| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 07 .11.2022 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bu salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, insanlık yerleşik yaşama bu topraklarda geçti ve ilk ticaret de bu topraklarda başladı yani Hititler'in yazıtlarına bakarsanız, Asur'a bakarsanız, Urartu'ya bakarsanız ilk ticaretin bu topraklarda gerçekleştiğini görürsünüz. Niye? Medeniyetler burada başladı ama baktığımızda, her zaman işte, İpekyolu, diğer ticaret yollarının geçtiği, Ege'nin, Akdeniz'in, Karadeniz'in bir ticaret havzası olduğu bir coğrafyadayız. İpekyolu'yla ta Çin'den Avrupa'ya bir köprüydük, aslında bu vasfımızı yeniden hatırlamalıyız. Yeniden ticaretin merkezi bir olma vasfını hatırlamalıyız ama bu konuda pek çok eksikliklerimiz var. Ben sizin bu anlamda bir vizyon ortaya koyamadığınızı düşünüyorum yani şunu söyleyeceğim Sayın Bakan: Sizler rakamlara boğulmamalısınız, bence bu anlamda, bir vizyon ortaya koymalısınız. Ticaret merkezi bir Türkiye, yeniden bu hafızamızı hatırlamalıyız ama yalnızca rakamlardan bahsediyorsunuz, hani "250 milyar dolar ihracat yapacağım." Siz de sonuç olarak varlıklı bir aileden gelmediniz, ben de bir esnaf çocuğuyum. Size sorarım: Bir esnaf için ne önemlidir? Dükkânını çevirmek, borcunu ödemek, yanında çalışan işçinin, emekçinin hakkını verebilmek; bunlar önemlidir. Yani yalnızca rakamlara boğamazsınız bunları bu anlamda, bir sosyal habitattan bahsediyoruz. Bu sosyal habitat konusunda neler yapıyorsunuz? Bu konuda yeterli şeyler sizden duyamadık çünkü rakamlardan bahsedersek -açıkça söyleyeyim- zincir marketler rakamlarını büyütebilirler veya -atıyorum- Trendyol, e-ticaret markaları rakamlarını büyütebilirler ama bunlar sosyal yıkımlara yol açabilir.
Bakın, 250 milyar dolar ihracat rakamında bahsediyorsunuz. Ben size iddiayla söylüyorum: O 250 milyar dolar ihracat, emek sömürüsüne ve doğa sömürüsüne dayalı. İhracatta çalışan işçiler bir refah bulamıyorlar, yoksulluk sınırının altında maaşlara maalesef çalıştırılıyorlar hatta asgari ücret şu anda açlık sınırının altında. Yani rakamlar belki daha küçük olabilir ama önemli olan yurttaşınıza ne katma değer sunuyorsunuzdur. Çalışan işçiye refah sunabiliyor musunuz? Doğanızı katlederek mi ihracat yapıyorsunuz yoksa doğanızı koruyarak mı üretim yapıyorsunuz? Bütün bu sorular önemlidir çünkü bu ülkeyi bizim gelecek kuşaklara refah ve huzur vadeden, on iki bin yıllık medeniyet tarihinin hak ettiği bir noktada bırakmamız gerekiyor, değil mi?
Sayın Bakan, bakın, bu açıdan sıkıntımız şu: Bence Ahmet'i, Mehmet'i, Agop'u, Ayşe'yi, Fatma'yı Hans'a, George'a ırgat ettiniz sizler. 250-300 euroya işçi çalıştırılıyor bu ülkede. Niye burada düşük katma değerli ürünler üretiyor Avrupa sermayesi, kötü ürünlerini üretiyor da yüksek katma değerli ürünler bu ülkede üretilmiyor? Çünkü burada ucuz emek var, doğa sömürüsü var. İşte, bu sarmalı değiştirmenin yolu da bence biraz sizin bu konuda bir vizyon ortaya koyup koymamanızla alakalı; iktidar olarak söylüyorum ama tabii ki siz de bu konuda iktidarı etkilemesi gereken bir Bakansınız. Yani bu anlamda ne katma değer üretiyoruz, ülkemize ne katıyoruz; bunlar önemli Sayın Bakanım.
Bakın, yüksek teknoloji ürünlerde niye nal topluyoruz, niye yüzde 2,5'lara düştük? Yani 2002'de... Hep 2002'yle karşılaştırıyorsunuz ya o rakamın bile altındayız. Hani uçuyoruz, Ay'a gidiyoruz, efendim, şöyle, böyle... Rakamlardan bahsediyorsunuz. Yüksek teknolojili ürün üretemiyoruz. Neden? Çünkü Boğaziçi Üniversitesine bu zulmü yaparsanız, bakın, Boğaziçi Üniversitesine kayyum atarsanız veya diğer üniversitelere baskı kurarsanız, o üniversitelerdeki aydın beyinler Harvard'a giderler, Silicon Valley'ye giderler, orada bilim üretirler, orada teknoloji üretirler. Maalesef bununla karşı karşıyayız. Bu beyinler Boston'da, Silicon Valley'de teknoloji üretiyorlar, bilim üretiyorlar ve bunlar katma değere dönüşüyor yani bu açıdan, bu baskı rejiminden vazgeçip gerçekten gençlerimizin özgür bir şekilde ürün üretmesini, bilim üretmesini, teknoloji üretmesini sağlamamız lazım ve bu yüksek katma değerli ürünleri de dünyaya o zaman biz sunabiliriz, aksi takdirde yurttaşlarını Hans'a, George'a ırgat eden bir ülkenin Ticaret Bakanı olarak kalırsınız maalesef Sayın Bakan.
Bakın "Uçuyoruz, kaçıyoruz..." diyorsunuz ama biliyorsunuz enflasyon kısa vadede bir kortizon etkisi yaratır. Yani kalp damarları tıkalı bir hastayı siz koşturabilirsiniz, evet, koşturuyorsunuz; kısa vadede belki ekonomide bir aktivite yaratır ama biliyorsunuz enflasyon en adaletsiz vergidir Sayın Bakan yani yurttaşlarımızın alım gücünü çalan bir vergidir ve siz bu alım gücünü çalan vergide şimdi bir şeyle yüzleşeceksiniz, stagflasyon gerçeğiyle yüzleşeceksiniz çok yakın bir gelecekte; üç vakte kadar, üç hafta olur, üç ay olur. Memleket stagflasyona doğru gidiyor, bak ihracat rakamlarımız neredeyse kafa kafaya, hatta eksiye düşecek, düşme ihtimali söz konusu. Niye? Bak, reel efektif ÜFE bazlı kur 2017 seviyesinin üzerine çıkmış. Sayın Bakan enflasyonu kontrol edeceğim diye dolar satıyor Merkez Bankasından, 18,60'ta kuru sabitledi iki aydır, enflasyon duruyor mu? Durmuyor. Durmadığı için de ihracatçının maliyet rekabeti söz konusu değil, orada da bir gerilememiz söz konusu ve piyasada... Bilmiyorum, çarşıya, pazara çıkıyor musunuz Sayın Bakan, en son ne zaman çıktınız çarşıya, pazara? Çıkın diye tavsiye ediyorum. Bakın, gerçekten yazın ekonomik aktivitede bir yükseliş vardı, turizmle beraber enflasyonda yazın ekonomik aktivitede bir miktar iyileşme vardı ama şimdi yeniden aşağı doğru gidiyor ve hızla aşağı doğru gidebilir çünkü kredi bulunamıyor, ödemelerde sıkıntılar söz konusu ve bir stagflasyon riskiyle karşı karşıyayız; bu konuda düşünceleriniz nedir? Memleketi bu stagflasyon riskinden kurtarmak için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Sayın Bakan, şimdi, Rekabet Kurumu Başkanımız da burada -beni dinlerseniz sevinirim- ya, gerçekten sizi bir konuda tebrik etmek isterim, e-ticaret konusunda, bir yasa konusunda irade ortaya koydunuz. Çoğu bakan bunu yapamayabilirdi çünkü lobiler var, bütün dünyada da bu lobiler var, e-ticaret lobileri; biliyorsunuz Trendyol dünya devi Alibaba'nın Türkiye'deki uzantısı, başka ülkelerde de bu anlamda lobi yürütüyor. Bu konuda biz de bütün muhalefet olarak destek verdik, bu yasayı Meclisten geçirdik ama ben bunun sonuçlarını göremiyorum. Ya, bu Trendyol dediğiniz yıkıcı bir rekabet yapıyor, bütün televizyonları açın, hepsi Trendyol reklamlarıyla dolu ve Sayın Bakan, açıkça söyleyeyim, yıkıcı rekabette diğer rakiplerini ekarte etmek dışında başka bir derdi yok. Rekabet Kurumu Başkanımıza da soruyorum ya: Ne yapıyorsunuz Sayın Rekabet Kurumu Başkanı, niye müdahale etmiyorsunuz? Yemek sektörüne niye giriyor Trendyol? Nalburiyeden bilmem neye, sebze zerzevat... Ya, domates istiyorsun, domates geliyor; tornavida istiyorsun, tornavida geliyor; istiyorsan araba da gönderiyor sana Trendyol; istiyorsan evine hamburger de gönderiyor, hani hamburger bugünlerde meşhur ya. Böyle bir şey olabilir ya? Bir oyuncu bütün alanlara hâkimiyet kurma iddiasında, siz izliyorsunuz. Yasa çıktı ama regülasyonlar devrede değil, hâlâ reklam getiriyor ve pazara yıkıcı bir rekabetle girmiş durumda.
Sürem az olduğu için şunu da söyleyeyim: Zincir marketler konusunda ne yapıyorsunuz Rekabet Kurumu Başkanı? Hani bir ceza kestiniz, mahkemeye gitti, şu oldu, bu oldu da. Ya her yerde kanser gibi yayılmış durumda, en küçük köyden, en küçük mahallesine kadar bu 3 harfliler. Ne yapıyorsunuz, niye izliyorsunuz bu yıkıcı rekabeti? Yani Fransa'da böyle bir şey olsa halk sokağa dökülür, bizde maalesef bu sosyal hareketler zayıf çünkü bir istibdat rejimi kurmuş durumdasınız, protesto edeni alıp hapse tıkıyorsunuz; belki bundan dolayı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Nerede, nerede?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne demek nerede? Antarktika'da.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bu anlamda bu yıkıcı rekabet konusunda hem Rekabet Kurumumuzun hem sizlerin mutlaka bu 3 harfliler, zincir marketler ve e-ticarette daha aktif olmanızı bekliyoruz.
Diğer bir mesele Sayın Bakan, sınırlar meselesiyle, gümrük meselesiyle ilgili. Bakın, memleketin komşularıyla bütün sınırları açık ancak bir ülke var ki otuz yıldır sınırı kapalı, Ermenistan'la sınırı kapalı ve maalesef iki yıl önceki savaştan sonra... Bu konuda kapalı olmasına, otuz yıldır süren, bir mazeret vardı, Azerbaycan toprakları işgal altında mazereti. Ama iki yıl önce bu mazeret de ortadan kalktı ama iki yıldır bu sınır açılmadı. Neden açılmıyor Sayın Bakan bu sınır? Yalnızca üçüncü ülke vatandaşlarına açılması konusunda bir irade de vardı.
Ben geçtiğimiz günlerde Ermenistan'daydım. Ermenistan kamuoyunda tabii ki ön yargılar var, doğal, buradan da oraya doğru ön yargılar var, oradan da buraya doğru ön yargılar var ama birbirine yakın iki halktan, bin yıldan fazla süre bir arada yaşamış, ticaret yapmış, kardeşçe yaşamış iki halktan bahsediyoruz. Bu ön yargılar nasıl kalkacak Sayın Bakan? Biz ticaretin ilk gerçekleştiği ve kurumsallaştığı topraklarda yaşıyoruz. Bu ön yargılar nasıl kalkar siz biliyorsunuz. Ülkeler arasında gerilim varsa, ön yargılar varsa sınırlar açılır, ticaret başlar, insanlar birbirini tanır, birbirinden faydalanır. Bakın, Ermenistan bu otuz yılda cezalandırıldı da sınırı kapalı olarak doğu illerimiz cezalandırılmadı mı? Yani Kars, Ardahan, Ağrı, Van... Trabzon, Rize Limanları aktive edildi; bunların çalışması için ne yapmamız lazım? Bu sınırları açmamız lazım. Ermenistan üzerine, Azerbaycan'a ve Orta Asya'ya ulaşma ve Çin'e kadar olacak orta koridor hattını da aktive etme şansımız var; ticaretin yeniden merkezi olma şansımız var. Yani tabii ki siz yüzünüzü Batı'ya dönmüşsünüz ama bu açıdan biraz da Doğu'ya dönmenizi talep ediyorum sizden. Yani Doğu'ya dönmek oysa... Yani biz mademki merkez bir ülke olacağız; bir gözü Batı'da, bir gözü Doğu'da olan bir ülke olacaksak bu anlamda ben Ermenistan'ın anahtar bir ülke olduğunu düşünüyorum. Bu konuda da sizi sorumluluğa davet ediyorum Sayın Bakan, bu sınırı bir an önce açalım. Aksi takdirde şu olacak: Bir fırsat penceresi var barış için, biliyorsunuz Paşinyan iktidarı da bu konuda irade ortaya koymuş durumda ama biz bu iradeyi elde tutmazsak biliyorsunuz, bu tip iktidarlar barış talep ederler, karşılık bulunmazsa daha sonra bu meseleler akamete uğrar, 90'lı yıllarda da bu fırsat vardı, akamete uğradı, 2008'de de bu fırsat vardı; siz de çok iyi biliyorsunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sürenizi aşmış durumdasınız, bir iki cümleyle bağlayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Otuz saniye istiyorum Sayın Başkan, yirmi saniye, otuz saniye...
Şimdi de bir fırsat penceresi var, şimdi zamanıdır diyorum yani şimdi bu ön yargıları kaldırma zamanıdır. Azerbaycan'ın, Ermenistan'ın ve Türkiye halklarının birlikte kazanacağı bir dinamik yaratmalıyız. Yani savaşta hep beraber kaybettik; Azeriler de kaybetti, Ermeniler de kaybetti, hep beraber kaybettik. Şimdi hep beraber kazanma zamanı. Bu açıdan hem Azerbaycan'la hem Ermenistan'la ilişkilerimizin normalleşmesi için, iyileşmesi için, sorunların azalması için ticaretin anahtar rolde olduğunu düşünüyorum. Sizi de bu konuda kapıları bir an önce açmaya ve bu konuda sorumluluk almaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.