| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a) Dışişleri Bakanlığı b) Avrupa Birliği Başkanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Türkiye Ulusal Ajansı) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 08 .11.2022 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli hazırun; hepinizi ben de saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önemli bir ihlal kararı daha verdi; aslında daha önce de HDP'li 40 milletvekiliyle ilgili, dokunulmazlıklarının yasaya aykırı olarak kaldırılması meselesi üzerinden ihlal kararı vermişti, bugün de 13 milletvekilimiz hakkında uzun tutukluluk ve tutuklu yargılama üzerinden bir ihlal kararı verdi. Bu kararlar hangi maddeye yaslanıyor diye baktığımızda birçok madde var ama belki de en önemlisi aslında 18'inci madde, 18'inci maddeye yönelik daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) verdiği ihlal kararı yok ama Türkiye son üç yılda 3 defa Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve bugünkü kararla beraber 18'inci maddeyi ihlal etmekten dolayı mahkûm edilmiş oldu. Bir şekilde bunun özel olarak altını çizmemiz gerekiyor. Neydi 18'inci madde? Bir davanın, bir sürecin aslında siyasi saiklerle yürütüldüğünü ortaya koyan bir şey yani ortada bir hukuk yok, siyasi gerekçelerle yürütülen dava var. Bu anlamıyla, 2 siyasi rakip olan AKP ile HDP'nin siyasi parti olarak rakipliğinin dışında, AKP'nin yargı gücüyle aslında HDP'yi ve HDP'nin siyasetteki varlığını tasfiyesiye dönük bir yaklaşım olduğu bir kez daha altı çizilerek teyit edilmiş oldu.
Yine, aslında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları iç hukuka sirayet etmesine rağmen, madde 90 da bunun bir iç hukuk hükmü olmasına rağmen, ne Sayın Demirtaş ne Sayın Kavala da ne de diğer ihlallerle ilişkili Türkiye Cumhuriyeti devleti, Adalet Bakanlığı ve Hükûmetiniz hâlihazırda hiçbir adım atmıyor. Bu konuda ne düşündüğünüzü açıkçası merak ediyorum.
Diğer bir mesele, Sayın Bakan, Kıbrıs'la ilgili çokça söz konuşuluyor. İşte, "yavru vatanımız, gözümüzün bebeği" gibi birçok güzelleme de yapılıyor ama baktığımız zaman, Kıbrıs'ı tanıyan tek ülkeyiz ve adanın mevcut siyasi konjonktürüne ve siyasi yapısına da en fazla müdahil olan Hükûmet olarak da sanırım tarihe geçtiniz. Çünkü size muhalif olan Mustafa Akıncı'nın seçim kampanyası döneminde farklı bir pozisyon aldınız ama bununla da yetinmediniz. Özellikle orada muhalif olan mesela, Sayın Mustafa Akıncı'nın basın danışmanı Ali Bizden'in, yine Kıbrıs Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir'in, yine yazar, doktor Ahmet Cavit An gibi birçok ismin Türkiye'ye girişini engellediniz. Yani şu anda Türkiye Cumhuriyeti devleti "yavru vatan" dediği, "gözümüzün bebeği" dediği Kıbrıs'taki yurttaşların muhalif olanlarına tıpkı bu ülkede olduğu gibi, nasıl biz HDP'lilere bir öteki muamelesi yapıyorsanız, Kıbrıs'ta da Hükûmetinize, politikalarınıza, siyasetinize muhalif olanları ülkeye sokmayarak ya da ertesi gün deport ederek, sınır dışına çıkararak aslında orada da bir ayrımcılığa imza attığınızı ifade edelim.
Tabii, bununla beraber, Kıbrıs'ın mevcut pozisyonu ve gerçek anlamda bir kriminal adaya dönüşmesi meselesindeki birçok soru işaretini de ortaya koyalım. Ama diğer bir mesele var. Hakikaten siz Kıbrıslılardan ne istiyorsunuz; ya, bu Kıbrıslıların AKP Hükûmetinden çektiği nedir diyeceğim ama son yaptığınız hamleyle yani Metin Feyzioğlu'nu oraya büyükelçi atayarak aslında bütün bir Kıbrıs'ı cezalandırdığınızı da açıkça ifade etmemiz gerekiyor. Kıbrıs, Kıbrıs olalı herhâlde böyle bir zulüm, böyle bir eza görmedi. Yani gerçekten bunu da anlamakta zorluk çekiyoruz.
Diğer bir mesele, Sayın Bakan, şimdi oraya da külliye yapıyorsunuz, saray yapıyorsunuz. Ya, Ahlat'a yaptınız, Beştepe'ye yaptınız, oraya yaptınız, buraya... Ya, bırakın bari Kıbrıs'ta bir külliye olmayıversin, nedir bu saray sevdalılığı yani Türkiye'de çok güzel saraylar var, eskiden kalanlar var, yetmiyor, vergilerimizle yenisi yapılıyor. Bari Kıbrıs'a yapmasaydınız diyeceğim ama maalesef buradan da geri adım atmıyorsunuz.
Son olarak, ben sabah dinleyemedim sunumunuzu ama genel olarak bir göz gezdirme imkânım oldu. Şimdi, siz genelde bütün konuşmalarınızda ve dış ilişkileri politikası olarak insancıl hukuktan, insancıl dış politikadan bahsediyorsunuz. Yanı başımızda katledilen, saçının teli göründüğü için katledilen Jina Mahsa Amini var, bir Kürt kadını ve onun ölümünden sonra başlayan protestolar var, günlerdir, bir ayı aşkın süredir devam ediyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Onlarca, yüzlerce insan katledildi ama hâlihazırda şu ana kadar yaptığınız bir açıklama yok. İran'a dair, İran'daki demokratik haklara yönelik, oradaki halkın protestosuna yönelik ve oradaki yönetimin mezalimine karşı, insanları katletmesine karşı, işkence etmesine karşı henüz sizin Dışişler Bakanlığınız ve Hükûmetiniz bir açıklamada bulunmadı. O zaman soruyoruz: "Bunu insancıl dış politikanın neresine konumlandıralım, nasıl ele alalım, nasıl değerlendirelim?" diye.
Teşekkür ediyorum.