| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .11.2014 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, süreme dikkatinizi çekiyorum.
BAŞKAN - Daha başlatmadım zaten Sayın Çetin, merak etmeyin, sükûnet olsun, ondan sonra sizin sürenizi öyle başlatacağım.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Basının çıkmasını isteme sükûnet diye, kalsın, söyleyeceklerimiz önemli.
BAŞKAN - Hayır, hayır, gürültü olmasın sadece.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Basının çıkmasını bekleyelim, nasıl olsa çıkaracaksınız!
İZZET ÇETİN (Ankara) - Evet, Sayın Bakan, konuşmanızı dikkatle dinlemeye çalıştım, konuşma metnini geç vermiş olmanıza rağmen, yani o metin olmadan yürümenize rağmen... Bakanlığın görevlerini sayarken ben de bu Bakanlıkla ilgili görevlerinizin 2002'den bu yana -arkadaşım arkaya bir bölümünü, iş kazalarına ilişkin bölümünü astı ama- Türkiye'de çalışma yaşamının AKP iktidarları döneminde bir altüst oluş yaşadığını herkes biliyor. İlk yaptığınız icraat iş güvencesini ötelemek olmuştu 2002 yılında, daha 3 Kasımdan hemen sonra, AKP iktidarlarıyla. 10 ve daha fazla işçiyi istihdam eden işletmelerde geçerli olarak çıkarılan yasayı "30 ve daha fazla işçi" diyerek iş yerlerinin teftiş ve denetimini ortadan kaldırarak iş kazalarına davetiye çıkartmaya 2002'de başladınız. Ardından 2003 yılında, 1475 sayılı İş Yasası yerine 4857'yi koyarak çalışma yaşamını altüst ettiniz. Taşeron sistemini Türkiye'yle tanıştırdınız. Belki, 1972 yılından 2003 yılına kadar Türkiye'nin en iyi işleyen İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün adını "İş Sağlığı ve Güvenliği" yaptınız, dokuz yıl denetimsiz, teftişsiz, korumasız bir çalışma alanı yaratarak Türkiye'nin bugün iş kazalarında dünyanın en kötü ülkelerinden biri konumuna gelmesine AKP önderlik etti on iki yıllık icraatında.
Diyorsunuz ki konuşmanızın bir yerinde "Kamuda çalışan alt işveren uygulamalarında yaşanan sorunlar çözüme kavuşturulmuştur." Soruyorum size: Soma Kömür İşletmelerinde, kömür işletmeleri, madenler devletin değil mi? Ermenek'teki madenler devletin değil mi? Oralarda sizin sorumluluğunuz yok mu? Oralarda çalışan işçiler kamu işçisi sayılmıyor mu? Karayollarında yıllardan bu yana taşeron yanında çalışan işçilerin sorununu çözdünüz mü, kadrosunu verdiniz mi? Döneminizde 2 milyonu aşan taşeron sistemini bir havuz oluşturmak için, işverenlerden havuzlara para akıtabilmek için, çıkarınız için beslediniz, büyüttünüz, muhalefetin yapması gerekenden daha ağır pişmanlık duyan, bir hicap duyan konuma getiriyorsunuz konuşmalarınızı.
Sayın Bakan, bakınız, bu, sizin döneminizde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Ekim 14'te hazırladığı sosyal göstergeler. Türkiye'de sendikalaşma oranını yüzde 4,5'a düşürdüğünüz Büyük Millet Meclisinin belgesinde yazılı. Yine, istihdamdaki daralma bu göstergelerde kayıtlı. Yani, sizin, Türkiye'deki çalışma yaşamını altüst ettiğiniz 2014 Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nda madde madde yazılı. Burada diyor ki: "Grev ertelemelerinde, iş kazalarında sendikal engellerden çocuk emeğine kadar çeşitli sorunlar Türkiye'de hâlâ devam ediyor."
Sayın Bakan, gerçekten, kamuda çalışan toplam personel sayısını veriyorsunuz ve yüzde 70'i örgütlü diyorsunuz. Büyük Millet Meclisi araştırma raporunda da "Türkiye'de çalışanların yüzde 4,5'u sendikalı." diyor. MEMURSEN'in dışında sendikalaşma oranları memurlar içinde nedir? Yandaş sendikanızı bir kenara ayırarak soruyorum.
Sayın Bakan, gerçekten bugünlerde... Ha, bir önemli konu, Ermenek'teki... Acı acıyı unutturuyor Türkiye'de. Soma'daki acıyı unutmamız mümkün değil. Soma'da o acı yaşanırken bu sefer de -ağaçlar da canlı- 6 bin zeytin ağacını bir gecede katlettirdiniz ama Ermenek acısıyla birlikte güme giden, Bakanlığınızın sorumluluğunda olmasına rağmen hiç gündeme getirmediğiniz Isparta'daki tarım işçilerinin adına "trafik kazası" dediğiniz ölümüne... Oysa, demin sözünü ettiğim İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü'nde, işçi, evinden çıkıp işyerine giderken yolda geçirdiği kaza da iş kazasıydı yani Bakanlığınızın sorumluluğunda idi bu da, bu konuda hiçbir şey söylemediniz.
Gerçekten, Ermenek konusunda verdiğiniz bilgi, basından bizim de öğrendiğimiz bilgiler. Yani, Ermenek Cumhuriyet Başsavcısının düzenlediği ön raporda, kazanın, eski imalat bölgesinde yıllar içerisinde birikmiş olan suların zaman içinde basınç eşik değerini aşarak zayıflayan topuktan çalışma alanlarında aniden su baskınına neden olmasından kaynaklandığını ifade ediyor. Bu durum, Hükûmetin ve sizin, işçileri nasıl korumasız ve insafsız bir biçimde işverenlerin insafına terk ettiğinizin resmidir Sayın Bakan.
Ermenek acısının yanı sıra tabii Isparta'daki mevsimlik işçileri taşıyan 27 kişilik arabaya 45 kişinin bindirilmesi...
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - 46...
İZZET ÇETİN (Ankara) - 46, peki. İstersen biraz azaltabiliriz, çoğaltmak istemedim rakamı.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - 24 kişilik araç ayrıca.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Tamam, teşekkür ederim.
Orada 17 kişinin trafik kazası değil, bir iş cinayetine kurban gittiğini de kabul etmelisiniz.
Sayın Bakan, arkadaşım yukarıda yazdı, rakamlar sadece sizin Bakanlık döneminize ilişkin ama her gün ortalama 172 kişinin, günde 4 kişinin öldüğü, 6 işçinin sürekli çalışamaz olduğu; 2013 yılında 1.235; 2014 yılı Ekim ayı itibarıyla 1.600 kişinin yaşamını yitirdiği bir çalışma yaşamının Bakanısınız. Türkiye'de Maden-İş kazaları ABD'nin 360 katı fazla. Son otuz yılda Almanya'da maden kazalarında bir tek işçi ölmez iken Türkiye'de 1.580 kişi -rakam olarak- belgelerde adını geçiriyor.
Sayın Bakan, gerçekten, Soma kömür ve maden ocağında 301 maden işçisinin yaşamını yitirmesi, bunun iş kazası olmadığı, başta sorumlu bakanlar, sizler, Hükûmet ve tabii ki özel şirket tarafından alınması gereken en asgari önlemleri alınmadığından, bu büyük facia vicdanı olan herkesi büyük bir acıya ve yasa boğdu. Yani, ben, Soma'da, Ermenek'te, Isparta'daki son kırımlar diyeyim adına artık ya da ölümleri Hükûmetin vicdansızlığına veriyorum. Vicdan nedir Sayın Bakan? Vicdan, kişinin kendi davranışları ve yaptıkları hakkında, kendi ahlak değerleri üzerinden kendini yargılaması, değerlendirme yapmasını sağlayan insanlardaki özel bir merkezdir, bir iç mahkemedir vicdan. İnsanlarda uyulması ve olması beklenen kurallar, sorumluluk duygusu, utanma ve suçluluk mercisidir, sorumluluk mercisidir. Vicdan, insanların doğruyu ve yanlışı, iyiyi ve kötüyü, haklıyı ve haksızı bulmayı ve fark etmeyi sağlayan kompasıdır. İnsan olmanın en ayırt edici ve en belirgin özelliğidir.
Soma Maden Ocağındaki büyük acımızın örneğiyle sorumluların insan yaşamına gösterilen kaygısızlığı, saygısızlığı ve vicdansızlığına biraz değinmek istiyorum. Madenlerdeki can alıcı tehlikeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde Manisa Milletvekili arkadaşımız baretiyle çıkarak dikkat çekmek için gündeme getirdi, güldünüz. Yine, can alıcı tehlikeleri ayrıntılarıyla önceden ortaya koyan Cumhurbaşkanlığı Yüksek Denetleme Kurulu raporunu siyasi sorumluluk taşıyan sizler, iktidar, milletvekilleri ve Hükûmet, yürütme organı, dikkate almadınız. Türkiye Büyük Millet Meclisinde maden ocağındaki son derece tehlikeli durumun araştırılmasını istediğimiz önergemizi, komisyon kurma önergemizi oylarınızla Meclis Genel Kurulunda çoğunluğunuzla reddettiniz. Avrupa Birliği istediği hâlde iş kazalarını da içeren 19 no.lu Sosyal Politika ve İstihdam Faslını yıllardan beri açmadınız. Uluslararası Çalışma Örgütünün iş güvenliği ve çalışma standartlarına uymamayı sürdürüyorsunuz. Çalışanların haklarının korunmasında en temel destek olan sendikalaşmayı yüzde 4,5 seviyesine indirmeyi başardınız. Daha fazla üretimi ve kârı çalışanların yaşamından daha önde tutarak devletin elindeki maden ocakları özelleştiren, kiralayan ve hatta taşeron firmalara verilmesine onay veren Hükûmetiniz, Soma'da olduğu gibi, Ermenek'te ve çoğu maden ocağında her türlü riski minimize eden kaçış yollarını, yaşam odalarını günümüzün standartlarına uygun gaz maskelerini ve işleyen sensörleri zorunlu kılmayan ve bunu denetlemeyen ve bir maliyet unsuru olarak gören bir Hükûmetiniz var. Gerekli denetimler özerk uzmanlara yaptırılmadı ve tüm uyarılara karşın gerekli önlemler alınmadığından öngörülebilir tehlike ve riskler giderilememekte ve büyük farkla iş kazalarında Türkiye'yi Avrupa 1'incisi ve dünyanın 3'üncü ülkesi konumuna yükselttiniz. Bu büyük felaket nedeniyle taziye amaçlı Soma'ya giden Başbakanın ve Bakanlık Müşavirinin evlatlarını, kardeşlerini, babalarını kaybeden kişilere gösterdikleri serzenişe tokat ve tekmeyle cevap verdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, ek süre veriyorum.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Öngörülebilir bu felaketi önleme tedbirleri almayan bu nedenle de Türkiye cumhuriyet tarihinin en büyük maden katliamının yaşamasına neden olan, demokratik haklarını kullanarak kınamak amacıyla yapılan gösteriler yine polisin baskısıyla engellendi, madenci yakınını tekmeleyen korumaya utanmadan doktordan rapor aldırarak âdeta hedef saptırtmaya çalıştınız. En ağır ve en tehlikeli iş alanına giren maden ocaklarında çalıştırdıkları işçilere ortalama 1.500 lira gibi gülünç bir ücret veren ve bu emekçilerin en ilkel ve her türlü riskli koşullar altında çalıştıran ve sömüren işverenlerin bu durumunu yasal düzenlemelerle onayladınız. İşçilere haklar getiren torba kanunda, haklar yürürlüğe girmeden işçilerin, Ermenek'te olduğu gibi, hem işlerden atılmasına hem de ocaklarda çalışırken hayatlarını kaybedecek davranışlara maruz kalmasına neden oldunuz.
Sayın Bakan, siz ve Enerji Bakanı Taner Yıldız Soma, Ermenek ve daha pek çok felaketin siyasi sorumluları olarak yetkili bürokratları derhâl görevlerinden almalısınız ve kendileriniz de sorumluluğu üstlenerek istifa etmelisiniz. İstifa, sadece sizin şahsi sorumluluğunuz değil, hiç olmazsa sizden sonra bu göreve gelecek insanların da daha sorumlu davranmaları açısından onlar için de bir uyarı niteliği taşıyacaktır.
Sayın Bakan, Bakanlığınızın -gerçekten konuşmanızda değindiniz- görev ve sorumluluk alanı çok fazla ama yanı başımızda olaylar meydana geliyor, onları seyrediyoruz. Mesela, Çayırhan'da grevi ertelediniz. İşçiler eylem yaptı, gittik oraya işçileri yatıştırdık. 22 işçi işten atıldı, işverenin yanında "Niye bu işçilere kıyıyorsunuz?" demediniz.
Yine, orada, Polatlı'da Hema'da işçiler 9 Eylülden bu yana...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, ikinci kez ek süre veriyorum, toparlayabilirseniz lütfen.
İZZET ÇETİN (Ankara) - ...seyirci kaldığınız için kıdem tazminatlarını alamadıkları için oradan yarın Ankara'ya Başbakanlığa doğru yürüyeceklerini söylüyorlar. Yine Sayın Bakan, buna benzer pek çok konuda gerçekten yeterli tedbirleri almadınız. İşverenlerin söyledikleriyle yetinip onlarla yola devam ettiniz.
Bakınız, Sayın Bakan, bir kazada "Devletin bakanları ve devletin kurumları oradaydı." diyordunuz. Sorumlulardan önce oraya giderek yani bir gözyaşı dökmek veya onlarla orada bulunmak sorumluluk taşımak anlamına gelmiyor. Sorumluluk taşımak, görevini yerine getirmek, bulunduğunuz makamı layıkıyla görevleriyle birlikte harekete geçirmekten geçer. Siz, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda, iş yerlerinde, o yasa çıktığı zaman, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nı çıkarttığınız zaman "İş verenlerin üzerine gitmeyiniz." talimatını müfettişlerinize veren Bakansınız. Bu, basında çıkan yazılarınızı ben size özel olarak getirir veririm.
BAŞKAN - Ee, sorun bari.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir yıl süreyle geçiş dönemidir bu dönem, işverenlerin üzerine gitmeyiniz." dediniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Öyle değil. Bilgileri böyle alıyorsunuz, yalan yanlış kullanıyorsunuz. Ayıp oluyor yani!
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ayıp değil. Ben gazetedeki sizin demecinizi vereyim, konuşmanızda ilk yıl... Onun için...
BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlarsanız lütfen.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Diyorsunuz ki: "4360 meslek danışmanı işe başladı, iş gücü piyasasının röntgeni çekilmiştir." Günaydın Sayın Bakan, on üç yıl sonra, bu kadar ölümcül faciadan sonra iş yerlerinin ve Türkiye'nin çalışma yaşamının fotoğrafını çekmeyi başarmışsınız. Yani, Sayın Bakan, fotoğraf çekmek yetmiyor. Gerçekten, Bakanlığınız döneminde işçiler, emekçiler, emekliler, memurlar yoksullaştı, fakirleşti, ezildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
İZZET ÇETİN (Ankara) - O nedenle, arkanızda oturan memurlara 2010 yılında 123 lirayı reva gördünüz. Bu yıl da yüzde 3, 3. Oysa, enflasyon yenilemesi, enflasyonda hedef yüzde 82 saptı.
BAŞKAN - Bütün konuları siz konuşacak değilsiniz Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yani, çalışanını korumayan, emekçisini korumayan, işverenlerle her yerde kol kola olan bir Hükûmetin işverenleri baskısı altına alıp kendisine havuz kurup o havuza para aktartan bir Hükûmetin emekçilere vereceği hiçbir şey yoktur.
BAŞKAN - Sayın Çetin...
İZZET ÇETİN (Ankara) - O nedenle, Çalışma Bakanı olarak sizden rica ediyoruz, görevinizi terk ediniz ve yapabilecek birisini getirsinler.
Teşekkür ediyorum.