| Komisyon Adı | : | (10 / 6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | ÖZ MADEN-İŞ Sendikası Genel Başkanı Fahrettin Kütükçü'nün, maden kazalarını önlemek için alınması gereken tedbirler ve öneriler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 23 .11.2022 |
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Epey de yorulduk herhâlde ama...
BAŞKAN TANER YILDIZ - Ama sanki daha yeni açıldık gibi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Peki.
Şimdi, bu sunum için teşekkür ederiz.
Öz Maden İş Sendikası Fahrettin Kütükçü Başkan... Burada aslında yapılması gereken şeyleri siz de sıralamışsınız. Öncelikle belki bazı şeylere açıklık getirmek gerekebilir. Ben sonuç olarak buradaki birçok şey mevzuatta var diye biliyorum. Mevzuatta olmayanları bir ayıklamak gerekir herhâlde. Yani bir de örneğin, ben iş sağlığı güvenliği mühendislerinin ve teknikerlerinin Çalışma Bakanlığına bağlı olarak çalışmasını önemli bir öneri olarak değerlendiriyorum. Burada birçok defa bu dillendirildi. Ya Çalışma Bakanlığına bağlı olarak çalışmaları ya da daha farklı bir modelle mutlaka onların bağımsızlıkları sağlanmak zorunda ki kendileri orada etkin bir denetim yapabilsinler, değerlendirme yapabilsinler ve iş sağlığı ve iş güvenliğini hayata geçirebilsinler.
Burada şöyle söylüyorsunuz: "Ana galeriler sürülürken yapılan metan kontrol sondajlarının üretim hazırlık galerilerinde yapılması ve üretim ayaklarında göçüğe metan drenaj sisteminin zorunlu hâle getirilmesi." Şimdi, üretim ayaklarında metan drenaj sistemi mevzuatta zorunlu mu, değil mi? Somutlaştırırsak Amasra sahasında bu nasıl gerçekleştirilebilirdi? Bu kazadaki bağını kurabilir misiniz? Sizce bu iş cinayetinde nasıl bir bağlantı kurabiliriz? Burada zaten bilirkişi değerlendirmeleri var - siz de görmüşsünüzdür bilirkişi ön raporunu- oradan bakarsak burada, Amasra müessesesinde metan drenajı nasıl yapılıyor? Nasıl yapılmalı? Onu sorayım size.
Şimdi, biz burada tartışırken genellikle sanki bir mevzuat sorunu, bilgi eksikliği varmış gibi daha çok öne çıkıyor, özellikle sendika başkanlarıyla olan tartışmalarda biraz o öne çıktı. Elbette mevzuatta yapılması gereken çok şey var, ona bir itirazım yok ama sonuç olarak burada şöyle bir temel çelişki var. Bir tarafta işveren tarafı var, bir tarafta da işçi tarafı var. İşveren daha fazla kâr etmek için, daha fazla iş sağlığı, iş güvenliğiyle ilgili, teknik ve teçhizatla ilgili, iş organizasyonuyla ilgili daha fazla birikimini artırmaya çalışıyor. Nitekim, mesela, bu konuda Bakanlık da el veriyor işverene. Nasıl el veriyor? "Redevans sistemi" diye bir sistem tanımlıyor ve bu redevans sistemine göre ya da genel olarak taşeron sistemine göre -4857- bir şekilde orada muvazaalı durumlar ortaya çıkabiliyor. Büyük adı olan markalar, büyük şirketler kendilerini temiz ya da hukuki açıdan da fazla sorumlu kılmadan, işçileri daha kötü koşullarda, daha ağır koşullarda çalıştırabiliyorlar. Üretim sürecini parçalayarak, taşeronlaştırarak ya da madencilikte redevansa havale ederek ve burada biraz önce söylediğiniz gibi kaçak bazı işletmeler de yapılabiliyor. Bu tür şeylerle ne yapılıyor burada? Aslında, kârı maksimize etmek için işçinin kötü koşullarda çalışmasına göz yumuluyor. Hani, bir çeşit Soma'da olduğu gibi "olursa olsun" mantığıyla davranılıyor. Yani elbette ki kimse işçilerin ölmesini istemez ama bunu söylemek de lüks olmuyor mu Başkan? Bir sendikacı olarak size de sormuş olayım: Lüks değil mi? Tabii ki hiç kimsenin... Yani oradaki süper işçiler olsunlar ve taşeron sistemiyle, redevans sistemiyle, hadi hadi sistemiyle, ağır çalışma koşullarında, uzun çalışma saatlerinde, üretim baskısıyla ve kötü teçhizatla burada belki... Siz de burada belirtmişsiniz, teçhizatların atex özelliklerini yitirebileceğini, sık sık kötü koşullardan kaynaklı olarak deforme olabileceklerini, o yüzden onların denetimlerinin iyi yapılması, değiştirilmesi gerektiğini söylüyorsunuz ama patronlar da bu konuda para harcamak istemiyor. Diyeceksiniz ki: "TTK kamu kurumu." TTK böyle bir şey yapmayabilir ama ne yazık ki Çorlu tren katliamı da gösterdi ki, TTK de, Amasra maden katliamı da gösteriyor ki, aslında, kamu kurumları da giderek özelleştirme mantığını bir şekilde kendi içinde yaşıyor ve daha liyakatli işçi ya da gerekli sayıda -Sayıştay raporlarında olduğu gibi- işçi çalıştırmayarak, oradan kısarak ya da başka şeylerden kısarak ki... Burada, yine, şey vardı; TTK'nin hani bu çok konuşulan havalandırma sistemiyle ilgili olarak aldığı kararları sürekli değiştirdiğine, altyapısını yenilemeyle ilgili aldığı kararları sürekli olarak değiştirdiğine biz tanıklık ettik; bunun gibi birçok yönü var. Dolayısıyla da aslında, o özelleştirme zihniyeti yani zarar eden -tırnak içinde zarar eden- bir kurum olarak TTK'de görüldüğü için herhâlde buraya da Demiryolları işletmesinde olduğu gibi bayağı sirayet etmiş gibi görünüyor. Dolayısıyla, o bahsettiğimiz temel çelişki yani işçi ve işveren arasındaki çelişki burada sadece mevzuatla giderilecek bir çelişki değil; sendikaların üretimden gelen güçlerini kullandıkları, sendikaların örgütlendikleri ve gerektiğinde o şalterleri indirebildikleri, işçileri canlarını tehlikeye atacak koşullardan koruyabildikleri bir çalışma sistemine ihtiyacımız var. Bu anlamda, sendikaların siyasi iktidarların baskısından ve devletin baskısından uzaklaştırılması, sendikaların güçlendirilmesi, bağımsız sendikaların güçlendirilmesi gerekiyor. Konfederasyonlar için de aynı şeyi söylemek istiyorum. Dolayısıyla, ben şunu vurgulamak açısından bu cümleleri kullandım -bu uzun, geç bir saatte oldu, sizi yormak istemiyorum ama- burada mevzuat önemli ama temel mesele mevzuat değil, burada, aslında, temel çelişki işletmelerin daha fazla kâr için bazı yatırımlardan kaçınması. TTK de burada, özellikle, artık yatırım yapamaz işletme hâline getirilmiştir çünkü TTK küçültülüyor, özelleştirmeyle pek çok özel maden şirketlerine maden sahaları parça parça dağıtılıyor. O yüzden de aslında buralara da bakmak gerekiyor; pek çok kez burada da vurgulandı.
Siz, bu bilirkişi raporlarında sözü geçen havalandırma konusundaki tespitlere katılıyor musunuz? Eğer TTK'nin yönetimindeki maden sahasının genişliği daha fazla olsaydı maden drenajı için daha fazla yatırım yapma imkânları olur muydu ya da hangi koşullarda olurdu? Buradaki maden drenajıyla ilgili olarak bilirkişi raporu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sadece bu ikisini sorayım.
Teşekkürler.