| Komisyon Adı | : | (10 / 6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycı'nın ve Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürlüğü, TTK Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi, TTK Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesi ve Maden ve Petrol İşleri (MAPEG) Genel Müdürlüğü temsilcileri tarafından Komisyonun 2/11/2022 tarihli 2'nci Toplantısında yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 16 .11.2022 |
KANİ BEKO (İzmir) - Teşekkür ederim.
Bartın'ın Amasra İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazasının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Kazaların Önlenmesine Yönlik Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonundaki tüm arkadaşlarımı sevgi saygıyla selamlıyorum.
Madencilik sektörünü eğer biraz konuşacak olursak, 22 Kasım 2003 tarihinde, Karaman'ın Ermenek ilçesinde özel bir firmanın işlettiği kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle 10 işçi arkadaşımızı maalesef, yitirdik. 8 Eylül 2004 tarihinde Kastamonu'nun Küre ilçesinde bulunan, yer altı bakır ocağında cevherin nakledildiği 150 metre uzunluğundaki bandın alev alması nedeniyle meydana gelen yangında oluşan karbonmonoksit ve diğer zararlı gazların etkisiyle 19 çalışan arkadaşımız hayatını kaybetti. 10 Aralık 2009 tarihinde, Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki maden ocağında 19 işçi grizu patlamasıyla oluşan göcük sonucunda hayatını kaybetti. 23 Şubat 2010 tarihinde, Balıkesir'in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 17 kişi ölürken 30 kişi de ağır yaralandı. 17 Mayıs 2010 tarihinde, Zonguldak'ta Karadon Taş Kömürü İşletme Müessesesinin işlettiği kömür madenlerinde grizu patlaması ve oluşan göçükler sebebiyle 30 kişi hayatını, maalesef, kaybetmişti. 7 Temmuz 2010 tarihinde, Edirne'nin Keşan ilçesine bağlı Küçükdoğanca köyündeki madende çıkan yangın ve oluşan göçük sebebiyle 3 kişi hayatını kaybetti. 8 Ocak 2013 tarihinde, Zonguldak'ın Kozlu ilçesinde Türkiye Taş Kömürü Kurumuna ait kömür ocağında metan gazı patlamasının yol açtığı göçük sebebiyle 8 işçi hayatını kaybetmiştir. Tesiste daha önceleri yitirdiğimiz arkadaşlarımız tabii ki olmuştur, dolayısıyla, kayda geçen en büyük facia ise 263 işçinin yaşamını yitirdiği 1992 yılında yaşanmıştır. 13 Mayıs 2014 tarihinde, Manisa'nın Soma ilçesinde, Soma Holding tarafından işletilen kömür ocağında yaşanan patlamanın etkisiyle yangın çıkmış ve çok sayıda madenci içeride mahsur kalmıştır, faciada toplam 301 işçi, maalesef, hayatını kaybetmiştir. 28 Ekim 2014 tarihinde, Soma faciasının travması atlatılmadan Ermenek Has Şekerler Madencilikte yeni bir katliam yaşanmış ve 18 işçi yaşamını yitirmiştir. 17 Kasım 2016 tarihinde, Siirt Şirvan'da bakır madenlerinde meydana gelen göçük sonucunda 16 işçi hayatını kaybetmiştir. 17 Ekim 2017 tarihinde, Şırnak'ta bir kömür ocağında yaşanan göçük sonrası 8 işçi yaşamını yitirmiştir.
On dokuz yılda ortaya çıkan tablo korkunçtur. Ben, burada birçok kazadan ve ölümden söz ettim ne yazık ki bu konuyla ilgili şunu sormak istiyorum: Peki, 2003 yılından bu yana maden kazalarında hayatını kaybeden işçilerin sayısı kaçtır? Sizin elinizdeki veri nedir? Aynı dönemde madenlerde çalışmanın bir sonucu olarak meslek hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden işçilerin sayısı kaçtır?
Yaşanan kazalar ve bu tür işletmeler, redevans ve taşeronlaştırmanın sonuçlarının en trajik örneklerini göstermektedir. Bunlar açısından mesleki eğitim ve birikim önemli olmadığı gibi, işçi sağlığı, iş güvenliği uygulamaları da tamamen maliyet kalemi olarak görülmektedir. Maksimum kârı elde etmek için en hızlı en acımasız üretim süreçlerini yaşama geçirme konusunda, maalesef, hiç tereddüt etmemektedirler. Yıllardır bu konularda çalışma yapan, sorunlara dikkat çeken sendikalar, meslek odaları ve birliklerin uyarılarını dikkate almayan anlayışların, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında ciddi adımlar atabilmesi kesinlikle mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI POLAT TÜRKMEN - Buyurun.
KANİ BEKO (İzmir) - Bu önemli olduğu için tekrarlıyorum: Meslek odaları ve birliklerin uyarılarını dikkate almayan anlayışların, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında ciddi adımlar atabilmesi kesinlikle mümkün değildir. O nedenle, sizce de işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarını uluslararası normlar düzeyine çıkararak kalkınmayı ve gelişmeyi temel politika hâline getirmek gerekmiyor mu? Kanla, ölümle, hastalıkla, sakat kalmalarla kalkınan bir toplumun geleceği sağlıklı olabilir mi, üretken özelliği kalabilir mi?
"Dayıbaşılık" uygulamasının mevzuata aykırı olmasına rağmen pek çok yerde devam ettiği bilinmektedir. Bakanlığınız, işçi sağlığı, iş güvenliği konusunda risk yaratan bu duruma ilişkin bugüne kadar ne yapmıştır?
Ben, Zonguldak kazasıyla ilgili görüşlerimi geçen toplantıda iletmedim ama Zonguldak milletvekilleri izin verirse bu konuyla ilgili de kısa görüşümü belirtmek istiyorum. Zonguldak Kilimli maden ocağında, Amasra maden faciasının hemen ardından, 6 Kasım 2022 tarihinde, Zonguldak Kilimli ilçesindeki özel bir maden ocağından bir kaza haberi daha aldık. Edindiğimiz bilgilere göre, ocak Türkiye Taşkömürü Kurumuna bağlı sahada redevans yöntemiyle ENKA Madencilik tarafından işletilmektedir. Henüz sebebi açıklanmayan bu patlamanın sonucunda 4 maden emekçisi, maalesef, yaralanmıştır, 2 işçinin durumu ciddidir. Söz konusu maden ocağı önce kaçak olarak çalıştırılmış ve sonra redevans kiralama ihalesine çıkılarak, ruhsatı TTK'de kalmak üzere özel sektöre devredilmiştir. Redevanslı olarak sahayı kiralayan firmanın, daha önce maden ocağını kaçak olarak çalıştıran firmayla taşeronluk sözleşmesi yaparak üretim yaptırdığı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Kazanın neden kaynaklandığı henüz tam olarak tespit edilmezken, kazanın gerçekleştiği yerin proje kapsamı dışındaki bir üretim alanında olduğu, TTK ve MAPEG'in kaza sonrası yaptığı denetimde işçilerin kaza yerini "arın" olarak göstermesine rağmen, gerçekleşen kazanın "baş yukarı" dedikleri proje dışı kaçak alanda yapıldığı vurgulanmaktadır. Söz konusu iddialar doğru mudur? Olayı anlatan işçiler "kömür tozu patlaması" "bir anlık kıvılcım" diye tarif ederken sensörlere yansıyan bir metan gazı oranının olmadığı belirtilmektedir. Ayrıca, özel ocağın ceza almaması için teftiş sırasında kazanın "arın" bölgesinde gerçekleştiği yönünde ifade vermeleri için de işçilere baskı yapıldığı iddia edilmektedir. Bunun yanı sıra kazanın gerçekleştiği 4-12 vardiyasında görevli olan daimi nezaretçinin de ocağa üretimde hiç gelmediği iddialar arasındadır. Sizin bu konuya dair elinizde veriler var mıdır?
Şimdi, Sayıştay raporlarına ben baktım, Emniyet fezlekelerini inceledim, uzman arkadaşların raporlarına baktım, işçilerin ifadelerine baktım. Şimdi, hemen hemen genelde birleştikleri bir konu var, havalandırmanın yetersiz olduğuna dikkat çekmişler. Şimdi, burada, şunu sormak istiyorum sayın Komisyon üyeleri: Biz Komisyon olarak "Bu kaza neden oldu?" sorusunu cevaplamaya çalışıyoruz fakat daha ilk toplantıda -siz de biliyorsunuz- Türkiye Taşkömürü Kurumu, TKK Genel Müdür Yardımcısı Muharrem Kiraz, bilirkişi ön raporunun aksine, kendi yaptıkları incelemeye göre facianın meydana gelmesinde havalandırmanın etkisi olmadığını söyledi yani bir anlamda kararı vermiş oldu. Şimdi, merak ediyorum, facianın teknik raporunu yazacak komisyonda, bu faciada hesap vermesi gerekenlerden TTK Genel Müdür Yardımcısı Muharrem Kiraz da yer alacak mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KANİ BEKO (İzmir) - Şimdi, baktığımızda, arkadaşlar, biraz da yardımcı olma açısından, nakliye işçisi diyor ki: "Yaşam odası maliyetli olduğu için, maalesef, yaşam odamız yoktu." Tabii, bunu soruyorum, yaşam odası var mıdır, yok mudur? Ama işçi arkadaşımız Aydın Gündoğdu ifadesinde, Soma'da 301 madencinin yaşamını yitirdiği facianın ardından Amasra'da yaşam odası yapılmasının gündeme geldiğini ancak maliyetinin yüksek bulunarak yapılmadığını söyledi. "Maden ocağında kullanılan, benim bildiğim sadece maske istasyonları var, orada yedek maskeler bulunmaktadır, bunun dışında bir yaşam alanı yoktur. Bu yaşam odası konusu Soma faciası sonrasında gündeme geldi ama baktılar ki maliyeti yüksek, sonrasında vazgeçtiler."
Şimdi, bir diğer arkadaşımız da diyor ki: "Havalandırma sıkıntısına sebep oluyordu." Üretim işçisi Aydın Kalaycı madendeki havalandırma sıkıntısına dikkat çekerek şunları açıkladı, diyor ki: "Eksi 350 kotunda yapılan lağım çalışmaları sonucunda oluşan hava sirkülasyonu eksi 300 kotunda bir havalandırma sıkıntısına sebep oluyordu. Vefat eden arkadaşlarımın bir kısmının burada oluşan havalandırma sıkıntısından kaynaklı nefessiz kaldığını düşünüyorum. Benim bildiğim kadarıyla, arkadaşlarımız, son üç dört ayda ayak arkasında açıklık olduğunu, bu sebeple havanın düşmediğini, eksi 350 kotunda gaz birikintisinin fazla olduğunu söylemişlerdi. Biz bu hususu şifahen, sözlü olarak yetkililere bildirdik ama biz işçi pozisyonunda olduğumuz için çok da dillendiremedik. Normalde ayak arkasına beton enjeksiyonu yapılırdı, ayak altlarına taş tozu serpilirdi ve kömür tozunun patlaması engellenirdi. Yaklaşık bir yıldır ben bunun yapıldığını hiç görmedim. Bu normalde kalan kömürlerden oluşan gazı engellerdi."
Bir başka şey, bir fezleke şöyle: "Metan birikimi olduğu bilinmesine rağmen gerekli havalandırma tertibatı alınmadı."
Emniyet fezlekesi de tıpkı bilirkişi ön raporu gibi, maden ocağındaki metan gazı sorununun bilinmesine rağmen gerekli havalandırma tedbirlerinin alınmadığını kaydetti. Eksi 320 kotundaki metan seviyesiyle ilgili olarak, gaz izleme merkezinde yapılan eski tarihli telefon kayıtlarına göre, bu bölgenin metan birikimi açısından sorunlu olduğunun bilindiği değerlendirmesi yapıldı. "Aynı bölgede lağım çalışması yapıldığında, metan seviyesinin ikaz alarmı seviyesine doğru baca içerisinde istenmeyen metan birikiminin olduğu, geride bacayı temizleyecek vantilatörün yetersiz olduğunun yöneticiler ve teknik adamlar tarafından bilindiği. Bu bölgenin metan birikimi açısından sorunlu olduğu bilinmesine rağmen gerekli havalandırma tertibatının alınmadığı ve metan patlamasına sebebiyet verildiği anlaşılmıştır."
Bir başka fezleke, son olarak, toparlıyorum arkadaşlar. Şimdi, bunları neden anlatıyorum? Az önce söyledim yani burada biz gerçekleri ortaya çıkarmak istiyoruz ama şimdi, burada gördüğüm kadarıyla, yönetici arkadaşlar havalandırmanın yeterli olduğunu bize anlatmaya çalışıyorlar.
Bir başka fezleke de aynen şöyle: "Patlamanın sebebi olarak, bozuk havalandırma cihazı olmasına rağmen aynı mahalde dinamit patlatılmasına devam edilmesi, eksik işçi ve mühendis sayısı, mühendislerin her işin başında olmadığı gibi karar sürecinin dışında olmaları, güvenli mesafenin geçilerek dinamit patlamaya müsaade edilmiş olması, metan ve karbonmonoksit değerlerinin ikaz ve alarm sınırlarını geçmesine rağmen uygulanacak prosedürde tereddüt yaşanmaması, uygulanmaması." gibi ihmaller, maalesef, yer aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KANİ BEKO (İzmir) - Bitiriyorum, son cümlem.
OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Buyurun.
KANİ BEKO (İzmir) - Son olarak, ben, bu raporları ve ifadeleri, sizleri en son dinledikten sonra, kısaca bu konuyla ilgili görüşlerimi söyleyerek sözlerimi tamamlıyorum.
Şimdi, Amasra'daki katliamın teknik tehlike olasılıklarını eğer konuşacak olursak, benim, tabii, görüşlerim aynen şöyle: Merkezî gaz ölçüm sistemi ve uyarı ikaz sisteminin çalışmaması, uygun ve yeterli havalandırma sisteminin bulunmamasına bağlı olarak baca ve kılavuz arınlarındaki metan geriliminin deşarj edilmemesi, yer altı haberleşme sisteminin yetersizliği, grizulu ocaklarda kullanılması zorunlu olan alev sızdırmaz ekipmanı ve otomatik devre kesici donanımların zamanla bu özelliğini yitirmesinin önüne geçilmemesi, kömürün kendiliğinden yanmasının erken tespit edilmesi ve mücadele yöntemi için prosedürler oluşturulmaması, bana göre, burada patlamanın en büyük tetikleyicisi olmuştur. Daha önce de tabii, çok kez sorular sorduk tekrara düşmemek için bunları ancak bugün sorabildim.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.