KOMİSYON KONUŞMASI

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, ben de Amasra'daki maden faciasında yaşamını yitiren Taner Şen için başsağlığı diliyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Yine, Zonguldak Kilimli'deki maden kazasında yaralananlara acil şifalar diliyorum.

Sunumlar için teşekkür ederim.

Ben, aslında, iş müfettişlerine çok saygı duyan biriyim; iş müfettişlerinin çalışma yaşamına kattığı pek çok şey olduğunu düşünüyorum; pratikte, uygulamada üstat olduklarını düşünüyorum. Ama burada, tabii ki, bürokratlar ve siyasi sorumlu olarak bu sunumların da sahibi olan Çalışma Bakanlığı var.

Şimdi, pandemide biz şunu gördük: "Çarklar dönsün." diye iş yerlerinde teftişler yapılmadı. İş müfettişleri odalarında oturtuldu ve pandemiyi bir fırsata çeviren bir anlayışla sahada iş kazaları denetlenmedi; böyle bir süreç yaşadık. Bu, tabii ki, o dönemki Bakanlığın tasarrufuyla gerçekleşti. Yine, iş cinayetleri her gün sürerken yani her yıl yaklaşık olarak en az 1.500'ün üzerinde iş cinayeti yaşanırken, meslek hastalıkları bunun 6 katı kadar fazlalıkta yaşanmaya devam ederken Çalışma Bakanlığının bu denetimlerinin de aslında, çalışma hayatındaki bu korkunç kölelik koşullarını da değiştirmediğini görüyoruz.

Oradan hızla gelirsem, çok da zamanım yok; hızla gelirsek konumuza: Amasra maden katliamında, aslında Soma'dan sonra böylesine büyük bir katliamın yaşanmış olmasının büyük siyasi sorumluluğunun Bakanlıkta olduğunu ben düşünüyorum. Aslında, bu bilirkişi raporunda da denetim mekanizmasının, sürecinin burada ne kadar rol üstlendiğini de anlatıyor. Yani burada hem Soma'dan çıkarılan derslerin yönetmeliklere yansıması, yasalara yansıması konusunda gerekli inisiyatif alınmadığı için, önemli tasarruflar göz ardı edildiği için... Ki bu tasarrufların göz ardı edilmesinin yani o tasarruflarda bulunmanın temelinde, kaynağında aslında, bu işletmelerde alınması gereken işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin bir maliyet unsuru olarak görülmesi ve özellikle maden şirketlerinin "Bu kararları, Soma'dan çıkan dersleri uygularsak o zaman bu madenleri kapatmamız gerekir." şeklindeki itirazlarının her zaman olduğu gibi sermaye kesiminin çıkarları doğrultusunda sonuçlanması ve bu tasarruflardan işçilerin zarar görmesi, işçilerin ölmesi. Bu, kabul edilemez bir durum. Örneğin ben size şunu sormak istiyorum: Eğer Soma'dan gerçekten ders çıkartılsaydı, o derslerden sadece bir tanesi havalandırmanın bağımsız olarak yapılandırılması, seri havalandırmanın yasaklanması süreci yapılsaydı burada kaç işçi yaşamını yitirirdi; yine grizu patlaması olsaydı bu 42 işçiden kaçı daha yaşıyor olacaktı? En azından buradan bakalım ve neden bu, yönetmeliğe girmemiştir, yasalara girmemiştir, buna kim karar vermiştir? "Bu sorumluluğu üstleniyor musunuz?" diye hemen sormak istiyorum.

Sorularımdan bir tanesi de şu: Denetimlerde solunabilir ve patlayabilir toz ölçümleri yapılmakta mıdır? Yani bu solunabilir ve patlayabilir toz ölçümlerinde sadece işletmelerin müdürlerinin size verdiği rakamlardan da mı hareket ediyorsunuz yoksa siz bizzat bu ölçümleri yaparak görüyor musunuz? 2'nci kartiye toz ortalaması, yönetmelikte belirtilen sınırın üzerinde. Bu değerler, solunabilir toz değerleri aslında patlayabilir toza dair doğrudan bir ölçüm dahi yapılmadığını gösteriyor. Bu değerlerden, toz yoğunluğunun fazla olduğuna dair bir çıkarım yapabiliriz, o noktaları daha sonra isterseniz açabilirim.

3'üncü sorum: Son denetimde 2'nci kartiye toz ortalaması 2,75 miligram/metreküp olarak tespit edilmiş, denetim raporunda bu durumun yönetmelikte belirtilen sınır değerin üzerinde olduğu tespiti yapılmış mıdır?

4'üncü sorum: 2'nci kartiye toz yoğunluğunun maruziyet sınır değerinin üzerinde tespit edilmesiyle üretime yönelik faaliyet durdurulmuş mudur?

5'inci sorum: Toz yoğunluğunun sınır değerinin altına düşürülmesine yönelik uyarı ve çalışma yapılmış mıdır?

6'ncı sorum: Yönetmeliğe göre maruziyet sınır değerinin üzerinde olan toz yoğunluğu için herhangi bir cezai işlem uygulanmış mıdır?

Diğer sorularım şunlar: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından yapılan denetimler hangi mevzuat hükümlerine göre, hangi periyotlarla yapılmaktadır, kaç gün sürmektedir, denetleme ne şekilde yapılmaktadır? Yapılan bu denetlemelerde işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından bir eksiklik tespit edildiğinde süreç nasıl işlemektedir? Tespit edilen eksikliklerin giderilip giderilmediğine dair sonraki denetimlerde bir inceleme yapılmakta mıdır? Bakanlık tarafından yapılan denetimlerde, Soma katliamından sonra yapılan yönetmelik değişikliklerinin hayata geçirilip geçirilmediğine dair tespitiniz nedir?

Birkaç şey de şu rapor üzerinden vurgulamak istiyorum: Bu ATEX sertifikası olan ekipmanlar... Siz 2019'da muadilinin kullanıldığını, bunu da kabul etmediğinizi raporladığınızı söylediniz; neden bu muadil kullanılır ve bu ATEX sertifikası olan malzemelerin kullanılmaması durumunda neden üretime devam edilir, bu durdurulmaz? Yani buradaki sorumluluk kime aittir diye sormak istiyorum. Metan drenajının önemi bilinmesine rağmen neden yönetmeliğe ya da yasaya konulmamıştır yani bu kontrol sondajları metan drenajı yerine ikame edilebilir önlemler midir? Ve bu işletmede bu kontrol sondajı da yönetmeliklere uygun yapılmış mıdır, bu konuda tespitleriniz var mı? Ayrıca burada havalandırmaya ilişkin sizin de bir tespitiniz var. Havalandırma hızı ve havalandırma miktarı yeterli midir? Bunu ölçtünüz mü? Bu ayaklara kadar giden havalandırma miktarının yeterli olduğuna yönelik bir açıklama yapmıştı TTK; siz, bu görüşe katılıyor musunuz? Bu konuda bir denetim yaptınız mı, bizzat ölçüm yaptınız mı? Bir de bu kömür tozuna ilişkin tespitlerinizde, fork-lifti yazmışsınız ama kömür tozu, toza dair önlem konusunda ya da tozla ilgili oradaki soruna dair bir tespit yapmamışsınız yani bu raporda görünmüyor; kömür tozuna dair bir uyarınız yok ama fork-lifte dair bir uyarınız var. Bu bir çelişki değil mi, onu soracağım.

Bu kadar, teşekkür ediyorum.