KOMİSYON KONUŞMASI

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ediyorum.

Ben de herkesi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Soma maden katliamında yaşamını yitiren madencilerin avukatı Selçuk Kozağaçlı'nın duruşması vardı Silivri'de ve bu duruşma sonucunda Selçuk Kozağaçlı'ya on iki yıl ceza verilmiş maalesef. Maden katliamına neden olan patronlar dışarıda elini kolunu sallarken, gezerken maden işçilerini savunan, hakkını hukukunu korumaya çalışan, mağdurların, emekçilerin, ezilenlerin yanında olan Selçuk Kozağaçlı ise diğer arkadaşlarla birlikte bugün cezalandırıldı. Ben, bir kez daha buradan Selçuk Kozağaçlı'yı saygıyla selamlıyorum. Bu talimatlı kararların da elbet bir gün sonunun geleceğini söylemek istiyorum.

Sayın Bakan, 2022 yılında asgari ücrete bir yıl içinde 2 defa zam yapıldı. Ocak ayının başında bir zam yapıldı ve asgari ücret 4.253 lira oldu, yine, temmuz ayında ikinci bir zam daha yapıldı, bu sefer de 5.550 TL yapıldı ama buna rağmen asgari ücretle insanlar geçinemiyor, neden? Çünkü Enflasyon fırladı yani enflasyon oranı yüzde 100'ü aştı, alım gücü de buna orantılı olarak günden güne eriyor. Yapılan zammın aslında bir anlamı da kalmamış oluyor bu hâliyle yani enflasyon bu şekilde devam ederse yeni asgari ücretin, yeni iyileşmelerin de aslında çok bir anlamı kalmayacak. Yani, gıda fiyatlarına günlük olarak zam geliyor, en kötü bir ev kirası bile şu an asgari ücretin çok çok üzerinde. Bakın, Birleşik Metal-İş Sendikası Açlık ve Yoksulluk Sınırı Eylül 2022 Dönemi Raporu'na göre, sağlıklı beslenmenin maliyeti günlük 243 lira, açlık sınırı 7.300 lira, yoksulluk sınırı ise 25.252 TL. Yani, yeni yılda uygulanacak asgari ücrete ilişkin işçiler ve işverenlerin kamuoyunda beklentisini tespit etmek için bir anket yapacağınızı söylemişsiniz, söylediniz ya da herhâlde bu anketin de ne kadar demokratik, şeffaf ve katılımcı yapıldığını anlatmaya çalışıyorsunuz. Ama, hani, işlerin böyle yürümediğini bizler de emekçiler de işçiler de biliyorlar. Eğer, gerçekten, bu konuda katılımcı, demokratik, şeffaf bir yapılandırma, bir müzakere yürütülecekse zaten ILO'nun kararları ortada. Ne diyor? Örneğin ILO, Asgari Ücret Tespitine İlişkin Sözleşmesi'nin 3'üncü maddesine göre "Asgari ücretin tespitinde işçilerin ve ailelerin ihtiyaçları, ülkedeki genel ücret seviyesi, hayat pahalılığı, sosyal güvenlik yardımları ve diğer sosyal gruplara göreli yaşam standartları dikkate alınmalıdır." diyor, yani bunlar dikkate alınarak bir iyileştirme yapmak lazım. Yine, anket yapmak yerine bütün sendikaların, işçi temsilcilerinin de aslında bu sürece dâhil edildiği bir tartışma yürütülerek, onların talepleri dikkate alınarak bunlar yapılabilir ama maalesef, biz görüyoruz ki bunlar çok yapılmıyor. Daha çok, işte, oyalamaya yönelik, biraz seçimlere de yönelik bir çalışma yürütüldüğünü söyleyebiliriz.

Yine, ülkemizin bence en önemli sorunlarından bir tanesi de çocuk işçiliğidir. Gerçekten, bu çocuk işçiliği konusunda tablo çok vahim bir durumu gösteriyor. Bakın, Bakanlık 2022 yılı bütçe teklifinde "2021 yılında çocuk işçiliğiyle mücadelede 27 bin çocuğa ulaştığını, 2022 yılında ise 28 bin çocuğa ulaşmayı hedeflediğini" belirtmiş ancak Haziran 2021 tarihinde yayınlanan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Raporu'na göre Türkiye'de en az 2 milyon işçi çocuk var. Buna yaz ayları da dâhil edildiğinde bu rakam neredeyse 2 katına kadar çıkıyor. Bakanlık bir yıl boyunca çocuk işçilerin neredeyse yüzde 5'ine ancak ulaşmış oluyor. 2021 yılında Türkiye'de en az 62 çocuk, 2013 yılından bugüne ise tam 556 çocuk yaşamını yitirmiş. Devasa kaynaklara, personele ve bütçeye sahip Bakanlık çocuk işçi sorununu çözemiyor maalesef çünkü gerçekten çocuk işçiliğiyle bir mücadele söz konusu değil, çocuk işçiliğini artıran politikalar üretiliyor. Bakın, biz bunu öylesine söylemiyoruz, UNICEF'in rakamları diyor ki: "Son yirmi yılda çocuk işçiliği oranında ilk defa bir artış söz konusu." Bizim çocuk işçiler sorunu fonlarla, Avrupa Birliği projeleriyle, palyatif çözümlerle çözülemiyor. Çocuk işçiliğiyle mücadele etmek için bunu yaratan sistemi hedef almamız lazım, bu sistemi ortadan kaldırmak lazım; daha yapısal, kapsayıcı çözümler üretmek gerekiyor ama maalesef son yirmi yıldır buna yönelik AKP'nin ciddi bir politikası olmadığına, aslında, bu sömürü sistemini güçlendiren politikalar ürettiğine tanıklık ediyoruz.

Yine, diğer bir mesele ise, bölgeler arası eşitsizlik durumu. Aslında, bu, çalışma yaşamında da karşımıza çıkıyor; bu bağlamda bölgeler arası eşitsizlikte bir uçurum söz konusu. Bunun en büyük nedeni, bu bölgeler arası eşitsizliğin en büyük nedeni Kürt meselesinin varlığıdır yani Kürt meselesindeki çözümsüz politikalar, OHAL'ler, köy boşaltmalar, zorunlu göç ve ayrımcı politikalardır; bütün bunlar bölgeler arası eşitsizliğin en temel nedenidir. Bu bölgede sürekli göç veriliyor ve düşünün bu kadar göç vermesine rağmen yine işsizlik oranının en fazla olduğu iller arasında yine saydığım bölge geliyor. Göç edilen yerlerde kayıt dışı, güvencesiz, ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyorlar. Bakın, benim seçim bölgem Ağrı'da işsizlik oranları neredeyse Türkiye ortalamasının çok üstünde. Her yıl birçok genç sadece iş cinayetlerinde, inşaatlarda düşerek yaşamını yitiriyor; oysa kendi bölgemizde, kendi yerellerimizde iş imkânları, olanakları olsaydı bu tablo yaşanmazdı.

Bakın, bu yine TÜİK verileriyle bu bölgeler arası eşitsizlikte özellikle Kürtlerin çok yoğun yaşadığı bölgelerde "Kürt illeri" deyince çok kızıyorsunuz "kürdistan" deyince de karşı çıkıyorsunuz ama buralarda bir gerçeklik söz konusu, bunu sadece biz politika olarak söylemiyoruz, zaten TÜİK verileri, hani inandırıcılığı bile tartışılır TÜİK verileri bile çok açık, net bunu ortaya koyuyor. TÜİK ne diyor? 2021 yılı bölgelere göre iş gücü verilerine göre işsizlik oranının en yüksek olduğu bölgeler yüzde 29,8'le Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt; yüzde 20,4'le Van, Muş, Bitlis, Hakkâri ve son olarak yüzde 15'le Şanlıurfa, Diyarbakır şeklinde sıralanmaktadır. Yine, rapora göre en düşük istihdam oranları ise yüzde 29,9'la Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt; yüzde 34,5'le Şanlıurfa, Diyarbakır; yüzde 37,1'le Van, Muş, Bitlis, Hakkâri şeklinde gidiyor. Bu tablonun kendisi bize bir şey ifade ediyor Sayın Bakan, hani, bunu görmeyelim, yok sayalım, işte, sürekli "Her şeyde eşitiz, kardeşiz." hep bu politika öne çıkarılıyor ya, peki, bu tablolar niye böyle? Biz neden bütün Kürtlerin yoğun yaşadığı illerde bu tabloyu sıralıyoruz? Bunun bir nedeni var; o zaman bunu konuşmak lazım, böyle sıradan geçiştirilecek bir durum değil. O zaman bu bize şunu gösteriyor, bir ayrımcılık söz konusu, bir ihmal söz konusu; bu sadece sizin iktidarınızla sınırlı değil yani aslında, yıllardır özel bir politika uygulandığını biz biliyoruz.

Yine, milyonlarca işsiz var Sayın Bakan. Peki, iş bulabilenler nasıl iş bulabiliyor? Yani bulamıyorlar, bulabilenler ise... Aslında, kriter, liyakat ortadan kalkmış. Bir partiye yakınsanız yani AKP'ye yakınsanız siz iş bulabiliyorsunuz, torpiliniz var ise iş bulabiliyorsunuz, yandaş iseniz iş bulabiliyorsunuz; sıradan bir insan iseniz ya da birine yakın değilseniz siz iş bulamıyorsunuz. Bakın, İŞKUR'da da böyle, benim seçim bölgem Ağrı'da da ben bunu çok açık ve net söyleyebilirim. İŞKUR'da sizin AKP'yle bir yakınlığınız var ise, bir tanıdığınız var ise siz İŞKUR'da iş bulabiliyorsunuz, sizin liyakatinizin bir önemi yok maalesef, yani dolayısıyla işsizliği de, yoksulluğu da kullanan, yöneten bir iktidar söz konusu.

Şimdi, bu iş yaşamıyla ilgili belki de hani hem Kürtlerin hem çocuk işçilerin durumundan daha vahimi ise kadınlar. Kadınların durumunun da bu son yirmi yılda daha kötüleştiğini biz biliyoruz. Türkiye'de kadınların iş gücünü katılımı zaten hep büyük bir sorundu yani işte üstüne Covid-19 ve ekonomik krizle birlikte aslında bu tablo gittikçe ağırlaştı; hem ataerkil baskının hem de özellikle AKP'nin cinsiyetçi politikalarının etkisiyle biz kadınların hem iş yaşamına katılımında ciddi bariyerler oluştuğunu hem iş yaşamına katılan kadınların önüne de ciddi engeller çıkarıldığını biliyoruz. Yine, bakın, kadınların iş araması, iş talebinde bulunması zaten bu politikalar sonucunda sorunmuş gibi algılanıyor, kadınlar aslında bu konuda yargılanıyor çünkü bakış açısı şu: Kadınların... Yani politikalarda bu destekleniyor; kadınlar ev içine geri dönsün, iş yaşamından uzaklaşsın, zaten kadınların ev içinde yeterince işi var, çocuk bakımı kadınlara ait, yaşlı bakımı kadınlara ait, kadınlar bu işlerle meşgul olsun, çalışma yaşamında talepte bulunmasın. Yani sizin Bakanlığınızı da şimdi şöyle bir bakıyorum, gerçekten, önleri hep erkekler doldurmuş, ön koltukları, hani bir iki kadın arkadaş var ama onun dışında...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sürenizi aştınız, son bir iki cümleyle tamamlarsanız.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim Başkan.

Ben oranları vermek istiyorum yani sonunda olmazsa yazılı da size iletebilirim yani...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Diğer arkadaşlar eksik kalan kısımları tamamlasın.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Kadınların durumu gerçekten çok vahim; hem TÜİK verileri bunu gösteriyor hem de kadın örgütlerinin sahada yürüttüğü çalışmalar bunu da ifade ediyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Ben de teşekkür ederim.