| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a) Sağlık Bakanlığı b) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı d) Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 24 .11.2022 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanı, bütün ekibini ve salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bu konuşma ve içeriği, aslında kimseyi incitme maksadı taşımamaktadır; sadece kendi ölçeğimde bir analiz yapma, bir anlatım yapma niyetindeyim yani kimseyi incitme maksadında değilim.
Ama şimdi, bakıyorum, garip verilerle sağlık sistemi analizleri yapılarak bize vuranlar oluyor. "Çok para harcıyoruz, o hâlde işler iyi!" dediğimizi iddia edenler oluyor. Sayın Bakanım, paylardan bahsediliyor, işte, "O veriler şöyle düşmüş" "Bu veriler şöyle azmış." "OECD'de, orada, şu oran şöyle düşükmüş ama bu oran da 'eh'"miş falan böyle birtakım analizler.
Şimdi, siz sağlık profesyonelleri kendi aranızda o profesyonel veriler üzerinden konuşursunuz, biz o verileri belki sizler kadar çok bilmeyiz ama vatandaş neye bakıyor, biz biraz işin o tarafındayız. Vatandaş yaşadığına bakıyor; "Dün nasıldı, dünden bugüne nasıl geldim ve bugün ne durumdayım." Vatandaşın analizi bunlar üzerinden gidiyor.
Şimdi, girmeyecektim aslında ama konuşulanlardan sonra ben de bile isteye bu alana girmek istedim. Şimdi, vatandaş ne diyor? Diyor ki: "Dün neydi, bugün ne?" Allah düşürmesin, yokluğunu göstermesin ama dün: Geldin hastaneye, girersin önce sağlık karnesiyle vize varsa iyi, vize bitmişse dön geri; uzat, gel! Dönersin geri, karne de ücretli, vize de ücretli, fotokopi de ücretli! Alır gelirsin vizeyi; gir kuyruğa, al sıranı alabilirsen! Gel polikliniğin kapısına; gör doktoru, gün bitmeden görebilirsen! Ol muayeneni olabilirsen! Oldu hadi, bitir tetkikleri; kat kat gezerek, gün gün dolaşarak vaktinde bitirebilirsen!
"Ya, siz, kan alma kuyrukları, kan verme kuyrukları nedir bilir misiniz? Sürekli gidenler işi öğrenmişse..."
AYLİN CESUR (Isparta) - Demagoji yapmayın ya!
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Demagoji" diyorsunuz; bunlar yaşanmış şeyler, yaşanmış; dün ile bugünün kıyası.
SALİH CORA (Trabzon) - Hastaya üsten bakıyordunuz ya!
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Sürekli gidenler işi öğrenmişse ki 'öğrenmişse' ne demek, öğretirler insana, öğretirler insana"
SALİH CORA (Trabzon) - Hastanın yüzüne bakılmıyordu ya!
ORHAN YEGİN (Ankara) - "2-3 kişi gidilen hastaneler; biri hasta, diğer ikisi hasta yerine kuyruklarda; bir dayanışma insanlar arasında, mesai bitmeden iki üç işlemi bitirelim de gidelim diye. Ya da paran var, muayenehaneye gidebilirsen hemen sabahında ismi muayenehanede kâğıda yazılarak size verilmiş personele başvurup dün kuyrukta beraber beklediğin insanların yüzüne bakmaktan utanarak, hicap ederek aralardan derelerden personel eşliğinde hızlanan işlemler ve yapılmış işler."
AYLİN CESUR (Isparta) - Aylarca randevu alamıyor insanlar hastanelerden, yapmayın ya!
ORHAN YEGİN (Ankara) - "İlaç yazıldıysa önce nereden alabileceğini öğrenmek; acaba BAĞ-KUR'lu muyum, Emekli Sandığı mı, SSK'li mi?" Eğer SSK'yse gir onun da kuyruğuna, bir gün de onun için vizite kâğıdı imzalat patrona, bir gün de onun için gitsin mesainden; istediğin yerden alamazsın sen, işçisin sen, alacağın yer belli. Ameliyat mı olacaksın? Nasibin var, gün almışsan 'Sakın boş gelme; memleketten tereyağı, peynir, gobdin, köme; yetmez, 'bıçak parası' diye bir şey var, hazırlıklı gel.'"
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sayın Başkan, böyle ahlaksızlık olmaz!
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Şimdi, acil bir durum mu oldu..." (Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, bir dinleyelim, herkes kendi fikrini ifade ediyor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Acil bir durum mu oldu; eşin, bacın, doğuma mı gittiniz, rehin de alsalar bebeği..."
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Birazdan sizin arkadaşlarınız da konuşacak.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Böyle ahlaksızlık olmaz!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ne dediniz?
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Böyle ahlaksızlık olmaz!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen... Lütfen...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım... Başkanım...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen bu kelimeleri kullanmayalım, rica ediyorum.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Siz bir meslek grubunu itham ediyorsunuz!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım... Başkanım...
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Bakın, siz, benim otuz beş yıl çalıştığım bir meslek grubunu itham ediyorsunuz!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, süremi durduralım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen, süreyi bir durduralım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, çok geriden durdurdunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar...
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sayın Başkan...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir saniye, bir arkadaşımız geldi, konuştuğum için ne dendiğini bilmiyorum doğrusu ama...
Orhan Bey, nedir mevzu?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, ben konuşmama başlarken dedim ki: Kimseyi incitmek, kimseye hakaret etmek üzere... (Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir saniye, bir Orhan Bey'i dinliyoruz, bir saniye.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sayın Başkan...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir oturur musunuz yerinize, rica ediyorum.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sayın arkadaşımız o sözlerini geri almadığı sürece...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir saniye, ne dediğini bir izah etsin de ben dinleyemedim, o ara bir arkadaşımız geldi, meşgul etti beni.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Siz onurlu bir meslek grubunu böyle itham edemezsiniz! Buna hakkınız yok!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir saniye, bir oturur musunuz...
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Buna hakkınız yok, oturmayacağım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sizin de insanları konuşturmama hakkınız yok. Oturun lütfen, böyle bir iş yok, oturun!
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Siz de müdahale edin!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Söylediniz, ben de soruyorum; lütfen oturun yerinize, lütfen oturun.
Orhan Bey, bir izah eder misiniz...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, benim konuşmam açık, izah edecek bir şeyim yok.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Neydi konu? Ben, bir arkadaş meşgul ettiği için...
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tutanağı çıkarın.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tutanak gelsin bakalım isterseniz, evet öyle yapalım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, ben bir "geçmişte neydi, bugün ne" analizi yapıyorum.
Başkanım, sürem de çok kesildikten sonra durduruldu, eklemenizi rica edeceğim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreyi durdurduk.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Arkadaşlar, taleplerinizi Başkana iletin istediğiniz şekilde konuşsun bundan sonra bizim hatipler, ne istiyorsanız ona göre konuşsunlar. Metin verin bize, metin.
(Gürültüler)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Ya sen neyi savunuyorsun?
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Şiir oku, şiir...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, bir saniye, bir sakin olun... Bir sakin olur musunuz? Lütfen, rica ediyorum, son günlere geldik artık, herkes bir olgunlukla davransın lütfen.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sayın Başkan, saygı karşılıklıdır.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ben tutanakları isteyeceğim; Cumhuriyet Halk Partisinden bir arkadaşımız geldi, o ara ben meşgul olduğum için dinleyemedim; gelsin tutanaklar ne olduğuna bakayım, bilmeden bir yorum yapamam.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, söylediğim sözlerde hiçbir şey yok ama devam edince görecekler ki bana ettikleri bu tavırdan mahcubiyet duymaları gerekecek ifadeler de var.
Müsaade edin devam edeyim.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Duymazlar ağabey.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, devam edin lütfen. Bu arada tutanakları da isteyelim.
Buyurun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Eşin, bacın doğuma mı gittiniz, rehin de alsalar bebeği, sağ olsunlar, doğumuna yardımcı oluyorlardı."
AYLİN CESUR (Isparta) - Fon müziği de verelim mi arkaya?
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Paran yok diye kapıdan geri itmediler sağ olsunlar. Kazada yaralandın geldin mi, sarıyorlardı oranı buranı, evet ama senet imzalatıyorlardı, öyle sedyede ne hâlin varsa seni bırakmıyorlardı; Allah razı olsun, sağ olsunlar." (Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Müsaade eder misiniz hatibe... Değerli arkadaşlar, hatibin konuşma hakkına, dinlemek isteyenlerin de dinleme hakkına müdahale etmeyin lütfen; rica ediyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Bir yakınını mı kaybettin, ödeme yapmadıysan rehin tutuyorlardı, parayı getirene kadar vermiyorlardı ama Allah razı olsun geç götürünce fiyat farkı da almıyorlardı. Kahir ekseriyetiN bu hâl..." (Gürültüler)
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Başkan, bütçe üzerine konuşmuyor, bizim konuştuklarımız üzerine konuşuyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sana mı soracak ne konuşacağını?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sizin bu tarafta herkes bütçe üzerine mi konuştu? Siz bütçe üzerine mi konuştunuz? Rica ediyorum, yapmayın böyle. (Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Konuşmayı engellemeye mi çalışıyorsunuz? Başkalarının konuşmasından çekiniyor musunuz? Niye o zaman engellemeye çalışıyorsunuz? Bir dinleyin, cevap vereceğiniz bir şey olursa arkadaşlarınız cevap verir, bu kadar basit.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Hadsiz açıklamalar!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen, devam edin.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, benim hep sürem gitti. Siz takdir edersiniz, siz Başkansınız, siz takdir edersiniz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İki dakika ilave edeceğim.
Buyurun.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - İsterseniz yirmi dakika ilave edin.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, Salih ağabey... (Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz yorulduk artık, bitirelim, rica ediyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Kahir ekseriyetin rahatsız olduğu böyle bir sistemde tıbbi cihaza, ilaca, MR'a, tomografiye, nadir ilaçlara hiç girmeyelim... (Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen sükûneti sağlayalım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - ... çıkamayız oradan, utanırız; hiç girmeyelim, sağ olsunlar diyelim, ellerinden gelen buymuş diyelim, ellerinden geleni yapmışlar diyelim, geçelim. Tabii, böyle diyenler de vardı ama vatandaşın kahir ekseriyeti, hayatının en zor, en telaşlı anında yanında göremeyince devletini feryat ediyordu.
Peki, bugün öyle mi? "Eksikler var ama hayal edemeyeceğimiz bir yere geldik." diyor Allah'a şükürler olsun. İşte, yeni bir yüzyılın başında iktidar olan AK PARTİ ve onun lideri Tayyip Erdoğan, bugün devleti, vatandaşın ayağına ilaç götüren, aşı götüren bir devlet hâline getirdi...
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sana göre öyle, sana göre!
ORHAN YEGİN (Ankara) - ... zor gününde, dar gününde ona yük olan değil, yük alan bir devlet hâline getirdi.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Maşallah, maşallah.
ORHAN YEGİN (Ankara) - AK PARTİ ve Tayyip Erdoğan devleti, vatandaşından kendini hep alacaklı gören değil, hep alacaklı olan değil, devleti vatandaşa hep borçlu olan, vatandaşına ne öderse ödesin borcunun bitmeyeceğini bilen bir devlet noktasına getirdi.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bravo! Alkışlayacağız ama yasak.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi "Geçmiş ile bugünü niye kıyas yapıyorsunuz?" diyorlar, biz yapmıyoruz, siz açıyorsunuz mevzuları. Az önce birisi diyor ki: "Hastaneye gitmek için önceden öküzü satmak gerekiyordu. Şimdi evi, arabayı satıyorsun, yetmiyor." Kim kıyas ediyor?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Orhan Bey, sen...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, bak, birisi diyor ki... Ağabey, bir dakika ya...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Heyecanlanmayın, bir sakin olun Fikret Bey, sonra konuşursunuz, burası ikili diyalog ortamı değil.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Fikret Bey, ayıp oluyor.
Şimdi, bir başkası diyor ki: "Farklı bir evrende mi yaşıyoruz hissine kapıldım." Aynı evrende olduğumuz kesin ve muhakkak, aynı evrendeyiz amma velakin aynı terazide değiliz. Sizin de bizim de terazimiz farklı, ya terazinizde bir sorun var ya da elinizde sorun var. Tamam mı? Mesele bu.
AYLİN CESUR (Isparta) - Ayrıştırma yapıyorsunuz. Terazinizde ayrıştırma yapıyorsunuz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, bunca değişimin...
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sallama, sallama...
(Gürültüler)
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bitiriyorum.
Bunca değişimin, dönüşümün, devrimin yaşandığı bir ülkede bunu başaran millet hareketi olan AK PARTİ'ye birileri...
(Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sakin olalım lütfen, sükûnet rica ediyorum, rica ediyorum. Emine Hanım az sonra konuşacak, cevap versin ne cevap verecekse.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - İki dakika fazla süre istiyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Birileri çıkıp bunca işi başarmış AK PARTİ'ye ne diyor? "AKP bir elit sınıf aygıtıdır."
CAVİT ARI (Antalya) - Hayır, biz bu yönde konuşmadık.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, bir dakika Cavit Bey, ya.
CAVİT ARI (Antalya) - Doğru konuş ya, böyle bir üslupla konuşma...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey, rica ediyorum ya, sen konuşurken kimse müdahale etti mi?
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, had bildirir gibi konuşmuyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ne sözler söylendi buradan, rica ediyorum. Herkes dinledi saygılı bir şekilde. Dinleyeceğiz, katılmak zorunda değiliz, anlaşmak zorunda da değiliz. Millet takdirini yapacak bütün konuşmaların. Bu kadar basit.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - E, biz de öyle yapalım.
CAVİT ARI (Antalya) - Biraz saygılı olun ya.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, Başkanım...
Ya, süreyi bir durdurun ya.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Saygılı olması lazım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Karşı tarafın sizin gibi konuşmasını mı bekliyorsunuz ya. Böyle bir şey olabilir mi ya?
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Karşı tarafa her şeyi...
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Ya, siz bize neler dediniz. O tarafa her şey serbest.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, arkadaş...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Farklı fikirler var ki farklı partiler var, farklı görüşler var, millet takdirini yapacak.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım...
Süreyi bir durdurun ya.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Başkanım, bir meslek grubunu suçlayamaz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok öyle bir şey.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Tutanaklara bakın.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, benim süremi... Bu benim sürem değil, bu benim sürem değil.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sayın Başkanım, bakın, tutanaklara bakın.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Hâlâ devam ediyorlar.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sürenize üç dakika ilave ediyorum.
Buyurun lütfen.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, bunca değişimin, dönüşümün, devrimin yaşandığı bir ülkede bunu başaran millet hareketi olan AK PARTİ'ye birileri çıkıp...
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Adaletli olun, tutanaklara bakın lütfen.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok adaletliyim, siz bunu başlattınız. Rica ediyorum, yok böyle bir şey.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Bakın, bakın tutanaklara bakın lütfen. Bir meslek grubunu...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, böyle bir şey olmaz ya, böyle bir şey olmaz ya. Ne dedim size ya?
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Tutanaklara bakın, isteyin tutanakları o zaman.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İstedim, bakacağım, siz de oturun yerinize, buyurun.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Oturmam, oturmam.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Niye ayaktasın? Otur yerine, otur.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sana mı soracağım ya, sana mı soracağım?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Dinlemiyorsunuz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım...
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - İçişleri Bakanı kalktı: "Bir tane milletvekili 10 bin dolar aldı." dedi, itham etti.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ya, ne yapmaya çalışıyorsunuz Beyefendi siz?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Otur yerine dinle.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Böyle bir hakkınız yok, şu anda haksızlık yapıyorsunuz, böyle bir hakkınız yok.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sizin adaletli...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sen ne diyorsun ya?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Konuştunuz hakkınızı kullandınız. Ne yapmaya çalışıyorsunuz?
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Bir şey yapmaya çalışmıyorum, uyaracaksınız.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Düzenimizi bozuyorsunuz, milletin bütçesine engel oluyorsunuz. Rica ediyorum, oturun.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Oturmayacağım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tutanak gelecek konuşacağız, oturun lütfen.
(Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Birileri çıkıp ne diyor? " AKP elit sınıfın aygıtıdır ve halkın üzerine basarak elit sınıfın mutluluğunu artırmaya odaklanmıştır. Topladığı vergileri halka değil, azınlığa, sermayeye harcamaktadır."
Şimdi, Sayın Bakan, sizi ben de bir konuda başarılı bulmuyorum, bunu itiraf etmeliyim. Şimdi, bakınız, siz doğruları eğip bükmeyi, her şeyi tersinden görüp, tersinden okuyup, zıddından anlatmayı tedavi edecek, hakikatleri saptırma sendromunu çözecek bir ecza, bir yöntem, bir şifa bulamadınız Sayın Bakan, protesto ediyorum sizi.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Bir yıl millete yalan konuştu be.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) -Ya, Orhancığım, Covid-19...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İkili diyalog usulümüz yok Fikret Bey, Fikret Bey, rica ediyorum.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ama doğruları söylüyorum ben.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, Fikret, otur yerine.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bulamadınız Sayın Bakan.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Covid...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok böyle bir usulümüz, böyle bir usulümüz yok, rica ediyorum. Kimse size fikirlerini beğendirmek zorunda değil.
(Gürültüler)
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, ayıp ya; ayıp bir şey ya.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sizin beğendiğiniz fikirleri mi ifade etsin, onu mu bekliyorsunuz? Böyle şey olabilir mi ya?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Beğendirmek değil, bir meslek grubunu itham edemez.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tabii ki farklı fikirler olacak, farklı üsluplar olacak. Size hakaret etti mi? Lütfen.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bundan sonraki...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, Fikret... Fikret... Fikret... Otur şuraya ya...
(Gürültüler) -
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sürekli yapıyorsunuz Fikret Bey. Bugün maşallah yani hakikaten şaşırıyorum ben.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Fikret, yeter ya.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Devam edin lütfen.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Efendim, dün "İstanbul'da bizi paralı yollara yönlendiriyor yazılımlar." diye Ulaştırma Bakanlığının bütçesinde konuşanlar...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ya, geç, geç...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, bir durun yeter ya, tamam, abarttınız yani, çok abarttınız.
Dün "İstanbul'da bizi paralı yollara yönlendiriyor yazılımlar." diyenler, bugün "Aslında devlet hastanesine gitmek istiyoruz ama sistem bizi özel hastanelere gitmeye mecbur ediyor, simsarlar var bunu yapan Sayın Bakan." diyor. Paralı yollara yönlendiren simsarları "navigasyon" olarak tanımlayanlar "Özel hastaneye mecbur ediliyoruz." derken belli ki simsarların mahallesinde çok geziniyorlar.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Bu ne ya, bu ne şimdi?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bu ne, bu ne şimdi?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, bakın, bir taneniz dedi ki...
CAVİT ARI (Antalya) - Şiir okuyorsun...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Abi, bir dur ya, şiir miir...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Gayet güzel.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Ne bu ya?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz dalganızı geçin.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ya, değerli arkadaşlar, ne yapmaya çalışıyorsunuz? Hakikaten anlamıyorum ya.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Anlamaya çalışıyoruz ya.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz dalganızı geçin.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Anlamaya çalışıyoruz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yani farklı fikirlere tahammülünüz yok mu sizin? Farklı bir fikre tahammülünüz yok mu? Açıkça söyleyin.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Fikir değil ki bu.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Saygısızlık farklı bir şey, fikir farklı.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Saygısızlık değil, kendi üslubu içinde farklı bir fikir ifade ediyor. Sizi tasvip etmediğini söylüyor, bunada da yerden göğe kadar hakkı var.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sayın Başkanım, bir meslek grubuna hakaret ediyor ya.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben şöyle yapayım, konuşmamı bitireyim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Temiz bir dil kullanması lazım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Katılırsınız, katılmazsınız.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, konuşmamı bitirdim, rahat etsinler.
İki şey söyleyeceğim beyefendiye. bir: Yaşça benden büyük olduğu için...
CAVİT ARI (Antalya) - Profesör doktor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bence yaşça benden büyük.
AYLİN CESUR (Isparta) - İyi de yani...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya hanımefendi lütfen ya, konuşmamı bitirdim hanımefendi.
BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Birincisi: Yaşça benden büyük olduğu için.
İkincisi: Hiç üslubum olmadığı için bana hitap ettiği hakareti kendisine yöneltmeyeceğim, iade de etmeyeceğim, hiçbir şey söylemeyeceğim; burada duruyorum.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Hakaret olarak kabul etmiyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya dur bir, ya bir dur, bir otur; la ilahe illallah ya! Bir oturun, bir şey demedim, hakaretine hakaretle cevap vermedim.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Ben sana hakaret etmedim.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Etmedin mi? Peki.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) - Sadece "Meslek grubunu itham etmeyin." dedim.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, Cavit Bey, sen bu Komisyonun üyesisin, bugün bu şekilde yapılmasına müsaade ettin. Bu ayıp da senin ayıbındır. Başka bir şey demiyorum Başkanım.
CAVİT ARI (Antalya) - Bu arkadaşın konuşmasına mı?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şu ayıp senin ayıbındır.
CAVİT ARI (Antalya) - Ya, niye benim ayıbım oluyormuş?