KOMİSYON KONUŞMASI

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, kıymetli bürokratlarımız, kıymetli milletvekili arkadaşlarım, değerli basın mensupları; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 11 Kasım, dün cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 84'üncü ölüm yıl dönümüydü; rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz; ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Cumhuriyetimiz bizim vazgeçilmezimizdir, cumhuriyetimiz bütün ilkeleriyle 85 milyonu kucaklamaktadır. Cumhuriyetimizin bu kucaklayıcı tavrına rağmen hâlâ illerimizi, ilçelerimizi, bölgelerimizi ayrıma tutanları buradan bir kere daha kınıyorum; başaramayacaksınız, burası Türk milletinin vatan topraklarıdır, büyük Türk milleti de 85 milyona aittir.

SALİH CORA (Trabzon) - Bravo.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Bakanım, çalışma hayatı çok önemli. Zatıaliniz geldiğinden bu yana Çalışma Bakanlığımızda kısmi değişiklikler oluyor. Geçen bütçede sizi çokça eleştirmiştim ama bugün o kadar eleştirmeyeceğim ama söylemem gerekenleri de söyleyeceğim

Sayın Bakanım, bugünkü sunumunuzda taşerona kadro sözünüz çok anlamlı, sözleşmeli tüm memurların kadroya geçirilmesi anlamlı, EYT çok anlamlı ama Sayın Bakanım, bütün bunlar güzel de çalışma hayatını sizin de ifade ettiğiniz gibi bu kadar ayrıştıran, özellikle 32-35 sözleşmeli statüye ayıran yani sadece sağlıkta bile 7-8-10 sözleşme türü olan bir sistemi kim getirdi acaba? Yani yirmi yıllık AK PARTİ iktidarının burada kusuru yok mu? En büyük kusur maalesef sizin. Hatırlayın, 2004 yılında personel reformu çalışmaları başlatılmıştı. Maksat neydi? Kamuyu yeniden dizayn etmek, eksiklikleri gidermek, kamuda 1.450 sayılarına varan unvan tanımlarını ortadan kaldırmaktı ama ne oldu? Tam tersini yaptınız, kamuyu taşeronlaştırdınız. Kamuda, özellikle "Devletin asli ve sürekli işleri devlet memurları eliyle yapılır." Anayasa ilkemize rağmen sözleşmeli statüleri olağanüstü çoğalttınız. 2011 seçimleri öncesi, 300 bin sözleşmeliyi kadroya geçirdiniz memurlarımızı, vallahi alkışladık. Şimdi geldik, yine bir seçim öncesi -seçim öncesi de olsa bunları düzeltmeniz doğrudur Sayın Bakanım- ama ne olur şu millete bunu yapmayın yani seçimde sıkışınca ne yapalım? Dağıtalım. Ya, bunu, yirmi yıldır bunları söylüyoruz, herkes söylüyor, siz de biliyorsunuz, niye bugüne sıkıştırdınız? Onun için bu eleştirileri kabul edin ve diyorum ki gerçekten artık süreniz daraldı, yetişemeyeceksiniz ama yetiştirdiklerinizle de biz size teşekkür edeceğiz.

Sayın Bakanım, ben bu konuşma öncesi bir duyuru yayınladım çalışanlarımızın sorunlarını bize bildirin diye ve inanın yüzlerce telefon, yüzlerce sorun geldi. Şöyle başlamak istiyorum: Öncelikle güvencesiz çalışan personel bir kere daha ifade etmek istiyorum zamanım yettiğince. Tüm güvencesiz sözleşmeli personel 4/A'lı memur kadrolarına geçirilmelidir. Kamu personel sistemi, iş güvencesi, tayin, kurum değişikliği, aile birliği, görevde yükselme gibi hakları tüm çalışanlara sağlayan bir yapıya dönüştürülmelidir. Aynı okuldan mezun olmuş, aynı sınava girmiş, aynı işi yapan personelin farklı statülerde, farklı haklarda çalıştırılması, adalet ve eşitlik ilkesine aykırıdır. Sözleşmeli personel bile kendi içinde süresiz, 4/B'li, 5393'e tabi, 3+1'e tabi, İHS'li, 4/C'den 4/B'ye geçenler, vekil, ebe, hemşire, imam, fahri imam, kamu dışı sağlık çalışanı şeklinde ayrımcılığa tabi tutulmuş; aslında artırabilirim. Çalışma hayatında adaletin sağlanması bu dağılım içinde mümkün mü? İşte, bu çok başlı yapıyı sonlandırmak ve tüm güvencesiz sözleşmeli personeli kadroya geçirmek gerekmektedir. Sözleşmeli personele kadro keyfiyet değil gerekliliktir. Temel haklardan mahrum olarak çalışan tek bir kamu görevlisi dahi kalmamalıdır. Güvencesiz çalışma modelleri kamu istihdam sisteminden çıkarılmalıdır. Başta idareci konumunda olan şeflerimiz olmak üzere birinci dereceye yükselmiş bütün kamu görevlilerinin ek göstergeleri 3600'e çıkarılmalıdır. Sayın Bakanım, 3600'ü de eksik yaptınız, birçok eksiklik oldu, düzeltme şansınız herhâlde yok, varsa vadettiğiniz şartların içine bunu da getirin de kıyıda köşede kalmış, mağdur edilmiş... Birinci dereceye gelmiş birçok memurumuz bu haklardan mahrum, Allah aşkına bunları da düzeltelim.

Enflasyon farkının ortaya çıktığı ay itibarıyla memur maaşlarına yansıtılması ve farkın aylık olarak verilmesi gerekmektedir. Vergi dilimleri 2022 yılında yüzde 33 oranında artarken memur maaşlarına enflasyondan dolayı yaklaşık yüzde 82 artış yapılmıştır. Hâl böyle olunca ücretin asgari ücret tutarı kadar olan kısmının vergiden muaf tutulmasının kamu çalışanlarına hiçbir faydası olmamıştır. Bu uygulamaya rağmen çalışanlarımız geçtiğimiz yıldan daha fazla vergi ödemektedir. Sayın Bakanım, artık işçi ve memurların vergi dilimleri kayıplarını ortadan kaldıralım. Asgari ücretliler için yaptınız, mahsuplaştınız. Yani ya vergi dilimlerini yüzde 15'te sabitleyelim ya da vergi dilimleri arttıkça kaybeden memur ve işçileri koruyalım; çok mu zor? E, söylediniz "Memurumuzu, işçimizi enflasyona ezdirmiyoruz." diye ama ezdiriyorsunuz efendim. Verdiğiniz enflasyon kadar zammın bir kısmı vergilerden dolayı geri alınıyor; bunu en iyi siz biliyorsunuz ama lütfen artık bunu düzeltin yani bu bir hakkın gasbıdır. Kim düzeltecek? Yani bu ülkede emeği zayi olan biri varsa kime gidecek Allah aşkına? Hakkı yenen, çalışan, üreten biri varsa kime gidecek Allah Aşkına? Elbette Çalışma Bakanlığımıza gidecek, önce oraya gidecek. İşte, Sayın Bakanım, bunları düzeltmemiz lazım.

Hazine ve Maliye Bakanlığındaki gelir uzmanı kadrosunda olduğu gibi SGK'nin taşra teşkilatlarına da benzer uzmanlık kadroları tahsis ediniz. Burada daha önce de söyledim, sosyal güvenlik tazminatı verin şu SGK çalışanlarına diye. Ya, o kadar gayretli çalışıyorlar ki ben hepsini biliyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde imam-hatipli müktesep hakkı bulunan ve daha sonra hizmet sınıfı değiştirenlere de -din hizmetleri sınıfı dışında kalanlara- 3600 ek gösterge verilmelidir. Şimdi, eğitim şartlarına bakıyorsunuz, eşitlik yok 3600'de. Fahri geçici Kur'an kursu öğreticilerini görevden alma şartı aranmadan, kategori ayrımı yapılmadan bunları da kadroya almanız lazım. Sayın Bakanım, bir imam-hatiplinin üstündeki şef ondan daha az ek göstergeye sahip ya da uzman ondan daha az ek göstergeye sahip; böyle bir şey olabilir mi? Allah aşkına bunları düzeltelim.

Yardımcı hizmetler sınıfı artık mutlaka kadroya geçirilmeli. Siz de biliyorsunuz, artık kamuda -önce taşeron işçilerimizi aldık, sonra "Kadroya geçirdik." dediniz- hizmetli tanımı kalmadı, hizmetli diye istihdam ettiğimiz 100 bin civarında memur aslında masa başında görev yapıyor yani getir götür işleri yapmıyorlar. E, bunu sizler de biliyorsunuz, artık bunu da düzeltelim. Bu talepleri artık göz ardı etmekten vazgeçelim, bunları da kadroya geçirelim.

Değerli Bakanım, 1 Ekim 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı devlet memurlarıyla ilgili düzenleme, daha doğrusu çalışma hayatıyla ilgili düzenleme müthiş sıkıntılar yarattı biliyorsunuz. 2008'den sonra işe giren memurlarımız emeklilik noktasında birçok mağduriyet yaşayacaklar. Bu konuda size tarihî bir not da vereyim. Bakın, çok ilginç, Değerli Bakanım belki unutmuşsunuzdur ama yıl 2008, 23 Nisan resepsiyonu yapılıyor, dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan, dönemin ATO Başkanı (Ankara Ticaret Odası) Sinan Aygün'e aynen şöyle bir soru soruyor, diyor ki: "Sinan bizim Memo'yu kaydettin mi?" O da bu soruya şu cevabı veriyor: "Sayın Başbakanım, kaydettim." Memo kim? Memo dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün oğlu Mehmet Emre Gül. Mehmet Emre Gül o dönem, o gün 17 yaşında. Şirket kuruyor, bu şirketin kaydedilmesi lazım ATO'ya ama yaşı küçük; ne yapmak lazım? Velisinin muvafakat vermesi lazım -hukuken de bunun sıkıntıları var- ve velisi Sayın Cumhurbaşkanı muvafakat veriyor ve bizim Mehmet Emre Gül kardeşimiz mısır tüccarı internet alışveriş sitesi sahibi olarak kayda geçiyor. SGK bürokratları çok iyi bilir, o dönemde milletimiz bebeklerini bile SGK'li yaptırmaya çalışıyordu. Niye? Bu yaş haddinden dolayı, beş yıl girmesin diye yapıyordu. Şimdi, o kanun ne zaman geldi? Yine, biliyorsunuz, 1 Ekimde geldi. Şimdi bunu soruyorum: Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanımızın oğlu için özel talepte bulunuyor, yaş haddi geliyor; yeni düzenleme, işe girecekler için ve şirket kuracaklar için, devlete memur olacaklar için, kamuda çalışanlar için dezavantaj sağlıyor. Bu dezavantajı avantaja çevirmek için Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanının oğlunun meselesini takip ediyor. Şimdi, Allah aşkına, bunu anlattığım zaman belki zorunuza gidecek ama SGK'deki birçok arkadaşımızın çocukları yaşları küçük olduğu hâlde SGK'ye SGK'li yapıldı diye SGK'de dava açıldı, SGK'de disipline verildi. Bunları yaşayan biriyim ben, yaşadığım şeyleri de burada söylemekten asla imtina etmem.

Sayın Bakanım, 4/B'den 4/C'ye geçirilen personelin sorunları hâlen devam ediyor. Sözleşmeli personelin en düşük ek ödeme oranı yüzde 70 iken adı geçen personele yüzde 20 oranında ek ödeme yapılmaktadır. Ne olur, bunları da bir düzeltin, düzeltiverelim. Ben kısa kısa notları söyleyeyim çünkü zaman çok dar.

Kamuda çalışan üniversite mezunları daha önce memurluk hakkı kazanmış; sonradan üniversite bitiren personelin görevde yükselme, tayin, imza hakları yok. 4857 sayılı Kanun'a tabi kamu işçileri görevde yükselemiyor, tayin haklarından faydalanamıyor, bunu da bir düzeltelim değerli Sayın Bakanım.

Kamu kurumlarının en önemli sorunu süresiz sözleşmeliler. Bunu biliyorsunuz, 3+1'ler, "Bunları düzelteceğiz." dediğiniz için üstüne gitmiyorum ama üniversite çalışanlarının çok önemli sorunları var. Üniversitede çalışan idari ve teknik personelin tayin ve nakil mağduriyetleri artarak devam ediyor. Üniversite çalışanlarının döner sermaye hakları 666 sayılı KHK'yle gasbedilmiş ve döner sermayeye katkı payları ödenmiyor. Her yıl öğretmenlere ödenen eğitim öğretim ödeneği bütün kamu çalışanlarına ödenmeli. Bu 666 sayılı KHK mağdurları birçok kurumda var, SGK'de de var, bunu sizler biliyorsunuz. Bu 666'yı yeniden, bir daha elden geçirelim Sayın Bakanım.

Gençlik ve Spor Bakanlığı'nda 4/D işçi kadrosunda antrenör, güvenlik görevlileri kadrolu işçi olarak görev yapıyorlar; bunların tayin hakları yok, kurum değişlik hakları yok, bunları da düzeltelim. Ama en önemlisi Sayın Bakanım, 90 bin civarındaki KİT'lerde çalışan taşeron işçinin kadroya geçileceğini ifade ettiniz, memnun kaldık. Bu çalışmada hiçbir kişi... Yani kamuya direkt hizmet veriyorsa -şirket üzerinden, ne üzerinden olursa olsun- o insanlar kadroya geçirilmeli yani PTT çalışanları başta olmak üzere kiralık araç şoförlerine kadar, yemekhane çalışanlarına kadar bunlar mutlaka kadroya geçirilmeli.

Sayın Bakanım, SSK emeklisi -eski manada yani SGK- doktor ve diş hekimlerinin maaş durumlarını biliyorsunuz, bunlar sıkıntı yaşıyorlar. Bunların da... Çünkü bunlar SGK ve BAĞ-KUR'da BAĞ-KUR ödemeleri yapmışlar ancak emekli olurken çok düşük ücret alıyorlar. Bunlar çok zor değil, bunların hepsi çok kolay düzeltilebilir.

Ayrıca 696 sayılı KHK mağdurları var, bunları genel anlamda biliyorsunuz. Bu düzenleme bir kanun hükmünde kararnameyle yapılmayıp şu Meclisten geçseydi daha mükemmel çıkabilirdi. Şimdi, onlar kadroya geçti ama bizden önce kadroya geçenler ile biz niye eşit değiliz ya? Niye biz ayrıyız yani? Madem "Biz kadro verdik." diyorsunuz. Niye ayrıcalık ya! Niye ayrıcalık! Gerçekten, Sayın Bakanım, niye ayrıcalık? Onları ortadan kaldırmamız lazım. Yine, bu durumda Turizm Bakanlığında 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle işçi statüsüne alınanların tayin hakkı yok. Yani hangi birini sayayım? Taşerondan kadroya geçenler için eski Bakanımız Jülide Sarıeroğlu açıklamasında "Hastane, bilgi yönetim sistemi çalışanlarının kadro işlemini tamamladık." demişti. Şimdi, devlette devamlılık esas; unutmamışlar, bana yollamışlar. Demişler ki: "Söz vermişti bizim Bakanımız, ne oldu?" Ne oldu? Ya, verdiğiniz sözleri Allah aşkına tutun, devlette devamlılık esastır. Biz devletimizin büyüklerinin, bakanların, başbakanların, cumhurbaşkanlarımızın yalan söylemeyeceğine, eksik söylemeyeceğine, yanlış söylemeyeceğine inanarak yetişmiş bir insanız bu ülkede. Allah aşkına yapmayın, verdiğiniz sözleri tutun. Tutamıyorsanız, hangi gerekçeyle tutamadığınızı insanlarımıza anlatın. Devletine güvenmeyen, devletini yönetenlere güvenmeyen bir millet olabilir mi? Onun için bu güven sorununu çözmemiz lazım. Sayın Bakanım, size sevgi ve saygım olduğu için sizin üzerinizden Hükûmete gönderiyorum, hakkınızı helal edin.

Sayın Bakanım, 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, belediye iktisadi teşebbüsleri, 1 Nisan 2018 tarihinde demiştim bunu... 560 binden fazla bu insanlar, ne oluyor? Bu insanlar yol, yemek parasını cebinden ödüyor. Elli iki gün ilave tediye ikramiyelerini alamıyor, birçok şey var; bunları düzeltelim. Staj mağdurları, yüz binlercesini ilgilendiren 2000 öncesi staj, askerlik borçlanması, çıraklık okulu sigorta başlangıcı önemli, eğer askerlik borçlanması veya staj süreleri işlenmezse EYT'ye takılıp hem geç emekli olacaklar hem de on beş yıla kadar bekleyecekler. Sigortalı olmaksızın avukatlık stajını yapanların normal staj süreleri sigortalılık sürelerine dâhil edilerek diğer alanların ve çıraklık okullarının staj süreleri dâhil edilmeli diyorlar. Göç İdaresinde çalışan destek personeli sürekli işçi kadrosuna geçmek istiyor, onları da duyurayım. Usta öğreticiler, turizm usta öğreticileri on iki ay aralıksız çalışıyorlar, yıllık izinleri yok, tazminat hakları yok, işsizlik sigortası hakkı yok. Düğün olduğu zaman gece on ikiden bire kadar çalışıyorlar, resmî bayramlarda, dinî bayramlarda çalışıyorlar. Ya bunlar yoksa Çalışma Bakanlığı niye var? Çalışma Bakanlığı niye var yani bunları kim düzeltecek? Benim düzeltecek hâlim yok, bunları Çalışma Bakanlığı düzeltecek.

Meslek kodu mağdurları, kamuda İŞKUR 696 KHK'li sürekli işçi olarak çalışan ve tüm kamu kurumlarında vergi giriş elemanı, otomasyon, hasta karşılama, teknik birim, bilgi işlem, santral, büro ofisi gibi işleri yapan ancak meslek kodları temizlik, bakım elemanı, güvenlik, şoför gibi kadroların yüz binlercesi mağdur. Çalışanlarımızın talebi şu: Kurumlarda yaptıkları iş neyse meslek kodu adı da aynı olsun istiyorlar; teknik olarak bunu siz anlıyorsunuz.

EYT düzenlemesi, evet, doğru, güzel dedik ama beklentilere cevap vermeli, 3600 gibi yarım yamalak çıkmamalı çünkü bu EYT meselesi çok önemli, bu talepleri dikkate alalım.

Öğretmenevi çalışanları, uygulama oteli çalışanları, meslek teknik Anadolu lisesi bünyesinde çalışıyorlar, sıkıntıları var. Orada bir askerî gazino kantin çalışanları, Karayolları kadrolu gibi çalışan müşavir firma çalışanları -yani saymakla bitmez- toplum yararı projelerinde çalışanlar, özellikle Millî Eğitim Bakanlığında çalışan TYP'lilerin süreli sözleşmeleri; şimdi bütün bunlar öyle bir karmaşa ki inanın yıllarca sendikacılık yaptım ben de işin içinden çıkamıyorum, Allah sizin yardımcınız olsun. Niye? Size yüklediler Sayın Bakanım bütün bunları, on sekiz yıl sonra size yüklediler, böyle bir tahribat olabilir mi? İşte yüzde 70'e takılanlar, say babam say, ne yüzde 70'i, neymiş bu Hastane Bilgi Yönetim Sistemi, yemekhane çalışanları, kiralık araç şoförleri, radyoloji görüntüleme çalışanları, Karayolları çalışanları, Vakıfbank güvenlik çalışanları, kamu çağrı merkezleri, diş laboratuvarı çalışanları, sosyal tesis çalışanları; Allah Allah, say say bitmiyor, ne bu ya? TAGEM geçici işçileri KPSS'yle atanan, Türkiye'de toplam sayıları 1.102 kişiyi bulan bu grubun sorunu on iki yıldır devam ediyor, çözelim artık bunu.

Emeklilerimiz yani şu emeklilerimize niye hak ettiğini vermiyoruz? Yani 3.500 liraya çıkardık diye övündünüz yani 3.500 liraya gelin bakalım, hadi buradaki bütün milletvekillerimize, bakanlarımıza, bürokratlarımıza 3.500 lira verelim de bir geçinsinler bakalım hatta asgari ücret verelim geçinsinler hatta asgari ücretin 2 katını verelim geçinsinler. Yapmayın yani bu olmaz. Hiç olmazsa en düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine çıkaralım. Bütün emeklilerimizi de bu artırdığım oranda artırarak yahu hayatlarının son dönemlerinde onları bari huzur içinde yaşamalarına vesile olalım ama...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son bir dakikanız.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Son bir dakika mı Sayın Başkanım?

Teşekkür ederim.

Emeklilerin intibak sorunlarını artık şunu çözün. 2000'den önce emekli olan 2000'den sonra emekli olan, ne bu ya, ne bu? Emekli, refah payı istiyor ama bırak refah payını emekli, açlık sınırının altında ücret alıyor. Bugün açlık sınırı ne? TÜRK-İŞ'in rakamları, 7.500 lira, açlık sınırı. Ya, ne alıyor? Yarısı kadar. Yani Değerli Bakanım, aslında söylenecek söz çok ama şunu söylüyorum: Çalışma hayatı önemlidir, çalışma hayatını düzenleyen kurum önemlidir ve yine tekrar ediyorum: Bu ülkede haksızlığa uğrayan, emeği çalınan, iş güvencesi olmayan ya da maden kazalarıyla, inşaat kazalarıyla kaybettiğimiz her insanın bir manada vebali sizlerin omuzunda.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Fahrettin Bey, teşekkür ediyorum.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Bir dakika verebilir misiniz? Toparlayayım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok sıkışık zamanımız.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Peki, Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum, başarılar diliyorum efendim.