KOMİSYON KONUŞMASI

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Değerli Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarımız, değerli Bakanlığımızın değerli temsilcileri, il dışından gelen sivil toplum örgütlerinin değerli temsilcileri; hepinizi öncelikle saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Tabii, başlangıcından beri bu ana kadar sürekli izliyoruz, takip ediyoruz, konuşmaları dinliyoruz. Ağırlıklı çevre vurgusu yapılıyor; doğru. Zeki Müren'in şarkısında "biz ayrılamayız" diye bir ifadesi vardı, gerçekten biz insan olarak çevreden ayrılamayız, biz varsak çevre anlam taşıyor, çevre varsa biz yaşantımızı devam ettiriyoruz.

Toprak olmadan, orman olmadan, su olmadan, deniz olmadan, bitki olmadan yaşama şansımız yok. Ve aynı zamanda şunu da ifade etmek isterim: Çevre gerçekten çok önemli. Şöyle yirmi dört saatimizi bir düşünelim. Yirmi dört saatin sekiz saati uykuyla geçiyor, geriye kalan iki üç saatinde en fazla evde kalıyoruz, onun dışında aşağı yukarı on iki saatimiz çevrede geçiyor. Günümüzün büyük bir çoğunluğu çevrede geçtiği hâlde eve gösterdiğimiz özenin acaba yüzde kaçını çevreye gösteriyoruz? Bu, bu açıdan gerçekten çevre önemli, çevreyi korumak zorundayız. Ancak ben şu ana kadar yapılan konuşmalarda, çevreyle ilgili söylenen sözlerde şöyle bir hisse kapıldım; aslında dünyadaki canlılar yaşamamalı çünkü yaşayan her canlı ister istemez çevreye olumsuz etki veriyor yani şu anda biz buradayız, karbondioksit çıkarıyoruz, çevreyi olumsuz etkiliyoruz; ne bileyim, işte, dışarıda yaşayan canlılar, hayvanlar, affedersiniz, dışkılarıyla, işte, çıkardıkları gazlarla çevreye etki ediyor. Yani böyle bir şey olması mümkün değil, ikisini dengeli bir şekilde, dengeli bir şekilde ikisini kullanmamız gerekiyor. Çevre olmadan biz olmayız ama biz olmadığımız zaman çevrenin de bir anlamı kalmaz; bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Diğer taraftan, burada yapılan görüşmelerde sanki bu Alan Başkanlığı ali kıran baş kesen, istediğini yapacak, istediğini asacak; yok böyle bir şey ya! Yasayla, kanunlarla bağlı, ne yapacağı, ne edeceği özellikle burada belli; işte, planları yapacak. Alan Başkanlığı planları yaparken bir şehir plancıya "Gel şuranın planını yap, ben kuruldan onaylayayım." mı diyor? Hayır, planı yapmadan önce tıpkı belediyeler gibi, tıpkı plan yapan diğer kurumlar gibi en az 50'ye yakın kurumun görüşleri alınıyor; Ormanın görüşü alınıyor, işte, Tabiat Varlıklarının görüşü alınıyor, diğer bakanlıkların görüşü alınıyor. Planla ilgili yaklaşık 50'ye yakın kurumun görüşü alındıktan sonra o kurumların "dokunma" dediklerinin dışında kalan kısımlarda ancak plan yapabiliyor yoksa kendi kafasına göre, kendi keyfine göre plan yapma şansı yok.

Sit alanlarıyla ilgili burada mesela bir şey dikkatimi çekti, diyor ki maddede: "Sit sınır ve derece değişiklikleri Komisyonun oybirliği ile aldığı karar doğrultusunda gerçekleştirilir." Komisyonda, yanlış saymadıysam, 14 tane üye var ve Alan Başkanı da komisyon üyesinin içinde değil yine gördüğüm kadarıyla. 14 üyenin oy birliğiyle ancak sınırlar değiştirilebilir. Bugün zaten var olan, tescilli olan sit alanlarını değiştirebilmesi için 14 dört üyenin "Okay." demesi lazım; bu anlamda baktığınız zaman bunun da çok mümkün olmadığı, böyle çok keyfî uygulamaların olmadığı da gözüküyor. Ha, buna benzer uygulamalar var mı? Var. Örneğin organize sanayi bölgeleri. Organize sanayi bölgelerinin de sanayinin teşviki, ilerlemesi, üretimin artması, teknolojinin gelişmesi için kendine özgü bir yasası var ve oradaki o sınırlar içerisinde planlarını, yapımını tamamıyla organize sanayi yönetimleri yapar; onu kendileri hazırlarlar, Bakanlığa gönderirler, Bakanlığın onayıyla yürürlüğe girer. Burada da bu alanların planlarını Alan Başkanlığı yapıyor, yaptıktan sonra Bakanlığa gönderiyor, Bakanlık onayladıktan sonra yürürlüğe giriyor.

Dolayısıyla bu alanlara, bu güzel alanlara zarar vermeden, gerçekten koruyarak bunları yaşatıp ve insanoğlunun da istifadesine sunmamız lazım. Dediğim gibi, çevre kesinlikle önemlidir, çevreyi korumak zorundayız çünkü biz topraktan geldik, sonuçta yine toprağa gideceğiz; değerlidir ama böyle, çevrenin korunması için insanın yaşamaması gerektiği düşüncesine de çok katılmadığımı ifade ediyor, teşekkür ediyorum.