KOMİSYON KONUŞMASI

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Evet, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım, çok Değerli Bakanım, kıymetli Bakan Yardımcılarımız, çok kıymetli basın mensuplarımız, değerli emekçiler; ben de hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, bütçenizin hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum.

Tabii, arkadaşlar -özellikle muhalefetten- çok kara tablo çizdiler, öteden beri bunu yapıyorlar. Muhalefetin böyle bir hakkı var, eleştirme hakkı, biz de bunu anlayışla karşılıyoruz.

Bu sürece nasıl geldik? Bunu bir iki cümleyle ifade etmek istiyorum. Özellikle iklim kriziyle başlayan, dünyada ticaret savaşlarıyla devam eden -özellikle Çin ile Amerika Birleşik Devletleri arasında- daha sonra pandemiyle birlikte bu sistemlerin tamamen altüst olduğu, dünyanın yüz yılda yaşadığı bir sürece geldik hep birlikte, bunu yaşadık; arkasından dünya bu yaraları sarmaya çalışırken, bu işin üstesinden gelmeye çalışırken Ukrayna-Rusya savaşı patlak verdi. Tabii, bununla birlikte, gerek emtia fiyatları, enerji fiyatları ve tüm üretim maliyetlerinin çok ciddi manada arttığını bütün dünyada gördük. Tabii bunun ötesinde, bir de rezerv parayı elinde bulunduranların da bunu hoyratça kullanma arzuları, dünyada hem gelişmekte olan ülkeleri hem de gelişmiş ülkeleri çok ciddi manada hayat pahalılığıyla ilgili, enflasyonla ilgili karşı karşıya bırakmış oldu. Tabii, ülkemiz de ister istemez böyle bir durum karşısında etkilenmiş oldu.

Öteden beri biz, pandemiden sonra, özellikle bir iki ülkeyle birlikte pozitif ayrışan bir ülke olduğumuzu ifade etmiştik. Bütün dünya ülkeleri eksi büyürken Türkiye 1,8 oranında büyüyerek pozitif bir ayrışma yaşamıştı. Daha sonra, yine, dünyadan farklı bir model uyguladık, Türkiye'ye özgü bir ekonomik model. Tabii, bu modelimizin temel amacı; yatırım, istihdam, üretim ve akabinde büyüme. Bununla birlikte, yine düşük faiz politikası uygulamamızın en önemli göstergesi, nedeni de hem finansman maliyetini düşürmek hem de bu ifade etmiş olduğumuz büyüme hedeflerine ulaşmak, cari fazla verebilmek adına yapmış olduğumuz bir modeldi; bu düşük faiz politikası, Türkiye'nin tercihiydi. Ve nihayet, o günlerde, geçmişte eleştirilmiş olmasına rağmen, bugün gelmiş olduğumuz noktaya baktığımızda; İhracatıyla, işsizliği tek haneli rakama indirmiş olmasıyla ve makro verilerine de baktığımızda, Türkiye'nin yapmış olduğu bu tercihin çok isabetli bir tercih olduğu bir kere daha yine ortaya çıkmış oldu. Tabii, bu modeli Türkiye gibi uygulayan birkaç ülke var, sonradan hem Dünya Bankası hem IMF de Türkiye'nin uygulamış olduğu bu politikalara paralel açıklamalarda bulundular. İşte, faizleri bu kadar yükseltmenin dünya ekonomisi için, dünya ticareti için çok büyük bir risk olacağını ifade ettiler. Bizim burada ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu göstermesi açısından da önemli bir model. Dolayısıyla tabii, burada, özellikle geçmişten bugüne kadar kısa bir perspektifle durumu ifade etmeye, arz etmeye çalıştım çünkü Türkiye'nin nereden nereye geldiğini ve dünyayla birlikte nereden nereye geldiğimizi anlamak açısından.

2018'den bu yana maruz kaldığımız salgın ve savaş gibi küresel krizlerin yıkıcı etkilerinden korunmak için tahkim ettiğimiz ekonomi programımızla inşallah ekonomimiz daha güçlü bir hâle gelecek. Uyguladığımız ekonomik politika ve özellikle, daha önemlisi, bu modelin hem iktisat ilminde yeri hem de dünyada örnekleri de mevcuttur. Ülkemiz gerçekleriyle ve sahip olduğumuz potansiyelle en üst düzeyde uyumlu bir politika. Dolayısıyla kendimize, neresinden bakarsanız bakın, ülkemize eşsiz kazançlar sağlayacak da bir yol seçtiğimizin altını bir kere daha çizmek istiyorum. Ülkemiz açık bir ekonomik saldırıyla karşı karşıya kalınca sınırlarımızı korumak için ne yaptıysak, darbelere nasıl karşı çıktıysak buna da aynı tavrı sergilemiş olduk. Küresel gelişmelerin önümüze çıkardığı fırsatları da değerlendirerek yönümüzü geleceğe çevirmiş olduk. Dünyanın ve ülkemizin tecrübelerinden en üst düzeyde istifadeye kendimize özgü modelimizle birlikte ulaşmış olduk. Evvela, maruz kaldığımız saldırıların önünü kesecek tedbirleri aldık, mekanizmaları oluşturduk ve gerekli kaynaklarımızı da bulmuş olduk. Bununla birlikte kısa, orta ve uzun vade programlarımızı yeni ekonomi yaklaşımımızla ve buna uygun bir şekilde süratle güncelleyerek tutarlı bir yapı ortaya çıkarmış olduk. Her aşamada bu modelin teorik çerçevesini de uygulamalarının sonuçlarını da hedeflerimizi de milletimizle paylaştık ve paylaşmayı da sürdürüyoruz.

Kendi yolumuzu çizerken dünyayı da ihmal etmedik; salgın döneminde yaşanan trajedileri ve onu takip eden Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği krizleri dikkatli bir şekilde takip ettik. Her küresel gelişme, ülkemizin kendini klasik kabullerden ayrıştırarak oluşturduğu bu özgün modelin doğruluğunu ve isabetini teyit ettiğini gösteriyor bize. Türkiye Ekonomi Modeli'nin başarısında ve kabul görmesinde geçtiğimiz yirmi yılda ülkemize kazandırdığımız altyapı sayesinde sahip olduğumuz üretim, istihdam gücünün de çok büyük katkısı olmuştur çünkü bizim "yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütmek" olarak özetlediğimiz ekonomi modelimizin merkezinde insan vardır ve insanımız vardır. Modeli her bir vatandaşımızın iş ve aş sahibi olarak geleceğine güvenle bakmasını sağlamak, bunu da yatırımı, üretimi, ihracatı geliştirerek yapacak bir şekilde kurguladık. Önceleri bu tercihimiz yüzünden bizi şiddetle eleştiren çevrelerin enerji, emtia ve gıda krizi tehditlerinin ardından bizimle aynı noktaya gelmiş olmalarını ibretle takip ediyoruz. Gelişmiş ülkelerin zahirde beyan ettikleri politikaların ötesinde örtülü olarak istihdamı koruma odaklı bir yaklaşıma yönelmelerinin sebebi de zaten budur. Aksi takdirde ortaya çıkacak sosyal sorunların ve beraberinde getireceği siyasi istikrarsızlıkların da altından bu şekilde kimse kalkamaz. Bizim farkımız, bu gerçeği herkesten önce görüp pozisyonumuzu da erken almamızdandır. Tabii, bunları söylerken yaşanan sıkıntıları, sorunları, dalgalanmaları asla görmezden gelmiyoruz; ülkemizin, milletimizin ve vatandaşlarımızın döviz kurundaki dengesiz yükselişten ve enflasyondaki fahiş artıştan kaynaklı refah kayıplarını, endişelerini, beklentilerini gayet iyi biliyoruz. Milletimizin bunların önüne geçecek tedbirleri ilk günden itibaren almaya başladık. Hatırlarsanız, geçtiğimiz aralık ayında döviz kurunda dengesiz bir yükseliş yaşanmaya başladığında...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son bir dakikanız...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - ...aralarında kur korumalı mevduatın da olduğu bir dizi tedbirle paniğin önünü kesmiştik. Enflasyondaki artışın insanlarımızın refah seviyelerinde yol açtığı kaybı önlemek için asgari ücreti, memur maaşlarını, emekli maaşlarını, sosyal yardım rakamlarını yılbaşında ciddi oranda artırdık; temmuz ayındaki ilave düzenlemelerle de bu artışları daha da ileriye taşımış olduk. Hep söylediğimiz gibi hiçbir vatandaşımızı imkânlarımız çerçevesinde enflasyona ezdirmeyeceğimizi söylüyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alalım.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm devletlerin en büyük sorunu olan enflasyonun yol açtığı kayıpları telafi konusunda da inşallah, bizler dünyaya örnek olacağız diyor, bütçemizin tekrar hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum.