| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .11.2014 |
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Hepinizi tek tek selamlamıyorum çünkü zamanım önemli benim için de. Hepinizi saygıyla selamlıyorum, tek tek selamlamak yerine.
Sayın Bakan, öncelikle, şunu soracağım: Ayşe Gökçe'yi tanır mısınız efendim? Tanıyor musunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Tanımam.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Peki, efendim.
Emiş Bahar'ı tanıyor musunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Yok.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Ayşe Gökçe "Oğlum, yüzme bilmiyordu, şimdi orada ne yapacak?" diyen ablamız. Emiş Bahar da "İçeriden sağ çıksalar ne yapacağız, bizi yediler, bitirdiler." Diyen ablamız. Yani bu sözler Ermenek'teki aşağıda çocukları olan, eşleri olan vatandaşlarımızın çığlıkları. Bu çığlıklar daha önce de defalarca oldu ama ne yazık ki, bu çığlıkları anlatamadık.
Burada asla, işin fantezisini yapmaya çalışmayacağım. Daha önce defalarca, bu yasa gündeme geldiğinde sizlere orada da buradaki milletvekillerine de, iktidar milletvekillerine de yalvardık, yakardık "Bu yasa iş kazalarını önlemez." dedik. "Çünkü denetimin işverenlerin elinde olduğu, işverenlerin kendisini denetlettiği, maaşını kendisinin verdiği bir yapıyla bu işler olmaz." dedik, bunu yalvardık yakardık. Dedik ki: "Bağımsız bir kurul oluşturalım, bu, bağımsız denetim yapacak; içinde sendikaların, meslek örgütlerinin yer alacağı yapı ve deneyimleri buraya yansıtırlarsa güzel olur." Bunları anlattık, anlattık; ne Mecliste ne Komisyonda anlatamadık. "ILO Sözleşmesi" dedik, anlatamadık. Siz çıktınız, dediniz ki: "Ya, zaten ILO Sözleşmesi'ni de kapsıyor bu yaptığımız yasalar, zaten aynısıdır, merak edilecek bir şey yok." Ve dolayısıyla, şimdi, bunun üzerinde herkes bir ağıt yakıyor. Şöyle bir şey söyleyeceğim: İyi bir yönlendirme var. Bakın, Ermenek'te medya, özellikle yandaş medya, vurun abalıya, işvereni, öyle bir hedef aldı ki, öyle bir hedef aldı ki, bütün suçluyu tespit etti, yargıladı ve infaz etti. Ama aynı medya, Torunlar'ı akladı, savcı da o zaman aklıyor. Aynı medya, bir taraftan... Yani iktidarın çok yakınındaysa birtakım beslenmesini, oradan gıdasını alıyorsa onlar korunaklı, savcı o korunağın bir şekilde tarafı oluyor; diğer taraftan, birileri de hemen, derhâl cezalandırılabiliyor.
Şimdi, Bakanlığın birçok uygulamasına ilişkin arkadaşlar eleştiriler yaptılar. Sayın Aydın Ayaydın biraz önce, sabahleyin "Bu kadar polis ne geziyor burada?" dedi. Şundan dolayı geziyor: Birilerini korumak için geziyor ve şöyle bir tablo vereceğim değerli arkadaşlar size: 2002'de polis sayısı 169.260, şu andaki polis sayısı 251.672. Yani, neye tekabül ediyor? Polis sayısı yüzde 48 artırılmış. Sendikalı işçi sayısı ne olmuş? Sendikalı işçi sayısı, örgütlü yapı da tam bir o kadar düşmüş. Şimdi, o kâğıt üzerindekine bakmayın. Kâğıt üzerindeki sayı yüzde 9'lardır. Toplu iş sözleşmesinden yararlanan yüzde 5,5 oranındadır, 4,5'tur, toplu sözleşmeden yararlanan bu. Daha önce 1 milyon 100 bin kişi ise toplu iş sözleşmesinden yararlanıyordu. O sayı yüzde 50 azaldı, polis sayısı yüzde 50 çoğaldı. Niye bunlar çoğalıyor? Çünkü, gaz sıkmak için, cop atmak için, hani demokratik haklarını kullananları baskı altında tutmak ve onları susturmak için. Böylece ne oluyor? "Vahşi kapitalizm" dediğimiz kapitalist sistemin egemen olduğu bir dünya düzeni yaratılıyor. Ben Bakanı suçlamıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Bakanın, esas, iktidarın uygulamalarını burada bir bütün olarak ele aldığımızda, Başbakan ne demişti?
BAŞKAN - Sayın Çelebi, lütfen toparlayın.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - "Kaderlerinde ölmek var." demişti.
İZZET ÇETİN (Ankara) - "Bu işin fıtratında var." diyordu.
ADNAK KESKİN (Denizli) - "Doğasında" diyordu.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - "Fıtratında var, doğasında." Başka bir yerde doğa yok, bir tek bizim ülke için geçerli bu doğa, "takdiriilahi", hep böyle olur. Sonra ne oldu? Bir diğer Bakan da "Güzel öldüler." dedi ve bu güzel ölmelerin sonucunda buraya kadar gelindi. Bu isyanları hâlen kulağınızı tıkayacak ve şöyle bir cümle çok çok kullanılıyor sizler tarafından "Ucu nereye giderse gitsin sonuna kadar peşindeyiz." Ucu nereye gidecek? Ucu bize gelecek hâli yok. "Söylediğimizi söyledik, ucu nereye dokunursa dokunsun gideceğiz." Hiç ucu bize dokunacak hâli yok. Ucunun nereye dokunacağı belli. Bunun sorumluluğunu almak, görevini yapmak iktidarın görevi. İktidarın bunu yapmada, topu taca atmada marifetleri saymakla bitmez. Dolayısıyla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çelebi, lütfen toparlayın.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Toparlıyorum efendim.
VAHAP SEÇER (Mersin) - O kadar dağıtmışsınız ki, nasıl toparlasın adam?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Aynen öyle.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Siz de konuşmanızda o kadar dağıtıyorsunuz ki...
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Şimdi 2014 yılı...
BAŞKAN - Sayın Çelebi, bir dakikanız var, yirmi saniyesini böyle kaybettiniz, Sayın Seçer'in müdahalesiyle.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - 2014 yılının yüzde 40'ı kayıt dışı. Bakın, 2014'te hâlen yüzde 40 kayıt dışı çalışan var. Bu, resmî rakamlar. 2002'de neydi? Bu da yüzde 40'tı. Yani bir iyileştirme mi yaptınız? Gerçekten kayıt dışını kayıt içine alan bir yaklaşım içerisinde mi? Peki, taşeronda ne oldu? Taşeronu yaygınlaştırdınız, daha büyüttünüz, devasa hâle getirdiniz. Yani taşeron uygulamasını yüzde 90 daha da büyüttünüz.
Son cümlem şu: Gerçekten, Ferit Mevlüt Aslanoğlu -biraz önce Musa Çam da söyledi- şu önde otursaydı o da kazağını giyecekti ve emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili şuraya da oturacaktı. Bunu birkaç defa söyledik, Sayın Bakan diyor ki: "Popülizm yapıyorsunuz." Ya şunun popülizmi olmuyor da, kaçak saray yapılıyor, oraya trilyonlarca para buluyorsunuz, o hiç popülizm olmuyor; biz, emeklilikte yaşa takılanların sorununu buraya getirdiğimizde o zaman popülizm oluyor.
BAŞKAN - Konu gene dağıldı.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Lütfen oraya aktardığınız bütçeleri...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Çelebi...
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Çelebi...
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Bak, engelleme olmazsa bitireceğim.
BAŞKAN - Efendim, iki Çelebi yan yana oturun konuşun yani.
Sayın Çelebi, lütfen.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Son cümlemi kullanacağım.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, başka yere kaynak buluyorsunuz, para da buluyorsunuz, bir sürü kaynağınız da var; lütfen şu mağdur ettiğiniz vatandaşların, emeklilikte yaşa takılanların sorununu çözün. Sayın Bakan, gelin, bir güzel iş yapın, bir defa da tarihe böyle geçin, hep insanların ölümüne sebebiyet veren bir bakan olarak değil, gerçekten yaşamaya da katkı veren bir bakan olarak tarihe geçmenizi istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.