| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonunun Silivri Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu ile Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu'na ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 01 .12.2022 |
FATMA KURTULAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, herkese saygılar.
Önemli bir konuyu konuşuyoruz. Aslında, yani Başkanımız "Genel olarak cezaevleriyle ilgili sorunlar var, kapsamlıdır." dediğimizde bir açıklama ihtiyacı hemen duyuyorlar. Biraz sabırlı olsanız, aslında, raporlarımızın tamamında Başkanım, 22 cezaevi ziyaretimiz var -ben bunun 10-12'sine giden biriyim- üç aşağı beş yukarı, raporlarımıza baktığımızda, sorunlar aynı, tespitlerimiz gerçekten önemli. Komisyonumuzun fedakârlığı... Sonuna doğru da gidiyoruz dönemimizin, bu anlamda zaten Komisyona ilişkin değerlendirmemizi her toplantımızda yapıyoruz. Sanırım, bugün de belki en son toplantımızı yapacağız gibi görünüyor alt komisyon olarak.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Alt komisyon toplantısı yapacağız.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Yine toplantımız olacak, belki de sondur, bilmiyorum, belki de daha...
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Yok, devam ederiz daha.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Öyle mi? Tamam.
Yani yaptığımız değerlendirmelerde, mesela, tüm tutuklulara gittiğimizde, bazen farklılıklar olsa da üç aşağı beş yukarı cezaevlerinde sorunlar aynı. Tespitimiz sorunların olduğu, ciddi sorunların olduğu. Hatta tavsiye bölümüne baktığımızda arkadaşlarımız yani bizim raporumuz mesela Anayasa'ya atıf da yapıyor, yasalara atıf da yapıyor, uluslararası sözleşmelere atıf da yapıyor ve AİHM'in kimi kararlarına atıfta bulunarak "Bunlar dikkate almalısınız." diyor aslında tavsiye ederken. Demek ki Komisyonumuz yer yer bunlara katılmadığını söylese de aslında tespitleri var, onlar da bu sorunları dinliyorlar. O an mesela hiçbir tutukluya "Sen yalan söylüyorsun." denmiyor, denmemesi de lazım zaten. Bunları dinliyoruz.
Şimdi, bir yemek meselesi var. Ben Karadeniz'e gittim, hiçbir yemeklerini yiyemedim mesela. Yani yemek en masumudur Başkanım. Yani bir tutuklu şunu demiş, bir tutuklu bunu demiş; bu ayrı. Mesela Silivri'de en sevindiğim şey çocuklara yatak veriliyor olması. Fakat mesela 18 kadın var, 3 çocuk var; o çocuklar ağladığında 18 kadın birden ayakta, hepsi yani böyle bir durum da gördük orada. Çok aşırı kalabalık. Kimi koğuşlarda şu deniliyor, kimi koğuşlarda bu deniliyor. Evet, kimisi yani mesela çocuklu anneler çocuğuna verilen bir bardak süt eksilmesin diye hiçbir sorunu anlatmayabiliyor yani "Çocuğum zarar görmesin." diye imtina edebiliyor. Yani bütçe görüşmelerinde de bunu, orada yaptığımız tespitleri uzun uzun konuşacağız ama Sayın Başkan, gerçekten ciddi sorun var. Fakat ben size yine söylemiştim, Sayın Başkanımıza da dedim; tespitler iyi de Tevkifevleri Müdürlüğünün açıklamasından sonra hemen ikna oluyoruz.
Şimdi, Teklifevleri Müdürü Sayın Enis Bey çok cezaevi ziyareti yaptı -yani göreve geldiğinden beri sosyal medya üzerinden de takip ediyorum- incelemelerde bulundu; çok iyi. Umarım, dilerim, oradaki... Artık münferit mi diyelim, sistematik mi diyelim ben bunu geçtim, bir kenara bırakıyorum; işkence var, şunu bunu bir kenara bırakıyorum, kötü muamele var, hak ihlali var. Görüyoruz arkadaşlar, kimi idareciler kendini orada kral ilan etmiş yani. Mesela birisi "İstediğimiz zaman idareye ulaşabiliyoruz." derken başka bir cezaevinde "En büyük sorun muhatap bulamıyoruz." denilmekte. Dediğim dedik deyip kapıyı kapatıp gidenler var mesela. "Bilerek tahrik etmeye çalışan, kötü muamele eden var." diyenler var. Mesela hepsi şunu söylüyor: "Aramalarda eşyamız dağıtılıyor."
Şimdi, arkadaşlar, Türkiye'nin mevcut bulunduğu konjonktürel yapı değişmediği sürece ben cezaevinde kimi sorunların düzeleceğine inanmıyorum. İnsan hakları alanında Avrupa şudur budur, benim umurumda değil, ülkem beni ilgilendiriyor. Şu anlamda: Elbette ki bakacağız dünya ölçeklerine bu anlamda ama ülkeme ben bakarım, ülkemi biraz kıstas alırım. İyileşme var mı, yok mu? Evet, son gittiğimiz cezaevinde yemek iyi çıkmıştı, "Bir haftadır iyi çıktı." dediler. Buysa iyileştirme yani... Mesela, bizim en büyük sorunumuz yaşam hakkı ihlali. Bizim cezaevlerimizden son bir yılda 69 insan -yani şu ana kadar da üstelik, ekim ayına kadar- 69 cenaze çıkmış. Şimdi, biz bunu bilmez miyiz -çok iyi hukukçularımız da var- orada yaşanan her ölüm şüpheli ölüm değil mi, intihar özellikle? Mesela Silivri'de adli tutukluların hiçbiri demedi "Bizim bu koğuşlarımızda bir insan öldü, öldürüldü." Her neyse, şaibeli... Herkes bu meseleyle ilgilendi, Ferhan Yılmaz'la. 9 Nisan 2022'de "Kalp krizi." denildi, sonra bizler açıklama yaptık, Tevkifevleri açıklama yaptı "Kalp krizi." dedi fakat ailesi ziyarete gittiğinde yoğun bakımdaki görüntülerini yayınladılar, üst dudağı patlamış. Şimdi, kalp krizi üst dudağı patlatıyor mu? Bilmiyorum yani yok böyle bir şey; bilmiyorum derken yok böyle bir şey, tıbben yok böyle bir şey. Bir sorun var. Ne denilebilir? Hem Komisyonumuz hem Tevkifevleri "Sorumlular hakkında gerekli incelemeler yapılacaktır. Bu olay aydınlatılana kadar, sorumlular varsa yargılanana kadar gereği yapılacaktır." deme yerine bunu gündeme getirenlere yüklenme var. Genel Kurulda birbirimize giriyoruz "Sen şunu dedin." diye. Hadi Genel Kurul ayrı, siyasi atmosfer farklıdır orada, mesela... Ama biz Tekirdağa gittiğimizde 3 kişilik bir koğuşta şunu söylediler: "Bu cezaevinde bizim yanı başımızda bir arkadaşımız intihar etti; Vedat Erkmen, 19 Aralık 2021'de." Ama bunlar söyledi bize; Silivri'de adli tutuklular söylemiyor bunu, işte, bazı şeyler söylediler. O adli tutuklular biraz böyle şeyleri çok karşısına almama falan vesaire... Neyse, çok şey yapmayayım onlara da ama söylemiyor olmaları bu sorunu ortadan kaldırmıyor. Mesela, burada dediler ki: "Ajanlık dayatmasında bulundular ve bu arkadaşımız da intihar etti." Şimdi, aynı vakaya benzer bir tanesi Van'a gittiğimizde de orada karşımıza çıktı; işte, tutuklunun oradan alındığı, operasyonlara götürüldüğü vesaire. Sayın Başkan, dediğiniz gibi bunlar iddiadır. Ama mesela, biz kadın örgütleri olarak da şunu yaparız: Cezaevlerinde bir kadın intiharı yaşanmışsa bakın, hemen şunu araştırırız, intihara götüren nedenler nedir acaba? Şimdi, yapılması gereken bu, Vedat Erkmen intihar ettiyse eğer ki büyük ihtimalle intihar etmiş yani birçok böyle şey var. Baktığınızda, genellikle tekli hücrede kalanlar... Mesela biraz sonra biz toplantıya gideceğiz, çok vahim şeyler çıktı bir öncekinde, son yaptığımız ziyaretlerde bazı cezaevlerinde. Ağırlaştırılmış, toplu koğuşa getirmişler... Bir "tweet" atan ya da bir okulda öğretmenlik yapan ya da daha davası Yargıtaya bile gitmeyen insanlar tek kişilik hücrelerde tutuluyor, mesela son yaptığımız cezaevi ziyaretinde bunlar var. Mesela, bu ağırlaştırılmış, tekli hücreler vesaire; bunlar da ayrı bir problem.
Gözlem kurullarının keyfiyetçi yaklaşımı ayrı bir şey ve bizim huzurumuzda söylüyorlar arkadaşlar yani herkes bunu söylüyor. Mesela, adli tutuklu da diyor: "Ya, kurs açılsın, ben ona gitmek istiyorum, ben iyi hâlli görünmek istiyorum." Şimdi, pandemiden sonra birçok alanda hakların askıya alındığını, kısıtlandığını hepimiz görüyoruz arkadaşlar. 22 cezaevinde de özellikle pandemiden sonra benim gittiğim dönemlerde hepsinde mesela herkes şunu söylüyor: "Biz kurs istiyoruz." Silivride o tıkış tıkış olanlar, o üst üste gelmiş insanlar artık bir enerji patlaması yaşamak üzereler. Nedir? Enerjilerini, biraz dışarı giderek, yine bir kursa giderek, bazı sosyal aktivitelerde bulunarak bunu akıtmak istiyorlar; bu çok doğal. Devletimiz niye bunu yapmıyor? Biz niye bunu yapmıyoruz ya da bunun çalışmasını niye yapmıyoruz? Aç bir saz kursu, insanlar saz öğrensin; resim kursu aç, bilmem ne ne... Ama orada da benim okuduğum, anladığım nedir? Diyebilirsiniz ki: "Niyet okuyorsun." Özellikle ayrı ayrı koğuşlardaki bu siyasi, sizin "terör" dediğiniz politik tutuklular her neyse olur ki bir araya gelirler, birbirlerini görürler, sohbet ederler diye tedbir alınıyor; bana göre o. Niye açmıyoruz? Açılmış, yürüyen kurslar pandemiyle birlikte askıya alındı. Orada üst üste gelen tutukluları yani bunları ısrarla niye bir aktiviteye yönlendirmiyoruz? Beceri kazansınlar, bir yetenek kazansınlar, sosyalleşsinler. Gerçekten pandemiyle birlikte bunların askıya alındığını görüyoruz.
Sayın Başkanım, konumuzun dışında, şunu... Sayın Tevkifevleri Müdürü Bey burada. Yani bazı cezaevlerinde açlık grevi var. Şimdi, açlık grevine karşı bizim Komisyonun kimi üyeleri çok hassas ve orada bulunan haklarıyla ilgili... Bakın, Öcalan'la ilgili açlık grevine girildiği dönemler olmuştur ama bu değil, bunlar değil. Bu tutukluların... Mesela, biz biraz sonra yine değerlendireceğiz diğer alt Komisyonda. Yani, arkadaşlar, şunların hepsi cezaevinden, özellikle Bolu'dan, Dumlu'dan, Tarsus'tan gelen mektuplar ve bunlar sadece Grup Başkan Vekillerimize, birkaç tane de bana gelenlerdir; bazı yerlerde açlık grevi var. Sayın Tevkifevleri yetkilisinin de yanında, Komisyon Başkanımızın da yanında, "Biz devreye girsek." dedik, bazı istekleriniz olur da bazıları olmaz... "Bazılarını böyle karşılıklı sallasak bırakır mısınız?" "Gözden geçirebiliriz." dediler. Şimdi, ben tabii "Bunlarla pazarlık yapmam, devlet pazarlık yapmaz." noktasındaysak sorunlar çözülmüyor ve arkadaşlar, artık ağır hasta tutukluların cenazelerinin önümüzdeki dönemlerde tek tek çıkarılacağı görülüyor.
Kelepçeli muayene, ağız içi arama, çıplak arama, eşyaların arama sırasında dağıtılması... Ben bunların konjonktürel olarak, içinde bulunduğumuz süreçle doğrudan bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de biraz iyileşme, insan haklarına yönümüzü tümüyle döndürme durumunu yaşamazsak ki cezaevleri gerçekten orada yaşanan hak ihlalleri anlamında bir ülkenin kötü yüzüdür ve orayı düzeltmeye dair bir odaklanma olmazsa gerçekten bu sıkıntıları bizden sonraki dönemlerde de hep tartışageliriz. Ben Tevkifevleri Genel Müdürünün bu çabalarını olumlu görüyorum. En azından kendisi diyaloğa da açık, şahsını söylüyorum ama şunu söylemek isterim: Bütün bu uygulamalar Tevkifevlerinin denetiminde yapılmış şeylerdir. Bu raporlara geçen, tutukluların bize ilettiği aşılmayan sorunlar... Mesela, elektrik meselesi bize basit gelebilir ama tutuklular için büyük bir külfet bu. Bunda bir iyileşmeye doğru... En azından gündeme alıyor olmamız falan elbette ki bunlar önemli. Bir tutuklu için bir kaşık yemeğin bile tabağına fazladan girmesi çok önemli, bunları küçümsemiyorum ama gerçekten ciddi hak ihlalleri var. Tevkifevleri de sözü alıp "Efendim, terör, şudur budur." Biz de ya, öyle mi? Öyleyse, tamam, haklısınız noktasına gelmeyelim, bunu yapmayalım. Tevkifevleri Müdürlüğü bize şunu söylesin: "Evet, hak ihlalleri var -bunda hemfikirsek- bazı yerlerde bizim bilgimiz dâhilinde olmayan, bazı memurlarımızın bilgimiz dışındaki uygulamalarını duyduk, görüyoruz, ya da biliyoruz. Bunların üzerine giderek, aşarak cezaevlerindeki hak ihlallerini bu ülkenin gündemine, üst Komisyonların gündemine çok getirmemeye itina ederiz." gibi bir şey söylemesi lazım, yani naçizane önerim, takdir kendilerinin. Yani bu olmadığı sürece şu tutuklu şunu dedi, bu tutuklu... Yani bir yerde çocuğuna ayrıca bir yatak verilirken bir yerde de 2 çocuklu annenin "Hayır, yemeğimi de çocuğumla paylaşıyorum, yatağımı da çocuğumla paylaşıyorum." dediği yerleri de gördük arkadaşlar. Öbürü çok iyidir; tek yatak verilmesi, yemeğin verilmesi, bazen sütün, çocuğun besleneceği gıdaların verilmesi iyidir ama şu da iyi değil: Şu tutuklu şudur, şu tutuklu bundan yargılanıyor gibi bir duruma gidersek hakikaten bu sorunları tartışmaktan artık biz de bıkarız siz de bunları dinlemekten bıkma noktasına gelirsiniz diyorum.
Dinlediğiniz için teşekkür ederim.