| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b)Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç)Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Başkanlığı e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 18 .11.2022 |
OYA ERSOY (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hazırunu saygıyla selamlıyorum.
Kadın cinayetleri üzerine, kadına yönelik şiddet üzerine konuşacağım.
Tek adamın bir gece yarısı "İstanbul Sözleşmesi'nden çıktık." kararı verdiği andan itibaren şiddeti engellemeye yönelik politika geliştirmek yerine, çıkma kararını meşrulaştırmaya dönük muhtelif çabalar içerisine girildi, bütün bakanlıklar açısından söylüyorum bunu. "Eş cinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle ediliyor." denilerek LGBT+'lar hedef gösterildi. "Toplumsal ayrıştırmaya sebep olduğu için çıkıldı." ve "Bu konuda sürekli erkekleri suçlayan dil yanlış." denildi. Ne oldu? Emniyet Genel Müdürlüğü erkeklerin kadınlardan daha çok öldürüldüğü kıyaslaması yaparak "erkek şiddeti" diye bir kavram uydurdu.
Sonuç, Türkiye'de 2022 yılı itibarıyla ilk dokuz ayda erkekler tespit edilebildiği kadarıyla -ki bu basına yansıyandır- 248 kadını öldürdü, 118 kadını taciz etti, 187 çocuğu istismar etti, 605 kadına şiddet uyguladı, 24 kadına tecavüz etti, 372 kadını seks işçiliğine zorladı ve 2022'nin ilk dokuz ayında 145 kadının ölümü basına "şüpheli" olarak geçti, en az 32 çocuk erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. Kadınlar en yakınlarındaki erkekler tarafından evlerinde, iş yerlerinde, gündüz sokak ortasında işine giderken, markete giderken katlediliyor. Şimdi, bu yıl İçişleri Bakanlığı 81 ilin valiliğine "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2022 Faaliyet Planı" adıyla bir genelge gönderdi. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilip, devleti koruyucu, önleyici yükümlülüklerinden sıyırıp ancak şiddete uğranıldığında başvurulacak KADES uygulamasıyla övünerek ve her yere de "El Kal-ka-maz!" afişleri asılarak kampanya yapıyorsunuz.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Kadın hareketi elli yıldır "Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel şiddet değildir." diyor. Kadına yönelik şiddet, kamusal ya da özel alanda kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya acı veren veya verebilecek olan, toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemlerle tehdit etme, zorlama ve keyfî olarak özgürlüğünden yoksun bırakmaktır ve tamamen bir insan hakları ihlalidir. Günde en az 2 kadının katledildiği, yüzlercesinin şiddete uğradığı bir coğrafyada kadına en üst düzeyde koruyucu tedbirlerin alınması zorunluluktur ve bizzat iktidarın görevidir. Siz sözleşmeden çıkma kararı aldıktan sonra karakollara yani kolluğa başvuran kadınlar, 6284 sayılı Kanun yürürlükte olmasına rağmen onu uygulamak yerine "Artık o işlere biz bakmıyoruz, savcılığa ya da aile mahkemelerine gidin." "Eski usule dönüldü artık; tehdit edileceksin, darp raporun olacak ki seni sığınmaevine gönderelim." yanıtları aldı. Geçici koruma, şiddet uygulayanın uzaklaştırılması gibi önlemleri almak, avukat istiyorsa avukata yönlendirmek, sığınmaevine gitmek istiyorsa ŞÖNİM'e göndermek kolluğun görevidir. Zorlukla alınabilen koruma kararları da ayrıca uygulanmadı.
Bakın, iki gün önce Gaziantep'te Derya Yavuz, hakkında uzaklaştırma kararı alındığı boşanma aşamasındaki eski eşi, Polis Memuru -uzaklaştırılan, eski polis memuru- Mehmet Yavuz tarafından oturduğu sitenin girişinde vurularak katledildi.
Evet, altı ay önce boşandığı -yine bir örnek- ve hakkında hakaret, tehdit, basit yaralama nedeniyle 23 kez şikâyette bulunduğu eski eşi tarafından sokakta katledilen Ayşe Tuba Arslan eğer bu koruma önlemleri alınsaydı yaşayacaktı.
Yine, Aleyna Çakır'ın katili Ümitcan Uygun eğer korunmasaydı elini kolunu sallayarak dolaşamayacak ve Esra Hankulu şu an yaşıyor olacaktı.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Kim koruyor? Yazıklar olsun!
OYA ERSOY (İstanbul) - Başvurularını almayarak, koruma kararlarını uygulamayarak mı önleyeceksiniz kadına yönelik şiddeti?
Yine, şiddet faili erkekler yerine anayasal haklarını kullanan kadınlar soruşturmaya ve özellikle yargılamaya maruz kaldı. En basiti 25 Kasım ve 8 Martlar, bütün eylemler yasaklandı; çeşitli illerde kadınların yapmak istediği basın açıklaması, oturma eylemi, bunların hepsi polis tarafından, kolluk tarafından engellendi, gözaltına alınan kadınlar oldu.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.
OYA ERSOY (İstanbul) - Ve kadınların hak arayışları kamu düzeni gerekçesiyle engellenmeye çalışılırken çeşitli illerde iktidarla aynı ideolojik yapıya sahip çevrelerin aile yürüyüşlerine izin verildi. Şiddet faili erkekler yerine anayasal haklarını kullanan kadınları yargılayarak mı önleyeceksiniz şiddeti?
Evet, kadına el kalkmaz ama politik kadınlara her türlü şiddet, iftira, hedef gösterme makul değil mi? Bir erkek, kadınları şiddete karşı korumakla yükümlü mekanizmanın temsilcisi bir polis; kameralar önünde, herkesin gözü önünde bir kadına, bir kadın milletvekiline "Seni çivilerim." diye bağırıyor. Nereden alıyor bu gücü? Dayandığı erkek egemen devlet gücünden alıyor.