KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüştüğümüz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinin ülkemize güzellikler getirmesini diliyor, Sayın Bakanıma da, tebrik ediyor, yeni görevinde başarılar diliyorum.

Sayın Bakanım, elbette, çevre deyince son günlerde hep, böyle, para kazanma boyutuyla bakıştan kaynaklı mantar gibi çoğalan HES'leri göz ardı edemeyiz. Her derenin üzerinde sayısız HES lisansı verildi, hatta iş o kadar çığırından çıktı ki eskiden dere olan fakat doğal ya da yapay sebeplerle yönü değişmiş ve artık orada olmayan derelere bile lisans verilir oldu. Neredeyse hiçbir başvuru olumsuz sonuçlanmadı. Bu lisanslar verilirken çevresel etki değerlendirmesi, ÇED süreçleri doğru işletilmedi. Bir HES projesine ÇED hazırlanırken o derede sadece o HES varmış gibi değerlendirmeler yapılarak âdeta teşvik edildi. Bir dere üzerinde 10 tane HES olsa bile her biri tek tek değerlendirildi ve ona göre açıldı. Bir kaynaktan çıkan derenin üzerine 10 HES lisansı verilmesi zaten yeterince anlamsızken bir de kümülatif etkilerin değerlendirilmemesi tam bir doğa katliamıyla sonuçlanmaya devam ediyor.

2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 1'inci maddesinde açıkça ifade edildiği gibi, "Doğayı ve çevreyi ilgilendirecek her türlü proje ve yatırımın sürdürülebilir kalkınma ilkelerine bağlı kalarak doğal kaynaklara, kentsel ve kırsal arazilere uygun şekilde hava, toprak ve su kirlenmesinin önlenmesi, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık ve yaşam düzeylerinin güvence altına alınması ilkesini dikkate alacak şekilde hukuki ve teknik esaslara uygun olmalıdır." demektedir. Bu ilkelere uymayacak nitelikteki, çevreye zarar veren, geleceğimizi, yaşam alanlarımızı, sağlığımızı tehdit eden her türlü proje kanunlara aykırıdır.

Ülkemiz doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımı konusunda Birleşmiş Milletler Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, yine Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çevre Sözleşmesi, yine Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi, RAMSAR Sözleşmesi gibi birçok uluslararası sözleşmeye taraftır, imza atmıştır, onaylamıştır. Bu çerçevede, arazi ve doğal kaynak kullanımı kararlarını veren yetkili kuruluşlar karar alma süreçlerinde kamu dışı paydaşların meslek odaları, yöre halkı, sivil toplum kuruluşları gibi görüş ve önerilerini dikkate alarak katılımcı bir yaklaşımı tesis etmek durumundadırlar. Ancak gelinen noktada tamamını yok sayarak yollarına devam etmişlerdir.

Yine, Sayın Bakanım, bilmiyorum siz katıldınız mı, 12 Aralıkta Paris'te Dünya İklim Zirvesi yapıldı. Bu raporlarda Türkiye'nin 2060 yılında çölleşme tehlikesi altında olduğu belirtilmiştir. Yine, Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli çalışmalarında ve değerlendirme raporlarında Akdeniz havzasında yarı kurak iklim özelliklerine sahip bir coğrafyada yer alan ülkemiz iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en çok yaşayacak ülkelerden biridir. Dolayısıyla ülkemizde akılcı doğal kaynak kullanımı politika ve stratejilerinin yürütülmesi kaçınılmazdır.

Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu Bölgeleri arasında geçiş özellikleri gösteren ve sahip olduğu flora ve fauna değerleriyle biyolojik çeşitliliği bakımından önemli bir nokta olan Kelkit Vadisi ülkemizdeki korunması gereken alanlardan bir tanesidir -sanıyorum Tabiat Varlıklarını Koruma biriminiz de burayı biliyordur- fakat herhangi bir üst ölçekli havza yönetim planı olmaksızın Kelkit Vadisi boyunca yer alan Erbaa, Niksar, Reşadiye ve Koyulhisar hattı üzerinde onlarca HES projesi başlatılmıştır.

Sayın Bakanım, bu Kelkit Vadisi böyle bir vadiydi, şarıl şarıl ırmağın aktığı, etrafı yemyeşil. Daha sonra buraya şantiyeler girdi, bakın, görevini yapmaya başladı oradaki.

ERKAN HABERAL (Ankara) - Aynı yerin fotoğrafı mı o?

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Aynı yer, aynı yer.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Aynı derenin fotoğrafı evet, aynı vadinin. Kelkit Vadisi, evet, Sayın Bakanım biliyor.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Katliam...

KADİM DURMAZ (Tokat) - Ve bakın, yine, bu Kelkit Gümüşhane'nin ilçesi olan değil de oradan doğan bir çayın aktığı bir vadi ama bitki çeşitliliğiyle Avrupa'da -yanılmıyorsam, eksik söyleyebilirim- 8 ülkedeki bitki çeşitliliğine sahip bir vadi burası.

Ve devam ediyor Sayın Bakanım, bakın, sonra bu doğa, kendiyle uğraşan, rant peşinde olanların bir bölümünden intikamını alıyor. O betonlar tekrar patlıyor.

Ve devam ediyor Sayın Bakanım, bu kanalların önlerine ağaç dikiyorlar. Diktikleri ağaç o yöredeki bitki örtüsüne uygun, iklimine uygun değil. Araştırdığımda sadece görüntüyü ve insanların tepkisini önleyecek mahiyette ağaçlar. Yarın orayı kapatacak, yoldan giderken kimse görmeyecek. Bakın, yine, betonları patlatmış buradaki. Devam ediyor.

Şimdi, burada daha vahim bir durum var. O masumane, okullardaki çocuklarımızı... Devletin resmî kurumlarında çalışan herkes de buna öncülük ediyor, "Doğaya ve çevreye ağaç dikiyoruz." diye, bunların yaptığı hafriyatlarının üzerine ağaçlar dikerek arkadaki çirkinliklerini göstermesine de o masum çocuklarımız alet ediliyor. Bakın, Niksar Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Hatıra Ormanı. Burada orman olacak yer yok, yani o kadar, böyle, dengesiz bir hafriyat var ki. Yine, bir başka okulumuzun...

Ve en son da Kazova'nın, o cam biten Kazova'nın başlangıcında Gözova ve Karakaya köylerinin oradaki HES. İşte bunun da ÇED raporu yok Sayın Bakanım. Oradaki köylüler, yaşam alanına yapılan bu müdahaleye böylece tepki gösterdiler.

Yüz yıllardır Tokat'a, halka ve doğaya yaşam veren Yeşilırmak, hidroelektrik santrali projesiyle büyük tehdit altındadır. Zaten geriye doğru bu vadiyi de koruyamadık. Sayın Bakanım, bilinçsiz ya da denetimsiz kum alınması sonucu o Kazova'da taban suyu 15 metreye kadar düşmüştür. O ovada büyümüş, bir köyde yetişmiş bir çiftçi çocuğuyum. Zamanında domatesi sulama ihtiyacı hissetmeden yetiştirip, pazara getirip satabilen bir çiftçi ailesinin de çocuğuyum ama şu anda 15 metre çakıyorsun kuyuya, ancak su çıkıyor.

Yine, yıllardır kent merkezinde sağlıksız atıklardan ötürü bu ovada ciddi bir planlamanın yapılması gerektiğine inanıyorum. Zaten çok iyi bilen bürokratlarımız da var aramızda. Sizlere bu konuda daha fazla bilgi de sunacaklardır.

Az önce gösterdiğim Kazova'nın başlangıcındaki HES'e "ÇED raporu gerekli değildir." diye izin veren yetkilileri de size buradan ihbar ediyorum. Bu proje gerçekleşirse Yeşilırmak'tan akan suyla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durmaz, ek süre veriyorum.

KADİM DURMAZ (Tokat) - ...can bulan köylerde yaşayan binlerce insan susuz kalacaktır. Suyu olmayan, ırmak yatağı kurutulan halkın geçim kaynakları yok edilecek, zaten Türkiye'de göç sıralamasında son on yıldır şampiyon olan Tokat yeni göçlere kapı açacaktır.

Su, hepimizin bildiği gibi hayattır. Suyun plansızca, hesapsızca, elektrik üretimi amacıyla şirketlere kiralanması doğal kaynaklarımızın, yaşam alanlarımızın talan edilmesidir. Doğayı talan eden; zeytini, ormanı, suyu yok eden projelere nasıl oluyor da "Uygundur." raporu veriliyor, bunu sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, değerli milletvekillerimiz; doğayı talan eden HES'ler var, bir de yaşamı tehdit eden nükleer projelerimiz var. Sinop'ta, Akkuyu'da, İğneada'da nükleer projeleri var. Reklam panolarında yer aldığı gibi güllük gülistanlık bir enerji kaynağıymış gibi gösterip kamuoyunda yaratılmaya çalışılan algı gibi ileri bir teknoloji olmayan nükleer santral aslında enerji üretim biçiminin karmaşık görünmesi ve kullanılan ham maddesindeki farklılıktır. Nükleer santrallerin elektrik üretim biçimi suyun buharlaştırılması ve bu buhardan türbinlerin döndürülmesiyle elektrik üretilmesidir. Suyun buharlaştırılması için gereken ısı nükleer yakıt çubuklarından radyoaktif ışınlamayla oluşan ısıdan elde edilmektedir. Dolayısıyla sistem termik santralden daha farklı değildir.

Kömür ve doğal gaz gibi ham maddelere dair Rusya'ya bağımlılığımız oldukça fazlayken teknoloji ve ham madde açısından bağımlılığımızı arttıracak olan Akkuyu Nükleer Santrali ...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durmaz, toparlamanız için ek süre veriyorum tekrar.

KADİM DURMAZ (Tokat) - ...yerli bağımsız enerji idealine de uygun değildir. Vakit geç olmadan, acilen nükleer santral projelerinden vazgeçilmelidir. Ülkemizin kaynakları daha ileri teknolojilere, yenilenebilir, temiz enerji üretim biçimlerine aktarılmalıdır. Fransa, Amerika, Almanya gibi nükleer santralden elektrik üreten ülkeler atıklarına dair çözüm üretememiş durumda ve birçoğu da bu projeleri kenara bırakmıştır.

Hatırlarsanız, 1990'lı yıllarda Sinop kıyılarına, Akdeniz kıyılarına, Karadeniz'in farklı yerlerine bırakılan variller bunların birer örneğiydi. Ayrıca, bu nükleer santrallerde ısıyı ve enerjiyi sağlayan o aktif çubukların soğuması ise, değerli arkadaşlarım, yedi ila on yılı beraberinde istemektedir. Sonrasında ise atıkları almaya zorlayacak herhangi bir yaptırım bulunmamaktadır. Dünya çözememişken, Gaziemir'de, Köprübaşı'nda çözümsüz kalan nükleer atıkları kim çözecek, ne yapacağız? Bu konuda son derece rahatsızız.

Biraz da hızlı geçeyim Sayın Başkanım, işinizi kolaylaştırmak üzere.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; AKP iktidarının ilk yıllarında bir anda Karadeniz'in tamamını birbirine bağlayan bir yol fikri ortaya atıldı. Ortada proje yokken fikir tartışılmaya başlandı. Fikir güzeldi ama projeye bakmak gerekiyordu. Proje açıklandı; Doğu Karadeniz'in tamamının sahil şeridi doldurulacak ve yol yapılacak. Teknik değerlendirmelerin olmadığı, analizleri akla, mantığa, en önemlisi de bilime sığmayan bir projeyi kamu kaynaklarıyla hayata geçirdik. Bu yol gerçekten de gerekli mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durmaz, tekrar ek süre veriyorum.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Gerekli ise deniz dolgusu yapmaktan başka yöntemler değerlendirilebilir miydi? Değerlendirilebilirdi ise bu nedir? Neden açıklanmadan, tartışılmadan bu konular değerlendirilmedi? Türkiye'nin en çok yağış alan bölgesinde yapılacak bu yolda seyahat güvenliği sağlanabilecek mi? Hepimizin bildiği birçok üzücü kazalar burada yaşanmadı mı? Bölgedeki derelerin denize hangi noktalardan döküleceği yeteri kadar planlandı mı? Doldurulacak alanlarda yok olacak ekosistem ve benzeri çevre zararları için ne tür tedbirler alındı?

Heyelan, biliyorsunuz Karadeniz'in kaçınılmazı. Bu anlamda, Samsun TOKİ'de, Ordu'da, Giresun'da, Rize'de, birçok yerleşim biriminde yaşanan kazaları tekrar ve tekrar hatırlayalım.

Sayın Bakanım, sizden beklentilerimiz: Kamu yararı gözeten, teknik birikimi yüksek güçlü bir Çevre Bakanlığı acilen kurulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durmaz, lütfen toparlayalım.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Çevre mevzuatı, çevre sorunlarını engelleme ilkesiyle yeniden ele alınmalıdır. Su Kanunu, bir an önce kamu yararı gözetir biçimde hazırlanmalı ve bütün toplumsal kesimlerin mutabakatını karşılayacak şekilde revize edilerek hayata geçirilmelidir. ÇED süreci, çevre sorunlarını çözme ve planlamanın bir aracı olarak değerlendirilmeli ve Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu hâle getirilmelidir. Çevre sorunlarına karşı ve yaşam alanlarındaki projelere dair halkın demokratik katılım hakları mutlak kullandırılmalıdır. Çevre sorunlarına dair açılan davalar ücretsiz yapılmalı ve acilen çevre ihtisas mahkemeleri kurulmalıdır. Çevre Kanunu'ndan bilim dışı "çevre görevlisi" ibaresi ile bilirkişi olarak çağrılan insanların yerine mutlak "çevre mühendisleri" yazılarak kanuna bağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Tokat) - İklim değişikliğine karşı ithal kömürle çalışan termik santrallerden vazgeçilip yenilenebilir enerjilere doğru bir hazırlık yapılmalıdır.

Yine, Sayın Bakanım, kentsel dönüşümle ilgili, ülkemizin her tarafında insanların belleğinde rantsal dönüşüm akla geliyor. Bu konunun titizlikle... Ve şuna da inanıyorum. Hanım eli değen her yerde iyilikler, güzellikler ve planlamanın olacağına da inanıyorum ve inanmak da istiyorum size.

Yine, Tokat'ta bir sigara fabrikamız vardı. Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde TEKEL özelleşirken bizim fabrikamızın özelleştirme kapsamı dışında olacağı söylendi. Ama gel gör ki kapsamın içerisine girdi. Ancak, özelleştiren firmaya Tokat'ın kapatılmayacağı söylendi. Fabrikamız da kapatıldı, binlerce insan göçtü. Ancak, fabrikayı Özelleştirme İdaresi ticari amaçlı kurum ve kuruluşlara verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durmaz, lütfen.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum, son cümlem.

Bu arkadaşlarımız 462 bin metrekare olan bu alana ödedikleri parayı, fabrikanın uzay çatı malzemesi ve çeşitli hurdalarıyla aldılar. Zamanın belediyesi buraya imar vermedi. Çünkü fabrika yapılırken de birinci sınıf tarım arazisiydi, şimdi de birinci sınıf tarım arazisi. Buranın imara açılması ya da yok olan tarım alanlarını koruma noktasında nasıl bir duruş sergileyeceksiniz, bunu da öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.