KOMİSYON KONUŞMASI

KANİ BEKO (İzmir) - Sayın Komisyon üyeleri, sevgili milletvekilleri, burada bulunan, bundan sonra iş cinayetleri olmaması için katkı koyan sevgili bürokratlar, Sayın Başkan; ben sendikacıyım, kırk beş yılım bu alanda geçti; aynı zamanda Türkiye'de işçi sağlığı, iş güvenliği dernek kuruluşlarında da görev yaptım ve bu konuları yıllardır savunuyorum ama maalesef, arpa boyu kadar yol alamadık.

Tekrar ediyorum, duymayan kulaklar duysun, görmeyen gözler görsün: Uluslararası Çalışma Örgütüyle ilgili bizim yapmış olduğumuz bir anlaşma var, 176 sayılı Maden Sözleşmesi'ni siz bizim madenlerimizde neden uygulamıyorsunuz? Bakın, söylediklerim siyasi değil, beni sakın yanlış anlamayın. 2002 yılında AKP iktidara geldi, özelleştirme ve taşeronlaştırma, bir; onunla birlikte, işçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri alınmadığından bu yana 30 bine yakın arkadaşımız -üzülerek söylüyorum- iş cinayetlerinde öldü. Bunlar bizim insanlarımız ve her defasında, defalarca söylememize rağmen, maalesef, konuyla ilgili bugüne kadar hiçbir önlem alınmadı. Bakın, tekrar ediyorum, geçen buradaki toplantıda söylemiştim, ne demiştim? "Eğer siz 176 sayılı Maden Sözleşmesi'ni, ILO'yla yapmış olduğumuz bu sözleşmeyi madenlerde uygulamazsanız bundan sonra da iş cinayetleri madenlerde devam edecektir." demiştim. Tabii ki keşke olmasaydı, tekrar Zonguldak'ta 4 arkadaşımız -üzülerek söylüyorum- yaralanmış ve oradaki kazaya maruz kalmış. Bundan sonra bunlar devam edecek. "Yani dileriz olmaz." "Dilerim hiç kimse yaralanmaz." "Dilerim kimse ölmez." Ya, yok öyle bir şey; hayır, yok öyle bir şey.

En son Uluslararası Çalışma Örgütü toplantısında, Cenevre'de -inanın, kayıtlara geçsin diye söylüyorum, tutanaklarda da var- İtalyan işverenler bizi uyardılar, orada dediler ki: "Türkiye'deki işverenlere, Türkiye'deki yöneticilere selam söyleyin. Yeter artık! Her yıl Türkiye, Aplikasyon Komitesi içerisinde." Nedir bu Aplikasyon Komitesi? Geçen anlattım, dünyanın en kötü koşulları içerisinde yaşayan işçiler, en kötü koşulları içerisinde -üzülerek söylüyorum- Türkiye de var. Tekrar ediyorum, sevgili yönetici arkadaşlarım, masaya yumruğunuzu vurun. 176 sayılı Maden Sözleşmesi'ni uygulamazsanız bundan sonra da kesinlikle maden işçilerinin ölümüne neden olacaksınız. Bugüne kadar neden olanların -bir daha söylüyorum- kalbi kurusun, kalbi kurusun, kalbi kurusun diyorum.

Sunuma başlarken kazanın yaşandığı gün Amasra'da denetimde olduğunuzu belirttiniz. Nasıl olur da denetimin yapıldığı gün böylesi büyük bir kaza yaşanmış olabilir? Siz tam olarak hangi alanlarda ve konularda denetimleri yaptınız? Mümkünse bize o denetim raporlarını da sunarsanız tabii ki seviniriz. Ayrıca, ifadelere baktığımızda gündüz vardiyasında bir arızadan söz ediliyor. Bu arızanın boyutunu bilemiyorum elbette fakat sizin raporlarınızda var mıdır? Bunları ben öğrenmek istiyorum. Kaza günü madenin başlatılmasına gerek görülmediyse, o zaman yaptığınız bu denetimlerin sonucunda ne tür bir süreç işlettiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN TANER YILDIZ - Buyurun lütfen.

KANİ BEKO (İzmir) - Teşekkür ederim.

Temel noktalar bilirkişi raporlarında zaten var ama size de sormak istiyorum: Sizin raporlarınıza göre bu kaza neden oldu? Tutuklanan emniyet mühendisi Şahan Kahraman'ın ifadesi şöyle: "Eksi 350 kotundan eksi 320 kotuna hava basan 4 pervaneden bir tanesi arızalı durumdaydı. Bu durumu şefim olan F.G'ye iletmiştim, o da arızayı gidermeye çalışmış ancak yukarıdan gelmesi gereken kelepçe gelmediği ve vardiyası da bitmediği için müteakip vardiyaya tamir için hazırlanan parçayı teslim ettik." diyor, ifadeler böyle. "Bir sonraki vardiya bu parçayı takacaktı, bu havalandırma arızası gaz seviyesinde bir sıkıntıya yol açmıştır. Bu arıza kaza günü gündüz vardiyasında gerçekleşen arızadır, öncesinde böyle bir arıza yoktur." demiş. Şimdi, siz az önce bir mevzuattan bahsettiniz, bana da göndermiş olduğunuz bu mevzuatı inceledim; diyorsunuz ki: "Mevzuat kapsamında işin durdurulması gerekli durumlar; İşyerlerinde İşin Durdurulmasına Dair Yönetmelik'te maden iş yerlerinde acil durdurmayı gerektiren durumlar; yer altı, kömür madenlerinde birinin durması hâlinde diğerinin derhâl otomatik olarak çalışacak durumdaki havalandırma grubunun bulunmaması." diyor, güzel ancak 7 uzmanın raporlarına baktığımızda diyor ki: "Sulh ceza hâkimliği tutanaklarında kişilerin uzmanlığına göre kömür tozuyla mücadelenin yetersiz olması, kazadan bir hafta önce metan oranının yüzde 3,5 seviyelerine yükseldiği, bu tarihten sonra ocakta gerekli kontrollerin yeterli olarak yapılmadığı, kaza günü yaşanan pervane arızasının giderilip giderilmediğine ilişkin takibin sağlanmadığı, çalışanlara yeterli ve gerekli iş güvenliği sağlanmadığı, 2019 ve 2020 Sayıştay raporlarında belirtilen maden ocağıyla ilgili eksiklerin ihmali konusunda girişimde bulunulmaması gerekçe gösterilmiş. Tutuklamalarda en fazla gerekçe gösterilen konu ise dosya kapsamına göre son zamanlarda ocağın yetersiz havalandırma sebebiyle gaz oranının yüksek seviyede olduğu, bu havalandırmanın yeterli düzeyde sağlanması için gerekli girişimlerde bulunmadığı anlaşılmakta, şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini gösterir ifadelerle yanıt vermiştir." Şimdi ne anlatmak istedim? Ya burada 5'inci toplantımız oldu herhâlde, her toplantıda buradaki havalandırmanın yetersiz olduğunu ve aspiratörlerin çalışmadığını, dört yılda 3 kez, dört yılda 3 kez ihalenin yapılıp iptal edildiğini ve 1978 yılından beri de evsafını yitirmiş olan bir havalandırmanın olduğunu bize buradaki bütün arkadaşlarımız anlattılar. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum: Siz oralara gitmişsiniz, dolayısıyla durdurma yetkiniz olduğu hâlde durdurmak için bir çaba içerisine girmişsiniz, idare mahkeme her seferinde bunu iptal etmiş. O zaman yapacağınız şey, sendikayla oturup konuşacaksınız, orada uyarı grevi yapacaksınız yani burada bu işçileri biz çalıştıramayız... Dolayısıyla arkadaşlar burada yaşananlar bana göre bir katliamdır.

Şimdi bununla birlikte -siz de bahsettiniz- ben 7 uzman arkadaşımın metan drenajıyla ilgili yapmış olduğu bir araştırmayı okudum ve kendileri buraya geldiğinde de sordum, ifade aynen şöyle: "Türkiye Taşkömürü Kurumuna bağlı ocaklarda metan gazı drenajı uygulaması yapılmamaktadır. Bu durum, yaşanan kazanın yetersiz ve etkisiz havalandırmayla birlikte temel nedenlerinden biridir. Metan drenajı uygulaması hayata geçirilmiş olsaydı meydana gelen kaza olayı önlenebilirdi." 7 uzman arkadaşımızın görüşü bu.

Şimdi, ben size sorarım: Türkiye taş kömürü madenlerinde metan gazı drenajı yapılıyor mu yapılmıyor mu? Bununla birlikte bir iki sorum da var ve sözlerimi de toparlayacağım. "Gaz izleme operatörünün o cihazları kullanacak teknik yetkinliği yoktu." deniliyor uzmanlar tarafından. Emniyet fezlekesinde yetersiz gaz izleme personel sayısı ve müdahalesinin olduğu, mühendislerin ve ustabaşıların maden içerisinde olmadığı belirtilmiş. Doğru mudur?

Hayatını kaybeden 5 işçi farklı vardiyalarda; az önce arkadaşlarım da buna dikkat çektiler. Fezlekede, maden ocağında çalışan işçilerin nerede, ne zaman, hangi işle meşgul olduğu ve hangi teçhizatlara sahip olduğunun bilinmediği ve vardiya defterlerinin gerçeği yansıtmadığı belirtilmiştir; -eyvah, eyvah; yandık vallahi- ayrıca, madende genellikle vardiya listelerinde olmayanların yer altında çalıştığı ve hatta hayatını kaybeden 5 işçinin farklı vardiyalarda çalıştıkları belirtildi. Bakanlığınız tarafından bu konuya ilişkin hazırlanmış bir raporunuz var mıdır?

Bir de önemli bir konu: Personelin yetkin ve norm kadroya uygun olmaması, hatta müessesede kırk üç yıldır görevli olan müdür yardımcısının iş hayatı boyunca yer altına hiç girmediğini beyan etmesi sizce doğru mudur? Yani deneyimi, tecrübesi, birikimi olmayan bir yöneticinin kırk üç yıl madenlere inmeden madenleri yönetmesi sizce doğru mudur?

Bununla beraber "Metan birikimi olduğu bilinmesine rağmen gerekli havalandırma tertibatı alınmadı." denilmiş. Sizce doğru mudur? Emniyet fezlekesinde, -tıpkı bilirkişi ön raporu gibi- maden ocağındaki metan gazı sorununun bilinmesine rağmen gerekli havalandırma tedbirlerin alınmadığı kaydedilmiş; asıl ihmalin yönetimden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Sizce doğru mudur?

Son bir şey söyleyerek sözlerimi toparlıyorum. Şimdi, arkadaşlar, Avrupa'nın istatistikleri elimizde yani Avrupa bilimle, teknikle, teknolojiyle, AR-GE'yle bu işi çözmüş; biz onlardan aptal değiliz. Elinizi vicdanınıza koyun, bu ölenler bizim insanlarımız; siyaset falan da yaptığımız yok, yapmayı da hiç düşünmüyorum. Avrupa'daki madenlere ben indim, geçmiş toplantıda da söylemiştim; dolayısıyla eğer biz -tekrar ediyorum- Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kriterlerine uygun maden ocaklarımızda işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerini alırsak bu kazalar yaşanmaz. İki yılda Türkiye'de 2 bine yakın madencimiz ölmüş; oranlara baktığımızda Avrupa'da yüzde 5, yüzde 6, bizde ise yüzde 30.

Dolayısıyla son sözüm şu: Gelin, bundan sonra işçilerimizi iş cinayetleriyle öldürmek istemiyorsak, onları yaşatmak istiyorsak deneyimli, tecrübeli, birikimli insanlara, madenlerdeki yöneticilere bunları teslim edelim. Almanların güzel bir sözü var, çok da beğenirim, Almanlar der ki: "Deneyim, tecrübe, birikim aklın öğretmenidir, zor zamanda yol gösterici olur."

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim.