| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Gelir İdaresi Başkanlığı c) Türkiye İstatistik Kurumu ç) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu d) Sermaye Piyasası Kurulu e) Kamu İhale Kurumu f) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu g) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ğ) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı) Yatırımcı Tazmin Merkezi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 10 .11.2022 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 84'üncü yılında onu ve silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyorum öncelikle.
Sayın Bakanım, sunumunuzda birkaç konu tespit ettim. Tabii, hemen takip edemedik ama öncelikle, onları unutmadan dikkatinize sunmak istiyorum. Şimdi "İhracatımız tarihi rekorlar kırmaya devam ediyor." demişsiniz ama bu sene dış ticaret açığı rekor kırıyor. Biliyorsunuz, şu anda ekim ayı itibarıyla 90 milyar doları aştığını, 100 milyar doları aşacak yıl sonuna kadar öyle görünüyor. En kötü yıllarından biri yani bu dış ticaret açığı yönünden. Cari açık da 60 milyar doları bulacak diye tahmin ediliyor. Bu, bir eksiklik. Bir de şimdi "Enflasyonla mücadeleyi birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin yaptığı gibi tüketim, üretim ve yatırım daralmasına neden olacak faiz artışları yoluyla değil, ekonominin üretim kapasitesini artıracak arz yönlü politikaları geliştirerek sürdürüyoruz." Bu, güzel ancak arz yönlü politikaları sürdürmek nedir bununla ilgili hiç bir açıklamanız yok. Şimdi, arz yönlü politikalar üretimi artıran politikalardır. Şu anda bizde üretimin artması söz konusu değil. Üretimi artıracak politikalar aslında yapısal reformlardır. Yapısal reformları gerçekleştirirsiniz, ondan sonra arz yönlü politikalar gelişir; üretim artar, üretim odaklı bir ekonomi oluşur. Bu yıllardan beri yapılmadı, seçim öncesi hiç yapılamaz. Onun için "Bu arz yönlü politikaları geliştirerek sürdürüyoruz." sözü doğru değil, kusura bakmayın.
Bir konu da uzun vadeli konut problemini çözmek. Gerçekten de çok büyük bir problem varmış yani farkındaydık ama bu kadar büyük olduğunun farkında değiliz. 8 milyona yakın müracaat oldu bu sosyal konut projesi için. 250.000 konut yapılacak, onun haricinde dükkânlar vesaire de var. Şimdi, böyle bir konut projesini başlattık diyorsunuz. Dün, biz, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bütçesini görüştük; 10-11 milyar konulmuş bütçesine yani bu, neyi karşılar? Böyle cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesine para konulmaması; bu, ödeneğin olmaması demektir. Ödenek konulmaması ne anlama geliyor acaba? Yani burada siz de yazmışsınız "Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesini başlattık." İyi de ödeneği yok.
Bugün, değerli arkadaşlar, ekonomimizle ilgili çok önemli kurumları görüşüyoruz, çok önemli yani Hazine ve Maliye Bakanlığı dev bir kurum, onun haricinde -biraz önce sunum yaptılar- Gelir İdaresi Başkanlığı da var ilaveten. TÜİK var, sunum yapmayan. TÜİK, ekonomimizin önemli bir kurumu ama maalesef hiç inandırıcı değil, devlet adına maalesef yüz kızartıcı bir kurum oldu. SPK, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, BDDK... Bunlar, özellikle son dönemlerdeki uygulamaları sıkıntılı olan, yolsuzluk kokuları gelen kurumlar maalesef, özellikle SPK'dan bahsediyorum, diğerlerini söylemeyeyim de. Kamu İhale Kurumu, Kamu Gözetimi Kurumu, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Kurumu, Yatırımcı Tazmin Merkezi; bunlar önemli kurumlar. Yani bugünkü kurumlarla beraber ekonomimizi bir değerlendirmiş olacağız ama bu kadar kısa zamanda bu işi yapmak da biraz zor takdir edersiniz ki.
Sayın Bakanım, ben Mülkiyeliyim. Bizim dönemimizde bir maliye hocamız vardı, Profesör Doktor Bedri Gürsoy, rahmetli oldu, Allah rahmet etsin. Bedri Gürsoy Hoca, Maliye Bakanlığı da yapmıştı, iyi bir Maliye Bakanıydı yani hem akademisyen olarak hem Bakan olarak tecrübesi vardı yani uygulamacıydı. O şöyle derdi: "Maliye Bakanları çatık kaşlı olur, az konuşur, borç vermez, tasarrufa yönlendirir, kimseye de para vermez; böyle sert adamlar olur." Ben de şey yapmıyorum yani bu bir tarz meselesi, o öyle söylerdi, Allah rahmet etsin. Şimdi siz, farklı bir Bakan profili çizdiniz; güler yüzlüsünüz, açık sözlüsünüz, az konuşmuyor, çok konuşuyorsunuz. Bu bir tarz meselesi, bunu eleştirmiyorum, belki sizin tarzınız doğrudur, bunu da kabul ediyorum ancak şu heterodoks, nöroiktisat falan bunlar nereden çıkıyor, milleti perişan ettiniz hakikaten. Yani bu tarzınız tamam ama bu söylemler, bu uygulamalar, bu politika perperişan oldu millet hakikaten bu yüzden, hele o epistemolojiyi de anlamadılar. Şimdi, şöyle söyleniyor arkadaşlarımız tarafından, sizi destekleyen Mecliste birinci parti durumunda olan partinin milletvekilleri tarafından: "Ya, öyle böyle ama çarklar dönüyor, bu seçime kadar gider." Bunu söyleyen iş adamları da var. Sayın Bakan, bu çarklar dönüyor, seçime kadar bu iş gider -belki gider, bilmiyorum tabii- ama seçimden sonra Türkiye bir felaketle karşı karşıya gelir bu politikalarla. Her şeyi öteliyoruz, her şeyi seçim sonrasına bırakıyoruz yani seçim ekonomisi olur, dünyada bu kabul edilebilir gerçektir ancak her şeyin bu kadar geriye doğru ertelendiği, ötelendiği, sorunların çözülmediği bir ekonomi olmaz. Bu, gerçekten Türkiye'yi çok büyük bir felakete doğru götürüyor, çok büyük endişelerimiz var. Seçim sonrası kim kazanırsa kazansın, Türkiye kazansın ama bu şekilde Türkiye kazanamaz. Gerçekten, politikalar çözümsüz ve geriye doğru ertelemeyi, ötelemeyi getiren politikalar maalesef.
Şimdi, bununla ilgili somut bir şey söyleyeyim. Şimdi, geçen yıl yaptığımız bütçede, bu zamanki bütçede, ek bütçe öncesi 1,2 trilyon liralık bir vergi geliri beklentisi vardı. Ek bütçeyle bu 900 daha arttı, 2,1 trilyon liraya çıkardınız. Şimdi, 1 trilyona yakın bir artış oldu vergi gelirlerinde. Nasıl oldu bu, nereden karşılandı bu artış? 1 trilyon liralık bir vergi artışı nereden karşılandı? Vatandaştan. Enflasyon dolayısıyla vatandaştan 1 trilyon lira ilave vergi alınıyor bu sene. Bu enflasyondan kaynaklanıyor işte, enflasyon, vatandaşı ezmektir. Vatandaş ekmek alırken, taşıt aracına binerken, elektriğini yakarken, su içerken harcadığı vergilerle, dolaylı vergilerle, harcamalar üzerinden alınan vergilerle vergi ödüyor, tabii enflasyon arttığı için bunlarla daha yüksek bedeller ödüyor. Bu arada ödediği bu vergilerle siz vergi gelirlerini finanse ettiniz, arttırdınız. İşte, bu, vatandaşın vergilendirilmesidir, enflasyon yoluyla vatandaşın, toplumun öldürülmesidir. Bu, sadece ekonomik olarak vatandaşın ezilmesi değil sosyal anlamda da toplumun bozulmasına sebep oluyor, ahlaki çöküşe de sebep oluyor. Onun için öncelikle enflasyonla mücadele etmeniz gerekiyor. Önceliğin enflasyonla mücadelede olması lazım. Büyüme, böyle bir zamanda büyüme değil öncelikle enflasyonla mücadele edin. Enflasyonla mücadele ediyorsak da bütçe açığı böyle olmaz. Geçen yıl yine ilk dönemde 200 küsur -244 müydü?- bütçe açığı öngörülmüştü, şimdi yıl sonu için 600 öngörülüyor. Bu bütçe açığıyla, bu para politikasıyla, böyle bir para politikasıyla, bütçe açığıyla gelirlerin geleceğe endekslenmemesiyle yani geçmişe endeksli politikalarla bununla mücadele edemeyiz, onun için önceliği enflasyona vermek zorundasınız.
Şimdi, elinizde büyük bir meblağ Türk lirası olsa Hazine ve Maliye Bakanısınız, nereye yatırırsınız, paranızın değerini nasıl korursunuz, Türk liranızın değerini nasıl korursunuz? Soruyorum. Ben bakıyorum, bu işlerle de uğraşıyorum, partimin de Hazineden aldığı yardımı -Vedat Bey gibi- değerlendirmek zorundayım. Türk lirası olarak aldığımız bu yardımla yıl sonunu nasıl getireceğimizi ben bilemiyorum. İnanın, Türk lirası olarak tutmak istiyorum, tutamıyorum; döviz almak istemiyorum, almadım da şimdiye kadar. Fonlara falan yatırmaya çalışıyorum, Türk lirası tutamıyorum. Resmî olarak yüzde 85'in üzerinde bir enflasyon var, bana bankaların vereceği nema 15-16. Ben gelirimi Türk lirası olarak nasıl koruyacağım? Yabancı fonlara, başka kaynaklara dövizle başvuracaksınız; başka yolu yok bunun. Kur korumalı mevduat hesabı: Kur Korumalı Mevduat, zaten biz ona giremiyoruz ama vatandaş girse bile o da koruyamıyor tasarruflarını; servetini ya da tasarruflarını devam ettiremiyor. Hiç bir alan bırakmadınız, Türk lirası olarak tasarrufu devam ettirmek için hiç alan bırakmadınız. Tabii, Türk lirası yoksa enflasyonla da mücadele edemezsiniz. Yani Türk lirasıyla tasarruf yapılamıyorsa enflasyonla mücadele etmek de mümkün değildir.
Sayın Bakanım, biraz önce söyledim ya, sizin tarzınız güler yüzlü olmak. Bu tarz sizin tabii ki, öyle olmasını ben de tasvip ediyorum. Bu tarzı devam ettirin ancak bir konu var ki o çok çok önemlidir. İster çatık kaşlı olun ister güler yüzlü, sonuç olarak bir devlet duruşu olmak zorunda Maliye Bakanlarında. Bu devlet duruşu da güven vermekle olur, güven vereceksiniz ve sürpriz yapmayacaksınız, öngörülebilir olacaksınız.
Şimdi, bunu daha önce de söyledim, tam cevap vermediniz, onun için bir daha söylüyorum. Mesela 9 Haziranda 21 Aralıkta yaptığınız gibi tuttunuz, dediniz ki akşam saat altıda: "Bu akşam -on gibi mi, dokuz gibi mi?- bir açıklama yapacağız." Millet zaten ne yapacağını bilmiyor, dövizde mi kalsın, Türk lirasında mı, altında mı? Böyle bir vaziyetteyken herkes sıkıntılı, gergin bir ortamda. Akşam saatlerinde öyle bir açıklama yapınca "Daha sonra açıklama yapacağız." diye, herkes yine 21 Aralıktaki gibi sürprizlerin gelebileceğini düşündü. O arada elindekini satanlar, dövizi, şunu bunu satanlar ve zarar edenler ve kâr edenler vesaire oldu. Akşam "Gelir ortaklığı senedi, GES çıkarılacak." diye bir açıklama yaptınız. Bunların mesai saati sonrasında yapılması doğru değil, bunlar bir anlamda manipülasyondur. Devletin manipülasyon yapması, piyasayı şaşırtması bunlar doğru şeyler değil. Merkez Bankası mesela, en son PPK kararıyla 1,5 daha düşürüleceği ifade edildi ve ondan sonra duracağı ifade edildi ama ondan önce net duracak mı faiz artışları, düşecek mi, ne kadar olacak hiçbirisiyle ilgili bir açıklamaya yoktu, hep sürpriz bekledik. Devlette bu sürpriz olmaz, devlet vatandaşını, yatırımcısını şaşırtmaz; öngörülebilir olur devlet.
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Benim anlattığım, sizin anlattığınız farklı ama bana göre şu anda ekonomide, maliyede geldiğimiz nokta bir çöküş öncesi; hızla çöküşe doğru gidiyoruz maalesef. Size bağlı burada ekonomi kurumları var; bunların birçoğuyla ilgili olarak da sorunlar var. Bunlar nasıl başladı? Bir kere kurumları tahrip ettik Sayın Bakanım. Değerli arkadaşlar, önce kurumlarda tahribat oldu, mevzuatta da beraberinde tahribatlar geldi.
Şimdi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'yla ilgili birçok değişiklik yaptık, anormal değişiklikler, hâlbuki iyi bir kanundu, uygulanamaz hâle getirdik neredeyse; şu anda çok eksikleri var. Sayıştay Kanunu'nda değişiklikler yaptık. Kamu İhale Kanunu'nda 200'e yakın değişiklik yapıldı, Kamu İhale Kanunu'nda. Hem Kamu İhale Kanunu'nda hem de kendi kanunlarında ihaleyle ilgili yapılan değişikliklerle 200'e yakın değişiklik yapıldı. Vergi kanunlarında keza, benzeri şekilde birçok değişiklik yapıldı.
Sonuç olarak, 9 da vergi affı çıkarıldı, 9 vergi affı, 8 de servet affı çıkarıldı. Tüm bunların sonucunda mevzuatımız ve kurumlarımız altüst oldu. Atamalara vesaire onlara da bu sınırlı sürede girmeyeyim.
Şimdi, ben soruyorum: 8 servet affı oldu, 8 servet affı oldu. Sayın Bakanım, geçen sefer de cevap vermediniz. 8 servet affıyla ne kadar döviz girdi Türkiye'ye dışarıdan, ne kadar altın girdi, ne kadar servet unsuru kazandık? 8 servet affı yaptık, bunu bilmiyoruz, bilmeniz lazım. Ama ben söyleyeyim, Türkiye bu 8 servet affı sonucunda gri listeye girdi. Evet... Bu konuyla ilgili başka şeyler de söylerim, burada herkesin önünde söylemek istemiyorum, kayıtlara geçsin istemiyorum. Ama bu konuda yapılan önemli yanlışlar var, mevzuatta yapılan önemli yanlışlar var; öyle gri listeye girdik. Şimdi, iki seneyi aşkın bir süreden beri gri listedeyiz ve bu konuda hiçbir şey yapmıyoruz. Geçen Dışişleri Bakanlığıyla da konuştuk, Bakan "Bu, siyasi bir karardır." dedi ama siyasi karar olmadan önce bunun somut sebepleri var; hukuki sebepleri var, ekonomik sebepleri var. Çok ağır bir şekilde bir suçlama var FATF tarafından bize yönelik.
Şimdi, deniyor ki yine: "Ya, kara paranın nemasını hep Amerika yiyecek değil ya, biz de tabii ki yiyeceğiz, onun için, sonuçta yapıyoruz böyle şeyler." Bunun bir hayrı yok Sayın Bakanım. Bu servet aflarıyla gelen hangi para yatırıma dönüşmüştür? Ben miktarını sordum size, inşallah cevap verirsiniz.
Bir de şunu soruyorum bununla bağlantılı olarak: Giden para ne kadardır? Yurt dışında Türk vatandaşlarına ait ne kadar para vardır, bir de onunla ilgili cevap verebilir misiniz? En son 2014'te, 2015'te Maliye Bakanımız bu konuyla ilgili bilgi vermiş, 150 milyar dolara yakın Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı kaynaklarından edindiğimiz bilgiye göre: "150 milyar dolara yakın -135 miydi- birisinde 135, birisinde 150 milyar dolarlık yurt dışında Türk vatandaşlarına ait servetler var." demiş. Ancak daha sonra çıkışlar çok daha fazla arttı, şu anda 300 milyarın altında olmaması gerekir diye tahmin ediyoruz. Bir de yurt dışındaki Türk vatandaşlarına ait servet miktarını söyler misiniz?
Vergi harcamasından bahsettiniz, "276 milyar" dediniz ama 335 öngörülmüştü, bu sene 994 milyar; 1 trilyon vergi harcaması öngörüyorsunuz. Vergi harcaması, alınması gereken verginin alınmaması demektir. Bunun ne kadarı sermaye gelirlerinden, ne kadar emek gelirlerinden oluşuyor biliyor musunuz? O 1 trilyonun, aşağı yukarı 1 trilyonun 170 milyarı, 180 milyarı; 200 milyarı diyelim emek gelirleriyle ilgili, geri kalanı sermaye gelirleriyle ilgili. Yani vergi harcamasında da bir anormallik var.
Kur korumalı mevduat hesabıyla ilgili, onun getirdiği anormalliklerle ilgili de vaktim olsa detayına girecektim ama ayrıca bahsedeceğim. Orada bir hukuksuzluk da var. Merkez Bankasının, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu'nun 56'ncı maddesine aykırı işlem yapılıyor kur korumalı mevduat hesabıyla; ona tekrar baktırın, o, önemli bir konu.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son bir dakikanız...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ayrıca, şu vergi dilimleri meselesi var. "Ezdirmiyoruz." dediniz. Sayın Bakanım, şu anda bir ücretli, kurumlar vergisi mükelleflerinden daha fazla ortalama vergi ödüyor. Niye bu, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle --bildiğim kadarıyla Cumhurbaşkanının yetkisi var- düzeltilmiyor. Bu sene için bir ücretli, bir ortalama memur yüzde 27 kadar vergi ödüyor. Hâlbuki bunun çok daha aşağıda olması lazım, biliyorsunuz gerekçesini.
Gelir dağılımından bahsetmediniz. Gini katsayısını geçen yanlış vermiştiniz, o konuda da cevap verebilirseniz memnun olurum.
Sayıştay raporlarına çok kısa Sayın Başkanım, müsaade ederseniz değineceğim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok kısa olursa sevinirim, çok sayıda söz talebi var.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakanım, bir Hazine ve Maliye Bakanlığının Sayıştay raporu böyle olmaz. İzlemede olan 10 konu var, 6 konu değil. Bu 10 konu izlemede devam ediyor ve yıllardan beri aynı konular hemen hemen devam ettiriliyor Sayın Bakanım ve çok önemli konular; iç kontrol sistemi hallolmamış. Onun haricinde, enteresan bulgular var. Bu, özellikle kamu iktisadi teşebbüslerinden elde edilen kâr paylarının mali tablolara yansıtılmaması gibi. Bu başka tabloları da etkiliyor, borçlanmayı vesaireyi de etkileyen konular yani bunların Maliye Bakanlığında olmaması lazım. 7 milyar 498 milyon liralık hata söz konusu olmuş.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İsterseniz, raporu verirsiniz detaylarını incelerler. Süremizi aştık epeyce.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bunun haricinde, Merkez Bankası raporuna da değineyim, bu Maliye Bakanlığının raporu önemli ama. Şu özel sağlık sigortası, bütçeden ödenmekte olan Merkez Bankası personelinin özel sağlık sigortası senelerden beri bu Sayıştay raporlarında eleştiri olarak yer alıyor, hâlâ çözülmedi. Neden bütçeden ödensin özel sağlık sigortası Sayın Bakanım?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu Merkez Bankası şirket midir, kurum mudur? Bu anlamda da netleşmesi lazım, bir karar verilmesi lazım. Yıllardan beri bu eleştiri yapılıyor, cevap verilemiyor.
Aslında şu Fiyat İstikrar Fonu'na da değinecektim, bugün Genel Kurulda görüşüyoruz. Merkez Bankası Kanunu'yla çelişen, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, hâlâ da ısrar ettiğiniz bir konu, gereğini anlamak mümkün değil.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Kuşoğlu, çok aştık süremizi, teşekkür ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, Bakanlığınızın ve kurumların bütçeleri hayırlı olsun.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım anlayışınız için.