KOMİSYON KONUŞMASI

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ederim.

Öncelikle burada bulunan heyeti selamlıyorum.

Sözlerime başlarken... Türkiye ne yazık ki bir savaş ortamına sürükleniyor, tam da seçime giderken savaş politikaları devreye sokuldu. Bu çatışmalı ortamda yaşamını yitiren yurttaşlar için üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum. Bu çerçevede, Mahir Polat'ın yeğeni, öğretmenimiz ve sivillerin yaşamını kaybettiği bu çatışmalı ortamdan bir an önce çıkmak, bir an önce kırk yıldır süren bu savaşın hiçbir çözüm getirmediğini görerek barış politikalarına, diyalog, müzakere politikalarına başlamak gerektiğini düşünüyorum ve bunu burada ifade etmek istiyorum: CHP'li milletvekilimiz...

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Ben şimdi şunu söylemek isterim Serpil Hanım...

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Lütfen sözümü kesmeyin, sonra söylersiniz, sonra söylersiniz.

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Türkiye'de savaş ortamı yok, altını çiziyorum; Türkiye'de terörle mücadele var. Bak, burayı düzeltmek istiyorum, Türkiye'de savaş ortamı yok.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Siz öyle düşünebilirsiniz, sizin düşünceniz.

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Öyle şey yapamam, kusura bakmayın, ona müsaade edemem.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Herkes kendi fikirlerini söyler yani.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Türkiye'de savaş politikaları var ve siz hiçbir milletvekilinin ne söyleyeceğine de karar veremezsiniz. Türkiye'de bir savaş politikası var. İstiklal Caddesi'nde yapılan saldırı karanlık bir saldırı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Lütfen konuyla ilgili görüşlerinizi ifade edin.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, müdahale etmeseydiniz...

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Müdahale ederim, müdahale ederim.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Türkiye'de yapılan tam bir savaş içerisinde sürdürülen savaş politikasının...

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Şimdi, canlarını kanlarını akıtarak bu ülkeyi bizlere emanet eden aziz şehitlerimizin kemikleri sızlar.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Burada yaşamını yitirenlere elbette ki...

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Hayır, buna müdahale ederim, hiç kusura bakmayın.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bakın, sözümü kesmeyin, bu sizin haddiniz değil, hiç haddiniz değil.

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Hiç kusura bakmayın, hakkımızdır, hiç kusura bakmayın.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Düşüncelerimi her yerde ifade ederim, her yerde hakikati ifade etmek bizlerin görevidir. Sizinle aynı şekilde düşünmediğim için burada susturulamam, tam tersine, tam tersine burada gerçekten hakikati ifade etmenin tarihî bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Burası taziye yeri değil, sadece taziye bildirerek geçemem, hakikati de vurgulamam gerekir.

Ayrıca burada babasını kaybeden Sayın Milletvekili Aydın Özer'e de başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum. Sözlerime bu şekilde başlamak istiyorum.

Biraz önce usul üzerine yapılan tartışmalarda Milletvekilimiz Ali Kenanoğlu da belirtti, CHP'li milletvekili arkadaşlarımız da belirtti; geçen oturumlarda TSK'ye sorduğum ve Çalışma Bakanlığına sorduğum, cevaplarını alamadığım sorular var. O soruların cevaplarını alıncaya kadar burada dillendirmeye de devam edeceğim.

Bugün sendikalarla görüşme yapıyoruz. Sendikaların yanı sıra dilekçemizle buraya davet edilmesi gereken Çağdaş Hukukçular Derneği ve Maden Mühendisleri Odasının da burada olmasını istemiştik. Burada görmüyoruz arkadaşları, davet edilmemişler, umuyoruz ki önümüzdeki oturumlarda bu eksiklikler giderilsin. Çünkü burada TTK'de... Gerçekleşen maden katliamında, hemen katliam gerçekleşir gerçekleşmez olay yerine giden, burada çalışmalar yapan, raporlar tutan, sorular soran arkadaşlarımızın da buraya gelmesi ve onları da dinlememizin önemli olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, burada GMİS Başkan Yardımcısını dinlerken sözlerime sanki şuradan başlamak daha iyi olur diye düşünüyorum: Şimdi, Türkiye'de ve hemen hemen bütün dünyada da bir sistemin adını koymak gerekiyor. Kapitalist sistemle yönetiliyoruz, "kapitalist sistem" dediğimizde de birbirine karşıt 2 sınıftan bahsediyoruz: Bir tanesi, sermaye sınıfı; bir tanesi, işçi sınıfı. İşçi sınıfının emeğinin sömürüsü üzerine kurulmuş, birikim yapan bir sermaye sınıfı var ve bu sermaye sınıfı her defasında sermaye birikimini artırmak için öyle bir rejim uygular ki işçi sınıfını sonuna kadar sömürebilsin. Bu karşıtlık üzerine dünya tarihinde vahşi kapitalizm döneminde işçiler, emekçiler madenler başta olmak üzere işçi havzalarında ölümüne çalıştırılıyorlardı, sekiz saatlik iş günü dahi yoktu, işçi sağlığı, iş güvenliğinden söz edilemezdi. Bütün bu şartları protesto etmek için ve değiştirmek için ölümüne mücadele ettiler ve işçilerin örgütlenmesi, dayanışması, sendikalaşması, mücadelesi sonucunda, sendikaların tarih sahnesine çıkması sonucunda çalışma yaşamına bir şekil verilmeye, düzen verilmeye çalışıldı. İşçi sınıfı ile sermaye sınıfındaki bu çelişkiye, bu uzlaşmaz çelişkiye dair işçi sınıfının mücadelesi belli kazanımları armağan etti. O kazanımlar tarih boyunca bize rehberlik ediyor.

Şimdi, burada sunumunu yapan Genel Maden İşçileri Sendikasının (GMİS) buradaki sunumu gerçekten bu tarih perspektifinden çok uzak geldi bana. Ben normalde kendim de sendikal bir mücadeleden gelen birisi olarak sendikalara karşı, onların mücadelelerine karşı hassas bir insanım. Bu mücadelelerin, sendikaların ne kadar zorlu koşullarda inşa olduğunu, kendini sürdürdüğünü biliyoruz. Ancak Türkiye'de şöyle bir gerçek de var ki Türkiye'de sendikal özgürlükler üzerinde baskılar var. Bu baskılar bazen çıplak bir polis baskısı, devlet baskısı, polis şiddeti şeklinde olabildiği gibi, çoğu zaman da görünmeyen bir şekilde bu sendikalar bir şekilde sisteme, rejime yakın bir şekilde yapılandırılıyor ve tarihsel olarak da "sarı sendikalar" adını verdiğimiz sendikalar işletmelerde kendilerine yer bulabilirken, bağımsız, özgür, sınıfa dayanan, işçi sınıfının taleplerine dayanan sendikalarsa işletmelerden uzaklaştırılıyor, kriminalize ediliyor. İşçilerin özlük haklarını savunan, siyasi olarak da emekten yana bir dünyayı savunan sınıf sendikaları bugün kriminalize edilen sendikalar hâline getirilmiştir ve sendikal örgütlenmeleri üzerinde ağır baskılar oluşmuştur.

Şimdi, GMİS Başkan ve Başkan Yardımcısının kazadan, katliamdan sonra yaptığı açıklamalar oldukça manidar yani bu gerçekten bizi üzüyor. Ama GMİS'in nasıl konumlandığını düşününce de bu üzüntümüz aslında yerini eleştiriye bırakmak zorunda, öfkeye bırakmak zorunda.

Şimdi, GMİS Genel Başkanı Hakan Yeşil, daha katliamın hemen arkasında, işçi katliamının hemen arkasında ihmal eleştirilerine yönelik olarak "Kesinlikle bir eksiklik olduğunu düşünmüyorum." diyebilmiştir. Ya, gerçekten, insan hayretler içerisinde kalıyor. Bir sendika kimin çıkarlarını savunmakla sorumludur? Yine aynı Başkan tarafından çok verim alınan bir işletme olduğu söyleniyor TTK Amasra Müessesesinin. Sistemler içinde daha rahat üretim yapılıyor; bu sistemler yani TTK Amasra'daki sistemler içinde daha rahat üretim yapıldığı ve daha verimli üretim yapıldığı söyleniyor. Sizin göreviniz verimli üretim yapılmasını sağlamak mı? Bu sistem içerisinde işçi sağlığı ve iş güvenliği adına daha rahat üretim yapıldığını söylemek için acaba neden kendinizi bu kadar sorumlu hissediyorsunuz? Böyle bakmak yerine, bu TTK Amasra Müessesesindeki işçi sağlığına, iş güvenliği ihlallerine ve buradaki işçilerin hayatını, yaşamını korumak için gerekli olan önlemlerin alınıp alınmadığı konusundaki çalışmalara odaklanmanız gerekmez mi?

Mesela, 2019'da Sayıştay raporları var ve bu Sayıştay raporlarında birçok ihlalden bahsediliyor ama sizin ifadelerinizde, sizin Başkanınızın ifadelerinde bu ihlallerden hiç söz edilmediği gibi pek çok övgüyle bahsediliyor. Oysa, eğer bir işçi cinayeti yaşanmışsa, bir işçi katliamı yaşanmışsa o zaman sendikadan beklerdik ki öncelikle bu kazanın -ki biz buna "kaza" demiyoruz çünkü siz de belirttiniz konuşmanızda, bütün iş kazaları önlenebilirdir, yüzde 100 önlenebilirdir; o yüzden biz buna "cinayet" diyoruz, "katliam" diyoruz- bu maden katliamının neden gerçekleştiği konusunda en azından eleştirel bir ifadeniz olsun. Üstüne üstlük siz bir açıklama yaptınız, ben de sosyal medyadan bu açıklamaya tepkimi de ortaya koydum; 42 işçinin katledildiği Amasra'da konuşmuşsunuz ve bu açıklamanızda -hemen şuradan bakıyorum- "Bölge insanı bedel olarak ekonomiye can kattı, savaşta arkadaşımızı kucağımızda kaybedebiliyoruz." diyorsunuz.

Şimdi, kapitalist birikim sürecinde işçi sınıfı ile sermaye sınıfı arasında gerçekten bir savaş var ama bu savaşın hiçbir şekilde meşru olduğunu düşünmüyoruz yani işçileri ölümüne sömüren bu savaş, meşru bir savaş değildir; bu savaş bir katliama dönüşüyor, işçilerin canını alıyor. Sendika, işçilerinin canını korumakla mesul fakat sendika normalleştiriyor bir işçi cinayetini ve diyor ki: "O madendeki kömürleri çıkartmalıyız, Türkiye ekonomisi için bu gerekiyor; çıkartmalıyız ve o yüzden de işçiler ölmeli." Bize göre sendikacılık bu değil; bu, sendikacılık değil, siz de sendikacı değilsiniz anladığım kadarıyla.

GENEL MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSA MUTLU - Az sonra cevabını veririm.

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Sayın Başkan, ancak size söz verdiğim zaman cevap verirsiniz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sendikacı değilsiniz, eğer sendikacı olsaydınız bu şekilde açıklamalarda bulunmazdınız "Mücadele devam edecek, ülkenin ekonomisine katkı vermeye devam edeceğiz." diyorsunuz. Sizin göreviniz, ülkenin ekonomisine katkı vermeye devam etmek değil; sizin göreviniz, çalışanların yaşam hakkını savunmak, emeğini savunmak, sömürüye karşı çıkmak Sayın Başkan Yardımcısı.

"Bize de düşen, bugün bu cephede, üretim cephesinde canlarımızı vermiş olmamıza rağmen mücadeleye devam etmektir." Ya, siz ne mücadelesi verdiniz burada şimdi Allah aşkına? Ben bu konuşmayı size karşı yapmak istemezdim ama burada şunun altını özellikle çizmek gerekiyor: Eğer, işçi cinayetlerinde Türkiye dünyada 3'üncü, Avrupa'da 1'inci ise bunun altında yatan sebeplerin başında işçilerin örgütlenmelerinin, sendikalaşmalarının, öz örgütlerini yaratmalarının önündeki engellerdir ve işçilerin karşısına sendikal aktör olarak çıkartılan GMİS gibi sendikalardır. GMİS gibi sendikalar aslında işçilerin kölelik koşullarında sömürülmesini sağlayan, sendikacılığı sadece ekonomik bazlı talepler üzerine sözleşme yapmak olarak gören bir anlayıştır. Dolayısıyla, bu anlayışı ben burada kınamak istiyorum ve sizin yaptığınız sunumdan burada yaşanan büyük maden katliamında... Türkiye'de Soma'dan sonra yaşanan maden cinayetlerinin en büyüklerinden bir tanesi yaşanıyor ve siz bir protesto bile yapamıyorsunuz. Yazıklar olsun yani böyle bir şey olamaz. Eğer bu koşullarda işçileri siz... Evet, sizi işçiler seçmiş olmalı ki siz sendika başkanısınız, sendika yöneticisisiniz ama tabii ki ben sizi kişisel olarak burada itham etmiyorum, sizi itham etmiyorum; bundan siz sorumlusunuz, kendiniz sorumlusunuz ama ben bu sarı sendikacılık düzenini burada mahkûm ediyorum, itham ediyorum.

Sendikal özgürlüklerin önündeki engelleri derhâl kaldırmak gerekiyor çünkü -siz burada bahsettiniz- iş sağlığı ve güvenliği kurulları içerisinde bulunduğunuzdan gururla bahsettiniz. Orada işçilerin seçtiği kişilerin olduğundan da bahsettiniz fakat en ufak bir eleştiriniz dahi yok yani TTK Amasra Müessesesinde hangi sorunun yaşandığına dair en ufak bir fikriniz dahi yok. Anladığım kadarıyla, siz koltuğunuzu muhafaza etmeye çalışıyorsunuz, sendikanız da kapitalist düzenin ona verdiği rolü yani işçileri kölelik düzeninde sömürme ve işçilerin ölüme gidişini "kader, fıtrat, kader planı, kaza" diyerek normalleştirme görevi görüyorsunuz. Ben bu görevi de bu rolü de asla kabul etmiyorum, reddediyorum ve işçilerin öz örgütlülüklerinin önündeki bu engelleri de gördüğümüzü söylemek istiyorum.

Yine de size soracağım bazı sorular var. Şöyle diyorsunuz: "Şüpheli Mehmet Tural savcılıkça vermiş olduğu ifadede 'İş Güvenliği Kurulu toplantısı adında, koordinesini Volkan Soylu'nun yaptığı işveren, sendika temsilcileri, kurum doktoru, iş güvenliği uzmanları, çalışan temsilcilerinin katılımıyla her ayın son haftası bir kez bu kurul toplanıyor. Volkan Soylu gündemi belirler, geçen ayki çalışmalar ve gelecek ay yapılacak çalışmalar belirlenir. İstişareler yapılır, toplantıda alınan kararlar tutanak hâline getirilir ve toplantıya katılanlarca müşterek imzalanır. Servislere bilgi amaçlı gönderilir. En son bu toplantı eylül ayının sonunda yapılmıştır.' diyor." Öncelikle, siz Sayıştay denetimlerinden haberdar mıydınız ve Sayıştay denetimlerinde çıkan ihlalleri, eksiklikleri, riskleri bu kurullarınızda gündemleştirdiniz mi? Gündemleştirdiyseniz ne tür çözümler ürettiniz?

Yine, şüpheli Mehmet Tural'ın yukarıdaki ifadesinden anlaşıldığı üzere, her ayın son haftası iş güvenliği kurulu toplantısı yapılıyor. Bu toplantıya iş güvenliği kurulunda bulunan kişiler katılmaktadır. Bu kişiler arasında sendika temsilcilerinin de bulunduğu belirtiliyor. Amasra TİM'de işçiler hangi sendikaya bağlı olarak çalışmaktadır; onu soruyorum.

Amasra TİM'de bulunan sendika temsilcileri kimlerdir? Bu temsilciler katıldıkları toplantılara ilişkin bağlı bulundukları sendikalara bir bilgilendirme yapmışlar mıdır? İş güvenliğine ilişkin herhangi bir aksilik, ihmal tespit etmişler midir? Bu eksiklikleri sendikalarına bildirdiyseler bağlı oldukları sendika tarafından herhangi bir başvuru, işlem vesaire yapılmış mıdır? Amasra TİM'de faaliyet yürüten sendika, iş güvenliği kurulu toplantılarında ne gibi talepler ve öneriler yapmıştır? Bu talep ve öneriler tutanaklara geçmiş midir?

İkinci sorum, mevzuata göre, Amasra TİM'de bulunan havalandırma sisteminin 2015 yılından bu yana değişmesinin gerektiği, 2018'de bu konuda bir planlama yapıldığı fakat altyapı yatırımının hayata geçirilmediği bilinmektedir. Bir kısım tanık ifadelerinde bu bakım ve onarım işlerinin sendika seçimleri nedeniyle ertelendiği söyleniyor, belirtiliyor. Sendika tarafından işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından yapılması planlanan yatırımları sendika takip etmekte midir? Havalandırma sisteminin değişim onarımının yapılacağı sırada yer altı çalışması devam edecek midir? Yer altı çalışması devam etmeyecekse şayet yer altı işçileri için nasıl bir çalışma düzeni planlanmıştır? Amasra TİM'de sendika seçimleri hangi tarihte yapılmış ya da yapılması planlanmıştır? Amasra TİM'de faaliyet yürüten sendika, işçi sağlığı ve iş güvenliği anlamında bu zamana kadar herhangi bir eksiklik tespit etmiş midir? İşveren sözlü ya da yazılı olarak uyarılmış mıdır, hiç böyle bir uyarı var mıdır? Uyarıldılar ise önlem alınmadığında sendika olarak yapmış oldukları bir açıklama, etkinlik veya eylemleri olmuş mudur? Amasra TİM'de şimdiye kadar kaç iş durdurma talebiniz olmuştur, herhangi bir iş durdurma -biliyorsunuz acil ve yakın tehlike olduğunda sizin katıldığınız kurulların iş durdurma kararı var- kaç iş durdurma kararı verilmiştir? Bir de GMİS Maden Sendikasının Başkanları ve yöneticileri ne kadar ücret almaktadır, maaşları ne kadardır?

Teşekkürler.