| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a)Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Meteoroloji Genel Müdürlüğü ç)İklim Değişikliği Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 09 .11.2022 |
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkürler.
Türkiye'de ekolojik yıkım temel bir sorundur ve ciddiyetle ele alınmalıdır. Dünya genelindeki iklim krizi, kuraklık, çölleşme ve su sorunu ülkede bir türlü ciddi bir gündem olmamaktadır. İktidar bu sorunlara çözüm arayışı yerine bu sorunları derinleştiren politikalarda ısrar etmektedir.
Türkiye'de hanelerin ve yurttaşların temiz suya erişim sorunu vardır. AKP iktidarının rant, enerji ve sermaye öncelikli baraj ve HES politikaları suyu bir metaya dönüştürmüştür. Halkımızın musluktan ve ücretsiz su içebildiği günler artık nostalji olmuştur. Damacana su satışı ise denetimsiz bir sektör hâline gelmiştir. Su hakkı rant politikalarıyla gasbedilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminizde suyun fiyatı 10 kattan fazla artmıştır. Belediyeler ve su şirketleri suyu metalaştırmış ve kâr aracına dönüştürmüştür. Yaşamın temel kaynağı olan su fahiş fiyatlarla faturalandırılarak halka satılmaktadır.
İklim krizinin etkisiyle, Karadeniz Bölgesi'nde ve birçok ilde son yıllarda yaşanan aşırı hava olayları ve sel baskınları nedeniyle onlarca yurttaşımız yaşamını yitirdi. Bu olayların ciddi boyutlarda maddi kayba yol açacağı ülkedeki ve dünyadaki vakalardan görülmeli ve bugünden tedbirler alınmalıdır; şehir imar planları bu sorunlar öngörülerek revize edilmelidir, dere ve vadi yataklarındaki yerleşim yerleri için ciddi bir dönüşüm programı uygulanmalıdır.
Doğayı talan eden ve rantı önceleyen iktidarınız kuraklık, çölleşme ve iklim krizi sorununu derinleştirmektedir. Ormansızlaşma ve çölleşmeye karşı acil tedbirler alınmalıdır ancak iktidar orman yangınlarını önleme ve çıkan yangınları erken söndürme yerine rantı öncelemektedir. Orman yangınlarını önlemek amacıyla gerekli teçhizat ve kadro için gerekli bütçe ayırılmadığından her yıl yüzlerce hektar kül olmakta ve birçok canlının yaşam alanı yok edilmektedir; yanan bu alanlar hemen ranta ve yandaşa açılmaktadır. Bölge illerindeyse bu durum daha vahimdir; Dersim, Şırnak ve Çatak başta olmak üzere birçok yerde güvenlik iddiasıyla yol ve karakol inşaatı nedeniyle ormanların yok edildiği, yakıldığı veya yangınlara müdahale edilmediği gibi, halkın müdahale etmesi de engellenmektedir.
İktidar sadece ormanların yok edilmesine seyirci kalmıyor, ÇED politikalarıyla bazı alanları kasten yok ediyor; bu alanlardan biri de Van Gölü havzasıdır. Van Gölü kuraklık ve çölleşme riski altındadır. AKP'nin kayyumları ve belediye başkanlarıyla, dört tarafı çevrili Van Gölü havzasında yasa dışı yapılar her geçen gün artmaktadır. Van Gölü kıyısında İmar Kanunu'na ve Kıyı Kanunu'na aykırı yapılar bizzat devlet bütçesiyle yapılmaktadır. Ahlat'ta yapılan saray da dâhil Tatvan'dan Edremit'e, Tuşba'dan Erciş'e Kıyı Kanunu'na aykırı yüzlerce kamu binası ve özel işletme mevcuttur; bunların atıkları, çöpleri, belediyelerin kanalizasyonları Van Gölü'ne dökülmektedir. Gevaş'ta olduğu gibi sahile çok yakın yerlerde maden ve taş ocakları işletilmektedir. Zilan ve Bendimahi'deki gibi Van Gölü'ne su taşıyan onlarca dere HES'lerle gasbedilmiştir. Bu kötü durum sadece Van Gölü için değil, ülke genelindeki göller, ırmaklar, su havzaları, sazlıklar için de geçerlidir. Sanayi atıkları, kimyasallar, evsel atıklar su kaynaklarına karışmakta, yaşamı ve sudaki canlı çeşitliliğini yok etmektedir.
Türkiye'deki su politikaları tarih boyunca komşu ülkelere karşı tehdit olarak kullanılmıştır. Suriye'deki iç savaştan sonra yapılan birçok HES nedeniyle Rojava'da yaşayan yüz binlerce insanın en temel hakkı olan su ve elektrik hakkı gasbedilmektedir. İki gün önce İnsan Hakları İzleme Örgütünün yaptığı açıklamada, Suriye'de temiz suya erişimdeki sorunlar nedeniyle kolera salgınının olduğu, komşu ülkelere yayıldığı ve bu ağır su krizine Türkiye'nin yol açtığı belirtilmiştir. Benzeri salgınların bir bölgede sınırlı kalmadığını Covid pandemisinde hepimiz yaşadık.
AKP iktidarının 2013-2015 yılında PYD temsilcilerini Ankara'da ağırlayıp Süleyman Şah Türbesi'ne yönelik IŞİD saldırılarını önlemek için destek aldığını bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Çözüm sürecinin sonlandırılmasıyla buradaki halka yönelik IŞİD ve cihatçı saldırganlarla büyük bir saldırı dalgası başladı ve hâlâ devam ediyor. En son, Afrin HTŞ'ye teslim edildi; tarım alanları talan edildi, insanlar topraklarından edildi, Afrin'deki zeytinlikler yağmalandı. Türkiye'ye hiçbir tehdit teşkil etmeyen Rojava halkına bunca zulüm ve asimilasyon politikaları yetmezmiş gibi şimdi de su kesintisiyle hastalık ve salgınlara yol açarak yaşamı tamamen yok etmeye çalışıyorsunuz.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Orhan, lütfen toparlar mısınız.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Bu durumlar halklar arasında tarihî kırılmalara yol açabilecek kadar riskli ve telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmaktadır.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ediyorum Sayın Orhan.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Bu insanlık dışı su kesintisi uygulamasından bir an önce vazgeçilmelidir.
Teşekkürler.