KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokrat arkadaşlarım, çok saygıdeğer basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, konular sıcak olduğu için, Sayın Bakanımız da sahadan geldiği için bu gündem tartışılıyor. Ben ona geçmeden önce kısa bir hatırlatmayla başlayacağım.

Arada işçilerimizi konuşuyoruz ama memurlarımızın da talepleri vardı. Biz torbada da konuştuk, bir kısmını dillendirdik; özellikle yeni açıklanan enflasyon tahminleri, enflasyon hedeflerine bakınca, o Kurul kararında almış olduğunuz tavsiye kararları çerçevesinde enflasyon farkının bir defa daha gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Neden? "Biz geçiriyoruz." diyeceksiniz ama tahmin 5 diye başlıyor, 7 oluyor, 6 oluyor, 8 oluyor, daha burada biz görüşürken 9 oluyor, 10 oluyor çünkü bu işin iyice çivisi çıkıyor. Her seferinde de yok yurt içi ÜFE'ydi, yok TÜFE'ydi diye bize yeni yeni hesaplamalar, ağırlıklar getiriyorlar; bu işin biraz şeyi çıkıyor. Yani, biz refah farkı, bilmem ne derken enflasyon farkını dahi adam gibi alamaz oluyoruz, o saatten sonra yaptığımız şeyin de maalesef bir anlamı kalmıyor. Bunda da yeni bir sistem mi belirlemek lazım? Çünkü, üç yıl sonra yaptığımız hedefleri de yeniden güncelliyoruz. Seneye 2016 ayrı olacak, 2015 ayrı olacak, bir daha yapacağız, 2016 bir daha değişecek. "Belki yeni bir yöntem mi geliştirmek gerekir?" diye arkadaşlarımız çalışsa iyi olur çünkü dar gelirliler, sürekli olarak vergisini kaynağından kestiğimiz ücretliler maalesef burada sıkıntı yaşıyor. Önce onu hatırlatmak istedim.

Şimdi, işin güncelini konuşmak, olan şeyin üzerinden bir şeyler söylemek tamam da neden oldu? Yani, arkadaşlarımız söylüyor, suçlu kim? Suçlu arıyoruz ama ortada canlar var, hatta henüz ulaşılamayan canlar var. Yani, bunu her seferinde aynı şey olduktan sonra tartışmak yerine, olmadan, geçen seferki kazadan ders çıkarıp bundan sonra olmamasını, kaza olabilir ama can kaybının olmamasını, zararın en aza indirilmesini sağlamanın yolu belli. Test yapar gibi suçlu kim? A şıkkı MİGEM, B şıkkı Faruk Çelik, C şıkkı Taner Yıldız, D şıkkı oraya şeyi veren Bakan falan, böyle gidiyoruz. Asıl suçlu bütün ruhsatları kendisine toplayan Recep Tayyip Erdoğan, hiç kimse kusura bakmasın. Başbakan maden ruhsatı verir mi arkadaşlar? Hiçbiriniz seslenemiyorsunuz buraya geldiği zaman, orada aşağıdaki vatandaşlara çakıyorsunuz. Çalışma Bakanlığının müfettişi gitmiş, ne yapmış? Yapmış, yapar müfettiş, denetçi getirir Müsteşara, Bakana, Denetim Kurulu Başkanına verir; gereğini yapmak -onay vermediği zaman denetçinin yaptığı rapor bir işe yaramaz- savcılığa gönderme yetkisi denetçide değil, müfettişte değil yani inceleme raporu gelir, yetkililer verir. Şimdi, sorun -ben anlamıyorum yani- 2012'de kendi uhdesine aldığından beri, arada burada, torba kanunda söyledik, Soma olayından sonra konuştuk... Şimdi, merak ediyorum, Sayın Davutoğlu bununla ilgili yeni bir genelge yayınlayıp "Ben bunu MİGEM'e geri verdim." dedi mi, benim haberim yok, arkadaşlarımız burada, varsa bize cevap versinler. Hâlen daha maden ruhsatları verme yetkisi Başbakanda mı? Bunu doğru buluyor musunuz? Önce bunları tartışalım yani "Filanca gitti, o gitmedi, o üç gün kaldı, bu beş gün kaldı..." tamam da olmuş zaten yani bitti, yetişemedik. Bu saatten sonra da yani normal bir kömür madeni kazası değil ki, suyun içinde, çamuru bile boşaltamıyorsunuz, insanlar orada ne kadar yaşayacak? Dolayısıyla, buraya doğru bakmak lazım. Şimdi, sorun ne? Denetimsizlik mi? Sayın Bakanın kendisi söylüyor: "Denetim raporları geldi, bunların bir kısmının kapanması lazım." Bilmiyoruz, herkes sordu, kendisi şimdi açıklama yapacak, biz de onun üstüne tekrar konuşacağız ama sorun denetimsizlik değil ki. Denetim kararlarının, raporlarının gereğinin yerine getirilmemesi. Ya, denetim yapılıyor. Her ne kadar yapılan denetim raporları hasıraltı edilmeye çalışılsa da denetimi her hâlükârda programa alıyor, şikâyet olduğu zaman yapıyor.

Sayın Başbakan da bakanlar da gitmiş "Ya, BİMER'e şikâyet etseydiniz, baksaydık." diyor. Ha baktım, hakikaten doğruysa 140 küsur tane, 150 tane şikâyet gitmiş onunla ilgili, artı, bir de -bilmiyorum, arkadaşlarımız bize bilgi versinler- "Kazadan iki ay önce işçiler noter kanalıyla o madende sızıntı olduğunu bildirmiş." diye bir şey de okudum. Bilemiyorum, basında yer aldığı için, şimdi burada arkadaşlarımız bakarsa... Ya, demek ki bir sorun var ve insanlar bunu daha önce bildirmiş. Şimdi, gidip de orada "Ya, BİMER'e bildirseydiniz bunu engellerdik." demenin bir alemi yok.

BİMER ne işe yarıyor? Sayın Başbakan diyor ki "Ya mübarek, teftiş kuruluna bir dilekçe yaz, BİMER'e gönder, biz de inceleyelim." Onun gereği hemen yapılıyor ve o ihale iptal ediliyor, o hemen oluyor ama vatandaşınki sıraya giriyor, bakan olursa oradan oraya, oradan oraya havale ediliyor. Yani, burada denetim kararları herhangi bir gerekçeyle, Sayın Bakanın söyledikleriyle veya başka gerekçelerle veya ekonomik veya siyasi veya işte 17 ve 25 Aralıkta olduğu gibi birilerinden bir şey alıp üstünü kapatma da olabiliyor, her neyse ama uygulanmıyor. İster siyasi rant ister ticari rant isterse bir kayırma olsun, o uygulanmadığı zaman bu sorunlarla karşılaşırız.

E şimdi maden işçilerini burada mağdur gibi değil de parti mitinglerinde kalabalık yapmak üzere diye getirirseniz, o zaman oradaki dayıbaşıların da patronların da onların da bunların da mecburen işini görmek zorunda kalırsınız. Yani, siz adamdan yarın kalabalığı isterseniz seçim meydanında, o da bir teftiş raporu geldiği zaman "Sayın Bakanım, ya bakın, bizim şu kadar işçimiz var, yarın gene... Sayın Vekilim, bunu Bakan Bey'e bir söyleyin, bunu hasır altı edelim." der. Yani, o süreç devam ettiği sürece bunlarla karşılaşırız, bunun çok fazla şeyi yok, gayet ortada. Şuna, buna suç değil yani neyin yapıldığı, neyin yapılmadığı belliyse e bunun da üstü örtülür, o zaman kapanır.

Şimdi, denetim deyince burada medyaya da yansıyan birtakım şeyler oldu. Biz hep Sayıştay raporlarının eksik geldiğinden, bize verilmediğinden şikâyetçiyiz. Sayın Bakanım, siz de bu konuda bize hem şahitlik edin hem de bilgi verin. Sayıştayla ilgili bu TKİ'nin raporunu hazırlayan denetçi arkadaşımızın Rapor Değerlendirme Kurulundan çıkarıldığı medyada yer aldı, bu doğru mudur? Yani, yaklaşık 5 madende 100 milyona yakın bir kamu zararı oluştuğunu arkadaşımızın söylediği ifade ediliyor. Burada tamamını bizim raporlara siz aktarmadığınız için Rapor Değerlendirme Kurulunu ben "Raporları Kuşa Çevirme Kurulu" olarak değerlendiriyorum. Acaba bunun gerekçesi var mı?

Tabii, burada başka bir şey daha var. Torba kanunda çok bakanımız geldiği gittiği için siz hangisinde buradaydınız hatırlayamadım. Biz TKİ'den bilgi aldık. Arkadaşlarımız geldi, defalarca tartıştık. Yapılan bir redevans sözleşmesi gereği verilmiş, eski sözleşmeye istinaden, yeniden ihale yapılmadan, hatta bazısında yönetim kurulu kararı dahi -geçmişte yapmışlar ama- yakın zamanda yok. Bunların devam ettiği söylendi. Baktık, doğru dürüst bir bilgi bize gelmedi. Yani, şimdi, ihalesiz olarak birilerine bunları verdiğiniz zaman, bir de devletten eğer alım garantisi varsa yarın bu adamların denetimi sağlanamıyor Sayın Bakanım. İster elli gelir, ister yüz gelir, bir sürü adam hiçbir şey olmasa o bölgenin milletvekilini bulur, size gelir, baskı yapar. Yani, eğer bunlar bu şekliyle yapılırsa normal sözleşmeye de aykırıdır; en kötü ihtimalle gelip o yönetim kurulundan bir şeyler çıkması lazım, yeniden ihale sürecine girmesi lazım. Ama maalesef biz burada defalarca tartıştık, Sayın Kuşoğlu da önerge verdi, burada yeniden tekrar, tekrar geldi arkadaşlarımız, son gece dahi o konuyu konuşarak kapatmıştık Komisyonumuzda. O konularda da bize hâlâ net bir bilgi gelmiş değil. Hükûmetin sözcüsü olarak şu anda bu konuda, burada olduğunuz için, Enerji Bakanımız da nöbette olduğu için vekâleten bunu da size tevdi ediyoruz. O sözleşmelerle ilgili ayrıntılı bilgi biz hâlâ alabilmiş değiliz. Bunları da bu sürece eklemiş olayım.

Sorunu şahıslarda aramak doğru değildir ama sistemi işletmeyen de kanunu işletmeyen de denetim sonuçlarını uygulamayan da maalesef şahıslardır. Onun için en baştan, -şimdi artık Cumhurbaşkanı olduğu için bu işlere karışmıyor ama- 2012'den itibaren o ruhsatları kendisine bağlayan Sayın Erdoğan'dadır suç. Dolayısıyla bir an önce değiştirilmesi, bu işlerin uzmanı olan MİGEM tarafından veya değiştirecekseniz Enerji Bakanlığında yine ayrı bir kurum, maden kurulu mu diyeceksiniz, ne yapacaksanız... Her türlü kanunu getiriyorsunuz kardeşim. Yani, MİGEM'e güvenmiyorsanız o zaman başka bir kurum kurun. Gerçi kurul kuruyoruz, kurum kuruyoruz onlar yapmıyor; "Enerji Bakanlığı yapamıyor." diyoruz, dönüyoruz DSİ denetliyor, bilmem ne yapıyor. Yani, onların da yolunu buluyorlar ama gerçek sorun denetim raporlarının gereğinin -ister Bakanlık müfettişlerinin ister Sayıştay denetçilerinin- uygulanmamasından kaynaklanıyor diyorum.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.