KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz, ekibinizle beraber hoş geldiniz.

Benim işte, Doğu Akdeniz'deki yalnızlığımız, Ege adaları konusundaki politikalarımızın yanlışlığı, vesaire falan gibi birçok konuda sizi eleştirmem mümkün iken zamanımı doğru kullanarak başka bir yerden konuşmak istiyorum. Birincisi, demokrasi, karşılıklı alışveriş kültürü, bir diyalog kültürü. Siz, sizi övenleri burada karşınıza alıp bu toplantıyı tamamlayabilirsiniz ama muhalefet milletvekillerinin yanlış gördüğü yerdeki eleştirilere eğer "Beşinci kol faaliyeti." derse arkadaşlarımız, bu ağır hakaretin karşılığı Türkiye'nin yalnızlaştırılması, yoksullaştırılması ve yoksun kılınmasıdır. Eğer varsa bir beşinci kol faaliyeti, budur beşinci kol çünkü beşinci kol, kötü niyetle birine zarar verme niyetidir. Buradaki eleştiriler iyi niyetlidir, diplomasinin de içinde olduğu diyalog kültürüne uygun olarak demokratik bir ortamda derdimizi anlatma isteğidir. Eğer bu, bu şekilde eleştirilirse karşılığında benim söyleyeceğim Türkiye'yi bu kadar yalnızlaştıran, yoksullaştıran ve yoksunlaştıran yapı neyse beşinci kol odur demek durumunda kalırım ve bu da aynı zamanda bir meşru müdafaa ifadesi olarak kayıtlara geçer.

Sayın Bakanım, Türkiye onurlu bir ülke, eminim ki siz de bu onurlu ülkenin Bakanı olarak yurt dışı ilişkilerinizde çok başınız dik, gerçekten o onura uygun ilişkilerle karşı karşıya kalmak istersiniz ama merak ediyorum, bu kadar hukuksuzluğun olduğu bir ülkeyi, örnek vereyim, mesela AİHM kararlarının uygulanmadığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, Venedik Komisyonu tavsiyelerinin uygulanmadığı, Avrupa Konseyinin göz ardı edildiği ve yakın tarihte sansür yasasıyla donatılmış, ondan önce mali eylem gücünün altında kurucu imzamız olan bir uluslararası örgütün bize önerdiği kurallar yerine sivil toplumu yok edecek kurallarla donatılmış bir kanunun yapıldığı ve uygulandığı, adalet mekanizmasına güvenin sıfıra düştüğü, aslında adı "ayaklı giyotin" olabilen bir hâkimin bile Bakan Yardımcısı yapıldığı, bir gün Yargıtay üyeliği yapmayan bir şahsın Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiği, İstanbul Sözleşmesi'nden dünyada örneği görülmemiş bir yöntemle çekilindiği, mesela İBB Başkanının yargılandığı davayla alakalı yakın tarihte o mahkeme hâkiminin "Ben aslında pazarlık yaptım, şöyle böyle iki yıl ertelenebilecek bir ceza verecektim ama siyasi hayatı sona ersin diye benim tayinimi çıkardılar, üstelik uygun olmayan bir süre İstanbul'da kalmama rağmen." dediği ve yerine getirilen hâkimin şu anda zan altında olduğu, tarafsızlığının tümüyle zedeli olduğu, asla verebilecek olduğu kararın meşru kabul edilemeyeceği, kamu vicdanında karşılık bulmayacağı bir yargı düzeninin olduğu ülkede, iş cinayetlerinin had safhada olduğu, son bir yılda emeğiyle geçinenlerin millî gelirde yüzde 8 payının alınarak küçük bir azınlığa transferinin yapıldığı, sadece özel sektörün son bir yılda dış borcunun 286,6 milyar dolara ulaştığı, Türkiye'ye son bir yılda, yedi, sekiz ayda giren yatırımcı sermayenin 4 katı kadar kaynağı belli olmayan paranın girdiği, kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinden atılmayla karşı karşıya olduğumuz, Türkiye'nin, Sırbistan'ın, Ermenistan'ın içinde bulunduğu ülkelerde çocuklarla alakalı yoksulluğun endişe verici düzeyde olduğunun Avrupa Konseyi tarafından açıklandığı, CDS notumuzun neredeyse 800'ü bulduğu, dış borçlanma yapamaz, itibarsız bir ülke hâline geldiğimiz ve bunun gibi birçok konuyu sayabileceğimiz bir ortamda sizin bize burada anlatacağınız ne var Sayın Bakan? Siz bu tablonun içerisinde mevkidaşlarınızla karşı karşıya geldiğinizde size hukuku, demokrasiyi, insan haklarını, yoksulluğu, yoksunluğu hatırlattıklarında az önce söylemiş olduğum pozisyonun neresinde kendinizi değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.