KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, emeği geçen vekillerimizi de bütün Komisyon üyelerini de.

Ben, tabii, sizin de saptamalarınızı dikkate alarak birkaç hususla yetineceğim. Bir husus, özellikle Gökan Zeybek Bey geriye götürülmezlik ilkesini ayrıntıya girmeme adına geçti ama bu çok önemli. Şu bakımdan önemli -muhtemelen bana bırakmıştır onu- sizin dediğiniz, işaret ettiğiniz konuyla bağlantılı olarak şimdi imar konusu, yapılaşmaya açılan alanlar için söz konusu. Bursa'da işte falan mahalleye doğru yapılaşma öngörülür, o zaman İmar Kanunu'nun ilgili hükümleri uygulanır. Geriye götürülmezlik ilkesi ise aslında çevre, doğa yani flora, fauna dengesinde, ekosistem dengesinde var olan durumu geriye götürücü düzenlemelere engel olmak. Yani şimdi, orada, Uludağ'da bir ekosistem var, Uludağ ekosistemi ve bu ekosistemi şu ya da bu biçimde bozucu eylemlerden, işlemlerden alıkoyuyor yasama organında. Bu açıdan bakıldığı zaman tabii ki burada söz konusu olan husus şudur: Hani "yetki karmaşası" deniyor. Yetki karmaşası değil; o, yetki paylaşımıdır. Koruma kurulları, yerel yönetimler, millî parklar yönetimi... Zaten çevre ve doğa bu şekilde korunur. Çevre ve doğada tekelci yetki hiçbir zaman söz konusu değildir, birlikte yönetim ve demokratik katılım yoluyla bu söz konusu olur. Şimdi, bu çerçeve kavram kullanılmış. Gerekçede gördüğümüz tek husus "yetki karmaşası" deniyor ama yetki karmaşası, millî parklar arasında mı ortaya çıkıyor; yerel yönetimler ile koruma kurulları arasında mı ortaya çıkıyor? Koruma kurulları görev mi yapmıyor, kendi görevlerini mi yapmıyor? Koruma kurullarının statüsü, onlara gerektiğinden fazla mı özerklik tanındığı için bunlar mevcut olan idari yapı dışında addolunuyor? Bunların hiçbiri belli değil "yetki karmaşası" deniyor ve yetki karmaşası gerekçesiyle alınıp tek bir hiyerarşik yapı oluşturuluyor. Bu hiyerarşik yapı, bırakın, Anayasa'nın, Gökan Zeybek'in değindiği, işaret ettiği hükümleri, İmar Kanunu'nun, Çevre Kanunu'nun ve Orman Kanunu'nun hükümleriyle bile bağdaşmayan düzenlemeler öngörülüyor.

Bu bakımdan, işte, Bursa Büyükşehir Belediye idaresi, bildiğiniz üzere -ki siz de Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptınız, mutlaka çok deneyiminiz var- 2014'te yürürlüğe konulan bütünşehir yasasıyla, Bursa Büyükşehiri -Uludağ dâhil olmak üzere- malumunuz olduğu üzere Bursa ilinin her alanında yetkilidir. O zaman ne oluyor? "Seni de devreden çıkardım." anlamına geliyor bu. Bu bakımdan, geriye götürülmezlik ilkesine geri dönecek olursak -ki bu bizim Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde açıkça yer alıyor- bazı hükümlerine biraz önce Gökan Zeybek'in değindiği Anayasa'nın amir hükümleri çerçevesinde var olan durumu korumak, ekosistemi bozucu işlem ve eylemlerden kaçınmak işte Anayasa'mıza göre geriye götürülmezlik ilkesinin uygulanmasıdır. Bu açıdan, şunu aradık bu araştırmayı yaparken çünkü 38 "tetkiki" diyor, biz de tetkik ettik gerçekten. Bu alan, Bursa'da Uludağ'da turizmin geliştirilmesine şu andaki mevzuat engel midir? Öyle bir engelleme yok yani turizmin gelişmesi yetki karmaşası, bir. İki, turizmin geliştirilmesi gerekçe olarak alınmış ama turizmin gelişmesine engel oluşturacak bir durum bulunmadığı gibi, eğer gerçekten pist sorunu ise zaten yukarıya doğru onun sağlanması mümkün. Bu açıdan, biraz önce belirtildiği gibi, mesela ölçüsüz bir yer işgali söz konusu yani buraya eğer 2 hektar yetecekse 22 hektar öngörülüyor. Bu bakımdan tanınan yetkiler ise, son olarak belirtilen yetki, bugünkü Cumhurbaşkanı bunu 20 bin hektarla sınırlı tutabilir, yarın bir başka Cumhurbaşkanı "Bana bu yetki verildiğine göre ben bunu 120 bin hektara çıkarayım." der. Şimdi, bunlar, bu söylediklerim yerindelik konuları ama bu kadar aşırı yetkiler, Anayasa'nın biraz önce değinilen ve değinilmeyen birçok hükmüne açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Yani burada kuşkusuz bütün vekillerin, heyet üyelerinin kalbi Türkiye'nin ekosisteminin korunması için atmaktadır. Turizm de kuşkusuz gözetilmelidir ama biz önceliği ekosisteme tanıyarak bunu yaparsak o zaman bir yasa üzerinde, yasal düzenleme üzerinde anlaşmamız mümkün olabilir.

Siz de değindiniz, eğer daha önceki yasa, aynı anlamda Kapadokya yasa önerisi, aynı amaçla yapılan yasa bir başka komisyonda görüşülmüş ise o zaman bu neden bu Komisyonda görüşülüyor? Bu da komisyonların uzmanlık alanına saygı gereği değil mi? Bunun da gerekçesi yok. O bakımdan...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Herhâlde torbadaydı Hocam ya.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Efendim?

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Herhâlde torbadaydı o.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yok, Kapadokya şeydi... Torbada olsun olmasın, bunun torbada olmaması tabii ki olumludur. Ama bu, o kadar çok kanunu kapsamına alıyor ki o zaman sanki bu İmar Komisyonu Uludağ değil de ormanda değil de Bursa'da uygulanacak olan bir kanunmuş gibi; oysa, İmar Komisyonunun dağda, ormanda, ekosistemin sağlandığı yerde işi yok.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Efendim, turizm de aynı zamanda.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Aynı zamanda Turizm Komisyonuyuz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Turizm Komisyonu, ancak ilgili komisyonlarla birlikte Çevre Komisyonuna getirilir, önce çünkü...

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Ana komisyon biziz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yok, ana komisyon Çevre Komisyonu; şimdi, ana komisyon Çevre Komisyonu.

Anayasa'mızda "turizm" sözcüğü geçmez ama Anayasa'mızın onlarca maddesinde doğa, su, hava, dere, deniz, yayla, kışlak, çayır, hepsi geçer ve "kamu yararı" başlığı altında geçer. Dolayısıyla Anayasa'nın bu açık hükümleri karşısında biz, bu komisyonun, ana komisyonun "turizm" olduğunu düşünürsek, öne sürersek, o zaman Anayasa'nın bu açık ve üstün hükümlerine aykırı bir söyleme gireriz ki sizin zaten amacınız bu olamaz. Burada bizim yaptığımız saptama, evet, hepimizin kalbi ülke için atıyor kuşkusuz, ülkemiz için ama bizim burada yaptığımız, bunu Anayasa'ya uygun, kamu yararına uygun, Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelere uygun olarak yapmak. İşte bu, buna uygun değildir diye bir kısmını burada sunduğumuz, daha ayrıntılı olarak ilettiğimiz raporda belirttiğimiz üzere Anayasa'ya aykırıdır, eğer baştan müdahale edilirse daha sağlıklı ilerleme sağlanabilir.

Teşekkür ediyorum.