KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ek süre istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sebep ne?

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Çünkü şu anda ben burada Sayın Bakana ve Bakanlığa Bakanlığın bütçesiyle mi ilgili hitap edeceğim, yoksa Orhan Bey'in bu hadsiz sözlerine cevap mı vereceğim; inanın, kararsız kaldım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bakanlıkla ilgili hitap edin lütfen. Ek süre vermiyorum. Bütçeyle ilgili konuşun, diğer konular yeterince konuşuldu çünkü.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Hayır, Sayın Başkan, lütfen...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cavit Bey'e de söz verdim, o da bir şeyler söyledi.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bir dakika ama. Eline not kâğıdı almış, arkadaşlarımızın cümlelerini tek tek okuyup...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Böyle bir şey yok Emine Hanım, böyle ek bir süre yok, rica ediyorum. Konuşmak istemiyorsanız siz bilirsiniz.

On dakika süreniz var, buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ama cümleler üzerinden ithamlarda bulunuyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cevap vermek zorunda değilsiniz. İsterseniz verirsiniz, istemezseniz vermezseniz.

Buyurun lütfen.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Ek süre nereden çıktı ya?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hayır, hayır!

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ama olmaz bu şekilde.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Böyle bir şey yok.

On dakikanızı başlatıyorum.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ya, bir kadına şiddet uyguluyorsunuz. Bir dakika durun ya, ayıp ya!

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ama çok ayıp.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Vallahi kadına şiddete karşı olduğumuz bir günde...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun Emine Hanım, başlayın lütfen.

Arkadaşlar, bir sükûneti sağlayalım. Artık bitirmek üzereyiz. Rica ediyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Değerli Bakan ve Bakanlığımızın değerli görevlileri, Sayın Bakan Yardımcılarımız, değerli milletvekillerimiz, basınımızın değerli emekçileri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında bugün son Bakanlık bütçesini görüşüyoruz Sayın Bakan. Yarın Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülecek. Tam sakin gidiyor derken böyle bir hareketlilik oldu. Ben bugün bütçeyle ilgili konuşurken aynı zamanda bir hekim eşi olarak da konuşacağım. Özellikle Orhan Bey'in yapmış olduğu ithamları ben esefle kınıyorum. Burada, şu anda milletvekili olarak görev yapan ama gerçekte hekim olan ve hekim olarak vatandaşa hizmet etmiş olan arkadaşlarımıza ve burada olmayan ve bugün çok ezilen hekim arkadaşlarımıza karşı da bir yanlış üslupla konuşma gerçekleştirmiştir. Hepimizin, aslında sizin kadrolarınız içerisindeki hekim arkadaşlarımızı da itham etmiştir. O nedenle kınıyorum.

Evet, bütçenize geçeceğim Sayın Bakan. Bu bütçe sağlık bütçesi değil, öyle başlayayım. Biraz da sinirlendim, kusura bakmayın. Aslında çok sakin bir üslupla konuşacaktım ama arkadaşımız sayesinde biraz gerildim.

Şimdi, bütçe üzerine çok konuşma yapıldı ama bir iki değerlendirme yine ben de yapmak istiyorum. Neden "Bütçe, sağlık bütçesi değil." diyorum? Baktığımızda aslında, genel bütçe üzerinden 3'üncü büyük bütçe ayrılmış Sağlık Bakanlığına ve artış oranı da çok yüksek, yüzde 152 oranında ancak geçen yıla göre oran düşmüş yani bütçeden ayrılan pay düşmüş. Geçen yıl 6,6 iken, bu yıl 6,5 olarak belirlenmiş yani payınız azalmış. Neden bu bütçe sağlık bütçesi değil dediğimizde, sağılık bütçesini OECD rakamlarıyla karşılaştıracağım. 2021 raporunda sağlık bütçesinin millî gelire oranı OECD ülkelerinde 8,8'ken bizde 6,5 ve 38 ülke arasında sonuncuyuz yani 38'inciyiz. Yine, kişi başına düşen sağlık harcamasında OECD ülkeleri arasında 38 ülkede 37'nciyiz ve siz hani sunumunuzda "Cepten sağlık harcamaları azaldı." dediniz ama cepten sağlık harcamasında da ilk sıralardayız OECD ülkeleri arasında. Almanya'nın sağlık harcaması Türkiye'nin 3 katı iken, Amerika'nın harcaması 4 katı iken, cepten sağlık harcamalarına baktığımız zaman, Almanya'da cepten harcama 13 TL iken, Türkiye'de 17 TL, Amerika Birleşik Devletleri'nde 11 TL. Yani "Bu kadar çok gelişti, yirmi yılda çok gelişti." dediğiniz sağlık sistemi hâlâ OECD ülkeleri arasında hak ettiği yeri bulabilmiş değil.

Şimdi, koruyucu sağlık programına ayrılan bütçeye baktığımız zaman, bakın Sayın Bakan, bir hesap yaptım, koruyucu sağlık sisteminden -ki önleyici sağlık sistemindeki yoğunluğu da alacak bir sistemdir bu- kişi başına aylık ayrılan bütçe 49 TL, sadece 49 TL, önleyici sağlık sisteminden de 76 TL.

Şehir hastanelerine geldiğimizde, bu yıl şehir hastanelerine kira bedeli olarak toplam 46 milyar 662 milyon TL ödenecek. Şehir hastaneleriyle ilgili arkadaşlarımız çok detaylı değerlendirmelerde bulundular ama şehir hastanelerinin kişi başına getirdiği yüke baktığımız zaman, onu da yine aylık olarak aldığımda, aylık 45 TL gibi bir rakam çıkıyor ortaya Sayın Bakan. Yani sonuç olarak koruyucu hizmet için vatandaşa 49 lira veriyorsunuz, şehir hastaneleri için cebinden 45 lira alıyorsunuz, bir cebe koyup öbür cepten alıyorsunuz. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? Aslında kişi başına sağlık hizmeti için siz hiçbir bütçe ayırmıyorsunuz Bakanlık olarak, sadece tekeri bir şekilde döndürmeye çalışıyorsunuz. Sayın Bakan, son konuşmacıyım ve beni dinlemenizi rica ediyorum lütfen.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Ben size cevap verebilmek üzere bakıyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tamam, teşekkür ederim, peki. Hesabın detayını sonra sizinle paylaşırım eğer istiyorsanız.

Şimdi, yine, şehir hastaneleriyle ilgili bir şey daha söyleyeceğim: Şehir hastaneleri hizmet bedeli olarak ayrılan payda yüzde 153 artış olmuş, kullanım bedelinde de yüzde 96. Bu yılki enflasyon artışı ne kadar şu ana kadar? Yüzde 85 şu anda enflasyon artışı. Neden yüzde 85 enflasyon artışına rağmen yüzde 153 bir bedel artışı var, burada bu kadar yüksek bir bedel artışı var, bunun nedeni nedir, o zaman sorulara cevap verirken bunu da açıklarsanız sevinirim. Aslında, sağlık sisteminde kamuculuktan uzaklaşmış olmanızdan, bu izlediğiniz neoliberal politikalar nedeniyle özellikle şehir merkezlerinde devlet hastanelerini kapattınız ve insanları çok uzaklarda açılan şehir hastanelerine ulaşmak zorunda bıraktınız. Bugün yaşadığımız sıkıntıların en başında, özellikle de vatandaşlarımızın sağlık hizmeti alma noktasında yaşadıkları sıkıntıların başında bunlar geliyor. Hem hastanelerin büyüklüğü -bakın, yıllardır konuşuyoruz bunu, bu senenin meselesi değil- hem uzaklığı hâlâ bir sorun olmaya devam ediyor hastalarımız için. Hele de bugün ekonomik koşulların bu kadar ağırlaştığı bir süreçte evde yiyecek lokmayı bile bulamayan vatandaşlarımız taksiye mi binip gidecekler, nasıl gidecekler hastanelere? Ulaşım problemleri var, hastane içerisinde bile ulaşım problemleri var.

Şimdi, Sayın Bakan, yani bu kadar anlattığınız gibi mükemmel bir sistem eğer kurulmuş ise örneğin, vatandaş neden randevu sisteminde bu kadar sıkıntı yaşıyor, randevulara ulaşmakta, randevu almakta bu kadar sıkıntı yaşıyor, birçok arkadaşımız sordu bunu.

Sonra, tetkikler... Tetkikler de aynı şekilde yani sağlık bu, gerçekten ertelenemez bir hizmet, sağlık ertelenemez bir hizmet; aynı yeme içme, gıda, su gibi zamanında alınması gereken bir hizmet ama altı ay sonraya, bir yıl sonraya, iki yıl sonraya randevular ne demek gerçekten? Bu, o çok övündüğünüz şehir hastanelerinde de böyle ve Sayıştay bununla ilgili de bir tespitte bulunmuş. Hemen Sayıştaydan da bir örnek vereyim. Özellikle görüntülemelerle ilgili, randevu verme sürelerine ilişkin görevli şirketlerin rutin radyodiagnostik tetkiklerinden bahsediyor mesela. Şirketin sorumluluğuna dâhil alanlarda üç gün, radyoterapi için on beş gün içerisinde, acil hastaların tetkiklerini derhâl yapacak cihaz parkuru ve personel planlaması yapmakla yükümlü olduğunu söylüyor ama yaşanan gecikmeler bütün şehir hastanelerinde sıralanmış Sayıştay raporunda. Şimdi vaktim yeterli olmadığı için tek tek girmeyeceğim ama Mersin Şehir Hastanesi, Konya Karatay, İstanbul Çam ve Sakura, Kayseri Şehir Hastanesi, Tekirdağ Doktor İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi gibi. Yani bu gecikmeler, randevularda yaşanan sıkıntılar Sayıştay raporlarına bile yansımış. Sorun, aslında bütçeyi harcama tercihlerinde yani bu tercihler içerisinde sağlık sistemine gerekli bütçe ayrılıyor mu, ayrılmıyor mu? Biraz önceki hesabımla ayrılmadığını zaten sizlere gösterdim.

Kadroların yetersiz olduğunu kendi kitapçığınızdaki rakamlar da gösteriyor yani 100 bin kişiye düşen hekim sayısında neden OECD ülkeleri ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında hâlâ çok gerilerdeyiz? Ya, rakamlara baktığımız zaman -detaylarına girmeyeceğim- sizin kendi kitapçığınızda hâlâ çok geride olduğumuz görünüyor. Aynı şekilde, ebe sayısında, hemşire sayısında -madem sistem bu kadar harika- niye hâlâ bu kadar gerideyiz? Yirmi yıllık iktidarsınız, artık bu sistemi bugün kurmuş olmanız gerekiyordu. Arkadaşlarımız geçmişe atıfta bulunarak sağlık sistemindeki sıkıntılardan bahsediyorlar. Hekim arkadaşlarımızı suçlayarak bunu yapıyorlar ama bugün sağlık sisteminde geldiğimiz nokta ne biliyor musunuz? Şu an yıktıklarınızı bir şekilde tamir etmeye çalışıyorsunuz. İşte, şu kadar kadroya doktor aldık, bu kadar aldık. Yani hastanelerdeki başhekim sistemini bile bozdunuz ya, şimdi geri dönmeye çalışıyorsunuz. Sistemleri bozup sonra da geri çevirmeye çalışıyorsunuz Sayın Bakan; bu bir yönetim şekli değildir.

Bakın, yine, mesela yenidoğan yoğun bakımından bahsedeceğim. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde yenidoğan çocuk yoğun bakımına ayrılan oran yüzde 6,5; özel hastanelerde yüzde 3.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yirmi saniyeniz...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bu hastaları özel hastanelere yönlendiriyorsunuz maalesef. Bugün sağlık hizmetinin özel sektöre yönlendirildiği bir süreç yaşıyoruz Sayın Bakan. Bu anlamda sizinle ilgili olumlu şeyler de söyleyen arkadaşlarımız oldu; ya, katılıyorum, mutlaka bir mücadeleniz var ama genel anlamda sisteme baktığımız zaman çok kötü. Gerçekten bir çöküş var, gerçekten bir çöküş var.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

Son cümlenizi alayım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - O zaman son cümlem şöyle olsun: Kamuda taşeron olarak devam eden arkadaşlarımızın çok yoğun talepleri var gerçekten. Laboratuvar teknikerleri ve teknisyenleri, radyoloji ve MR çalışanları, hastane bilgi yönetimi sistemi bilgi işlem çalışanları, yemekhane çalışanları, sosyal tesis çalışanları, şoförler, yüzde 70'e takılanlar, 4 Aralık mağdurları; onlar da hakları olan kadroya geçmek istiyorlar. Lütfen, artık bu sizin getirdiğiniz taşeronlaşma sisteminin yarattığı bu dayatmayı değiştirin ve bu arkadaşlarımızın artık taşeronluktan kurtulup kadroya geçmesini sağlayın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkürler, sağ olun.

Neredeyse bir dakikaya yaklaştı, aştınız.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Yine de Sağlık Bakanlığının bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.