KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Arkadaşlar, bu Komisyondakiler beni tanırlar; ne kadar serinkanlı olduğum hakkında hem MHP'li vekillerin hem AKP'li vekillerin ve CHP'li vekillerin fikri vardır. Ben sinirleniyorsam bilin ki bir şey vardır. Şimdi, bizim de bir düzeyimiz var, bizim de bir izzetinefsimiz var; buna dokundurtmayız.

"Başka yerde hesaplaşma..." Arkadaşlar, benim topum yok, tankım yok; otuz yıl hekimlik yapmış bir insanım ben; tabii ki yargıda hesaplaşacağız, bu kadar hakareti kaldırmayız; bunu açıkça söylüyorum yani. Daha başka, bu meseleyi derinleştirmek istemiyorum fakat şu iyi bilinsin ki: Böyle "terörist bozuntusu" -bana söylediği Soylu'nun- ondan sonra, Garo'ya ne demiş?- "alçak" "namussuz" "şerefsiz"... Size bunların söylendiğini düşünebiliyor musunuz sayın vekiller? Düşünebiliyor musunuz? Bak, burada tutanak var, tutanaktan konuşuyoruz.

Ben siyasette diyaloğun önemini düşünen ve inanan bir Milletvekiliyim, politik hayatım da böyle geçti. Fakat bize ilişkin bu nevi bir taarruz olduğunda da daha önce burada da ifade etmiştim, buna uygun cevap veririz, hiç kimse kusura bakmasın. Kötü laf, iyi bir şey değildir ama kötü laf sahibine aittir. Dedim ya, ben kimseye şu ana kadar en kötü bir laf etmiş değilim burada; ne "alçak" demişim, ne "şerefsiz" demişim... Ha, bu lügat var ha; emin olun, bak, bu lügat var; bayağı derin lügatimiz var ama bunu söylemeyiz. Bunu söylemiyor olmamız, bizim zayıflığımızdan kaynaklanmıyor; bizim siyasi etiğimizden, anlayışımızdan kaynaklanıyor; özellikle kendi adıma da söylüyorum bunu. O sebeple bize ilişkin kurulacak her lafta, bizim de bu lügate sahip olduğumuz ve bunun bakan, milletvekili ya da kim olduğu önemsiz bir biçimde, bu lügati kullanacağımızı herkes bilsin kıymetli arkadaşlar; yoksa amacımız, ne kavga etmektir ne kavga çıkartmaktır ne de başka bir şey yapmaktır.

Şimdi, geleyim konuya. Bakın, şimdi, İçişleri Bakanlığının bize ilişkin yani Emniyet üzerinden raporu var. Bu, Meclise de geldi. Biz tabii ilgili Komisyonda bunu bir siyasi muhatap olmadığından dolayı konuşamıyoruz. En sonunda Bakanını yakaladık burada çünkü en tepede o var, onunla konuşmak durumundayız. Bir terör tanımı var, bu terör tanımının içerisinde örneğin İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmasına itiraz edenler var, örneğin Boğaziçi Üniversitesinde kayyum rektöre karşı alanda olanlar var, "Barınamıyoruz!" diyen öğrenciler var; Kanal İstanbul, Rize İkizdere, Muğla Milas'taki çevre eylemleri var. Bunlar provokatif eylemler olarak nitelendiriliyor. Kim tarafından? Emniyet yani İçişleri Bakanlığı yani Süleyman Soylu tarafından.

Şimdi, demokrasinin alanını bu kadar daralttığınızda değerli arkadaşlar; burada demokrasiye ilişkin, özgürlüklere ilişkin herhangi bir şeyin kalması mümkün değil. Çok enteresan bir şey var: "Sözde ekonomik kriz" diye bir kavram var. "Sözde ekonomik kriz" ne ya, Allah aşkına ne? Ekonomik krizi düşünürsün ya da düşünmezsin; ayrıca, Emniyetten kimin haddine ki böyle siyasi mülahazalara giriyor? Kardeşim, bürokratsınız siz, bugün AKP var, yarın başka bir şey olur; siz bu gücü, bu etkiyi, bu rahatlığı nereden alıyorsunuz? Emniyet müdürlüğüne söylüyorum, İçişleri Bakanlığına söylüyorum: Bu nasıl bir şeydir? Şimdi, burada muhalefetle siyasi tartışma üslubu var. Tabii, burada bu kadar şey varken HDP'ye ilişkin ne var? Bizi bir kenara bırakırlar mı? Tabii ki bırakmamışlar. Mesela "Halkların Demokratik Partisinin İzmir'de öldürülen çalışanı Deniz Poyraz'ın öldürülmesini protesto etmek bir terör eylemidir." diyor, İçişleri Bakanlığının raporunda var bak bu. Daha ne söylüyor biliyor musunuz? Bununla birlikte, mesela, bizim MYK'mizin karar altına aldığı, partinin görüşlerini anlatmak için muhtelif yerlerde yaptığı halk buluşmaları var. "Bu, bir terör eylemidir." diyor. Daha başka... Kadınlara ilişkin yapılan faaliyetler "sözde kadın hakları ihlalleri" diye yazılmış. Bak, kardeşim, şimdi, ya bu HDP'lileri bir araya toplayacaksınız ve alayını, 8 milyon insanı "jenosit"e uğratacaksınız, anladın mı; ya da bu dil nedir ya! Bu dil nedir? Bir partinin İçişleri Bakanı... Ya, Anayasa'nın teminatı altında olan bir partiye, İçişleri Bakanlığınca kurulmuş olan, başvurusu oraya yapılmış olan bir partiye yönelik olarak bu türden değerlendirmelerin yapılması mümkün mü? Çevre ve ekonomi konularında HDP'nin faaliyeti terör faaliyetiymiş. Bak, bu, İçişleri Bakanlığının belgesi var, Emniyet üzerinden gelen bir belge. "6-8 Ekim olayları" diye tarif edilen, bizim "Kobani kumpas davası" diye tarif ettiğimiz ve yargıcın çeteci çıktığı, Atadedeler çetesinin lideri çıktığı yargılamada o iddianame köküne kadar çürütülmüşken "Buradaki karşı savunmalar ve oraya gitme eylemi, faaliyeti, bunu sahiplenme terör faaliyetidir." denilmiş. Daha ne demiş biliyor musunuz arkadaşlar? "HDP'ye yönelik kapatma davası ve HDP ilçe binalarına ve il binalarına yönelik olarak saldırılara karşı koymak da bir terör faaliyetidir." diye yazılmış. Kanınız donuyor mu? Donmuyor tabii ki. Olağan görüyorsunuz değil mi?

Şimdi, İçişleri Bakanlığı böyle bir metni kaleme alıyorsa burada iç işlerine ilişkin, memleketteki huzura, kardeşliğe, barışa ilişkin ne umuyoruz? Yani bir kesimi bu kadar terörize eden, bir kesimi bu kadar makbul vatandaşın dışına iten bir İçişleri işleyişinden bu memleketin umduğu şey nedir? Hep birbirimizi mi yiyeceğiz ya böyle? Vallahi, emin olun, bak, bana zül geldi biliyor musun; yani böyle kendi kendini öğüten değirmen taşı gibi dönmek bu memlekete bir fayda falan sağlamıyor. Bu, hepimizden alıyor arkadaşlar. Bana kızabilirsiniz, kızın, kızın ama bu, bu memleketin hiçbir ferdine yarar sağlamıyor.

Şimdi, 8 milyon oy alan bir partiyi bu biçimde bir "çete örgütlenmesi" bir "gayrimeşru örgütlenme" gibi anlatmanın esbabımucibesi ne ya! Bak, ne yazılmış -Konya'da Kürt vatandaşlarımızın hayatını kaybettiği olaya ilişkin, dün yargı kararını verdi, biliyorsunuz; sadece, 7 kişiyi öldürene ceza verdi, başkasına ceza vermedi- denilmiş ki: Konya'da Kürt vatandaşların hayatını kaybettiği olaya ilişkin HDP'nin yaptığı tepki, gösterdiği tepki bir terör faaliyetiymiş. Bak, açık söylüyorum, bunu yazmak sizin haddiniz değil. Süleyman Soylu'dan -müteselsilen- Emniyet Genel Müdürlüğüne kadar söylüyorum bunu: Eğer siyaset yapılacaksa -o bürokratlar için de- soyunun gelin kardeşim, burada karşılıklı tartışalım. Ama bu değerlendirmeler, kafadan, halkın büyük bir kısmını düşman ilan eden değerlendirmelerdir. Siz şöyle mi zannediyorsunuz: Ya biz HDP'lilere ağzımıza ne gelirse söyleyelim kardeşim, rahatlayalım, akşam da yastığa başımızı rahat koyalım. Siz bizim buraya gökten zembille indiğimizi falan mı düşünüyorsunuz arkadaşlar? Bizim arkamızda bir halk desteğinin olmadığını mı düşünüyorsunuz? Bizi buraya getiren milyonların olmadığı kanısında mısınız? Ve bu insanların incinmediğini mi düşünüyorsunuz? Diyebilirsiniz ki: "İncinsinler sonuna kadar." Bu da bir tercihtir; bu, bu fasit dairenin ve bu kör dövüşünün ilanihaye süreceği anlamına gelir; bundan, bu memlekete hiçbir fayda gelmez. Yine, yazılmış orada, diyor ki: "Kürt kökenli vatandaşların karıştığı asayiş olayları" Bu asayiş olayları ne biliyor musunuz? Mevsimlik çalışanların, tarım işçilerinin oraya buraya gittiğinde karşı karşıya kaldıkları saldırılar. Ben Mecliste Tarım Komisyonu üyesiydim, hâlâ daha üyesiyim, saldırıya uğrayanları elbette sahiplendim, kabahat midir, bu bir terör eylemi midir? İşte, İçişleri Bakanlığının kafası böyle çalışınca ne yazık ki bu memlekette huzur bir türlü sağlanmıyor.

"Halk buluşmaları" dediği şey: Yahu bir müzik çalıyor, bir genel başkan çıkıyor, konuşma yapıyor. Kardeşim, bu meseleyi bu kadar kriminalize ettiğinizde, emin olun, aynada gördüğünüz suretten hoşnut olmazsınız ya.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Rıdvan Bey, bir iki cümleyle toparlarsanız, süreniz doldu.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Yani uzun lafın kısası şunu demek istiyorum: Böyle bir İçişleri Bakanlığı faaliyeti olmaz; bizim güvenliğimizden ve geleceğimizden sorumlu olan bir aygıtın bu biçimde çalışmasını biz asla ve asla kabul etmiyoruz. Bizim de hatamız var, elbette hatalarımız var ama meseleye bu zaviyeden; bir partinin attığı bütün adımlar bir terör faaliyeti olarak nitelendirildiğinde ve İçişleri Bakanlığının meselesi hâline geldiğinde değerli arkadaşlar "Bu memlekette 8,5 milyondan fazla terörist vardır." demiş anlamına geliyor.

(Gürültüler)