KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, sayın hazırun; İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine konuşma yapacağım.

TRT'de katıldığınız bir programda "Ben ömrümde bir tek güvenlik makalesi okumamış bir adamım, okumadım yani ben İçişleri Bakanlığıyla ilgili bir şey biliyorum dersem yanlış olur." demiştiniz. Haklısınız, gerçekten kendini bilmek gibi bir irfan olmaz ama kendini bilen kişi neden burada oturur, işte soru işareti olan o. Eğer sizin yerinizde bugün ehil biri olsaydı mafyanın cirit attığı, dünya uyuşturucu ticaretinin merkezine dönüşen; Gülistan Doku, Hürmüz Diril gibi kaybolan yurttaşların yıllarca bulunamadığı; yıllardır kayıplarını arayan "Cumartesi İnsanları"na kayıplarını bularak hizmet etmek yerine, zor kullanarak yerlerinden edildiği; kadınların KADES'ten yardım istemesine, koruma başvurusu yapmasına, savcılığa suç duyurusunda bulunmasına rağmen tehdit edildikleri erkekler tarafından öldürüldüğü -sadece Ekim 2022'de 34 kadın öldürüldü, 26 ölüm ise şüpheli ve siz bunları saymıyorsunuz- 7/24 polis gözetiminde olan parti binamızda Deniz Poyraz'ın vurulduğu; AKP milletvekilliği güvencesiyle yapılan katliam ortadayken faillerin değil, Şenyaşar ailesinin cezalandırıldığı; Suriyeli göçmenlerin çalıştığı şantiyede yakıldığı, daha yeni 5 Afgan göçmenin boğazının kesildiği -9 Kasımda zanlı Afganistan'a kaçtı- ülkenin başkentinde hâlâ Ezidi kız çocuklarının IŞİD hücrelerinde rehin tutuldukları ve derin internet sitelerinde köle olarak satıldıkları; yine başkent dâhil pek çok kentte merdiven altı kurslarda çocuklara cihat eğitiminin verildiği; Kürt çocukların zırhlı araçlar tarafından ezildiği; cemevlerine, kiliselere, sinagoglara sistemli ırkçı saldırıların düzenlendiği ancak her seferinde münferit ilan edildiği; sık sık nefret söyleminizin hedefinde kalan transların katledildiği; neredeyse her gün 1 polisin intihar ettiği ya da şüpheli şekilde öldüğü bir ülke olmazdı burası, Bakan olduğunuz günden bugüne 7 ölümlü saldırı ve patlamada 100 kişi, tüm AKP iktidarı süresince de 36 ölümlü saldırı ve patlamanın gerçekleştiği en az 527 kişinin öldüğü bir ülke de olmazdı burası. Zaten bu sayılanlardan bir tanesi bile yaşansa sorumlu olan Bakan o ülkede istifa ederdi. Güvenlik makalesi okumamışsınız ancak toplumun duygularını kontrol ederek yönetmek üzerine okumuşsunuz belli ki. En iyi bildiğiniz şey yurttaşları korkutmak, öfkelendirmek, ayrıştırmak; şurada bile bunu yapmaya gayret ediyorsunuz. "Uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir. Biz de haftada 3-5 bin torbacı yakalıyoruz." laflarıyla uyuşturucuyla üstün mücadelenizi anlatıyorsunuz. Kendi beyanlarınız, uyuşturucu satışının tüm ülkeye nasıl yayıldığının ve sizin mücadele etmediğinizin göstergesi aslında. Yakaladığınız bu torbacıların çoğu da bedava uyuşturucu verilerek bağımlı hâle getirildikten sonra uyuşturucu satıcısı yapılan yoksul aile çocukları. Aslında gerçekten mücadele etmek isteseniz iş kolay, eminim, sadece sizinle fotoğraf çektiren baronları bile yakalamanız yeterli olacaktır. Mersin Limanı'nda 2017'den bugüne en az 11 ton uyuşturucu madde, 1 milyon 200 bin uyuşturucu hap yakalandı. Alıcılar, adres, iletişim tutanakları belli ama failler bir türlü ortaya çıkarılmıyor. 5 Ekimde, neredeyse 49 kilo kokain yakalandı, sürekli uyuşturucu yakalanıyor limanlardan ama bu uyuşturucuların da ne yapıldığına dair halk bilgi sahibi değil.

Ülke tüm dünya mafyasının üssüne dönüşmüş durumda; uyuşturucu, para ve silah trafiğinin yönetildiği uluslararası mafya hesaplaşmaları Türkiye'de gerçekleştiriliyor. Sadece 2022'de olanlara bakalım; kırmızı bültenle aranan Sırp mafya lideri Jovan Vukotiç 8 Eylülde Şişli Mecidiyeköy'de öldürüldü. Oysa, geçen sene Vukotiç'in Antalya'da yakalandığını ve sınır dışı edildiğini söylemiştiniz. 26 Ekimde İstanbul Ataşehir'de Azerbaycanlı mafya lideri Elnur Gasımov öldürüldü. Özellikle Brezilya, Avusturya ve Slovenya'da kokain alım satımına aracılık etmekle suçlanan, EUROPOL tarafından aranan Sırp çete lideri Zeljko Bojanic'in İstanbul Sarıyer'de bir villada yaşadığını, 4 Kasım 2022'de cinayet şüphesiyle gözaltına alındığında öğrendik; muhtemelen, aranmaya başlandığı 2014 yılından beridir Türkiye'de yaşıyordu. Bojanic'in bahçesinde kadın cesetleri arandı iddia üzerine, daha korkunç ne olabilir bu ülkede? Yani dünyada ne kadar kırmızı bültenle aranan varsa ya Türkiye'de vuruluyor ya Türkiye'de hayat kurup yeniden başlama imkânı buluyor. Son olarak, 16 Kasımda İtalya basını, İtalya'da uyuşturucu kaçakçılığından yirmi iki yıl ceza alan ve EUROPOL tarafından dört yıldır aranan Luciano Camporesi'nin 11 Kasımda Antalya'da yakalandığını duyurdu. İtalya basınına göre, arama çalışmalarında, son haftalarda özellikle Türkiye üzerine odaklanılmış çünkü İtalyan Mafyayla Mücadele Soruşturma Dairesi tarafından elde edilen bilgiler, Camporesi'nin en azından 2021'e kadar Türkiye topraklarında olduğunu gösteriyormuş. Suç çeteleriyle, uyuşturucu baronlarıyla ilişkilerinizden de herkes bıkmış durumda. Emniyet bile, artık, yapılan operasyonları sizden saklar hâlde. Ya "Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu." diye bataklık operasyonunu duyuruyor, daha sonra, güya kara para aklayan, uyuşturucu ticaretinden yakaladığınız suç liderlerini -Çetin Gören ile Nejat Daş gibi- adli kontrol şartıyla serbest bırakıyorsunuz ya da tam operasyon yapılacakken, nasıl oluyorsa, bir şekilde haber uçuyor, bu mafyalar, suç liderleri kaçıveriyorlar ülkeden. Örneğin, haziranda, özellikle sahil şeridinde yaşayanların üzerinde tehdit ve şiddet kullanarak turizmi etkilemeye çalışan organize suç örgütlerine yönelik başlattığınız müsilaj operasyonunun ilk ayağında Sarallar suç örgütünün lideri olan İlyas Saral gözaltıları önceden haber alıp kayıplara karıştı. Bu kaçıştan sonra, belli ki bilgi sızıntısının nereden kaynaklandığının üzerine düşülmüş de o hiyerarşik düzene riayet edilip artık size haber verilmemiş; yoksa neden her önemli operasyonla ilgili kamuoyunu bizzat bilgilendiren siz, Sarallar suç örgütüne yönelik operasyonun devamı hakkında sessiz kalasınız? Siz de bu durumdan rahatsız olmuş olacaksınız ki operasyonu takiben İstanbul Emniyetiyle katıldığınız programdan bir koşu dönüp İl Emniyet Müdürleri Kararnamesi hazırlamış, Cumhurbaşkanlığına göndermişsiniz. Ama ne kadar isteseniz de İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş'ın görevden alınması talebiniz uygun görülmemiş ve Cumhurbaşkanlığı tarafından 2'nci kere veto edilmiş. Bizce de operasyonlardan size haber verilmesin. Çünkü biz Sezgin Baran Korkmaz'ın da sizinle görüştükten hemen iki gün sonra hakkındaki duruşma devam ederken ülkeden kaçtığına da tanık olduk.

Evet "Teröristleri ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz." diyorsunuz. "Son 500 kaldı, 300 kaldı." derken en son "120 terörist kaldı." diye açıklama yapıyorsunuz; demin de "100" falan dediniz galiba. Ancak İstanbul'un en merkezî noktasındaki bombalı saldırıyı önleyemiyorsunuz. Taksim'de patlamanın olduğu gün İdlib'desiniz. Hangi ülkenin İçişleri Bakanısınız siz? Ne işiniz var başka bir ülkenin egemenlik alanında?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Size mi soracak?

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Bize soracak tabii!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan sonunda hepsine cevap verir, merak etmeyin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - İdlib ve Afrin ilhak edildi, Türkiye'nin 82'nci vilayeti oldu da bizim mi haberimiz yok? Ulusal hukuk ayaklar altına alındığı gibi, uluslararası hukuk da ayaklar altına alınıyor. Mesela, Suriye'nin İçişleri Bakanı bizim topraklarımızda gezip dolaşsa, konut dağıtsa, bazı yerleri ziyaret etse, tutumumuz ne olur? Adalet Bakanı açıklama yapıyor, sizde "tık" yok. Yakalanan zanlı için önce "PKK YPG öldürecekti." diyorsunuz, sonra "Yunanistan'a kaçıracaklardı." diyorsunuz. Yunanistan Yurttaşı Koruma Bakanı Takis Theodorikakos'un "Yunanistan sınırlarını çok iyi koruyor, kimse ülkeye yasa dışı giriş yapamaz dolayısıyla Yunanistan, sınırları içinde asla teröristleri kabul etmez." tepkisiyle karşılaşıyorsunuz.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Çok komik ya.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - "ABD'nin taziyesini kabul etmem." diyorsunuz, o sırada Cumhurbaşkanı ABD Başkanıyla görüşmede. CIA ve Rusya da Ankara'da MİT ev sahipliğinde nükleer silah kullanımına ilişkin riskleri ele alıyor; Rusya'da tutulan Amerikan vatandaşları hakkında görüşülüyor. Yani iç politikadaki kifayetsiz muhterislik yetmiyor, "Dış politikayı da karıştırayım, zihinleri bulandırayım da aman nasılsa kimse sorgulamaz." hâlindesiniz ama sorguluyor insanlar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Keşke dinleseniz ya, öğrenirsiniz bir şeyler.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - "İstihbarat eğitimi almış." dediğiniz saldırganın yakalanma anındaki ürkek tavırlarını, böylesi bir saldırı sonrası neden evine gittiğini, saldırı anında üstünde olan kıyafetleri neden kapıya bıraktığını, komşusunun dediği gibi bir yıl önce mi geldiğini yoksa açıkladığınız gibi dört ay önce Afrin'den mi geldiğini, iktidar sözcüsü Abdülkadir Selvi'nin "katliamın planlayıcısı" dediği Ammar Jarkas ÖSO taraftarı olduğunu gizlemezken fail şüphelisi olarak Türkiye'nin şimdiye kadar destek verdiği ancak Esad'la yeniden diyalog kurulması hâlinde devre dışı kalması muhtemel grupların neden hiç adının anılmadığını kamuoyu merak ediyor ve sorguluyor. Afrin, 2018'den beri Özgür Suriye Ordusuyla birlikte Türkiye'nin kontrolünde olan bir bölge. İdlib ise HTŞ'nin kontrolü altında. Hem ÖSO hem HTŞ, Kürt gruplarıyla çatışma hâlinde. "Kobani'den yola çıkan birinin Afrin üzerinden geçmek istemesi çok riskli değil mi?" diye sorguluyor mesela insanlar. Ve zaten Ahlam Albashir de Emniyetteki en son ifadesinde "İdlib'den Hatay'a geçtim." diyor ve çantada uyuşturucu olduğunu düşündüğünü söylüyor.

Evet "Üniformalısı, sivili, caddede görevli yüzlerce polis var. Kürtçe şarkı söyleyen müzisyenlere anında müdahale ediyorlar bunlar. İstiklal'de hiç mi görmediler kamuflaj giyip kırk beş dakika oturan kadını?" diye sorguluyor insanlar ve daha pek çok soru var. İşin sonunda "güvenlik önlemi" diye caddedeki bankları, ağaçları kaldırdınız. 2016'da İstiklal'de patlama oldu; orada ağaçlar, banklar yoktu. Daha şuursuz bir güvenlik önlemi düşünemiyorum gerçekten. Patlamadan sonra polis Şişhane'de şüpheli bulduğu "İrem Esendemir" isimli yurttaşı bacağından ve göğsünden vurdu. Haberiniz var mı, bilmiyorum. Olayla alakası olmadığı anlaşılan bu kadın neyse ki hayatta; acil şifalar diliyorum kendisine. Herhangi bir yandaş medya kanalında buna rastladınız mı? Bir kadını durduk yere az kalsın öldürecek olan kolluk güçleri hesap verecek mi?

Evet, güvenlik makalesi okumadığınızı gösteren bir başka olay da Mersin'deki saldırıydı. Polis merkezine saldıranların Münbiç'ten Tarsus'a motorlu paraşütle on iki on üç saatte uçarak geldiklerini iddia etmiştiniz. Vallaha, keşke siz de biraz daha destekli uçsanız diyorum; zira, bahsettiğiniz paramotorların havada kalma süresi iki üç saat. Saldırganın kimliğini de yanlış açıkladıktan sonra bilgiyi taksi şoföründen aldığını söyleyen bir Bakan olarak bir uzmana danışmak da aklınıza gelmemiş anlaşılan.

Her konuşmanızda LGBT+'lara yönelik kriminalize eden, hedef gösteren ve aşağılayan nefret söylemlerinde bulunuyorsunuz. Birkaçını hatırlatayım: "LGBT'ciliğin kökü dışarıdadır. Adam, Avrupa'dan, Amerika'dan, dünyanın birçok yerinden Türkiye'deki sözde derneklere yardım ediyor, erkekle erkeğin, kadınla kadının evlenmesini teşvik etmeye çalışıyor, LGBT'cilik yapıyor. Türkiye'ye LGBT'yi getirecekler." İnanın, bu kadar manipülasyonu okurken beynim yandı. Siz kişilerin cinsel yönelimlerini ithal edilir bir şey mi zannediyorsunuz? Siz bu ülkede bir Bakansanız, bu ülkenin ayrımsız tüm yurttaşlarının haklarını eşit olarak korumak zorundasınız. Homofobiksiniz, evet, anlaşılıyor. Kimseyi sevmek zorundasınız demiyorum, nasıl sevilmiyorsanız siz de sevmek zorunda değilsiniz... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Biz seviyoruz.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Bizi zaten sevmeyin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - ...ancak sorumluluğunuzu yerine getiremeyecek kadar herkese nefret doluysanız istifa mı, af mı, ne yapıyorsanız onu yapacaksınız; net olan bu.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kendi adına konuşabilir Sayın Beştaş. Kendi adına konuşabilir, genelleyemez.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bizi filan bırakın bir kenara, HDP, PKK...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Tamam, sevmeyin ya, bir şey demiyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sırası gelince siz görüşlerinizi ifade edersiniz, tamamlasın sunumunu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Tamam, sevin ya, bir şey demiyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet yani severseniz sevin. E, siz severseniz sevin, ben zaten...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Siz severseniz zaten şüphe duyarız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yani çok komik!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Devam edin lütfen.

Değerli arkadaşlar, sırası gelince görüşlerinizi ifade edersiniz, size de söz vereceğim. Herkes sırası gelince görüşünü ifade edecek.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Değerli halkımız, İçişleri Bakanını çok seven milletvekilleri varmış burada. "Sevilmiyorsanız" "sevmiyorsanız" lafından çok rahatsız oldular, onun için tartışıyorlar; komik!

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Siz sevmediğiniz için, biz seviyoruz.

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Siz sevmiyorsunuz, siz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet, bizi filan bırakın bir kenara, HDP, PKK, LGBT'ci sözlerinizi, şunu bunu bırakın bir kenara, gerçekten şunu soruyorum, siz de bir insansınız sonuçta: Bir ülke yurttaşına bu kadar güvensizlik hissi vererek, bu kadar "Yaşamım değersiz." diye hissettirerek yönetilebilir mi?

Yüzünüzdeki o değişmez gülümseme bu kadar mı kalıcı, her olay ve eleştiri karşısında bu kadar mı rahatsız edici olabilir insanlar için? Bu arada, hep birlikte o gülümsemeyi öğrenmişsiniz. Gerçekten, bir iki istisna dışında ön sırada oturan Bakan Yardımcıları da sizden ilham almışlar ve ben konuşurken sürekli istihzayla güldüklerini görüyorum; tebrik ederim, bunu başarmışsınız(!) (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Ona da mı siz karar vereceksiniz?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - İstiklal Caddesi'ndeki patlamadan sonra insanlar neler yazıyordu biliyor musunuz? Şunları diyorlardı: "Seçim çalışmalarını başlattılar." Herkes aynı şeyi düşünüyor, kimse yazamıyor. "Umarım, başlangıç değildir ve arkası gelmez." Böyle diyordu insanlar özel ve sosyal medya hesaplarında. Kimse olaydan sonra yaptığınız açıklamalara da inanmıyordu. Ciddi bir tarama yaptım ve çok farklı kesimden insanın artık hiçbir resmî açıklamaya inanmadığını gözledim gerçekten. "Hain, terörist bunlar." da diyemeyeceğiniz farklılıkta ve çoktular yani bize yaptığınız gibi, hemen "HDP, HDP, PKK" diyemeyeceğiniz gibi kriminalize edemeyeceğiniz farklılıkta ve çoktular, hepsinin ayakkabı numarasını bilmeniz imkânsızlıkta çoktular. Bu arada, benim ayakkabı numaram da 36,5; hani buçuklu olması sizde sıkıntı yaratmaz tahmin ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Merak etme...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Genç bir çocuğa sordum mesela, "Ne hissettin patlamayı duyunca? Öfke mi, korku mu; duygun, düşüncen neydi?" dedim, "Güvensizlik duygusu hissettim, güvensiz hissettim kendimi." dedi. Güven duygusunu yerle bir ettiniz bu ülkenin. Bizim gibi muhalifler 80'lerde de 90'larda da aslında bu duyguyu yaşadı, güven duygumuz zaten bizim tahrip olmuştu ama bunu bilmeyen, yeterince o günleri bilmeyen başka ve büyük bir kesimin güven duygusunu ve gelecek inancını tahrip ettiniz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Vatandaşa bir sor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - İnsanları bir mafya liderinin, Sedat Peker'in sözüne muhtaç ettiniz, onun güvenilirlik endeksi yükseldi sizin sayenizde.

Bir de son yıllarda tezahür eden bir baş eğdirme tutkunuz var.

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Hainlerin başı eğilir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sözle ve demokratik mücadeleyle baş edemediğiniz muhalifleri gözaltına alırken özellikle polis zoruyla baş eğdirmeye çalışıyorsunuz.

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Daha çok baş eğdireceğiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Senin başın eğilecek, senin. Senin başın eğilecek, sen göreceksin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bu tür oyunlar sadece bugünün oyunları değil. Bakın, sol cenahtan insanları söylemiyorum sadece, Adnan Menderes'e de bunu yapmaya kalktılar.

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Allah büyük.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Tehdit ediyorsun oradan.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - 90'larda ben İHD'de çalışırken Aczmendilere de bunu yapmaya çalıştılar.

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Hikâye anlatmayın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sakin olalım, herkes sırası gelince fikirlerini söyleyecek.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - İdama götürülen gençlerin ayakkabı bağlarını birbirine dolandırtmaya çalıştılar, sırf tökezlesinler, düşsünler diye ama kimse kendi meşrebince baş eğmedi bu ülkede. O yüzden çok net ki siz de bunu yapamayacaksınız; bu sizin acziyetinizi gösterir.

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Sayın Başkan...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Uyarıyorum yani ben ancak uyarabilirim, herkes sorumluluğunu bilecek.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - En azından bir kısım kameralarla karşımızda çekim yapan Emniyet mensuplarına söyleyin, karşımızda bari sakız çiğnemesinler.(HDP ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sırası gelince konuşalım, rica ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet "Hiç mi yaptığı iyi bir şey yok?" derseniz, buna iyi bir şey denebilir mi bilmiyorum ama bence şunu yaptınız: Genelde eğitimde dahi baskı ve şiddetten dolayı öz güveni çok yüksek olmayan insanlarımızın yaşadığı bu toplumda kof bir kibir ve raconla her şey olunabileceğini düşündürdünüz. "Eğer tertemiz bir adamsam..." "...namerdim, namerdim." dediğiniz insanlarla kol kola gelerek iktidar olunabileceğini, Bakan olunabileceğini gösterdiniz. Muhtemelen "Koçum, aslanım" diyerek onlarca suçluyla çektirdiğiniz fotoğraflar ortadayken, tek bir güvenlik makalesi okumamışken neler olunabileceğini gösterdiniz; bu hâlde Bakan oldunuz siz. "Ondan oluyorsa benden niye olmasın?" dedi insanlar, öz güveni yükselttiniz yani ülkede gerçekten.

Evet, bu durumda ülkece mahcubuz; siz olmayın sakın, bu sözler size yakışmıyor, biz mahcup olalım yeter, ne ettik de sizi bulduk diye. Ayrıca tek bir yolu yani kalkıp korumasız gidemeyen biri olarak da...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur, son cümlenizi alayım.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Çok müdahale oldu Başkan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun, buyurun, tamamlayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Tamam, zaten son cümlem. Tek bir yolu bile onlarca korumasız gidemeyen biri olarak bu ülkede gerçekten barış ve demokrasi için bedel ödeyen HDP'ye sürekli söz söylemek de sizin haddiniz değil; sadece acziyetinizi gösterir.

Saygılar sunarım.