KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Yani ben tekrar olmasın diye, uzamasın diye önerge üzerinde konuşmak istedim, madde üzerinde o yüzden ayriyeten söz almadım; bunu bilmenizi isterim.

Şimdi, öngörülemez ve beklenemez olaylara "kaza" diyoruz ama olma ihtimalini bildiğimiz ve önlenebileceğini bildiğimiz olaylara ve bu konuda yaşanan ölümlere de "kaza" diyemiyoruz, "cinayet" diyoruz yani. Dolayısıyla biz Türkiye'de "iş kazaları" diye ifade edilen bütün o kazaların tamamını "iş cinayetleri" diye tanımlıyoruz. Çünkü tüm iş cinayetleri önlenebilir durumda en başta madenler olmak üzere.

Ben, Amasra Maden Faciasını Araştırma Komisyonu üyesiyim aynı zamanda. Şimdi, orada sunumlar yapılırken maden sendikalarının da, o madendeki yetkili, görevli kişilerin de konuşmalarını dinlediğim zaman çok benzer geldi bana. Herkes aşağı yukarı şunu söylüyor: "Ya, biz arkadaşlarımızı bile bile ölüme gönderir miyiz? Bunlar bizim arkadaşlarımız." Fakat Müzeyyen Vekilimizin de söylediği gibi, aileler her gün sabahleyin çocuklarını gönderirken vedalaşarak gönderiyorlar. Niye? Çünkü onlar da biliyorlar ki oralar önlenebilir olduğu hâlde tedbirler alınmadığı için, Türkiye'deki maden ya da benzeri riskli işlerde yaşanan kazalar ölümle sonuçlanıyor. Tabii ki şu var: Burada öncelik meselesi var. Bütün bu konuşmalardan dinlediğimiz ve gördüğümüz şu oluyor: Oradaki petrol, oradaki maden, bunun çıkartılması lazım, bunun ekonomiye katılması gerekiyor ne pahasına olursa olsun; öncelik bu. Yani bunu bizim bir artı değer olarak ülke ekonomisine katmamız gerekiyor; öncelik bu.

Bir gün yine maden yasasıyla ilgili Komisyonda görüşürken Altın Madencileri Derneği Başkanı -şimdi, burada Sayın Dernek Başkanı Hanımefendi de konuştu- şöyle demişti; hiç unutmuyorum, aklımda kalan bir şeydir o çünkü çok dikkatimi çekti yani yanılmıyorsam, rakamı yanlış söyleyebilirim: "Bizim çıkardığımız madenlerin yüzde 3'ü ormanlık alanlardan çıkıyor." Yani olayı küçümseterek anlattı böyle. O zaman çıkartmayın ya, madem yüzde 3, yüzde 3 orada kalsın o zaman. Yani o yüzde 3 için niye ormanları tahrip ediyorsunuz o zaman? Hani bunu düşünmüyor ama. Niye? Çünkü şöyle bir ezber içerisinde ve şöyle bir öncelik içerisinde...

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Ama o yüzde 3 totalde ne kadara tekabül ediyor?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Şimdi, fark etmiyor Hocam, sonuçta eğer yüzde 3'üyse yüzde 3'üdür, o kadar yani yüzde 3'üdür. Sonuçta şu var: "Orada bir altın var ya da orada bir maden var, bunu mutlaka çıkartmam lazım, mutlaka." Böyle bakılıyor, bulacağım, çıkaracağım. Buradan bakılmıyor, şuradan bakılmıyor; ya, bu öncelik nedir? Şimdi, burada da sayın işveren temsilcisi derneklerinin yöneticisi arkadaşımız da bütün kurumsal şirketlerin bunu istediğini, arzu ettiğini, sendikanın itiraz... Diğer arkadaşlarımız da konuşmasında, sadece hanımefendiye cevaplamış olmayalım ya da onun sözüne atıfta bulunmayalım, diğer arkadaşlar da diğer beyefendi de sonuçta bunu işçilerin de işverenin de kabul ettiğini filan söylediler. Ya işçi kabul edebilir çünkü madenlerde de şöyle bir şey oluyor, gelen madenciler, örneğin Komisyona gelen maden temsilcileri ve sendika temsilcileri o kadar anlattıktan sonra, biz biraz sıkıştırdıktan sonra şunu söylediler, dediler ki: "Ya bir karar vermemiz lazım, ya dışarıda aç karnımıza öleceğiz." Yani belki abartılı söylenmiş bir söz ama çoluğuna çocuğuna ekmek götürme anlamında söylüyor bunu. "Ya öyle öleceğiz ya da madene girerek öleceğiz. Seçenekte bulunuyoruz ve en azından çoluğumuzun çocuğumuzun karnını doyurmak için madene girmeyi tercih ediyoruz." diye ifade ettiler. Tutanaklarda var bu. Merak eden arkadaşlar tutanaklara bakabilir ya da ben de getirebilirim. Şimdi, dolayısıyla burada işçiye inisiyatif bırakıldığı zaman, zaten ekmeğin aslanın midesinde olduğu bir ülkede, doğal olarak, işçinin tercih ettiği husus, bütün risklere rağmen, ailesine ekmek götürebilmek açısından her türlü riski göze almak oluyor. Şimdi, burada bizim görevimiz ne? Yani sizlerin, bizlerin görevi ne? Öncelik belirlememiz gerekir. Yani öncelik, vatandaşımızı, yurttaşımızı yaşatmak mı yoksa oradaki petrolü bulmak mı ya da oradaki madeni bulmak mı; mesele bu mu?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - İkisi bir arada.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - İkisini bir arada yapabildiğin zaman en sağlıklısı oluyor, en iyisi odur ama bizim ülkemizde ikisini bir arada yürütme koşulları gözetilmiyor, o madeni çıkarma üzerine kurulu bir öncelik gözetiliyor. Elimizdeki sonuçlar bunu gösteriyor çünkü hâlâ bizim ülkemizde iş cinayetleri ve maden katliamları var, Amasra'da 42 kişi yaşamını yitirdi ve bu devam ediyor. Bu gösterge şunu gösteriyor: İkisi bir arada yürümüyor demek ki bizim ülkemizde, maalesef o seviyede değiliz, öyle olsa zaten onlar yaşanmazdı.

Doğrudan işçileri ilgilendiren bir yasa maddesini görüşüyoruz ama işçi sendikaları, işçi temsilcileri ya da işçinin kendisi burada yok, onları dinleyemiyoruz. Sayın Başkan "Davet ettik, gelmediler." dedi; doğrudur, beyanına güveniyoruz ama netice itibarıyla, demek ki o sendikalar da işçisinin hayatını önemsemeyen sendikalar. Bir "sarı sendika" kavramı var; bilmiyorum, onlar o tanıma giriyorlar mı girmiyorlar mı ama hakikaten, kendi işçisinin yaşamını ilgilendiren, onun çalışma hayatını ilgilendiren bir konuda eğer sendika buraya gelip görüş vermiyorsa ben o sendikanın sarı olup olmadığı konusundaki bütün kanaatimi ortaya koymuş olabilirim.

Değerli arkadaşlar, hanımefendi söyleminde ifade etti, bir taraftan da yoğun çalışma ortamı olduğunu söylüyor. Bu yoğun çalışma ortamları cinayetlerin yani önlenebilir meselelerin önlenememesi üzerine kurulu ve "kaza" diye ifade edilen iş cinayetlerinin oluşmasına sebep oluyor. Burada, evet, Fuat Vekilimizin söylediği gibi, belki de bütün bu tedbirleri alarak ikisini bir arada yürütebilecek önlemleri oluşturmamız gerekiyor. Fakat bizim bugüne kadarki gördüğümüz, yaşadığımız pratikte de işleyen durum kesinlikle ikisinin bir arada gitmediği, önceliğin kârdan yana, sermayeden yana, kapitalizmden yana, paradan yana, oradaki madenden, onu çıkarmadan yana olduğunu yaşanılan bütün pratikler de ortaya koyuyor ve görüyoruz. O nedenle, biz önergemizin kabul edilerek maddenin geri çekilmesini öneriyoruz çünkü biz bu konuda hakikaten sağlıklı bir bilgiye sahip değiliz. Yasa teklifi zaten çok kısa süre içerisinde geldi, görüşmeleri çok kısa süre içerisinde yapıyoruz ve birçok farklı konuda karar alıyoruz. Her konuda uzman değiliz, her konuda anında bilgi sahibi olabilecek mekanizmalarımız da yok. Siz bile sendikaya ulaşamamışsınız, gelmemiş ya da ulaşmışsınız ve gelmemiş. Dolayısıyla, bizim de bu konuda öncelikli olarak bu riskleri bilmemiz, işçilerle görüşmemiz ya da bu konuyu biraz daha incelememiz gerekiyor. O nedenle, biz bu maddenin çekilmesini talep ediyoruz, önergemizin kabulünü talep ediyoruz.