KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Değerli Bakanım, şahsınızda bütün heyete saygı sunuyorum.

Efendim, Türkçe bir kayıt var, çok eski zamanlarda düşülmüş bir kayıt, deniyor ki: "En mükemmel adalet vicdandır." Hakikat de budur. Vicdanlı insanlar bunu çok daha iyi, çok aynelyakin hissederler, bilirler ve biz millet olarak, Türk milleti olarak, bu yönümüzle mütebariz hâle gelmişiz, bu yönümüzde öne çıkmışız; tarihî seyre baktığınızda, hep o hâl üzere hareket etmişiz. Bunun son yansıması "Şimdi sınırlar delik deşik." diyenlere aslında vicdani bir yaklaşımın nasıl olduğunu gösteren tarzımızdır. Ne yapmışız biz? Değerli Bakanım, sabahki sunumunuzun her bir sayfası şeref levhası bizim için, her sayfası ama hususen sınırlarla ilgili gösteriminiz, burada aktarımınız yürek ferahlatır kıvamdaydı. Sınırlarımızı nasıl muhafaza ederiz, nasıl mukayyet hâle geliriz, onları çok esaslı bir şekilde düştünüz ama şimdi, burada konuşmacılar şunu söylüyor: "Efendim, sınırlar delik deşik, gelen geçiyor." Ya, yok güzel kardeşim, öyle bir şey yok. Biz kendi rızamızla oradaki insanları ölümden, zulümden kurtarma adına yaptık. Biz büyük bir milletiz, asil bir milletiz, her rengimizle, Kürt'üyle, Türk'üyle böyleyiz. Türk milleti bu yönüyle öne çıkmıştır, bunun içindir o gelenleri sahiplenmemiz. Şimdi, son yıllarda böyle bir şey var mı? Yok. Tam tersi, oraları mamur hâle getiriyoruz ve oralara insanları plase ediyoruz, vatanlarına gönderiyoruz. Dolayısıyla, kendimize bühtanda bulunmayalım, iftihar edelim. Şu kadroyla ne kadar gurur duysak azdır. Ya, hiçbir şey olmazsa arkadaşlar, ben sekiz yıldır burada milletvekiliyim, sekiz yıl öncesiyle kıyas yaptığımda bile fersah fersah mesafe aldığımızı görüyoruz ve bu ordunun esaslı parçaları çok özel notlar düşüyorlar. İşte, burada gururumuz, iftihar ettiğimiz bir kardeşimiz, Mehmet Ali Çelebi, her vesilede çok özel anlatımlarda bulunuyor; vatanseverlik nasıl olur, efendim, vatan bayrağı nasıl yukarıda tutulur, onun örneklerini gösteriyor; buradaki bütün komutanlarımız öyle, efendim, bütün kadrolarımız öyle. Ve Bakanımız... Ya, Bakanımız mertliğin zirve bir ismi. Sabahleyin bir hadise yaşandı burada. Ya, arkadaş, bir isim geliyor buraya, Plan ve Bütçe Komisyonumuza bühtanda bulunuyor, hakaret edip gidiyor ya. "Efendim, siz bütçe yaptığınızı mı zannediyorsunuz? Bütçe yaptığını zanneden Komisyon." diyor. Ne kadar ayıp! Bu dili kullanan birisi Bakanla cedele girdiği zaman, ya, kim olsa insanız, tahammül fersâ şeyler konuşuluyor ve o da insan olmanın gereği ve bir de mertliğinin gereği bir tepki veriyor. Bundan doğal ne var? Ya, ben mesela, bir tepki arkadaşlar... Kürtler adına konuşuyor ya! Bin defa dedim ki: Arkadaş, bunu yapamazsınız! Ben Kürtlerden oy alıp buraya gelmiş bir milletvekiliyim. O insanların feveranı var, bana isyanları var, "Bizim adımıza kimseyi konuşturma." diyorlar. Ya, terörle mücadele ediyoruz, kitapsız, imansız Kürt düşmanlarıyla mücadele ediyoruz, adam gelmiş burada sanki Kürt'le mücadele ediyormuşuz gibi notlar düşüyor. E, şimdi, bunu duyunca isyan etmemek mümkün mü? Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Efendim, Sayın Cumhurbaşkanımız demiş ki: "Bu Allah'ın bir lütfu." Niye demiş arkadaşlar? Siz de biliyorsunuz ne için dediğini. Ya, hep beraber görüyoruz.

Bakın, bir vicdansız FETÖ'cü, PKK'nın televizyonuna çıkmış -daha önce savaş uçağı pilotu- düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, kirli savaştan bahsediyor, ordumuza bühtanda bulunuyor. "Efendim, bunların temizlenmesi bir lütuftur." diyor, "Cenab-ı Hakk'ın lütfudur." diyor. Ya, bir başkası şu an siyaset yapıyor -bence onunla aynı zeminde bulunmak züldür. Kimin için nerede bulunuyorsa onlar için- ne diyor ya utanmadan, düştüğü nota bakar mısınız: "Efendim, bir gece ansızın gelemezsiniz." diyor. Ya, senin ağzın kurusun ya! Sen Yunan mısın ya! Ne diyorsun sen ya! Hasta mısın! Ve bu amiral olmuş arkadaşlar, amiral. Şuraya bakar mısınız?

CAVİT ARI (Antalya) - Biz yapmadık, siz yaptınız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İşte, bunları temizleyen bir kadroyuz biz.

CAVİT ARI (Antalya) - Kim yaptı?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ve bu bir lütuf, Cenab-ı Hakk'ın lütfu. Çünkü biz şunu söylüyoruz arkadaşlar: Bu millet dualı bir millet. Niye dualı bir millet? Başta söylediğim o vicdan kavramından dolayı. Biz nereye baksak Cenab-ı Hakk'ın yansımasını gördüğümüzü söylüyoruz. İnsansa mesele bitmiştir; bunun meşrebi, mezhebi, ırkı, dili, dini bizim için hiç önemli değil, kaldı ki Kürt bağlamında düşülen not bütün yürekleri yaralıyor. Kürt, bu milletin bizatihi kendisi, bu vatanın bizatihi sahibi. Böyle bir vicdansızlık olur mu? E, işte, burada arkadaşlarımız var, Kürt kimlikli arkadaşlarımız var ve onlar üzerinden Millî Savunma Bakanlığımıza, Bakanımıza yönelmek vicdansızlığın en zirve noktasıdır. Bundan dolayı, o neviden not düşen kim varsa onları telin ediyorum; hele hele "savaş bütçesi." Ya, Değerli Bakanım, yıllardır -Alpaslan kardeşim yanında, o da Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığımızı yaptı- bütçe yapıyoruz biz burada, siz de önemli bir kısmına şahit oldunuz. Geçen dönem de aynı şeyleri yaşadık -"Onun için Alpaslan bilir." diyorum- her bütçemizde "Savaş bütçesi." dendi, her bütçede. Niye? Söyleyecekleri bir şey yok bunların, söyleyecekleri bir şey yok. Bu millet adına not düşseler, talepte bulunsalar... Talepte bulunanları çok saygıdeğer buluyoruz yani memleketleri adına efendim, herhangi bir fiziki yapım, inşa filan talepleri olduğu zaman samimi söylüyorum ki karşı tarafta da olsalar haklarını teslim edip teşekkür ediyoruz. Söyleyemiyorlar, dertleri ne, dertleri? Yıkmak, inşa etmek değil, imha. İmar bizim işimiz Değerli Bakanım. Dolayısıyla ben sizin duygusal hâlinizi biliyorum. Bu hâlinizden dolayı da diyorum ki: Ya, güzel Bakanım, hiç üzülmeye gerek yok. Yani Akrep ne yapacak? Akrep ısıracak, akrebin meşrebinde bu var. Dolayısıyla da bu zaviyeden bakmak lazım Değerli Bakanım.

Şimdi ÖSO'yla ilişkiler... Garip şeyler söyleniyor ya. Yani Suriye'deki Özgür Suriye Ordusuyla derdiniz ne? Onun üzerinden PKK'yı, PYD'yi bütün Kürt düşmanı yapıları aklamak değil mi? El insaf ya! Hele bak, hele İstiklal'deki saldırıyı, o vicdansız, o imansız saldırıyı getirip ÖSO'ya tahvil ediyorlar. Ne adına olduğunu hepimiz biliyoruz arkadaşlar.

Allah aşkınıza, şuna bakın bir ya, şuna bakın ya, vicdanınız sızlamıyor mu ya? El insaf ya, 15 yaşında, Yağmur diye bir kızımız ya, şuraya bakın ya!

Ve CHP'liler, bakın, CHP'liler önümdeler...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) -ÖSO'nun yapmasından niye rahatsızlık duyuyorsun İbrahim Bey? ÖSO'nun avukatı mısın?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, arkadaşlar...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - ÖSO'nun yapmadığını nereden biliyorsun?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, lütfen, ikili diyalog usulümüz yok.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sen ÖSO'nun avukatı mısın?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Anlamadım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Rica ediyorum, herkes sırası gelince fikrini söylüyor.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - ÖSO'nun yapmadığını nereden biliyorsun?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şuradan biliyorum: Ya, terörist, bak şimdi...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Ya, kızın kendisi benim...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Böyle bir usulümüz yok.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak, Ruştu, bak, terörist diyor ki: "Arkadaş, ben şu tarihte PYD'ye katıldım."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Söz alıp konuşun, rica ediyorum.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Demiyor ya, siz yanlış okumuşsunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - "Ben PYD'nin mensubu bir militanım." diyor.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Demiyor ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Demiyor olur mu ya, demiyor olur mu, bırakın bunları ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bırakın bunları.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, böyle bir usulümüz yok, rica ediyorum.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - ÖSO'ya maaş veriliyor ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tartışıldı bu konular.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, birisi şunu söyledi...

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Siz devletin mi vekilisiniz, PKK'nın mı vekilisiniz?

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Ya, doğru konuşsana be! Doğru konuş, doğru!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Doğru konuş.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, İbrahim Bey konuşuyor, rica ediyorum.

İbrahim Aydemir Bey, devam edin lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - ÖSO'ya maaş veriyorsunuz, maaş.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Böyle bir usulümüz yok, karşılıklı diyalog usulümüz yok, rica ediyorum.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Böyle bir usul var mı Başkan?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz başlattınız, rica ediyorum. Böyle bir laf atma usulümüz yok bizim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, arkadaşlar, siz konuşurken...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Burası Genel Kurul değil, Plan ve Bütçe...

Rica ediyorum...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Siz konuşurken ben müdahale ettim mi ya? Ne kadar ayıp bir şey ya? Niye tahammül edemiyorsunuz hakikatlere ya? Olur mu böyle bir şey ya?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süresine bir dakika ilave edelim İbrahim Bey'in.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Söylediğimde ne var arkadaşlar benim?

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Siz para kazanmaya bakın, para kazanmaya.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yapmayın ya, yapmayın Allah aşkına ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, rica ediyorum, sakin olalım, bitirmemiz gerekiyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yapmayın bunu arkadaşlar ya.

Şimdi, şunu söylüyor: "Mermi ile ekmeği kıyaslıyorsunuz." Ya, böyle bir şey yok kardeşim. Uğur kardeşim not düştü, söyledi, ifade etti. Biz güvenliğimizden asla ödün vermeyiz. Ne dediniz biraz önce Dilan Hanım? Emperyalistler geldiler, Orta Doğu'ya çöktüler değil mi?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Orta Doğu'ya...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Adını aç, adını aç, de ki: "Amerika geldi, Kürtleri istismar ediyor." Bunu de, başımın üstüne gel; tam da bu. Amerika geldi, Kürtleri istismar ediyor.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - NATO üssü...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Karşılıklı konuşmayalım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kürt kardeşlerimiz, bunu söyleyeceğim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İbrahim Bey, siz de genele hitap edin, rica ediyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır, şey bağlamında söylüyorum Değerli Bakanım...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İsim söyleyince karşılıklı diyalog oluşuyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Anladım, ben şunun için söylüyorum Değerli Bakanım: Yani "Doğruyu söyleyene teşekkür ederiz." manasında söylüyorum ben bunu. Söylediği doğru, emperyalistlerin böyle hevesleri var, bu işlere giriyorlar; onların heveslerini kursaklarında bırakacak da bu asil millettir, bu büyük devlettir, bu devleti yönetenlerdir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Doğru söylüyorsun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Dolayısıyla silkinip kendimize dönelim ve biz bir millet olarak... Hep beraber, her rengimizle çok büyük bir milletiz. Noksanlarımız yok mudur? Vardır, elbette vardır. Bunları izale etme noktasında talepte bulunalım, eyvallah, her seferinde söylüyorum ben ama bütün bütün devletine bühtanda bulunursan, Bakanına iftira atarsan olur mu bu ya? Allah var ya, Allah tokadı atar.

Dolayısıyla arkadaşlar, görüştüğümüz bütçe çok esaslı bir bütçedir. Bu bütçe hepimizi ilgilendiriyor, bütün fertleri, bütün bireyleri.

Bakın, bakın, şuna bir bakın arkadaşlar, şuna bir bakın ya, CHP'li bir milletvekilinin yeğeni, bakın, 5 yaşında, okula gitmiş ya. Bu bütçe eğer muhkem olmazsa, bu Bakanlık özel olmazsa, bu Bakanlığı sahiplenmezsek arkadaşlar, yarın ucu hepimize dokunur, hepimize.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alayım İbrahim Bey, süreniz bitti.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Dolayısıyla hakşinas olalım, hakkı ifade edelim, doğruları söyleyelim, devletimize bühtanda bulunmayalım ve hizmet edenlere de şükran hislerimizi kıskanmayalım, ifade edelim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben bütçemiz hayırlı uğurlu olsun diyorum Değerli Bakanım. Kadronuz çok esaslı bir kadro; efendim, Bakan Yardımcılarınızın, buradaki komutanlarımızın hepsini üç aşağı beş yukarı tanıyoruz, hepsine de minnettarlığımız var.

Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun inşallah Değerli Bakanım.