsal barış olmadan ülkede bir gelişme olma şansı yok Sayın Bakan. Bakın, size söyleyeyim: Toplumsal barışımızı sağlayamadığımız sürece de kendi kuyruğunu kovalayan kedi gibi oluruz. Kendi kuyruğunu kovalayan kedi kendi yerinde sayar ve saçmalar. Toplumsal barışımızı sağlayacağız ki ileriye doğru gideceğiz. Bunun için de değerli arkadaşlar, toplumsal barışı sağlamanın yolu; çok kimlikliyiz, çok kültürlüyüz, çok dilliyiz, çok inançlıyız; bunun gereğini eğitim politikalarına yansıtmak ama sizin eğitim politikalarında bu çoğulculuğu yansıtmak gibi bir iddianız yok, maalesef bunu da getirdiğiniz bu sunuşa da koymamışsınız. Yani bu çoğulculuğu, çok kimlikliliği, çok kültürlülüğü ve eşitliği, adaleti maalesef hem yaşayamıyoruz hem de yeni kuşaklara bu vizyonla yaşatma şansımız yok. Bakın, ana dil temelli çok dilli eğitime demokratik bütün dünya geçti, bundan da çocuğun yüksek menfaati kazandı. "İki Dil Bir Bavul" filmini geçen yıl izleme çağrısı yapmıştım size, izlediniz mi bilmiyorum. "İki Dil Bir Bavul" diye bir film var. Niye bu ülkede eğitimin en geride olduğu iller Kürtlerin yoğun yaşadığı iller? Bunu hiç sordunuz mu siz? Çünkü Kürtler kendi evlerinde Kürtçe öğrenerek, yalnızca onu bilerek o okullara gidiyorlar, okulda karşılaştıkları öğretmenler de yalnızca Türkçe biliyorlar; birbirleriyle anlaşamıyorlar, çocuk kendisini ifade edemiyor, ifade edemediği gibi anlayamıyor, anlamadığı için yorumlayamıyor, yorumlayamadığı için de biliyorsunuz eğitimde geri kalıyor Sayın Bakan ama fırsat eşitliğinden bahsediyorsunuz. Sayın Bakan, ben de ana dilde eğitim verilen bir okulda hayatıma başladım, Ermeniceyle hayatıma başladım, Türkçe hayatıma girdi; bakın, konuşabiliyorum, diğer dilleri de konuşabildim. Yani ana dilini öğrenmek, ana dil temelli bir eğitim almak diğer dilleri öğrenmeye engel değildir, toplumsal barışı sağlamak da buralardan, bu yerden geçer ama maalesef, vizyonunuzda böyle bir şey yok.

Saygılar sunarım.