KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan Yardımcıları, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları, değerli meslek kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

(Uğultular)

Sayın Başkan, sükûneti bir temin edebilir miyiz? Bugün bir uğultu var.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, bir uğultu var.

Değerli arkadaşlar, çok sayıda arkadaşımız olduğu için rica ediyorum... Özel, ikili konuşacaklar salonun dışına çıkıp konuşurlarsa memnun olurum.

Buyurun lütfen.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bugün çok önemli bir konuyu görüşüyoruz ama gördüğüm kadarıyla herkes birbiriyle konuşuyor, konuya da konsantre olunamadı hâlbuki çok önemli bir konu yani bir devlet varsa devletin bir bürokrasisi olur; bürokrasinin nasıl çalışacağı, özlük hakları, statüsü, bunlar çok önemli konulardır. Bunlarla ilgili Türkiye'de önemli zaaflar var, sıkıntılar var ve bunlarla ilgili epeyden beri bir düzenleme yapılmadı -iyileşmeye yönelik olumlu bir düzenleme- boşluk var; ilk defa bu ele alınıyor, seçim öncesi ele alınıyor. Biliyorsunuz, bu konuların bir seçim öncesi görüşülmesinde çok büyük sakıncalar vardır, sıkıntılar söz konusu olabilir, çok dikkatli olarak bu konuyu görüşmemiz gerekiyor, çok dikkat etmemiz gerekiyor hâlbuki -gördüğüm kadarıyla- bu özen gösterilmiyor. Devlet, sağlıktan adalete kadar üstlendiği bütün görevleri yaparken, askerlikten eğitime kadar tüm kamusal görevleri yaparken bir kurallar bütünü, bir mevzuat oluşturur, kurumlar oluşturur; bunlarla, bu mevzuat ve uygulama sistemiyle işleri yürütür, buna "kamu personel rejimi" denir biliyorsunuz. Bizim kamu personel rejimimiz, hatırladığım kadarıyla, Fransız ekolüdür, temelleri o şekilde atılmıştır. Anayasa'mızda da bu konu düzenlenmiştir, 2010'da da değişiklikler yapılmıştır ama Anayasa'nın 128 ve 129'uncu maddelerinde kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler var. Şöyle diyor 128'de: "Asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür." "Diğer kamu görevlileri" derken 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu var, orada subay ve astsubaylarla ilgili bir düzenleme yapılmış, o kastediliyor; 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar kanunu var, o kastediliyor; bir de 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu var, o kastediliyor. Buna tabi olması lazım ama genel gerekçeye de bakın, Sayın Etyemez'in verdiği genel gerekçede şöyle bir madde var, diyor ki: "Günümüzde kamuda istihdam edilen sözleşmeli personelin büyük bir kısmı doğrudan veya dolaylı olarak 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesine tabidir. Ayrıca, tüm personeli sözleşmeli statüde olan kurumlar olduğu gibi, tümü sözleşmeli olan kurumlar da var, karma istihdam yapısına sahip olmakla birlikte görev alanları ve unvanları ayrıştırılmış kurumlar ile aynı birimde aynı unvanla memur ve sözleşmeli personel istihdam edilen kurumlar da var." Yani aynı birimde farklı statüde, farklı ücretle çalışan memurlar var aynı işi yaptıkları hâlde; bu duruma gelmiş. "Sosyal güvenlik hakları bakımından da homojen bir yapı olmayıp sözleşmeli personelin bir kısmı 5510 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındayken bir kısmı (c) bendi kapsamında yer almaktadır." Yani bir kısmı eski SSK'ye tabiyken bir kısmı da Emekli Sandığına tabi olabilmekte aynı işi yapanların; bu duruma gelmiş. Genel gerekçeden okudum bunu, görüyorsunuz.

Bu önemli konu Osmanlı bürokrasisinde de vardı değerli arkadaşlar, orada da ilmiye sınıfı vardı; ilmiye sınıfı hâkim, savcılar ve o zamanki ulemadan oluşurdu yani şimdiki akademisyen sınıfından. Kalemiye sınıfı vardı; kalemiye sınıfı da tüm memurları kapsardı, devlet memurlarını, sivil bürokrasiyi. Bir seyfiye sınıfı vardı, onlar da askerlerden oluşurdu. Şimdi bizde de buna benzer bir durum var ama statüleri maalesef doğru dürüst belirlenmemiş. Bizim kamu personel rejimimiz 1930'da başladı, 1965'te 657 sayılı Kanun çıktı, ondan sonra derli toplu bir duruma geldi 657'yle beraber ancak teknolojideki değişim, ihtiyaçlardaki değişim, devlet yapısındaki değişim çok farklı ihtiyaçlar doğurdu ve zaman içerisinde 657'de önemli değişiklikler gerektirdi, reform gerektirdi. Özellikle Sayın Etyemez "AK PARTİ bunları, şunları yaptı." dedi ama mesela bu dönemde 657'de reform yapılması gerekirken tam tersine 657 bozuldu, berbat bir sistem oluşturuldu. Biraz önce, genel gerekçede kendisinin yazdığı gerekçeler oluştu. Aynı yerde farklı statüde çalışan birçokları açısından da devlet açısından da çalışanlar açısından da haksızlıklara, hukuksuzlara, yanlışlıklara, hatalara sebep olan bir sistem oluştu. 2017 referandumuyla özellikle maalesef Türk kamu personel yapısı önemli ölçüde değişti. 2017 referandumundan sonra yeni kamu istihdam biçimleri ortaya çıktı, sayılıyor bunlar. Kamu personel yönetiminin kurumsal yapısı da bu dönemde önemli ölçüde değişti 2017 referandumuyla. Gözden kaçıyor ama Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kamu personel rejimini de bozdu, çok önemli ölçüde bozdu ve sıkıntılı bir hâle getirdi tam tersine reform ihtiyacı varken. Bu sistemde yani şu mevcut sistemde hizmet, personel ve ücret ilişkisi kurulamadı, birbirinden koptu ve önemli sorun hâline geldi; epeyden beri bu konu hem çalışanlar açısından hem de kamu açısından, devlet açısından, devlet hizmetlerinin görülmesi açısından önemli bir sorundur. Kamu personelinin performansının ölçülememesi de çok önemli bir sorun, bugün mesela bu konu gündeme gelmiyor.

Şimdi, Sayın Etyemez dedi ki: "Biz bunu -gerekçede de var- 6. Dönem Toplu Sözleşme'nin 52'nci maddesine dayandırıyoruz, bundan dolayı buna dayandırarak yapıyoruz."

(Uğultular)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ya, arkadaşlar, dinleyebilir miyiz lütfen ya.

Şimdi, 6. Dönem Toplu Sözleşme'ye dayandırıyoruz ama 2019 Cumhurbaşkanlığı Programı var. Bakın, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi 2018'de getirildi, 2019 Cumhurbaşkanlığı Programı'nda ilan edilen şekle bakıyorsunuz, diyor ki: "Kamu personel rejiminde değişiklikler yapacağız." Bunu da bir programa bağlamış ve burada, politika ve tedbirlerde -Sayın Başkanımız gayet iyi bilir- önerilerde bulunmuş, demiş ki mesela: "Tedbir 156. Kamu personeli bilgi sistemi çalışması tamamlanacaktır." Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına, Hazine ve Maliye Bakanlığına, Strateji ve Bütçe Başkanlığına görevler vermiş. Bu kamu personeli bilgi sistemi çalışması nedir? Yapılmadı hâlâ, hâlâ yapılmadı. Niye 6. Dönem Toplu Sözleşme'ye dayandırıyorsunuz da 2019 Cumhurbaşkanlığı Programı boşa çıkıyor? Bu programlar, biliyorsunuz, kalkınma planları esas alınarak yapılır ve kalkınma planında da buna benzer hükümler söz konusu, bunlar atlanıyor. Arkadaşlar, nasıl bir devlet anlayışı var ki -bu Halil Bey'e yönelik bir eleştiri değil ama toplu olarak devlete, devleti idare edenlere yönelik bir eleştirimdir- Cumhurbaşkanlığı hükûmet programı es geçiliyor, başka başka şeylere atıflarda bulunuluyor? Mesela "Tedbir 157. Kamu personel sisteminde esnek çalışma modelleri geliştirilecektir." Hiçbir şey yapılmadı bu konuda da. "Tedbir 158. Kamu sektöründe çalışanlar için yetenek ölçümü, tekrar yerleştirme -bu tekrar yerleştirme nedir bilmiyorum- ve norm kadro çalışmaları yapılacak, kamu sektörü insan kaynağının ödül ve performans sistemleri vasıtasıyla etkin yönetimi sağlanacaktır." Şimdi, bunlar dikkate alınmıyor, bu konularda Çalışma Bakanlığına, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığına, Maliye Bakanlığına önemli görevler veriliyor, bu işler yapılmıyor; kendi yazdığını kendisi unutuyor devlet, ondan sonra da başka başka sorunlar çıkmasına sebep oluyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sistemde şu an bir arıza olduğu için ben manuel takip ediyorum, on dakikanız doldu.

İlave süreniz için buyurunuz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Şimdi, 2017 öncesi sistemde Anayasa'ya göre de genel hukuka göre de -hani, şu parlamenter sistemde müsteşarlık vardı- müsteşarlığa kadar kamu personel rejimi kamu hukukuna tabiydi, idare hukukuna tabiydi müsteşar dâhil ama bakandan itibaren de siyasiydiler yani neyin ne olduğu aşağı yukarı belliydi; idare hukukuna, kamu hukukuna tabi olan bürokratlar ve siyasiler. Şimdi siyasi kimdir, bürokrat kimdir belli değil ve daha önce personel rejiminin eski sistemde genel işleyişi açısından Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığına bağlı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü -ki sadece kadro açısından onlar da ilgilenirdi- birlikte yürütürlerdi, koordine ederlerdi. Şimdiki sistemde sorumlular kimdir baktım; kararnamelere göre, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine göre Maliye Bakanlığının var, Çalışma Bakanlığının var, Cumhurbaşkanlığı Bütçe Ofisinin var yani orada da dağılmış vaziyette, kim sorumlu tam olarak belli değil, ne olduğu tam olarak belli değil. Ya, sorumluluğun belli olmadığı bir kurum olur mu, devletin personel rejiminden sorumluların net olmadığı bir sistem olabilir mi? Maalesef, şu anda bu vaziyette.

Ayrıca "TODAİE" diye bir kurum vardı, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi, burası eğitimle ilgili görevliydi. 2017'de bu da kaldırıldı o referandumdan sonra, eğitimden kim sorumlu o da belli değil. TODAİE önemli işlevler görüyordu, kaldırdık; peki, yerine bir şey koyun, o da yok yani böyle bir sistem olamaz.

Şimdi bugün yapılanla, evet, biraz önce Halil Bey'in bahsettiği konularda düzenlemeler yapılıyor, maddelerde oradaki eksiklikleri tartışacağız ama mesela, kapsam dışı kalan bazı konular var, henüz bize bildirilenler de var ilaveten. 50/D kapsamındaki akademisyenler mesela, bu konuyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı daha önce bunların da kapsama alınacağını söylemişti. Ayrıca, belediyelerde çalışan sanatçı, sahne ve sahne uygulayıcılarıyla ilgili düzenleme de yok. Kültür Bakanlığına bağlı sanatçılarla ilgili düzenleme yapılmış ama belediyelerdeki sanatçılarla ilgili bir düzenleme de söz konusu değil, eksiklikler kalmış. Yine, biraz önce bahsettiğimiz, Murat Bakan Bey'in önergesinde olduğu gibi, kanun teklifinde olduğu gibi, askerî cenahta, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışanlarla ilgili bazı düzenlemelerin de yapılması gerekiyor, onlar da eksik kalmış vaziyette. Tüm bunların da bu konuda birleştirilmesi gerekiyor, dikkate alınması gerekiyor.

Yani sonuç olarak şöyle bağlayayım: Reform edilmesi gereken bir sistem var, çok önemli bir sistem, devleti devlet yapan, bürokrasiyi bürokrasi yapan, çalıştıran bir sistem ancak maalesef bu sistem reform edilmesi gerekirken daha berbat bir şekilde bozulmuş ve bugünlere gelinmiş. Bugün de bir seçim öncesi, maalesef, doğru dürüst bir düzenleme yapamayacağız, sıkıntılar devam edecek. Devletin işleyişiyle ilgili o kadar sıkıntı, sorun varken, bunları net olarak görüyorken, kurumlar bazında, mevzuat bazında ve bireysel bazda devlet sıkıntılıyken daha fazla sıkıntı çeken bir yapıya dönüşecek maalesef diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.