KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli hazırun; konuşmamı önce Sayın Bakanın bütçe sunumuna ilişkin birkaç saptama, sonra Anayasa, üçüncü olarak da anayasacıyım ben ama üniversitelerden birçok hekim meslektaşım görüş bildirdiler, onlarla ortak payda sağlayabildiğim birkaç hususu sizinle paylaşmak istiyorum.

Sayın Bakan, sunumunuzda özellikle "en"leri vurguladınız; en iyi, en büyük, en gelişmiş, en ilk, dünyada ilk gibi ve ikinci olarak da "şehir" hep şehir, şehir. Bir anda acaba Singapur'da mıyız diye düşündüm; hiç köy yok, hiç kır yok, hep şehir. Bu saptamalar sizin ifadelerinize damga vurmuş bulunuyor. Bu açıdan, Anayasa'ya dönecek olursak, mesela hiç Anayasa'yı göremedim, özellikle baktım. Oysa Anayasa'nın 56'ncı maddesi yani Anayasa'nın anayasası, sağlığın anayasası. Şimdi, bununla test etmeye çalıştım sizin sunumunuzu. Burada çok önemli 3 aşamalı yükümlülük var, devletin yükümlülükleri, sizin de yükümlülüğünüz tabii, öncelikli olarak sizin: Önleme, koruma, geliştirme. Bir kez "önleme" diyorsunuz ama sonra "koruma" en çok da "geliştirme" "en"ler zaten geliştirme kısmına kaymış özellikte fakat burada aslında olması gereken önleme çünkü eğer hastalanmayı önlerseniz, hasta olmamayı sağlarsanız o zaman korumaya gerek yok, hâliyle geliştirmeye de gerek yok. Bu bakımdan 56'ncı madde açısından konuya baktığımız zaman bu üçlü yükümlülüğün sizin raporunuza anayasal açıdan yansımadığını görmekteyiz. Zira burada "sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı" yaşam da var, araçları bu üçlü yükümlülüktür. Oysa bu hakkın öznesi bütün yurttaşlardır ama bunun üçüncü ayağı Sayın Bakan, aynı maddede planlama yükümlülüğü. Sizin sunumunuzda planlamayı da göremedim; tabii hâliyle şehir olunca, hep şehirde yaşayınca o zaman zaten şehre odaklanmış bulunuyoruz ve planlama da yok. Oysa planlama ve planlama tekeli aslında sizin Bakanlığınızın ana yetkisi yükümlülük olarak.

Üçüncüsü, denetleme; şimdi, denetleme aslında hem devlet hastaneleri için hem özel hastaneler için ama tabii ki şehir hastanelerinin statüsü bu bakımdan tartışılabilir. Bu nedenle burada en önemli eksiklik aslında sağlık hakkı, 56'ncı madde, Anayasa'nın diğer maddeleri çerçevesinde sağlık konusunda bilgilenme hakkı ve özellikle de pandemi döneminde, küresel salgında kolektif bilgilenme hakkı, bu konuda bilgilenme hakkı; bunu da göremedim. Özellikle, meslektaşlarınız, üniversitedeki benim meslektaşlarım bilgilenme hakkını çok önemli addediyorlar. Şimdi, bireysel ve kolektif bilgilenme hakkının sağlanmamış olması... 2021 ve 2022'de TÜİK tarafından kaç kişi hastalandı, kaç kişi öldü; bu konuda herhangi bir bilginin kamuoyuyla paylaşılmaması -Covid-19 konusunda- başlıca belirti olarak dile getirilebilir ama tabii ki bu TÜİK'in görevi değil, esasen sizin yükümlülüğünüz.

Bu bakımdan, Sayın Bakan, esasen 56'ncı madde açısından baktığımız zaman evet, sizin sunumunuzda çok önemli sayılar var ama Anayasa'nın olmayışı zannediyorum birçok konuşmacının dile getirdiği kamu-özel arasındaki dengenin kaçırılmış olmasının da bir göstergesi.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yirmi saniyeniz...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Çünkü sağlıkta özelin değil, kamunun önde olması gerekiyor; üniversiteden meslektaşların ilettiği bilgiler de esasen bu yönde. Şehir hastanelerine yapılan ödemeler ile üniversite hastanelerine verilmeyen bütçe arasındaki fark ve koruyucu hizmetlerin, önleyici hizmetlerin geliştirilmemesi, sonradan çok para harcanması ve özellikle de ihtiyat ilkesini...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

Aştınız sürenizi, rica ediyorum, son bir cümle...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.

Bilgilenme hakkı ile ihtiyat ilkesini birlikte sağlayarak geleceğe yönelik olarak küresel salgınlara yönelik önlem çalışmaları da eksikti sunumda.