KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, çok teşekkür ederim.

Öncelikle, ben de söz alarak uzattığım için bugün Ulaştırma Bakanlığı bütçesinin bir an önce başlamasını bekleyen herkesten, Sayın Bakandan, bütün misafirlerden özür diliyorum.

İkincisi: Şimdi, burada, az önce konuşmalar içerisinde usule ilişkin bir şey olarak yine söylemek isterim. "Atanmış bakanlar seçilmiş vekillere hakaret edemez, onları eleştiremez." tarzı birtakım konuşmalar...

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Kimse kimseye hakaret edemez.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, bakın, kimsenin kimseye hakaret etme hakkı gerçekten yok. "Yani ben seçilmiş vekilim, atanmışlara hakaret ederim, onlar bana ağzını açamazlar; burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçilmişlerin yeri, onlar atanmışlar." Bal gibi de ne yapıyorsan onun karşılığını görmeye hazır olacaksın. O yüzden güzel konuşursak güzel karşılık buluruz, tatlı konuşursak tatlı karşılık buluruz; kaba konuşursak, hakaret edersek bence daha fazlasına da muhatap oluruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kim kaba konuştu Orhan Bey?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Burası seçilmişlerin yeriyse buranın onurunu, izzetini korumak önce bizim üzerimize düşer.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Daha fazlasını yaptı.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Biz buranın seçilmiş vekilleriysek, buranın imajı bu ülke için önemliyse buraya gelen misafirlere karşı, buraya gelen insanlara karşı bir ev sahibi üslubuyla konuşmak önce bize düşer. "Ben üslubumu bozacağım, sen atanmışsın, otur!" Yok öyle bir atanmışlık, tamam mı, kimse kusura bakmasın.

Üçüncüsü, Başkanım, bitiriyorum, şimdi o güne ilişkin bir şey: Bakın, daha önce böyle gergin bir ortam falan da değil, az önce Cemal ağabey dedi ya "tahrik" böyle bir tahrik de yok, çıktı -Genel Kurul değil, komisyon toplantısı değil- gitti Sayın Özkoç basın toplantısı düzenledi ve basın toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımıza o gün burada kullanılan ifadeye "hakaret" diyor ama hem onu hem ondan daha fazlası -açın, internete girin, yazın, ben söylemeyeyim burada ne olduğunu- ifadeleri, bile isteye, hiçbir tahrik yokken, hiçbir şey yokken geçti, basın toplantısında basının karşısına konuştu, konuştu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu bizi ilgilendirmez.

CAVİT ARI (Antalya) - Bakanın konuşmasında...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, dinle Cavit Bey.

CAVİT ARI (Antalya) - Bu usulle alakalı mı?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Efendim?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Cavit Bey, bir şey anlatmak istiyorum, bak, katkı vermek istiyorum, maksadım kimseyi ezmek büzmek değil.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir toparlayalım lütfen.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, basın toplantısını yaptı, dedik ki: Eyvah; ya, bunu niye yaptı, çok büyük karışacak bu iş bugün! Geldik, Genel Kurula girmeden önce kendi arkadaşlarıyla beraber arkada konuştuk, dedik ki: Bak, yanlış yaptın, bu işi düzelt. Bir de o gün bir önergeyle ilgili grup adına söz almış, hem onu yapıyor hem grup adına önergede o konuşacak. Ya, bari çıkıp konuşma grup adına önergede, sen konuşma, yapma, etme, Sayın Özkoç, geri al bu ifadeni; Bak, olmadı dedik. "Yok, ben söylediğimin arkasındayım, çıkıp konuşmamı da yapacağım." dedi. Çıktı konuşmayı yaptı, yaparken de bazı hakaretler oldu ve o gün Mecliste hatırlarsınız kavga çıktı.

Şimdi...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Detaylara girmeyelim, bitirmemiz lazım.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Yok, buradan şuraya geleceğim, bitiriyorum. (Gürültüler)

Aynı Özkoç o gün geldi buraya, yarım saat orada konuşan, sakin sakin konuşan... (Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, değerli arkadaşlar...

ORHAN YEGİN (Ankara) - ...ve hepimizin dinlediği insana kalktı, bağırdı, çağırdı. Sonra, o gün kendisinin söylediği cümlelerden, hakaretlerden sadece birini ama şartlı olarak eğer ispat etmezse şartına bağlayarak duydu.

ULAŞ KARASU (Sivas) - Biz de mi şartlı söyleyelim?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Orhan Bey, sağ olun.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi ondan dolayı bütün ortamı Soylu germiş oldu. Yapmayın böyle, Allah aşkına!