| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 15 .12.2022 |
KANİ BEKO (İzmir) - Sayın Başkan, sevgili milletvekilleri, çok kutsal bir görev yapan sevgili sendikacı arkadaşlarım; öncelikle hoş geldiniz.
Ben sizin de bildiğiniz gibi kırk beş yıllık sendikacıyım. Kırk beş yıldan bu yana...
(Uğultular)
KANİ BEKO (İzmir) - Dinler misiniz lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Herkes birbirini tebrik ediyor. Başkan, sen eğer onlar gibi yumruğunu vurmazsan konuşma olmaz.
KANİ BEKO (İzmir) - Ben kırk beş yıllık sendikacıyım. Şimdi, arkadaşlar, hayatım, ömrüm çalışanların ekonomik, demokratik, siyasi, sosyal haklarını korumak ve kollamakla geçti; tam kırk beş yılımı verdim. Yürüyüşler, mitingler, grevler, TOMA'lar, biber gazları ve 3 kez de cezaevine girdim ama sendika kimliğimle girdim.
Şimdi, dün burada söylemeye çalıştım, sendikalar siyasi partilerden, devletten ve sermayeden bağımsız olmalı. Sendikaların görevi çalışanların ekonomik, demokratik, siyasi, sosyal haklarını korumak, kollamaktır. Bir hatıramı anlatayım, az önce Koncuk'a anlattım: Türkiye'de milyonlarca kamu çalışanının iş güvencesi Çankaya sarayında tartışılırken, işçi arkadaşlarımızın da kıdem tazminatlarını mevcut siyasal iktidar almak isterken 30'a yakın üçlü danışma kurulunu -bizi- dönemin Başbakanı Çankaya'da bir araya topladı, yarımşar saat bize söz hakkı verdi. Biz oralarda kıyametleri kopardık. Tabii, ben DİSK Genel Başkanı olarak işçi haklarını savundum; Koncuk'u da kutluyorum -orada da kutlamıştım- kamu çalışanlarının haklarını da savundu. Diğer konfederasyon başkanları ve en son MEMUR-SEN'in Genel Başkanına sıra geldi. MEMUR-SEN'in Genel Başkanı söz hakkı aldı, "Sayın Başbakanım." dedi, "Buyurun." dedi, "Bizim senden bir ricamız var.", "Buyur Sayın Başkan." dedi, "Siz bizi doksan yılık bu zulümden kurtarın, biz sizden başka bir şey istemiyoruz." Doğru mudur kardeşim?
İSMAİL KONCUK (Adana) - Evet.
KANİ BEKO (İzmir) - Şimdi, MEMUR-SEN'in sendikacılık anlayışı bu arkadaşlar.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - O "Zulüm." dediğinin ne olduğunu söyle de kayıtlara geçsin.
KANİ BEKO (İzmir) - Dolayısıyla, Avrupa Birliği müzakerelerinin 19'uncu Fasıl'ına ben de katılmıştım. Ankara'da katılmış olduğumuz Avrupa Birliği müzakerelerinin 19'uncu Fasıl'ında, ya, biz neler yaptık, bir türlü 19'uncu Fasıl'ı aşamadık. Biliyorsunuz, 19'uncu Fasıl Avrupa ITUC'un ve ETUC'un dünya genelindeki sendikal hak ve özgürlüklerin tanınması. Biz neler yaptık, bunları bir türlü anlatamadık ve 3 kez yapmış olduğumuz toplantıdan 19'uncu Fasıl'ı bir türlü geçiremedik.
Şimdi, Anayasa'nın 51'inci maddesine göre... Siz ne yaptığınızın farkında mısınız ya? Anayasa'yı ayaklar altına alıyorsunuz. Anayasa'nın 51'inci maddesi diyor ki: "Çalışanlar özgür iradesiyle istedikleri sendikaya üye olabilirler." Nokta. Yahu, Anayasa bu hakkı bana vermiş, siz bu anayasal hakkı burada nasıl alırsınız? Biraz evvel arkadaşlarım anlattı, Danıştay kararları var. Danıştay açık, net bir şekilde eşitsizlik ilkesi olduğunu ortaya koymuş, daha önce yüzde 1 olan barajın reddine karar vermiş; şimdi siz barajı yüzde 2'ye çıkarmak istiyorsunuz. Arkadaşlar, bu doğru değil. Şimdi, az önce Sayın Başkan da anlattı, Türkiye'de bulunan 233 sendikadan 188'i yüzde 2 barajını aşamıyor, sadece MEMUR-SEN, KAMU-SEN ve KESK'e bağlı 43 sendikayı bu koşula bağlamış. Şimdi, ben baraj deyince MEMUR-SEN'deki arkadaşlarım atıfta bulundular efendim "İşçi sendikaları da böyle.", hayır öyle değil. Elitaş bilir, ben Konfederasyon Genel Başkanıyken Çalışma Bakanlığında sabahlara kadar baraj altı sendikalara yetki almak için uğraştım, siz şahitsiniz, bilirsiniz. Bu nedir, biliyor musunuz? 15'e yakın, DİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ'in 15 sendikası baraj altında. Şimdi, bu ne anlama gelir? Bu şu anlama gelir: Baraj altındaki sendikalar yüz bine yakın işçinin toplu iş sözleşmesini yapamadığı için bu işçiler sadece asgari ücret alır ama onun yanı başında toplu iş sözleşmesi yapan sendikalar ortalama işçilere 10 bin lira maaş alır, sosyal haklar alır ve her bayramda da ikramiye alır, bu kadar açık ve net. Şimdi, ne anlatmak istedim? Biz, Türkiye'de işçilerle ilgili de bir türlü bu barajları kaldıramadık, yürüyüşler yaptık, mitingler yaptık, Bakanlığa geldiğimizde biber gazları, tanklar, tüfekler falan, bunlar doğru şeyler değil arkadaşlar.
Şimdi, kamu çalışanlarının özgür iradesiyle kurmuş oldukları sendikalar var. Şimdi, ben AKP'li buradaki vekil arkadaşlarımıza ya kardeşim bırakın siz bu AKP'yi, gelin şu partiden aday olun desem doğru olur mu? Sizin de yaptığınız bu. Siyasal ve ideolojik anlamda MEMUR-SEN'in bir duruşu var, bunu dünya biliyor ve dolayısıyla bu arkadaşlarımız memur da olsa, işçi de olsa, işçiler HAK-İŞ'e gitmek istemiyor, memurlar da MEMUR-SEN'e gitmek istemiyor. "Benim için bir zulüm." diyor, zulüm. Ben kırk beş yıllık hem sendikacıyım hem de Cumhuriyet Halk Partiliyim, bir başka partiye gitmek benim için bir zulüm, zulüm. Dolayısıyla bunu iyi anlamak lazım, iyi kavramak lazım.
Sayın Başkan, bir de bu işin Avrupa ayağı var. Ben şimdi sorarım MEMUR-SEN'deki arkadaşlarıma. ETUC, ETUC ne biliyor musunuz? Avrupa Sendikalar Konfederasyonu; ITUC, 200 milyon üyesi olan Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu. G20'lere gittiğimizde aynı bu şekilde bizim 500'e yakın uluslararası sendika hareketinin konfederasyon başkanlarıyla yaptığımız çalışmalar var ve biz dosyayı çıkarırız. En son Sharan Burrow çalışma hayatıyla ilgili bu dosyayı alır, kime verir? G20'lere, G20'lerdeki liderlere verir birer dosya. Şimdi, MEMUR-SEN, ITUC üyesi değil, ETUC üyesi değil. Ya, sizi bu kafayla ne ETUC'a alırlar ne de ITUC'a alırlar. Yarından sonra... Sayın Başkan, Sayın Elitaş, ben Cenevre'deki Uluslararası Çalışma Örgütü ILO toplantılarına tam 7 kez katıldım. Çalışma Bakanları bilir, orada konuştuklarım bilirler. İçeri girerken "Turkey" diye çağırıyorlar, doğru Aplikasyon Komitesi içerisine giriyorsun, zulüm. Dün ben size Aplikasyon Komitesindeki Zimbabve'yi anlattım, Afganistan'ı anlattım, Pakistan'ı anlattım. Ya, arkadaş yani bu ülkelerin arasında Türkiye'nin olması size keyif mi veriyor ya? Ya, yapmayın ya. Yani önümüzdeki dönemde tekrar ILO'ya gittiğimizde yine Aplikasyon Komitesi içerisine gireceğiz. Hiç unutmuyorum, bir İtalyan işvereni orada kıyametleri kopardı, Müezzinoğlu çok iyi bilir, tutanaklara bakın, orada dedi ki: "Ya, yeter artık, Türkiye'deki işverenlere, siyasi iktidara, Hükûmete ya artık söyleyin de yani şu işçiler artık ölmesin." Bakın istatistiklere, hâlâ biz işçi sağlığı ve işçi sağlığı ve iş güvenliği ILO kriterlerine uygun hâle getirilmediğinden dolayı, ağabey, dünyada 3'üncü, Avrupa'da 1'inciyiz. Yani, 2002 yılından bu yana, özelleştirme ve taşeronlaştırma başladığı günden bu yana 30 bine yakın işçi kardeşimizi iş kazalarında kaybettik. Ya, bir de bizi dinleyin bir arkadaş ya! Duymayan kulaklar artık duysun, görmeyen gözler görsün. Biz de bu toprakların çocuklarıyız.
Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KANİ BEKO (İzmir) - Ben son olarak şunu söylemek istiyorum...
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Kani Bey, son bir dakikada toparlarsanız memnun olurum.
Buyurun.
KANİ BEKO (İzmir) - Hayatımı verdim, ömrümü verdim ama bir daha söylüyorum: Sendikal rekabetin ne olduğunu çok iyi bilirim ben. O kadar çok örnek anlatırım ki burada, sabaha kadar konuşurum yaşadıklarımı ama şunu söylemeye çalışıyorum: Bugün buraya kadar gelen, kutsal görev yapan bağımsız sendikalar ve diğer sendika genel başkanları gerçekten buralara kadar geldiyse, bu arkadaşlarımız söz alıp burada konuştuysa, sorunlarını anlattıysa, biz de bunları dinlediysek... Bunların arkalarında bir ordu var, ordu; bunların arkalarında bir ordu var Sayın Elitaş. Bu ordu yarın sokaklara çıkar, yürüyüşler olur, mitingler olur ve dolayısıyla siz de rahatsız olursunuz, biz de rahatsız oluruz.
Ben son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu yasa teklifini ben inceledim. Hatta dün bilmiyordum ben.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Kani Bey, bitirin ama.
KANİ BEKO (İzmir) - Dün ben teklifi inceledim, baktım. Biz birbirimizin dilinden anlarız. Hatırlarsanız, dün konuştuğumda söylemiştim, dedim ki: "Bu teklifi buraya veren mutlaka ama mutlaka sendikacılardır." Ben bizim dilimizden anlarım ama dünyanın hiçbir yerinde ben şunu görmedim: Diğer sendikanın yok olması için, Türkiye'nin sendikalar mezarlığına dönüşmesi için uğraşan hiçbir sendikayı ben bugüne kadar görmedim.
Son bir şey söylüyorum ve noktalıyorum: Aklımızı başımıza toplayalım arkadaşlar. Türkiye darbeler ülkesi. Türkiye'de kamu çalışanları ve işçiler 15-20 milyona yakın; dolayısıyla, Avrupa'da olduğu gibi örgütlü bir güç olsak Türkiye darbeler ülkesi olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KANİ BEKO (İzmir) - İsveç'te toplantılara katılıyorum. Sağ taraftaki arkadaşım söz hakkı alıyor. Ne adına alıyor? İsveç ordusu adına. Diyor ki Genelkurmay Başkanı: "Ben sendika başkanıyım." Sol taraftaki, emniyet adına söz hakkı alıyor ve bu arkadaşlarımız emniyet adına, sendika genel başkanı olarak konuşuyor; bir diğeri ordu adına konuşuyor. Sağıma bakıyorum, komutan; soluma bakıyorum, emniyet amiri.
Şimdi, Türkiye'de -biraz evvel Veli Başkan da anlattı- polisler sendika kurma aşamasındayken bize geldiler, DİSK'e geldiler; ben de onlara dedim ki...
İSMAİL KONCUK (Adana) - Kuranlar 10 kere işten atıldı.
KANİ BEKO (İzmir) - Bitireyim ağabey. Biliyorum ben, biliyorum.
Şimdi, bu arkadaşlar bize geldi. Bunlar bizim insanlarımız. Dolayısıyla, siz de biliyorsunuz, bizde hukukçu ordusu var ve bu arkadaşlarımız sendikalarını kurma aşamasındayken biz onlara çok yardımcı olduk, her yönüyle yardımcı olduk ama sonra da bir baktık, eyvah! Bir gün arkadaşım bir geldi, dedi ki, işte, birisi Şırnak'a, birisi Kars'a, birisi Van'a...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Kani Bey, Ağabey, on beş dakikayı geçtin. Toparlarsan memnun olurum, lütfen...
KANİ BEKO (İzmir) - Bitiriyorum, son cümlem.
Bu arkadaşlarımızın tamamı sürgüne gitti; yetmedi, işten atıldılar; yetmedi, çocukları da aileleri de perişan oldu.
Son cümle: Sendikalar önemlidir arkadaşlar. Ve buradan sendikacı arkadaşlarıma sesleniyorum: Siz sendikacılık yapmak istiyorsanız siyasi partilerden, devletten ve sermayeden uzak durun. Çalışanların ekonomik, demokratik, siyasi, sosyal haklarını koruyun; biz de size sonuna kadar destek verelim. Ama bu kardeşlerinizi de karşınıza alıp yok etmek için devleti, siyasi iktidarı arkanıza alarak sendikacılık yapamazsınız; kimse size bu şekilde sendikacılığı bu ülkede yaptırmaz. Bugünün yarını var.
Beni dinlediğiniz için hepinize sevgiler saygılar sunuyorum; sağ olun, var olun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)