KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar -sivil toplum kuruluşlarından kimse kalmadı zannediyorum- değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız güzel bir açıklama yaptı ama tabii konu önemli olduğu için ben de onunla ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum. Şimdi, bütün ülkeler borçlanma yapar yani bütçeyi yaparsınız, bütçe bir tahmindir ve bu tahmin yüzde yüz tutar demek değil, eksikleri olabilir, özellikle bütçe açığıyla ilgili bir noksanlık, fazlalık söz konusu olabilir. Burada demin Borçlanma Genel Müdürümüz açıklama yaparken "Ödenekler ile gelirler arasındaki farkla ilgili bir limit söz konusu." dedi yani aslında bir anlamda bütçe açığıdır o. Bütçe açığı kadar borçlanma yapılabilir bütçe kanunlarıyla. "4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun" diyoruz, bu kanuna göre artırım yetkisi yüzde 5 Maliye Bakanlığınındır, yüzde 5 de Cumhurbaşkanındır. Şimdi, burada, anladığımız kadarıyla, sadece Sayın Maliye Bakanı yetkisini kullanmış ve yüzde 5 artırım yapmış -yapıldığıyla ilgili Resmî Gazete'de şimdiye kadar herhangi bir şey görmedik ama yapıldığı söylendiğine göre yapılmıştır- yalnız şöyle bir şey var: Ekim ayı itibarıyla bu limit aşılmış; borçlanma zaten yapılmış, biz kanunu şimdi çıkarıyoruz yani istimal arkadan geliyor, kanunsuz bir borçlanma yapılmış.

Değerli arkadaşlarım, şöyle bir şey var özellikle yeni sistemde: Yeni sistemde bütün kanunlar tek bir usulle yapılıyor biliyorsunuz; milletvekili teklif veriyor, buna göre kanun çıkıyor ama tek bir istisna var, o da bütçe kanunu. Bütçe kanununda milletvekilleri teklifte bulunamıyor. Bütçe kanunu teklifini kim veriyor? Sayın Cumhurbaşkanı veriyor, Cumhurbaşkanından gelmesi gerekiyor; Cumhurbaşkanı sevk ediyor, Cumhurbaşkanı bütçe kanunu yapıyor. Bütçe kanunu özel bir kanun bu sistemde, daha önce de özeldi ama daha farklılıkları var.

Şimdi, bütçe kanununu biz 2022 için konuşuyoruz; yıl içerisinde 1,7 trilyon liralık bir bütçe yaptık, ocak itibarıyla başladı ama geldik haziran ayına, haziran ayında bütçenin yetmediği görüldü, bir ek bütçe yapıldı, ilaveten 1,2 trilyon liralık bir bütçe daha yaptık.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - 880 milyar lira.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 1,80 aşağı yukarı.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Gelir 1,80; gider 880.

CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Görünmeyen kısımda gelir-gider denk.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 2,8'lik bir bütçe oldu. 2 trilyon 800 milyarlık bir bütçe oldu 2022 yılı için. Ek bütçe yapılırken bu limit artırılmadı, borçlanma limiti arttırılmadı, normalde o kanunla yapılması lazımdı. Arttırılmadı, yıl başındaki bütçe kadar, başlangıç bütçesi kadar bütçe açığı devam etti yani borçlanma limitleri öyle kaldı. Ancak, biraz önce Yasin Bey bahsetti, OVP'de, orta vadeli programda bütçe açığı 461 milyar lira olarak öngörüldü. Yani dönem başında 279 milyardı, ek bütçeyle artırılmadı "Aynen devam edecek." denildi, OVP'yle -OVP eylül ayında yayımlanır- bu 461 milyara çıkarıldı. Şimdi, bütçe ekim ayından itibaren bu borçlanma limitleri aşıldı, daha fazla borçlanma yapıldı. Şu anda da 200 milyar liralık ek bir borçlanma limiti isteniyor yani 493 milyar liraya çıkarılması isteniyor ancak bugün açıklanan bütçeye göre ocak-kasım dönemi için 20 milyar sadece açık var yani bunun artmasına da gerek yok görünüyor ancak şöyle bir şey var: Bir belirlenen, tahakkuk eden limitler var, bir de nakit var, hazinenin elindeki nakit var, nakit para var. Biraz önce Yasin Bey söyledi "Merkez Bankası borçlanıyor." dedi, o Merkez Bankasının borçları ayrı, Hazinenin borçları dışında onlar bu kapsama giren borçlar değil. Şimdi, neden böyle bir borçlanma gereği var, bunun izah edilmesi lazım. Her ne kadar Sayın Başkanımız dediyse de "Bizim borçlanma rakamlarımız çok iyi, biz diğer ülkelere göre, Avrupa Birliğine göre iyi durumdayız; limitlerin altında kalıyoruz." Biz ilk defa tarihimizde Borçlanma Genel Müdürlüğü kurduk, bunu unutmamamız lazım. Bakın, Borçlanma Genel Müdürlüğünü birkaç sene önce kurduk, yeni kurduk. "Borçlanma Genel Müdürlüğü" demek bir anlamda "Düyun-ı Umumiye kurumu" demek, borçluları idare etmek için kurum kurduk, öyle basit bir şey değil. Ayrıca, millî gelir içerisinde borçlanma miktarımız oran olarak düşüyorsa da bunun anlamı şudur: Biz geçen sene -bir daha söyleyeyim- 1,7 trilyon liralık bütçe yaptık, yıl sonunda bu bütçe 2,8 trilyon lira oldu. Bu sene de yaptığımız bütçe 4,4 trilyon oldu yani geçen sene 1,7 trilyon başlangıç bütçesi, bu sene 4,4 trilyon lira oldu. Bu neden dolayı oldu, neden arttı? Millî gelirimiz de arttı, enflasyon dolayısıyla arttı. Enflasyon vatandaştan, şirketlerden haksız vergi almaktır. Şimdi, enflasyon yükseliyor, devletin borcu azalıyor ama vatandaştan alıyorsunuz bu vergileri. Biz ek bütçe yaptığımızda ek bütçenin karşılığı vergilerdi. Vergi alacağız dedik, hepsini ilave olarak vergilerle tahsil ettik; bu enflasyonla vatandaşı ezmektir, bunu yapmış olduk yani iyi bir şey yapmadık, çok başarılı bir şekilde borçlanmayı azaltmadık, enflasyon dolayısıyla azalttık borçlanmayı millî gelire göre, nominal olarak azalmadı.

Usul olarak baktığımızda da Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkması gerekiyor ancak bir de şu var: Özel olarak bütçe kanununu farklı bir şekilde Anayasa'da zikredilmiş. Anayasa'nın 161'inci maddesine bakarsanız orada bütçe kanununun nasıl uygulanacağı anlatılmış.

Şimdi, bütçe kanunu Cumhurbaşkanı sunuyor. Bir milletvekili -değerli bir arkadaşımız Ahmet Çolakoğlu- tamam, böyle bir önerge veriyor ama bu Sayın Cumhurbaşkanının verdiği bütçe kanununda değişiklik yapan şeye de uygun değil. Yine, ek bütçeyi ya da ilave olarak bütçe kanunundaki değişikliği buraya Cumhurbaşkanının vermesi, göndermesi gerekiyor; böyle bir eksiklik yapıldı.

Şimdi, 2017'de Anayasa Mahkemesine bu konu için gidildi, Anayasa Mahkemesi bu konuyu uygun görmedi. Ondan sonraki yıllarda da 2017 değişikliğine göre uygun görmeye başladı; biz 2019'da 2020'de de yaptık ancak 2017'de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yoktu, 2019 ve 2020'de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi var. İş değişti, Anayasa Mahkemesi onları dikkate almadan bunları reddetti. Hâlbuki yeni sisteme göre reddedilmemesi gerekiyor. Yeni sisteme göre yeni kanun yapma usulünün dikkate alınması gerekiyor, bizim dikkate almamız gerekiyor. Bakın, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin en önemli özelliği güçler ayrılığıdır, en önemli özellik bu ve yasamanın da çok güçlü bir erk olması lazım. Bizim Meclis olarak en önemli özelliğimiz, kanun yapmaktır. Bunu, yaptığımız işi küçümsememiz lazım. Yani bunun öyle de olsa, böyle de olsa ne fark eder; bir milletvekili de olsa, Cumhurbaşkanından da gelse fark etmez demememiz lazım, bizim özelliğimiz bu. Kendi işimizi küçümsemememiz lazım. Dolayısıyla, usul neyse ona uymamız lazım, 161'inci maddeye uymamız lazım. Kendi işimizi küçümsersek hem demokrasi açısından hem devlet açısından hem de kendi açımızdan yanlış bir iş yapmış oluruz. Bunun düzelmesi gerekir diye düşünüyorum, bu konuya ihtimam göstermemiz gerekir diye düşünüyorum. Kendi işimizi küçümsemememiz lazım Sayın Başkan.

Hem bu Komisyonda görüşülmesi lazım hem de genel olarak bu şekilde görüşülmesi yanlıştır. Usul de yanlış, içerik olarak da yanlış. Ekonomik etkilerine baktığımızda da birçok yanlışlıklar söz konusu yine. Biraz önce söylediğim gibi enflasyon dolayısıyla borçlar azalıyor ama vatandaştan, şirketlerden daha fazla vergi alıyoruz, haksız vergi alıyoruz; ekonomi, vatandaşın ekonomisi daha fazla sıkıntıya giriyor. Bunları da unutmamamız lazım. Orada da olumsuz etkileri söz konusu oluyor.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.