KOMİSYON KONUŞMASI

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokrat arkadaşlarımız, uzmanlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle Aysu Bankoğlu Milletvekilimizin anneannesine de Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum; ailesine ve kendisine Allah sabırlar versin.

Şimdi, biz bu toplantılarda, ilk toplantıdan bugüne kadar şunu söylemek isterim: Başta Komisyon Başkanımız, iktidarıyla muhalefetiyle bütün arkadaşlarımız bu olayla ilgili samimi bir şekilde görüşlerini beyan ettiler. Amaçlarımız ne? Burada 42 canımızı kaybettik, Allah mekânlarını cennet eylesin, milletin iradesini taşıyan kişiler olarak da bundan sonra aynı şeyler yaşanmasın istiyoruz. İnsanız biz, bazen duygusalız, bazı şeyleri, eleştirileri kabul edemeyebiliriz ama bütün eleştirileri bizler hep beraber yaptık yani iktidarıyla muhalefetiyle hep beraber yaptık ve şunu da korumaya çalıştık: Türkiye Taşkömürü Kurumunda, orada hata yapan insanları, orada ihmali olan insanları bir kenara ayırıyoruz, onlar yargı önünde cezalarını alacaklar. Ama bir şeyler yaparken de bir kurumu tamamen gömmemek lazım. Sonuçta bu Kurum, Türkiye Taşkömürü Kurumu yıllardan beri hizmet veren, çok zor şartlarda çalışma yapan, ülke ekonomisine katkıda bulunmaya çalışan insanların olduğu bir Kurum. Yani şu anda bir kaza oldu, sorumluları ayrı, yargı kararını verecek ama bu Kurumun insanlarını, burada sorumluluğu olmayan insanları da elbette ki buraya çağırmamız bizim asli görevimizdir. Biz nereden insan çağıracağız? Türkiye Taşkömürü Kurumundan kişileri çağırmayıp da uzaydan insanları buraya çağırıp dinlemeyeceğiz herhâlde, buradaki, Türkiye Taşkömürü Kurumunun içerisindeki insanları çağıracağız. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Hep beraber bu Kurumda çalışan insanların da, mevcut günahsız, hatasız insanların da moralini, motivasyonunu bozmamamız lazım. Bizim asli görevimiz bu; onlara bir taraftan da moral motivasyon vermek lazım, eksiklerini hatırlatmak lazım.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Balta...

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Serpil Hanım, ben sizi dinledim, bakın, hiç müdahale etmedim, lütfen... Ben görüşlerimi söylüyorum.

Bu kurumdaki insanların moral ve motivasyonunu sağlayacak da bizleriz. Sonuçta bu Kurumu kapatmıyoruz, bu Kurum buradaki insanlarla yoluna devam edecek, eksiklerini hatırlatacağız, eksikleri tamamlanacak ama yolumuza da devam edeceğiz.

Ben, bütün arkadaşlarımın samimi görüşlerine yürekten katılıyorum, tebrik ediyorum. Burada da bizler iktidar partisini temsilen burada savunma pozisyonunda değiliz asla. Biz de insanız, çok dramatik olaylarla karşılaşıyoruz; herkesin nefsi var, duyguları var, buralara bakıyor. Sorumlu kimse bu sorumlular yargı önünde elbette ki Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk devletidir, hesaplarını verecekler, vermeleri lazım, bizler de millet adına bunun takipçisi olmak zorundayız. Bu samimiyetimizi de karşılıklı görüyoruz zaten, birbirimizi anladık.

Ne düşünürüz bundan sonra? Elbette ki bu çalışmalardan sonra görüş ve önerilerimiz çok önemli. Yasama dönemi bitmek üzere, ben de o bölgede üniversiteyi bitiren bir maden mühendisi olarak da belki bu dönem içerisinde devam ederiz etmeyiz ama bundan sonraki nesillere güzel bir şey bırakmak isteriz. Bir yasal düzenlemeyle beraber, yeniden taş kömürü ve linyitle alakalı bir yasal düzenlemenin bu Meclisten geçmesini canıgönülden istiyorum oranın da havasını soluyan, suyunu içen bir kardeşiniz olarak. Yani bu işin de merkezi Zonguldak'tır yani Bartın, Amasra ama "taşkömürü" deyince, "kara elmas" deyince akla Zonguldak geliyor.

Şimdi, biz neler gördük şu ana kadar? Arkadaşlarımızın bunlar görüşleri, bu görüşlere de katılan var, katılmayan var ama işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından eksikleri gördük, üretim yöntemleriyle alakalı eksikleri gördük, havalandırmayla alakalı -kabul edilir, edilmez- eksikleri gördük, patlatmayla alakalı eksikleri gördük, denetimle alakalı eksikleri gördük, eğitimle alakalı eksikleri gördük.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - İşçi sayısı...

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Geleceğim.

Yine, her şeyden önce, insanlar böyle riskli yerlerde çalışırken fiziki mekânlar o kadar değişmesine rağmen, şu anda, bazı fiziki mekânlar beş yıldızlı otel gibi ama Türkiye Taşkömürü Kurumunda o kadar riskli yerlerde çalışanların olduğu, sensörlerin olduğu çalışanların olduğu o kumanda merkezinin bu döneme yakışmadığını gördük. Yani orada çok riskli bir yerde çalışan arkadaşlarımızın çok rahat ortamlarda olması lazım. Bir insanın ofisine gittiğiniz zaman -çok havadar- o kişinin ufku, becerisi, vizyonu o yerle alakalıdır. Bu eksiklerin Türkiye Taşkömürü Kurumuna yakışmadığını gördük ve bunların da çok fazla böyle parayla, finansla ilgisi olmadığını gördük. Yani bu norm kadro... Yani şunu söylüyoruz bir kere: Türkiye Taşkömürü Kurumu, taş kömürü ve linyit en tehlikeli ve çalışması en zor... Ocağa bütün arkadaşlarımızla gittik. Her gün oradaki arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, madenci kardeşlerimiz yer altına iniyor, her inen de -biz de belge imzaladık- ailesiyle vedalaşıyor, çok zor şartlarda, mayının ne zaman patlayacağı, önünde ne çıkacağı belli olmayan bir risk grubunda. O zaman biz buradaki işçi sayısının... Yani "İdare edelim." mantığı asla olamaz.

Diğer bir konu özlük haklarıyla alakalı; hem çalışanların, işçilerin hem de mühendislerin özlük haklarıyla ilgili yeniden bunlara özgü bir düzenlemenin muhakkak ve muhakkak yapılması lazım gerektiğini düşünüyorum. Diğer taraftan, teknik statüde çalışan ve işçi statüsünde çalışan arkadaşlarımızın -Mehmet Ali Bey söyledi, ben tekrar ediyorum- özellikle mühendislerin ve bu çalışanların da nasıl ki tıp dalında ve herhangi bir alanda branşlaşma varsa kulak burun boğazcı ayrı, iç hastalıkları ayrı, farklı farklı, burada da bu mühendislerin de bu branş dalında, özellikle taş kömürü ve linyit dalında üniversitelerimizde uzman olması lazım, o birimlerden yetişmesi lazım. Öğrencilik zamanlarında bile hem çalışıp hem okuyup o dalda uzmanlaşması lazım. Uzman yeni mühendisi yetiştirdiğimiz zaman... Yani bazı üniversitelerden mezun olan arkadaşlarımızla beraber staja girdik. Yani nasıl ki ilk sizlerle beraber madene indik, kuyu dibine indikleri zaman geri döndüler yani öyle bir hayalleri yoktu. Ama orada yaşayan insanlar bunları biliyor, o şartlarda yetiştirilmiş. Buna göre üniversitelerimizin de branşlaşmış dalları olması lazım. Diğer taraftan da -biz bu saydığım şartlarda- mesela ihale mevzusu geldi gündeme -arkadaşlarımız gündeme getirdi, etkisi vardır veya yoktur- böyle kritik zamanlarda, buradaki paraların... Şu anda devletimiz o kadar büyük yatırımlar yapıyor ki bunlar hiçbir şey yani böyle kritik yerlerde bunun ihale mevzuatı kapsamı dışında olması lazım. İhtiyaç varsa... Yani siz ameliyat masasına oturttunuz, mide ameliyatı yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Efendim, şu şeyi getir..." "Efendim, ihaleye girdik de bu aleti alamadık..." Yani ameliyat masasında mı kalacak insan? Burası da öyle bir şeydir yani bizim şu anda şunu tartışmamamız lazımdı, arkadaşlarımızın da söylememesi lazımdı: "Efendim, pervane, vantilatör, bilmem ne eksik. İhaleye girdik, 3 kere ihale ettik, 4 kere ihale ettik, alamadık." Hayır, arkadaş; böyle bir şey olmamalı, bu dönemde -ben şahsım adına utanıyorum- bunların tartışılmaması lazım. Niye? Bu kadar büyük hizmetleri yaptığımız bir dönemde -devletimiz güçlü- şunları biz tartışıyoruz, tartıştırmamamız lazım; bunların, böyle kritik yerlerin ihale kapsamında olması lazım.

Şunu söylemek isterim son söz olarak: Biz -bu kritik yerlerde, bu madenlerde, taş kömürü ve linyitte yasal eksikler görünüyor, Ali Bey söyledi- 18 yaşında bir kardeşimize bütün ocağı teslim ediyoruz ve buna patlayıcı teslim ediyoruz, patlayıcı. Bana "Patlayıcıyı o delikleri doldurduktan sonra kara fitille yak ." dediler, ayaklarım titredi benim. Kaç yaşındaydım? 30 yaşındaydım. Üniversite eğitimi de almama rağmen... 18 yaşındaki bir çocuk olamaz, olmamalı...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Vekilim, sanki barutçudan kaynaklanmış gibi söylüyorsunuz.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Hayır, hayır; o, barutçudan kaynaklı olamaz, olmamalı.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Olmamanın sebebini araştırıyoruz, sebebi araştırılıyor.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Evet... Hayır, olamaz, olmamalı. Ondan kaynaklansa dahi ondan kaynaklanmamıştır. Biz neredeyiz, teknik elemanlar nerede, yöneticiler nerede? Olamaz.

Şunu söylemek istiyorum: Biz, yasal açıklıkları -ne varsa- kişilerin inisiyatifine bırakmadan bu yasal düzenlemelerle beraber ortadan kesinlikle ve kesinlikle kaldırmalıyız.

Diğer taraftan da Zonguldak bu işin merkezi. Bu kadar maden mühendisi yetiştiriyoruz; hocalarımız var, hocalarımız sağ olsunlar hep öneri getiriyorlar. Üniversiteler de kamu kuruluşu, Türkiye Taşkömürü Kurumu da kamu kuruluşu. Peki, aralarındaki birliktelik nerede? Buna da bir bakmak lazım. Üniversite hocalarımız burada havalandırmadan bahsediyor, üretim yöntemlerinden bahsediyor, şundan bahsediyor, bundan bahsediyor. O zaman, burada eksiklik neyse, bu birliktelik, bu bağ neden kurulamıyorsa bunun da yeniden gözden geçirilmesi lazım. Üniversite hocalarımızın da üretim yöntemleri açısından, havalandırma açısından, AR-GE açısından projelerini ortaya koyup bu yolda da yol yürümeleri lazım yani sadece bildiri yayınlamakla değil, uygulamada da bunları bizim görmemiz lazım. Ben burada da bir eksiklik olduğunu görüyorum. Ama dalında, branşında uzman yetiştirmesi gereken, mühendis yetiştirmesi gereken merkezin de Zonguldak olduğunu düşünüyorum çünkü tam madenin, taş kömürünün merkezinde. Daha önce Sayın Yavuzyılmaz söyledi, öğrencisi yok. O zaman, bu dalda -iş garantili, tercihli- iş garantili mühendis, iş garantili tekniker buralardan yetişsin ve bunlar da hem taş kömüründe hem linyitte çalışsınlar, yetiştirilerek çalışsınlar.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Hatta üniversite okurken pratik etme şansı...

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Onu söylüyorum ben; iş garantili, hem okusun hem çalışsın. Ben bunları söylemek istiyorum ama Sayın Başkanım, denetimin tek çatı altında toplanması çok önemli; bunlar var. Bunların da görüşlerimizin de son öneriler kısmında olması lazım. Kesinlikle ve kesinlikle yasal mevzuatta bu konuyla alakalı eksikler olduğu bütün arkadaşlarımız tarafından söyleniyor. Çalışma yapalım, onda sorun yok. Arkadaşlarımızın, bütün arkadaşlarımızın görüşlerine saygılıyız. Önümüzde bir ay daha zaman var. Ama tekrar ediyorum, ben fikrimi söylüyorum, elbette çoğunluk derse ki "Çalışma yapalım." yapalım. Ama biz bir an önce bu işi tamamlayıp yasal mevzuatı bu dönem içerisinde eğer gerçekleştirirsek -ben kendi adıma konuşuyorum- vicdanen çok rahat olurum, çok da güzel bir iş yapmış olduğumuzu düşünürüm.

Ben tekrar bütün arkadaşlarımıza, emek veren arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum ve adil bir yargılama neticesinde de sorumluların cezalandıracağını buradan tekrar ifade etmek istiyorum, bunun da takipçisi olacağız.

Sayın Başkanım, şu ana kadar bizlere sabrınızdan dolayı ve liderliğinizden dolayı sizlere de ayrıyeten teşekkür ediyorum. Sağ olun.