KOMİSYON KONUŞMASI

YUNUS EMRE (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli konuklar; hepinizi saygıyla selamlıyorum

Tabii, çok önemli konuşmalar yapıldı. Ben de Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin bir üyesi olarak bir konu üzerinde durmak istiyorum.

Sayın Bakan, biliyorsunuz, uygulamalarınızla ülkemiz Avrupa Konseyinde 2017'den bugüne tekrar denetim sürecinde olan bir ülke ve Kavala davası kararını uygulamadığınız için de Türkiye hakkında ihlal prosedürü başlatılmış durumda ancak burada çok dikkat çekici bir husus var, o da ısrarlı bir şekilde hem şahsınızın hem Bakanlığın kamuoyunu, bütün dünyayı yanıltan ve doğru olmayan beyanlarla, yanlış beyanlarla Kavala olayını gerçekten saptıran birçok açıklaması oldu.

Şimdi, bir defa, bu kararı uyguladığınızı söylüyorsunuz. Kavala kararının uygulanıp uygulanmadığını zaten siz de çok iyi biliyorsunuz ki Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine tekrar sordu ve temmuz ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de aldığı kararla Kavala kararının uygulanmadığı, 46/1'den Türkiye'yi mahkûm etmiş olması zaten kararın Türkiye tarafından uygulanmadığı anlamına geliyor. Bunu bildiğiniz hâlde kameraların karşısına geçiyorsunuz ve "Biz bu kararı uyguladık." diyorsunuz. Sayın Bakan, sormak istiyorum ve hatırlatmak istiyorum. Bakın, 2019'daki Kavala kararında ısrarla deniyor ki: "Burada siyasi bir amaç var. Türkiye'de insan hakları alanında çalışanların, aktivistlerin, siyasetçilerin caydırılması diye bir amaç var ve ben bu yüzden sizi 18'inci maddeden mahkûm ediyorum." Dikkatinizi çekmek istiyorum, bakın, 18'nci madde, gerçekten -benden önceki konuşmacılar da söylediler- hakkında çok az mahkûmiyet verilen bir madde ve bu kapsamda, yine belirtmek istiyorum: Türkiye'nin uluslararası planda da itibarını ayaklar altına alıyorsunuz. Bakın, ihlal prosedürünün sonunda nasıl bir yaptırıma ulaşacağını bilmiyoruz ama şunu biliyoruz: Bütün yaptırımlardan öteye bunun anlamı, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün olmadığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının Türkiye'de uygulanmadığının uluslararası planda tescili anlamına geliyor. Bugün olan durum budur Sayın Bakan. Bunu niçin görmüyorsunuz? Ayrıca, şunu da belirtmek istiyorum, mahkeme diyor ki: "Bu dosyada bir şey yok, bu insanla ilgili hiçbir kanıt yok, hakkında kanıt bulunmayan insanı siz tutuklayamazsınız, hemen salıvermeniz gerekir ancak -işte, bu son bahsettiğim temmuz kararında da tekrar aynı ifade var- siz benim tutuklanamayacağını söylediğim kişiyi Türk ceza sistemindeki en ağır cezayla, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırdınız." Sayın Bakan, insaf edin, çıkıyorsunuz kameraların karşısında "Biz bu kararı uyguladık." diyebiliyorsunuz. Ayrıca, bu tutumun iyi niyetle bağdaşmadığını, Türkiye'nin iyi niyetle davranmadığını mahkeme söylüyor. Tekrar belirtmek istiyorum, mahkemenin 16 üyesi bu kararı alıyor, tek karşı oyu da bizim Türk hâkime hanım kullanmış oluyor.

Ayrıca, yine şunu eklemek istiyorum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi son kararında şunu söylüyor: "Gezi davasıyla ilgili bütün hukuki sonuçları, her türlü hukuki işlemi benim bu kararım geçersiz kılmıştır." Ve bu yine orta yerde bulunurken siz yine kameranın karşısına çıkıp diyorsunuz ki: "Türkiye bu kararı uygulamıştır."

Son olarak şunu da söylemek istiyorum: Hem sizin hem de Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları açık bir şekilde yargıya siyasi müdahale anlamı taşıyor Sayın Bakan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alayım, süreniz doldu.

YUNUS EMRE (İstanbul) - Söylüyorum Sayın Başkan.

Bu da Türkiye'nin tarihine düşürülmüş bir kara lekedir, bunu da belirtmek istiyorum