KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Bakan, Komisyonun değerli üyeleri, kıymetli milletvekilleri, basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Kültür Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz, aslında insan olabilmenin bütçesini görüşüyoruz. "Ne alakası var?" diyebilirsiniz. Hatırlatmak isterim ki "kültür" diyerek basitleştirdiğiniz, önemsemediğiniz bu kavramın milyonlarca yıldır en önemli hazinesi insanın ta kendisidir. Bakın, medeniyetin inşası, insanlığın evrensel hafızası olarak kabul edilen kültürle başladı. Kültür, bizi bir arada tutan, dayanışmayı ve kardeşliği güçlendiren, kutuplaşmayı yok ederek sözde değil özde birlikteliği sağlayan evrensel dilimizdir aslında. Kültür, düşünce, inanç, tutum ve değerlerin tümünü kapsayan sosyal bilinçtir. İşte, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk de yeni Türkiye'yi inşa ederken bu sebeple kültürel aydınlanmadan ilham almıştır. Dolayısıyla, Türkiye'nin gerçek yüzyılı 2023'te değil tebaadan topluma, kuldan bireye, dogmatizmden laikliğe geçtiğimiz gün yani cumhuriyetin ilanıyla başlamıştır. Öncelikle, bütçeyi hazırlayan iktidarınızın şu gerçeği kabul etmesi gerekiyor: Cumhuriyetimizin 1'inci yüzyılını özümsemeden, kurucu değerlerimize inanmadan üstelik her fırsatta toplumun çimentosu olan aydınlanma devrimleriyle kavga ederek Türkiye'yi 2'nci yüzyıla taşıyamazsınız. Ben Kültür ve Turizm Bakanlığının 2023 bütçesine bu perspektiften bakıyorum.

Bakanlık bütçesini Türkiye'deki özgürlükler iklimini doğrudan etkilediğini ve demokratik siyasetin sınırlarını gösterdiği için son derecede önemli buluyorum. Modern demokrasilerde, gelişmiş toplumlarda düşünce ve ifade özgürlüğüne verilen değeri görmek istiyorsanız ilk önce kültür ve sanat alanındaki ayrılan bütçelere bakmak gerekir. Sayın Bakanın sunumunu bu açıdan dikkatle dinledim, yine, 43 sayfadan oluşan teklifi satır aralarına kadar inceledim. Ne yazık ki bu topraklardaki özgürlük ikliminin ham maddesi olan kültürel çoğulculuğun, sanatın ve sanatçının, ifade özgürlüğünün, emeğin, sanatsal ve fikirsel üretimin korunarak geliştirileceğine dair bir ize ne yazık ki rastlayamadım. Dahası, süslü cümlelerle bezenmiş bu bütçe sunumunun cumhuriyetin kurucu vizyonundan bihaber olduğunu da gördüm. Bakın, madde madde gidelim.

Sayın Bakan, yönettiğiniz Bakanlığın 16 milyar 500 milyon liralık bütçe büyüklüğünün Kabineyi oluşturan 17 Bakanlık arasında son sırada yer aldığının farkında mısınız? Bu bir garabet değil mi? Siz içinize sindirebiliyor musunuz bunu, bunu sormak istiyorum. Ne yazık ki Kültür Bakanlığı bugün, denge ve denetim mekanizmasını yok sayan, her bakımdan bir gariplikler silsilesi olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin vesayeti altındadır.

Sayın Bakan, fiilen Bakanlığınızı yok sayıyorlar, buna bir sözünüz olacak mı? Bütçeniz "Siyasi hegemonyanız bitti, kültürel hegemonyanız bitecek." deme cüretini kendinde bulan bir saray bürokratı tarafından resmen rehin alınmış, itiraz etmeyecek misiniz? Bakın, bugüne kadar istisnasız bütün AKP bütçelerinde neye karşı çıkmıştık? Hafızanızı biraz zorlayın. "Turizm tüketime, kültür üretime yönelik bir alandır." demedik mi? "Tek bir bütçeyi iki bağımsız sektör arasında adil biçimde paylaştıramazsınız." demedik mi? Dedik. Siz ne yaptınız? Yıllardır üvey evlat gördüğünüz, cumhuriyetin özü olan kültür ve sanat alanını evlatlıktan da reddettiniz artık. Bu bütçe teklifinin başka şekilde açıklaması olamaz. Bakın, ısrarla altını çiziyorum; bir kültür devrimi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yaşını bu bütçeyle şanına yakışır bir biçimde kutlayabilmeniz mümkün değildir, inanın kutlayamazsınız.

Evet, üşenmeden hesapladım; bu bütçede kültür sanat alanında kişi başına 50 kuruş düşüyor ve bu tabloya baktığımızda da gerekli desteklemelerin, atılımların, yatırımların hayata geçirilmesinin mümkün olmadığını çok net görüyoruz. Sanatı ve sanatçıyı, emeği ve kültür endüstrisini insan onuruna yakışır biçimde nasıl yaşatacaksınız Sayın Bakanım? Yolu yok, yaşatamazsınız. Bu bakımdan, önünüze konan ve burada savunmak zorunda kaldığınız bu teklifin tam bir fiyasko olduğunu lütfen kabul edin ama biliyorum ki edemezsiniz çünkü sizin de elinizden bir şey gelmiyor çünkü Bakanlığınızın hegemonik ideolojisini tüm topluma dayatmakta kararlı olan partizan kültür tarafından kuşatılmışsınız. Bu öyle bir kültür ki kinin davacısı olacak bir nesil yetiştirmek hayaliyle yaşıyor. Hâl böyle olunca da düşünce, ifade özgürlüğü sınırsız biçimde budanıyor. Bakın, bir taraftan bütçe kısıntılarıyla destekleri azaltıyorsunuz; diğer taraftan sansür, ceza ve yıldırma politikaları uygulayarak sanatçıların üretmesini engelliyorsunuz. Böylesine acımasız bir ekopolitik baskı ortamında iktidarınız gibi düşünmeyen sanatçıların üretim özgürlüğünden bahsedemeyiz, elbette edilemez. Bir sanatçı "Bunu konuşuyorsam..." bir tiyatrocu "Bu oyunu oynuyorsam..." bir şarkıcı "Bu besteyi besteliyor, söylüyorsam..." bir yazar "Bu kitabı kaleme aldıysam..." bir yönetmen "Bu senaryoyu çekersem Cumhurbaşkanına hakaretten hapse girer miyim, TCK 301'den dolayı hakkımda soruşturma açılır mı, ödeneğim kesilir mi?" diye düşünüyorsa bu, demokrasinin değil, baskıcı iktidarın ayıbıdır.

Anayasa'mızın 64'üncü maddesi çok açık, devlet tüm yurttaşların kültür ve sanat faaliyetlerine eşit biçimde erişimini, özgürce katılımını ve sanatın bağımsızlığını sağlamak ve korumakla yükümlüdür diyor. Kitap böyle yazıyor da iktidar pratiği nasıl oluyor, bir ona bakmak lazım. Zamanında üstünlerin hukukundan yakınanlar bugün dar görüşlü bir siyasi azınlığın tek tipçi kültür düzenini dayatıyor. Bakın, bir rektör, kaymakam, müftü ya da bir ilçe eğitim müdürü konserleri, festivalleri ve tiyatro oyunlarını ve birçok kültürel faaliyeti iptal edebiliyor bugün. Üstelik bu kanunsuz emirler için kamu güvenliğinin, toplum huzurunun ve çevrenin korunmasının bahane edilmesini de hayretle izliyoruz. Masaya yumruğunuzu vurmanız gerekir, siz ne yapıyorsunuz Sayın Bakan, bunu sormak istiyorum. "Bölgesel hassasiyetler oluşabiliyor." diyerek iptalleri meşrulaştırıyor, sansürü yaygınlaştırıyorsunuz, farkında mısınız? Ama siz sanata ve sanatçıya sahip çıkma makamında oturuyorsunuz bugün. Ya görevinizi yapın ya da yasaklarla mücadele edin ya da üstünüzdeki baskıyı kıramıyorsanız lütfen milletimizin emri üzerine hizmet etmeye çalışın ama siz de çok iyi biliyorsunuz ki üyesi olduğunuz bu Kabine hayat tarzına müdahalenin kitabını yazıyor bugün.

Sayın Bakanım, şimdi söyleyeceklerimi şahsi olarak düşünmeyin, ortada kurumsal bir gerçeklik var çünkü. Bakın, yirmi yılda Türkiye'nin kültür alanını kuruttunuz, düşünce iklimini çoraklaştırdınız. Sayın Bakan, tehlikenin farkında mısınız, bilmiyorum ama kültür sanat alanı erozyona uğrayan, düşün hayatı yozlaşan toplumlarda kamusal iyilik azalır, organize suç artar; dayanışma biter, kutuplaşma başlar; özgürlükler gider, baskı gelir; aydınlık boğulur, karanlık büyür. Nasıl bir Türkiye tahayyül ettiğinizi görüyoruz, buna izin vermeyeceğiz çünkü bu inatlaşmanın kazananı olmaz, aksine, kaybeden 84 milyon olan halkımızdır. Evet, buraya kadar Bakanlık bütçesinin siyasal eleştirisini yaptım.

Bir de sürekli halının altına süpürdüğümüz kemikleşmiş sorunlarımız var. Mesela, özel kopyalama harcı ne oldu? Bunu ısrarla pandemide de sorduk, bugün de soruyoruz. Tiyatrolar perdelerini indirdi, sinema salonları kapandı, eğlence mekânlarında saat uygulamaları başlatıldı, müzisyenler tek kuruş kazanamadı; bu sektörün bitişine tanık olduk ama biz özel kopyalama harcıyla ilgili bir bilgi alamadık. En sonunda kendi çabalarımızla bu sanat emekçilerine can suyu olacak bu bütçenin 2,5 milyar lira olduğunu hesapladık, tabii, gerçeği sizden duymak isteriz. Oysa, bu bütçe özellikle pandemi döneminde sanatçılara harcansaydı bugün en azından 103 müzisyenin vebali iktidarınızın üzerinde olmazdı.

Destekler ve teşvikler konusunu ele alalım. Sıfır noktasında yaşamak zorunda kalan kültür sanat emekçileri iki dudağın arasından çıkacak talimata mahkûm edildi. Bugün kamu desteği, şeffaf olmayan kriterlere bağlı. Devletin şefkat eli yandaşa uzanırken diğerlerini ötekileştiriyorsa hangi adaletten, hangi sosyal devletten bahsedeceğiz?

Yine, sanatçının statü sorunu var, çözülemedi. "2021'de pandemiden ders çıkararak kapsamlı bir sosyal güvenlik hakkı tanıyacak mısınız?" diye sormuştuk. Çünkü sanatçının meslek olarak hukuksal tanımı yok, hâlâ yok. Bunun için, öncelikle sanatçı iş kanununun hazırlanması gerekiyor. Ancak görünen köy o ki kılavuz istemiyor, yine bu konuda da bir mahrumiyet yaşanmaya devam edecek.

Gelelim güvencesiz çalışma koşullarına. Kültür sanat endüstrisinde çalışan sanatçının ve teknik personelin kâğıt üstünde adı var, unvanı var ama özlük hakkı yok. Sebep, çünkü sanatçıyı fikrine, düşüncesine göre seçmek istiyorsunuz. Kültür ve sanat bu topraklarda her türlü ayrımcılığı aslında iyileştirici, kapsayıcı, yaraları sarıcı olmuştur, bunu da hatırlatmak isterim.

Yine, yıllardır çözülmemiş bir telif hakları sorunu var. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Sanata ve sanatçıya bu kadar düşman olmayın. Bu tutumunuzla kültür sanat endüstrisinin ölüm fermanını imzalıyorsunuz. Bu konuya da nasıl baktığınızı gene merak ediyorum. Bir çözüm üretecek misiniz?

Yine, bunun dışında, Bakanlığın kadro ve bütçe sorunu var. Şimdi, diyebilirsiniz ki: "Bütçe teklifini geçen yıla göre yüzde 132 artırdık, bunu nasıl eleştirirsiniz?" Oysa, kâğıt üzerinde kalan bir bütçe. Hiçbir derde derman olmayacak bir bütçe çünkü sağır sultan biliyor ki bütçe rakamlarındaki söz konusu artış, enflasyon canavarı karşısında sefalet düzenine mahkûm ediyor. Bakanlık personelinin maaşına "Vergi ödemelerinden kaynaklı." diyorsunuz ama gene sefaleti getiriyor. Doğal olarak, yetersiz bütçe yetersiz kadro demek oluyor, Bakanlık bünyesinde uzman eksikliği anlamına geliyor. Görünen o ki buna da çözüm sunulmayacak bu bütçede.

Yine, sokak müzisyenleri... Yolda, metroda rastladığımız o kanlı canlı varlıkları, hayalet muamelesi yaparak görmezden geliyorsunuz. Bu konuda da yine düğün sanatçılarıyla ilgili, bir güvencesi olmayan bu sanatçılarla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz? En azından asgari ücret tutarında sürekli yardım yapılması talepleri var; bunu iletmek isterim.

Gelelim mevzuat yetersizliklerine. Bugün Bakanlığınıza bağlı sanat kurumlarında teknik bölümlerde stajyer istihdamı sağlayacak bir mevzuat yok. Yine, DÖSİMM'de bilgisayar işletmeni, büro personeli, işçi gibi kadrolarda çalışan sanatçılarımızın sorunlarıyla ilgili çalışma yaptığınızı, kısa zamanda çözeceğinizi söylemiştiniz ama "Söz uçar, yazı kalır." derler, hem yazılı hem de sözlü cevaplarınız havada kaldı Sayın Bakan. Bir cevap alamadık; bunu iletmek isterim.

Kapadokya Alan Başkanlığına el atacak mısınız; bunu merak ediyoruz. Burada da gene yaklaşık 130 milyon lira bütçe ayırdığınız Kapadokya Alan Başkanlığının usulsüz şekilde doldurulan kadrolar ve liyakatsiz atamalar nedeniyle talan başkanlığına dönüştüğünü görüyoruz ve bu konuda ne yaptığınızı sormak istiyorum. Zamanım kısıtlı olduğu için bu yüzden yüzeysel olarak değinmek istediğim konular var.

Yine, Ankara'da kurulan Devlet Halk Dansları Topluluğunu İstanbul'a taşıdınız. "Kimseyi mağdur etmeyeceğiz." demiştiniz. Kadrolu personelin büyük kısmı başka bir kuruma geçerek Ankara'da kalmayı başardı ama 4/B'li sanatçılara sözleşme yenileme baskısı yapıldı ve iş güvencesi olmayan bu sanatçılar kendi sorunlarını çözemediler. Ayrıca, Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Tiyatroları gibi köklü kurumların içi boşaltıldı, mali ve idari özerklikleri elinden alındı. Bu konuda bir şeyler söyleyecek misiniz? Bunu merak ediyorum.

Geçen yıl değinmiştim, bu yıl da tiyatro ve tiyatroculara değinmeden geçemeyeceğim. Tiyatro, empati kültürünün kendini sorgulayan vicdanlı insanının mabedidir, oysa tiyatrolara muhalif görüşleri nedeniyle devlet düşmanı muamelesi yapılıyor. Bu uygulamaya son verecek misiniz? Yine, Moda Sahnesi, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu gibi özel tiyatrolar devlet desteğine ulaşmada sorunlar yaşıyor. Güvencesiz çalışmanın giderek yaygınlaştığı bağımsız tiyatroların varlığını kabul ederek önlem alacak mısınız? Bunun dışında, tiyatro eğitimi Millî Eğitim müfredatında yer almıyor; bu eğitimin anaokulundan yükseköğrenime kadar her düzeyde olması için bir çalışma yapacak mısınız? Yine, performans sanatıyla uğraşan sanatçılarımız için, çözüm için bir çabanız olacak mı? Somut kriterlere uymayan sorunları var üretilen sanatla ilgili.

Bunun dışında, Bakanlığa bağlı müzelerden, kazı alanlarından ve özel müzelerden çalınan yüzlerce tarihî eserden de bahsetmek istiyorum. 140 ören yeri ve kazı alanı ile yaklaşık 107 müzeden binlerce eserin çalındığını açıkladınız, çalınan eserlerin akıbetini sormak istiyorum.

Son olarak da dün Genel Kurulda kabul edilen yasaya göre cemevleri Kültür Bakanlığına bağlandı. Siz cemevlerini kültür merkezleri olarak ya da kültür kurumları olarak mı görüyorsunuz, yoksa ibadethane olarak mı görüyorsunuz? Bu konuda Alevi vatandaşların fikirleri alınmış mıdır? Cemevlerinin Kültür Bakanlığı bünyesinde işi ne? Gerçekten bunu merak ediyorum. Ve sizce kültürel bir faaliyet midir? Bunu buradan sormak istiyorum.

Evet, "Efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatkâr olamazsınız." diyen Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün izinden kararlılıkla yürüyen, istikrarla yürüyen bir milletvekiliyim. Bu sebeple, Komisyona sadece eleştirilerimi değil, birkaç önerimi de iletmek istiyorum. Kültür sanat emekçilerinin yaratım ve ifade alanını baskıdan arındıracak çalışmaları yapmanız gerektiğini, özgür bırakmanız gerektiğini düşünüyorum. Anayasa'nın 64'üncü maddesini uygulayıp sanatçıyı korumalısınız. Kültür alanını, sanatı ve sanatçıyı siyasetin gölgesinden kurtarmalısınız. Kültür sanat faaliyetlerine ve sanatçıya özerklik tanımalısınız. Kültür sanat emekçilerinin sağlık, emeklilik, işsizlik türünden sosyal ekonomik haklarını güvence altına almalısınız. Sanat hayatının öznesi olan sanatçının ekonomik ve sosyal statüsel konumunu devlet eliyle güçlendirmelisiniz. Sanatçılar için yeni vergi düzenlemeleri yapmalı, stopaj oranlarını düşürmelisiniz. Yine, yayıncılık, müzik, film sektörlerini, festivaller ve müzikalleri destekleyerek istihdam, millî gelire katkı ve ihracat imkânlarını sağlamalısınız. Ve en son olarak da 2,5 milyara erişen özel kopyalama harcı pulunu hak sahiplerine acilen dağıtmalısınız diyorum. Eğer bunları siz yapmayacaksanız, zaten dediğimiz gibi "Geliyor gelmekte olan." ve biz bu sözleri, halkımıza sözümüzdür, yerine getireceğiz sanat camiası adına.

Aslında, turizmden çok arkadaşım bahsedecek ama bir iki kelime de ona ait iletmek isterim. Cennet ülkemizin bütün doğal güzellikleri, dört yanı aslında turizm cenneti ama buna rağmen ne üzücü ki turizm kan ağlıyor ülkemizde. Kaldı ki turizm ülke ekonomisinde büyük bir pasta payı. Buna rağmen, yine de vatandaşlarımız on bir aydan fazla çalışıp güzel ülkemin herhangi bir beldesinde, bu turizm cennetinde üç gün bile tatil yapamaz durumda. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Yine, Resmî Gazete'de yayınlanan değişiklikle, Millî Saraylar bünyesindeki saray, köşk, kasır ve müzelerin bulunduğu yerleşkelerde arkeolojik kazı yapılabilecek ve yaptırılabilecek. Açıkçası, biz bu değişikliğin tarihî güzelliklerimiz üzerinden talana ve tahribata sebep vereceğinin endişesindeyiz. Bu konuda sizin görüşlerinizi almak isterim. Bunu yapacak ekibin bilgi birikimi yeterli mi? Bunu sormak isterim. Kazı çalışmalarına onay verecek olan Millî Saraylar Bilim ve Değerlendirme Kurulu üyeleri kültürel ve bilimsel anlamda etik, objektif ve doğru karar alabilirler mi?

Öte taraftan, Türkiye'de turizm sektörü son üç yıldır büyük bir kayıp içinde. Pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı turizm sektörünün deyim yerindeyse belini büktü. İktidar, borç yükü içindeki sektöre yardım etmek yerine turizmcinin sırtına ilave birçok vergi yükü bindirdi. Sayın Bakan, turizmciler adına buradan soruyorum: Turizm işletmecileri borç yükü altındayken neden hâlâ konaklama vergisini tahsil etmeye çalışıyorsunuz?

Bunun dışında, Turizm Tanıtım Ajansının çalışmalarıyla ilgili kamuoyuna detaylı bir bilgi vermemenizin gerekçesi nedir? Yine, hangi reklam şirketleriyle anlaşma yapıldığını, bunlara hangi tarihlerde ne kadar ödeme yapıldığını, Ajans bünyesinde kimlerin istihdam edildiğini açıklamıyorsunuz. Neden?

Bir başka konu, turizm gelirlerimiz. 2022 sonunda 50 milyon turistten toplam 44 milyar dolar gelir elde edeceğinizi açıkladınız. Eylül sonu itibarıyla ülkemize gelen yolcu sayısının 40 milyon 246 bin olduğunu söylediniz. Bu veriye dikkat çekmek istiyorum. Bulgaristan'dan ülkemize 2021 yılında 806 bin kişi girerken bu yıl henüz eylül ayına kadar 2 milyon kişi gelmiş. Bu sayı artışı sizce Kültür ve Turizm Bakanlığının, Turizm Ajansının bir başarısı mıdır? Bulgaristan'dan alışveriş için günübirlik ülkemize gelen vatandaşların gecelik konaklama yapmadan, alışveriş yaptıktan sonra turizm faaliyetinde bulunmadan çıkış yapan kişilerin turist kategorisinde gösterilmesi tam da aslında iktidarınıza yakışan bir Zihni Sinir projesidir.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son bir dakikanız.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Maalesef Türk lirasının değer kaybetmesi sonucu ülkemizin ucuz turizm destinasyonu hâline dönüşmesini övünen zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu acı bir tablo olarak da burada ifade etmek isterim.

Çok teşekkür ederim, sağ olun.