HASAN TURAN (İstanbul) - Estağfurullah.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar, kıymetli Bakanım ve bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Dışişleri Komisyonunda biz ülkemizin diğer ülkelerle kurduğu ilişkilerin Komisyonda görüşmelerini yapıyoruz ve altlığını oluşturuyoruz tabiri caizse. Şimdi, ülkemiz işte... Biraz önce, Pakistan, Türkmenistan, Kazakistan, birçok ülkeyle ilgili ilişkilerimizi değerlendirdik. Dünyanın her yerinde, bugün, uluslararası toplumda ne kadar üye varsa, ne kadar ülke varsa hepsiyle ilişki kurmak istiyoruz; temel prensibimiz bu. İlişkimiz varsa bunu zenginleştirmeye çalışıyoruz, güçlendirmeye, büyütmeye çalışıyoruz. Bunu da milletimiz için yapıyoruz, ülkemiz için yapıyoruz; bundan hiç kimsenin şüphesi yoktur. Bir kere, düşüncel düşüncemizin paradigmasını bu temele oturtursak her şeye hüsnüzanla bakarız, iyi bakarız ama düşünce paradigmamızı ülkeyle ilgili, ülkenin yöneticilerinin kurduğu ilişkilerle ilgili negatif bir temele oturtursak her işin altında bir çapanoğlu ararız, öküzün altından buzağı çıkartmaya çalışırız. Dolayısıyla yaklaşım önemlidir; Hazreti Ali'nin güzel bir ifadesi var, diyor ki: "Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz." Önce cetvelimiz doğru olacak. Dolayısıyla bakışımız ve bakış açımız doğru olacak. Güvenlik, biraz önce Sayın Bakan Yardımcımız ifade etti, çok kısa söyledi aslında ama çok kısayla anlaşılıyor yani. "Güvenlik-özgürlük" dengesi dedi. Dengeden de öte güvenlik olmazsa bugün burada özgürce ülkemizle ilgili bir tartışma yapamayız. Güvenliği olmayan ülkelerde ne olup bittiğini, neler yaşandığını şu anda hep beraber görüyoruz. Zaten devlet demek önce güvenlik demektir, güvenliği sağlar. Güvenliği sağlamıyorsa orada otorite yoktur, otorite boşluğu vardır. Dolayısıyla bizden güvenlik desteği isteyene güvenlik desteği veririz, güvenlik açığımız varsa o desteği de biz başkasından isteriz. Bunlar gayet olağan şeyler. Dolayısıyla bunu bir mottoya sokarak genelde bizim Genel Kurulda da sıkça duyuyoruz "güvenlikçi" yani tahfif edici, itibarsızlaştırıcı bir kelime... "Güvenlikçi" ne demektir arkadaşlar? Hani halkın arasında bir laf var, derler ki: "Bir yalanı kırk defa konuştuğunuzda doğru olur." Bizim Mecliste her gün "güvenlikçi"yi duyuyoruz bazen. Ne demek "güvenlikçi"? Yani "Güvenlikçi" derken güvenlik önlemleri, güvenlik kuvvetleri, güvenlikle ilgili yapılan çalışma ve çabaları gereksiz mi görüyoruz? Biz ülkemizden gül isteyene gül gönderiyoruz, mal isteyene mal gönderiyoruz, güvenlik açığı olanlara, güvenlik politikalarıyla ilgili destek isteyenlere onu gönderiyoruz. Ülkemizin de neye ihtiyacı varsa onu karşılıyoruz. Bugün coğrafyamızda en önemli şey güvenliktir. Örneğin, bakın, hemen kuzeyimizde 2 tane ülke ne yapıyor? Savaşıyor. Şu anda Ukrayna'daki vatandaşların ne durumda olduğunu görüyoruz değil mi? Kaç milyon insan Avrupa'ya göç etmek zorunda kaldı, Suriye de hakeza aynı. Suriye'nin neresini tartışıyoruz Türkiye'de? Sonuçlarını. Peki, sebeplerini tartışan var mı? Yok. Amerika gelmiş, öbürü gelmiş, sınırlarımızın dibinde ayrı bir harita çizmek istiyor. Güvenlik, sonuçtaki meseleleri tartışıyoruz. Yani güvenlik her şeyin başıdır arkadaşlar; aşın da başıdır işin de başıdır ekmeğin de başıdır özgürlüğün de başıdır hürriyetin de başıdır istiklalin de başıdır. Dolayısıyla biz ülkemizin güvenliğini artırmakla ilgili gece gündüz çabaladığımız gibi bu konuda destek isteyenlere de veririz, dostlarımızın sayısını bu suretle artırırız, düşmanlarımız için de caydırıcı oluruz. Güvenlikle ilgili yerli ve millî sanayisini yüzde 10'lardan yüzde 80'e çıkartmış bir ülke olarak bunu biz sadece ve sadece silah yığmak, cephanelik oluşturmak için yapmıyoruz, ülkemizin güvenliğini ve milletimizin güvenliğini teminat altına almak için yapıyoruz. Güçlü ordu güçlü devlet demektir, güçlü devlet güçlü millet demektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.