KOMİSYON KONUŞMASI

KANİ BEKO (İzmir) - Evet, ben de Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Maden Mühendisleri Odası Başkanıma, Yönetim Kurulu üyelerine gerçekten çok teşekkür ederim, güzel bir hazırlık yapmışsınız. Biz zaten sizi yakinen tanıyoruz, yıllarca birlikte bu ülkede çok güzel işler yaptık DİSK, KESK, TTB, TMMOB'la birlikte.

Raporu hem sizden dinledim hem izledim hem de içeriğine baktım. Geçmişte de siz konuyla ilgili gerçekten güzel çalışmalar yapmıştınız. Kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli yaptığınız projeleri de bilenlerden biriyim. Bu 8'inci toplantımız, geçmiş dönemlerde Amasra madenlerindeki grizu patlamasıyla ilgili artıları ve eksileri sizden önceki arkadaşlarımıza, sendikacılara, öğretim üyelerine, yetkili kardeşlerimize burada sorduk. Dolayısıyla da tekrara düşmemek için, ben sizin hazırlamış olduğunuz bu rapordan da yola çıkarak biraz farklı konuları izin verirseniz sormak istiyorum.

Şimdi, tabii, Soma'da bu dayıbaşılık sistemini hep beraber gördük. Bu dayıbaşılık sistemi, maalesef, bütün madenlerde devam ediyor arkadaşlar. Ben dayıbaşılıkla sözlerime başlamak istiyorum. Şimdi, dayıbaşılık uygulamaları mevzuata aykırı olmasına rağmen pek çok yerde maalesef devam etmektedir ve bu nedenle işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki sorumluluklarda bir belirsizlik oluşmaktadır. Anayasa ve mevzuata aykırı olan bu uygulama konusunda açılan bir dava var mıdır? Madenlerde orman kanunlarının geçerli olduğunu biliyorum, bunları siz de biliyorsunuz ama buna rağmen açılan davalar, bilhassa dayıbaşılıkla ilgili var mı diye soruyorum.

Bir başka şey, şimdi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında yetki karmaşası ve koordinasyon eksikliği bulunduğunu ve bu nedenle madenlerin ruhsat aşamasından itibaren etkin bir denetime tabi tutulmadığını vurguluyorsunuz. Ruhsat neye göre veriliyor? Tabii, raporunuzdan yola çıkarak bunu sormak istiyorum, siz -ETKB, MAPEG- diyorsunuz ki: "3213 sayılı Maden Kanunu'nda madenlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, bulunduğu yerin mülkiyetiyle ilgili olmadığı hükme bağlanmıştır. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki madenlerde işletmeye elverişli ekonomik bir cevherin bulunması durumunda ruhsatların verilmesi denetimi projelerinin incelenmesiyle ilgili madencilik faaliyetleri ETKB adına Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir." Böyle diyorsunuz, değil mi? Evet. Şimdi, bunu siz de basından belki okumuşsunuzdur, basından okuduğum kadarıyla, siz de hatırlayacaksınız, AKP Kayseri İl Başkanı kendi adına 214 adet maden ruhsatı almış, bir kısmını da başka şirketlere devretmiştir; Sayın Bakan da hatırlar mutlaka. Maden Mühendisleri Odası olarak sizin bu konuya önem verdiğinizi biliyorum, bir değerlendirmeniz olur mu bilmiyorum ama Bakanlık yetkililerinin de konuya bir açıklık getirmesi gerekir. Hangi referanslara ve kriterlere dayanarak dönemin AKP Kayseri İl Başkanına bu ruhsatlar verilmiştir?

Devletin işçi sağlığı ve iş güvenliği idaresinin bazı önemli fonksiyonları bir süredir eksik çalışmaktadır. "Devletin işçi sağlığı, iş güvenliği taahhüdü olarak tanımlanabilecek Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Politika Belgesi yenilenmemiş." diyorsunuz. "Ulusal işçi sağlığı ve iş güvenliği uzun süredir konsey toplanmadığından, toplanmadığı için..." Burada vurgu yapıyorsunuz. Bildiğim kadarıyla, en son 2018 yılında toplanmıştır. Hâlbuki mevzuata göre her yıl haziran ve aralık aylarında olmak üzere yılda 2 defa olağan toplanması gerekir. Bu toplantılar neden yapılmamıştır? Bu konuyla ilgili yapmış olduğunuz bir çalışma var mıdır? Bu İSG yani ulusal işçi sağlığı, iş güvenliği politikalarının aynı zamanda... Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO'yu da kastediyorsunuz anladığım kadarıyla. Siz, sendikaların, odaların, ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinin, öğretim üyelerinin, alanlarda uzman kişilerin katılacağı bir maden çalıştayı yapmayı düşünüyor musunuz? Ben bundan önceki toplantılarda da arkadaşlar, burada önermiştim. Bu, bana göre çok önemlidir yani kurumlar, kuruluşlar, öğretim üyeleri, demokratik kitle örgütleri, sendikaların bir araya gelip ülkemizde mutlaka ama mutlaka bir maden çalıştayı yapmaları gerekir. Bakanlık katılır mı katılmaz mı, onu bilemiyorum. Katılırsa çok daha iyi olur çünkü bu bir memleket meselesi yani bu, odaların meselesi değil, sendikaların meselesi de değil. Bu bir memleket meselesi hâline geldi. Dolayısıyla artık Bakanlığın da demokratik kitle örgütlerinin de sendikaların da odaların da ortak, birlikte hareket ederek bir maden çalıştayı yapması gerekir düşüncesi içerisindeyim.

Şimdi, burada önemli bir husus var, olay şu: 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili profesyonellerin kamu kurumlarında çalıştırılmasıyla ilgili yürürlük maddesi 2017, 2020 ve en son 31/12/2023 tarihi olmak üzere 3 kez ertelenmiştir; olacak iş değil. Bunlarla ilgili ortak, birlikte çok basın açıklamaları yaptık, bu konuyla ilgili yürüyüşlerde, mitinglerde bunları çok dile getirdik ama maalesef, mevcut siyasal iktidara ve mevcut Hükûmete sesimizi duyuramadık. Bir daha tekrarlıyorum: 2017, 2020 ve en son 31/12/2023 tarihi olmak üzere 3 kez, maalesef, bu yasa ertelenmiştir. Bu yasalar neden ertelenmektedir? Tabii, sizin bu konudaki değerlendirmenizi çok merak ediyorum ben. Özellikle "Küçük ölçekli işletmelerde sendikal örgütlenmenin olmaması, işçi sağlığı ve iş güvenliğini olumsuz yönde etkilemektedir." biçiminde bir değerlendirmeniz var; ben de size tamamen katılıyorum. Temmuz 2022 sendika istatistiklerine göre, sendika üyeliğindeki artış işçi sayısındaki artışın gerisinde kalarak sendikalaşma oranı yüzde 14,26'ya gerilemiştir; madenler için söylüyorum bunu. Peki, sizdeki verilere göre ülkemizde maden ocaklarında çalışan işçilerin ne kadarı sendikalıdır?

Madencilikte redevans sözleşmeleri... Arkadaşlarım da bahsetti bu lanet olası redevans sisteminden. "Madencilikte redevans sözleşmeleri uzun vadeli yatırımlar yapılmasının önünde engel teşkil ettiği için ve sorunlara yol açtığı için bu uygulamalardan vazgeçilmelidir." diyorsunuz. Size katılıyorum. Yasal olarak redevans, taşeronlaştırma, dayıbaşılık gibi ilkel çalışma koşulları için açılan dava var mıdır; sonuçları ne olmuştur?

Ülkemizde bazı bölgelerde kayıt dışılık sorunu devam etmektedir. Kaçak maden işletmelerinin önüne geçmek için devlet kurumlarının koordinasyon içinde bu soruna eğilmesi gerekir düşüncesi içindeyim. Sizin tespitlerinize göre ülke genelinde kayıt dışı olarak çalıştırılan maden ocağı sayısı nedir? Bu durumun tespiti ve etkin bir biçimde engellenmesi için ne yapılması gerekir?

Ben burada şunu da ifade edeyim: Ermenek madenlerine gittik -Bakanım da oradaydı- tam bir gecekondu, ben içeriye girmekten gerçekten korktum yani siz de gitseydiniz bana hak verirdiniz. Diyarbakır'a gittim, ya çok üzüldüm; Diyarbakır'da kovalarla, iplerle maden çıkaran maden işçilerini gördüm yani tam bir gecekondu sistemi. Hep beraber bu işlere bizim el atmamız gerekir düşüncesi içerisindeyim. Bunu söylerken hiç kimseyi de hedef almıyorum, beni de yanlış anlamayın ama bizim madenlerimiz, bizim ocaklarımız arkadaşlar gerçekten insan haklarına çok aykırı. Zaten zaman zaman burada da söyledim, dünyanın en kötü koşullarında çalışan 10 ülkeden 1'i maalesef biziz.

Şimdi, önemli bir konu da ülkemizdeki madencilik mevzuatının doğru ve etkin biçimde oluşturulmasıdır; elbette siz de belirtiyorsunuz. İlgili yasa ve yönetmelikler yenilenirken uluslararası sözleşme standartları ve normları dikkate alınmalıdır. İşçi sağlığı, iş güvenliği mevzuatıyla ilgili olarak bilimsel temelli, açıklayıcı tebliğler, rehberler hazırlanmalı ya da detaylı hükümler içeren mevzuat yapısı oluşturulmalıdır. Maden Yasası ya da değişikliği ve işçi sağlığı, iş güvenliği yasaları çıkarılırken... Tabii ki bu açıklamanızı ben beğeniyorum ama aslında bana göre bir cümle de şöyle koyarsanız daha anlamlı olur: "Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kriterlerine uygun hâle getirilmelidir." denirse bana göre daha anlamlı olur diye düşünüyorum.

Bir başka şey arkadaşlar: Soma ve Ermenek başta olmak üzere geçmişte yaşanan maden facialarının nedenlerinin ve sonuçlarının tüm açıklığıyla kamuoyuyla paylaşılması önemlidir. Soma'da yaşanan maden faciası için bir araştırma komisyonu kurulmuş ancak rapor Genel Kurulda değerlendirilememiştir bildiğiniz gibi, bu Komisyonun sonucunun da böyle olmamasını sağlamalıyız. Hep birlikte yaptığımız bu çalışmaların tüm sektörün olanaklardan ders çıkarabilmesi için kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Siz de yaptığınız çalışmalarda Türkiye Taşkömürü Genel Müdürlüğüyle görüş alışverişinde bulunabiliyor musunuz? Yani bugüne kadar yapmış olduğunuz çalışmalarda Türkiye Taşkömürü Genel Müdürlüğü veya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı sizi muhatap aldı mı; ortak, birlikte hazırlamış olduğunuz bir projeniz var mı?

"Maden Mühendisleri Odasının yasal hakkı olan mesleki denetimin önündeki engelleri kaldıracak düzenlemelerin yapılması gerekmektedir." diyorsunuz; doğru, haklısınız. Maden Mühendisleri Odasının önünde ne gibi engeller bulunmaktadır? Sizin bu konudaki talepleriniz nedir? Bu Komisyonun çalışmaları bu konuda sanıyorum size yardımcı olacaktır.

Son olarak, Amasra maden kazasına ilişkin olarak biz Komisyon olarak burada birçok yetkiliyi, uzmanı, mühendisi, hocayı, sendikacıyı kapsamlı bir biçimde dinledik, raporları okuduk fakat sonuçta bu patlamanın nedenini net bir şekilde 8'inci toplantıda maalesef öğrenemedik.

Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait ocakta havalandırma işlevini gören aspiratörlerin yani pervanelerin yenilenmesinin uzun süredir yapılmadığını biliyoruz. Sizce bu durumun kazaya etkisi nedir? Dört yılda 3 kez ihale iptal edilmiştir, nedenini öğrenmek istiyorum. Geçmişte birçok yönetici arkadaşıma sordum, bunun cevabını alamadım.

Türkiye Taşkömürü ocaklarında metan gazı drenajı olmadığı birçok uzmanın ortak görüşü olarak ortaya çıktı. Sizin bu konuda bir bilginiz var mıdır, ki olmalı mıdır?

Türkiye Taşkömürü madenlerini liyakatsiz yöneticilerin yönettiği ifadelerden anlaşılmaktadır. Sizin bu konudaki değerlendirmenizi tabii ki ben öğrenmek istiyorum.

Son olarak da Amasra'daki maden faciasının nedenlerini sayarken havza, madenciliği özelleştirme, taşeronlaştırma... "Amasra'da bilime ve tekniğe uygun bir madencilik planlaması yapılmadığının en önemli göstergesi, havzanın bir bütün olarak planlanmamış olmasıdır." diyorsunuz. Şimdi, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan "Amasra madenlerinde en ileri teknolojiyi uyguluyoruz." demişti, hatırlarsanız bir televizyon programında Amasra madenlerinde en ileri teknolojiyi uyguladığını kendisi ifade etmişti. Şimdi ben anlayamadım yani biz gerçekten burada, bu Amasra madenlerinde en ileri bilimi, tekniği, teknolojiyi, AR-GE'yi uyguluyor muyuz veya yeteri kadar uygulamıyor muyuz? Bunu da anlamak istiyorum.

Bir de "MAPEG tarafından onaylanan madencilik projelerinin en az..." Bu çok önemli ya, zaten son cümlem, bir daha söyleyeyim tekrar olsun diye. Şimdi "MAPEG tarafından onaylanan madencilik projelerinin en az yüzde 95'i bilim ve tekniğe uygun projeler değildir." diyorsunuz. Eyvah, eyvah! Yani bizim madenlerin demek ki ancak yüzde 5'i uygun ama yüzde 95'i gecekondu, değil mi; ben bunu anlıyorum yani. Olamaz böyle bir şey ya! Çünkü yüzde 95 çok büyük bir rakam arkadaşlar ya. O zaman bizim işçileri ölüme terk ediyorlar.

Dolayısıyla, son bir sorum: Şimdi "1475 sayılı İş Kanunu'nda bulunan kurma izni ve işletme belgesi bürokratik süreçleri nedeniyle 4857 sayılı İş Kanunu'nda kaldırılmıştır." deniliyor. Bana göre 1475 sayılı İş Kanunu aslında devam ediyor, bu konuda biraz ısrarcı olun arkadaşlar. Yani ben bunu kıdem tazminatı konusunda yaşadım, bakanlıklara bağlı birçok uzman üçlü danışma kurulunda kaldırıldığını söylediler; hayır, 1475 sayılı Yasa kesinlikle kaldırılmadı dedim. Dolayısıyla, işçilerin bir yılı bir gün geçe kıdem tazminatları hakkıdır, bakidir; anlatmak istediğim bu. Sizin için de bizim için de yani maden camiası için de işçiler için de geçerlidir, 1475 sayılı İş Kanunu hâlâ yürürlüktedir.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Tekrar hoş geldiniz.