KOMİSYON KONUŞMASI

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Hoş geldiniz, sunumlarınız için teşekkür ederiz.

Sizlerin de hepimiz gibi başı sağ olsun. Amasra'da örgütlü olan sendikasınız; belki sizlerin de dostları, arkadaşları, hemşehrileri vardı; sizlerin de başı sağ olsun hepimiz gibi.

Şimdi sonda söyleyeceğimi başta söylemek istiyorum. Zaten yoğunluklu olarak size hitaben konuşacaktım. Sendikaların temel amacı, bildiğimiz gibi, işçilerin menfaatini korumaktır, işçi menfaatidir. O yüzden, biz 42 canımızı, kömür ürettiğimiz için değil aslında o madende gerekli önlemler alınmadığı ve ihmaller olduğu için kaybettik. Çünkü biz bunu defalarca konuştuk; dünyada her yerde kömür üretiliyor ama bizdeki ölüm oranları, Türkiye'deki ölüm oranları hiçbir yerde yok ve aslında bizim madencilerimiz de pekâlâ hayatını kaybetmeden kömür çıkarabilirler, bir kere bunu not düşerek başlamak istiyorum. O yüzden, aslında sendikalarımızın da aslında o kömürün insani bir şekilde nasıl çıkarılacağı, hangi önlemler alınırsa işçilerin hayatta kalacağı ve o önlemlerin alınması için "Ben ne yapabilirim?" diye düşündüğünü biliyoruz ama belki de bu olayları, bu faciaları yaşadıkça daha da fazla düşünmeleri gerekir diye düşünüyorum. Aslında sizin dışınızdaki diğer sendikalara da çok iş düştüğü kanaatindeyim. Gerekli önlemler alınmamaya devam ederse, kimse de buna ses çıkarmazsa bugün Amasra'da olanlar, yarın bir başka yerde de olabilir. Hâlbuki bunların olmamasını sağlayabiliriz. Biz Soma'yı yaşadık 2014'te, şimdi Amasra... Bakın, bu olaylardan herkes kendi payını çıkarmalı diye düşünüyorum. Sadece maden iş kolundaki sendikaların sorumluluklarını belki de kendilerine bir kez daha hatırlatması gerekir. Buradaki sorumluluk, işverenin sorumluluğunun yanında... Sendikalar da belki kendilerine düşen dersi bu elim facialardan sonra çıkarmalı ve eski mücadeleci günlerine geri dönmelidir diye sonda söyleyeceğimi başta söyleyerek başlayayım.

Bazı sorularım ve birkaç yorumum olacak. Öncelikle, çok net bir soru: Sizin sendikanızın Amasra Müessesesi üzerindeki yaptırımı nedir yani mesela, işletmede ciddi ve yakın tehlike olduğu zaman sendika olarak gerçekten işi durdurabilir misiniz? İşçiler size -örneğin, amirlerinden veya iş yerlerindeki işçi azlığından dolayı- bir şikâyette bulunduğunda şikayetinizin kayıtlara geçtiği, Genel Müdürlüğe ya da Bakanlığa iletildiği bir durum söz konusu mu; bunu bir cevaplarsanız sevinirim.

Yine, havalandırmayla ilgili bilirkişi raporunda da işçi ifadelerinde de söylemler var. Sahada konuştuğumuz işçi yakınlarının, madenci yakınlarının havalandırma sorununun çözülmesi ve madenin temizleneceğiyle ilgili, bakıma gireceğiyle ilgili ve işçilere bu noktada izin verileceğiyle ilgili söylemleri var ve diyorlar ki: "Bu durum sendika tarafından da biliniyor." Sanırım Sendika Başkanı da şöyle söylüyor: "Havalandırmada sıkıntı yoktu. Daha ileri teknolojide bir cihazın getirilmesi için eski aspiratörlerin değiştirilmesi gündemdeydi. Tedarikçi firma gerekli malzemeyi tedarik edemedi. Biz bu süreçte ocakların tatil olacağına dair bilgi paylaştık." Yani sizin havalandırma konusundaki sıkıntıdan ve madenin temizleneceğinden haberiniz vardı değil mi, bu sırada işçilere izin verileceğinden de haberiniz vardı. Acaba bu süreçte sendikanın rolü neydi, nasıl bir rol aldınız; bunu merak ediyorum.

Bir de tabii -Kani ağabey de burada, daha iyi bilir- maden iş kollarında hem yasal olarak hem de aslında iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili sendikaların hem yasal sorumlulukları hem de yetkileri var. Maden iş kollarında buna "üçlü denetim" diyorsunuz sanırım. Birincisi, Çalışma Bakanlığının; ikincisi, Enerji Bakanlığının; üçüncüsü de sendikanın denetimi; bu hem bir sorumluluk hem de bir yetki. Sizin sendika olarak Amasra Taş Kömürü İşletmelerinde iş güvenliğine ilişkin nasıl bir denetim mekanizmanız var -bunu biraz açarak anlatırsanız- bu denetim mekanizmanız nasıl çalışıyordu? Yani sendika bünyesinde A TİM'de çalışan teknik elemanlarınız var mıydı yoksa Zonguldak'tan gelen teknik elemanlar mı Amasra Müessesesini kontrol ediyordu? Bu arkadaşlar, varsa bu kişilerin madene girme sıklıkları neydi, madende ne sıklıkla, nasıl denetim yapıyorlardı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Başkanım...

BAŞKAN TANER YILDIZ - Buyurun, lütfen.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Dediğim gibi, havalandırma meselesine geri dönelim. 1978 yılında havalandırma sistemleriyle sağlanıyor bu müessesedeki havalandırma. "Tam dört yıldır da bu havalandırmanın iyileştirilmesi meselesi çözülemedi." deniliyor. Bunu, daha önce sunum yapan arkadaşlar da söyledi ve işçiler, madendeki havalandırmanın tadilata gireceğini ve bu sebeple de izne çıkarılacaklarını söylüyorlardı.

Yine, patlamaya kadar, aslında patlamanın yaşandığı vardiya öncesinde de buna ek olarak metan seviyesinde sorun olduğuyla ilgili söylentiler var. Metan seviyesinin patlamaya kadar 355 kere alarm seviyesini gösterdiği söyleniyor -bilirkişi raporunda var- yani burada yakın bir tehlike olacağı gözükmüş. Bu tehlike acaba sendika tarafından yapılan denetimlerde fark edilmedi mi ya da işçilerden size herhangi bir talep ya da şikâyet gerçekten gelmedi mi Sayın Başkan? Yani fark edilmediyse -sendika olarak- bunun sebebi nedir? Lütfen bunu samimiyetle açıklamanızı rica ediyorum. Yani bu soruyu da aslında Komisyona gelip sunum yapan tüm kurum ve kuruluşlara soruyoruz çünkü bu konuya ilişkin aslında en yoğun ve en içten madenci şikâyetlerini sizin aldığınızı düşünerek ben bunu sormak istiyorum. Metan gazı seviyesinin defalarca sınırların üzerine çıktığına ilişkin gelen şikâyetlere sendika olarak bir şey yapmadınız mı yoksa size bu şikâyetler gerçekten gelmedi mi? Buradaki sorunlar ve ihmaller üzerine dediğim gibi birçok kaynaktan gelen bilgiler var, aslında bu bilgiler bize patlama sonrasında geliyorsa kurumda örgütlü sendika olarak size çok daha öncesinden gelmiştir diye düşünmek istiyorum. Madendeki ihmallere ve aslında, işçilerin havalandırma ve metanla ilgili sorunlarına ilişkin BBC Türkçe'nin 18 Ekimde bir haberi var -sendika yetkililerinizden birinin açıklaması- sendikanıza işçiler tarafından yazılı veya sözlü olarak hiçbir sorun iletilmediğiyle ilgili. Yani aslında az önceki sorumun cevabı. Bu açıklama doğru mu yani bu konuda ne düşünüyorsunuz? Dediğim gibi sadece bir kişinin söylediği bir şeyden hareket etmiyorum, birçok madenci yakınının ifadeleri bu yönde olduğu için şüphe duyuyoruz. Madendeki sorunların sizlere kadar gelmiyor olması gerçekten mümkün mü?

Havalandırma dışında bir başka konu, müessesedeki işçi eksikliği. Az önce sayın vekillerim, mevkidaşlarım da dile getirdi ve bu noktada eksikliğe rağmen aslında işçiler üzerinde yaratılan üretim baskısı -yani bu bir gerçek, biz bunu biliyoruz- giderek azalan bir personel sayısı var, Sayıştay raporları norm kadrolarda boşluk olduğunu açıkça belirtmiş; benzer şekilde bilirkişi ön inceleme raporu işçi ve nezaretçi sayısının az olduğunu belirtmiş. Daha geçen hafta buraya gelen MAPEG yetkilileri, patlama sırasında 3 kişinin olması gereken gözetim yerinde tek 1 kişinin olduğunu da ayrıca belirttiler. Yani tüm bunlara rağmen işçi başına düşen üretim miktarına baktım tekrar, herhangi bir azalma aslında yok. 2002'de TTK'nin genel olarak işçi başına düşen üretimi 205 ton iken 2021'de 241 tona çıkmış. Yani işçi başına bir işçinin çıkardığı kömür 40 ton artmış, sizdeki verileri bununla da teyit ederseniz sevinirim.

Şimdi, sizin de bir açıklamanız var -Amasra'yla ilgili yaklaşık bir ay önce yapmışsınız açıklamayı- diyorsunuz ki: "Kurumda iş gücünde yaşadığımız aşırı azalma, üretimin azalmasına ve yeterli pano hazırlıklarının yapılamamasına neden olmaktadır. Kurumun hazır hâldeki pano boyu 3.900 metre olup bunun ancak işte 1.100 metresi yani yüzde 33'ü çalışabilmektedir." ve bunu teyit etmişsiniz. Peki, bu süreci biraz sendika perspektifinden anlatır mısınız? Yani TTK'deki kadrolar yıllardır eriyor ama Amasra Müessesesi TTK'ye yazı yazıyor, TTK'de yazıyor, işçi alımına yönelik talepler var. Peki, bu süreç size göre neden tıkandı? Neden tıkandı ve nasıl çözülebilir?

Bir de şu var: Yani madencilerimizin birçoğu 2019 girişli ve gencecikler yani deneyimsizler aslında ve en alt kota, eksi 350 kota gönderilmişler, orada çalışıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN TANER YILDIZ - Tamamlayalım lütfen.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Yani burada bir hiyerarşinin olmadığı yani deneyimsiz madencinin daha zor koşullardaki alt kotlara gönderildiği belirtiliyor. Gönderilirken de aslında çoğu zaman başlarında yeterince nezaretçinin bulunmadığı, hâlihazırdaki nezaretçilerinse vardiyanın çok sonrasında madene indikleri belirtiliyor. Bu konuda sendika olarak bir bilginiz var mı? Bu uygulamaya karşı sendika olarak yapılabilecek ne var ya da yapıldı mı?

Bir diğer konu, müessesedeki işlerin nasıl yürüdüğüne dair denetim konusu, tekrar. Müessese Müdür Yardımcısı Salih Atmaca'nın ifadesini hepiniz gazetelerden de okudunuz, biliyorsunuz "Sadece oturup maaş alıyordum." diyor, yetkili Müessese Müdürü Cihat Özdemir tarafından kendi yetkilerinin elinden alındığını belirtiyor ve bu durumu da yetkililere bildirdiğini söylüyor. Yani açıklaması korkunç; aslında müessesedeki disiplinsizliği, liyakatsizliği söylüyor, kamuoyunun gözleri önüne seriyor. Peki, sendika olarak siz bununla ilgili bir şikâyette bulundunuz mu? Bunu da açıklamanızı rica ediyorum.

Bir de redevans konusu, başka bir konu, Deniz Vekilim de değindi. Amasra'da biliyorsunuz, çok büyük bir kömür havzası var. Dolayısıyla aslında havza madenciliği, buranın devlet tarafından işletilmesi lazım. Yani yüzde 97'si şu anda özel bir şirkete verildi ama yüzde 3'ü TTK'de; ikiye bölündü yani 2005 yılında yapılan redevans anlaşmalarıyla bu havzanın çok büyük bir bölümü, aslında Komisyon Başkanımızın da yakinen tanıdığı HEMA'ya yani Hattat Holding'e verildi. O zamandan beri bu şirket 1 kilo bile kömür çıkarmadı, üretmedi, şimdi de seçim hazırlıklarına başlamış, bizim köylerimizde "İşçi alacağız." diye vaatlerde bulunuyor; patlamanın, facianın ardından umut dağıtmaya çalışıyor ama TTK'nin bulunduğu yerde de aslında eksi 400 metre ve daha altında da bu şirket kömür çıkarma hakkına sahip. Yani dolayısıyla bizim TTK'nin çalışabileceği alan ilk 400 metreyle sınırlı. Bir kere biz bunu asla kabul etmiyoruz. Bir an önce bu işe son verilmesi, B Sahasının da bir an önce Türkiye Taşkömürü Kurumuna geri verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu noktada Amasra Müessesesinin de sendikanın da açıklaması var. Amasra'ya işçi alınması, B sahasının da özel şirkette olan B Sahasının da TTK'ye devredilmesi gerektiğini hatırlatmamız lazım.

Bu konu bizim için neden önemli? Yani hem halkın ve aslında işçilerin bir kaygısı var, TTK'nin işletmesinde olan bölümlerin aslında Hattat Holding'e, bu özel şirkete verilmek istendiği söylentisi var, vekilim de söyledi. Ve bu patlamadan sonra da Bartın ve Amasra'da aslında vatandaşlarımız, bu işletmemizin bu özel şirkete devredilmesinden ya da başka bir şekilde madenin özelleştirilmesi söylentisinden rahatsızlar ve bizim de buna asla müsaade etmeyeceğimizi hemşehrilerimin temsilcisi olarak buradan bir kez daha söylemek istiyorum. Yani sizin sendika olarak bu konudaki tutumunuzu, ben tutanaklara geçmesi açısından, bir kez daha söylemenizi rica ediyorum. Yani aslında, dediğim gibi, Amasra Şube Başkanının nisan ayında bir açıklaması var: "Amasra B Sahası TTK'ye devredilsin. Türkiye Taşkömürü Kurumuna maden işçisi alınsın. Üretim artsın ki stratejik önemi olan taş kömürümüz ülke ekonomimize kazandırılsın." demiş. Zaten sizin duruşunuzu açıklıyor ama sizden de duymak istiyorum ben tekrar.

Şimdi, aslında, benim sizin sunumunuzda duymak istediğim bir konu vardı, göremedim ama söylediyseniz sunumunuzun başında lütfen tekrar ederseniz sevinirim; bu izin meselesi. İki haftadır söylüyoruz, çok çok önemli bir konu yani patlama sonrasında işçilerimizin izinleriyle ilgili konu. Buradaki işçi kardeşlerimizin 42 yol arkadaşını kaybettiğini biliyoruz, zaten bunun için yastalar yani müessesedeki ihmaller göz önünde bulundurulduğunda aslında kendilerinin yaşaması da belki de bir mucize. Şimdi, bu işçilerimize, bu kardeşlerimize on günlük moral izni verilmiş, sonrasında ise işçiler zorunlu olarak izne gönderildiler yani bu süre yıllık izinlerinden düşüyor. Geçen hafta buraya gelen yetkililere bu konuyu ben aslında sorduğumda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Bitiriyorum.

BAŞKAN TANER YILDIZ - Buyurun lütfen.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Şimdi, bu madencilerimiz mevcut izinlerini kullanıyorlar, bu madencilerimize mevcut izinleri kullandırılıyor ya da gelecekte kazanacakları, hak edecekleri izinlerinden mahsup ediliyor. Geçen hafta bu konuyu, buraya, Komisyona gelen yetkililere sorduğumuzda toplu iş sözleşmesi gereği bu konunun çözülemeyeceğini söylediler yani biz diyoruz ki: Bu madenci kardeşlerimizi idari izinli saymak bu kadar zor mu? Bunun önündeki tek engel toplu iş sözleşmesi ise bu toplu iş sözleşmesinin tarafları belli değil mi? Bir tarafı sendika; e, sendika bu madencilerin haklarını korumak için yok mu zaten? Ben eminim ki onlar da madencilerimizin idari izinli sayılmaları için gerekli adımları atacaklardır, atmışlardır belki de. Sözleşmenin diğer tarafı da Türkiye Taşkömürü Kurumu yani bu işçilerin idari izinli sayılmaları bu kadar zor mu? Bu taleple ilgili sendikanız neler yaptı? Sanırım Amasra Şubesi size yazı yazdı ama ben sendikadan bu konuyla ilgili bir açıklama duymak istiyorum yani bunun... Bir hukukçu olarak hatırlatmak istiyorum ayrıca, burada bir mücbir sebep de var yani aslında hukuken zorlayıcı ve olağanüstü de bir durum var. Mesela şöyle bir örnek vereyim, yanlışsam düzeltin: Pandemi döneminde Zonguldak'taki işletmede işçiler idari izinli sayıldı, doğru mu? Doğru. O zaman aslında kendilerinin herhangi bir kayıpları da olmadı. Demek ki olağanüstü bir durumda toplu iş sözleşmesinde geçmese bile böyle bir inisiyatif alınabilir. Maden işçilerinden artık bunu kaçırmayın yani patlamanın faturasını bu defa da yaşayan işçilere ödetmeyin.

Bunu 3'üncü kere bu Komisyonda söylüyorum; bu, bu kadar zor olmamalı değerli milletvekilleri; Komisyonumuzun da -samimiyetle söylüyorum- bu konuda bir adım atması lazım, adım atması lazım; sadece, TTK'nin toplu iş sözleşmesinde böyle bir şey düzenlenmiyor diye basit bir şekilde kenara koyabileceği bir konu değil ki bu yani bu konuyu çözmemiz lazım.

Yine, hastanede yatan -bu konuyu da biraz açıklarsanız- madencilerin maaşlarında kesintiler olduğuna ilişkin duyumlar aldık ama böyle bir durum var mı ya da çalışmadıkları süreçte maaş hesaplamalarında daha düşük bir durum oluyor mu? Bu konuda bir incelemeniz var mı? Bu gibi şikâyetler size geliyor mu, geliyorsa ne yapıyorsunuz? Bunu bir açarsanız iyi olur.

Yine, denetimle ilgili... İş güvenliğiyle ilgili sizin bir iş yeri temsilcinizin olması gerekiyor zannediyorum, kaç tane iş yeri temsilciniz var ve bu arkadaşlar ne sıklıkta madenlere iniyorlar?

Yine, bildiğim, araştırdığım kadarıyla, müessesede bir iş sağlığı ve iş güvenliği kurulu oluşturulması gerekiyor. Ayda bir mi toplanıyor, bu kurul ne sıklıkla toplanır Amasra'da? Sizin sendika temsilciniz bu toplantıların hepsine katılır mı? Katıldığı toplantılarda iş yeri temsilcinizin kurula ilettiği işçi sıkıntıları nelerdi? Bunu aslında yazılı olarak bu Komisyona vermeniz de çok faydalı olur. Bu söylenilen sıkıntılar çözüldü mü? Mesela Sayıştay raporlarında aslında bu kurumda çok sayıda iş kazasının olduğunu okuduk, bu yaralanmalardan sonra sendikanızın tutumu nasıl oldu, neler yaptınız?

Tahlisiye meselesi var yani tahlisiye ekipleri çok kıymetli. Patlamanın olduğu vardiyada kaç kişilik bir tahlisiye ekibi vardı ve bu tahlisiye ekibi neredeydi?

Yine erken uyarı sisteminde -sendikanın verilerini soruyorum- kaç kişi çalışıyordu?

Son olarak da samimiyetle şunu sormak istiyorum: Siz madene inmiş miydiniz Sayın Mutlu, siz hiç madene indiniz mi?

GENEL MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSA MUTLU - Cevap hakkımı sonra kullanmak istiyorum ama yani...

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Meraktan soruyorum, madenci miydiniz yani?

GENEL MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSA MUTLU - Ben 2000 yılında kömür işçisi olarak işe başladım.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Tamam, girdiniz yani madenciydiniz tamam. Dediğim gibi yani samimiyetle siz de madene inmiş bir kişisiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Son cümle...

BAŞKAN TANER YILDIZ - Buyurun.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Belki de kaybettiğimiz madenci arkadaşlarımızı tanıyordunuz, şehitlerimizi belki de canlı olarak gördünüz. Bu patlama sizce neden oldu Sayın Mutlu, bu ihmal kimin sizce? Ve son olarak patlamaya ilişkin soruşturma hâlâ Ankara'ya uzanmadı. TTK Genel Müdürlüğünden hiç kimsenin ifadesi alınmadı yani bu konuda ne düşünüyorsunuz soruşturmayla ilgili?

Teşekkür ediyorum.