| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4849) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 16 .01.2023 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli hazırun; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Binleri değil, milyonları ilgilendiren bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız ama görünen o ki bu yapacağımız düzenleme sonucunda benden önce konuşan arkadaşımın birkaç kez ifade ettiği rızayı yani devletimizin arkasında milletimizin durmasını sağlayacak, herkesi memnun edecek bir rızayı üretebilecek bir teklif değil. Teklif özü itibarıyla yanlış değil ama kapsam itibarıyla ihtiyaç sahiplerinin tamamını kapsamadığı için bir sıkıntıyla karşı karşıya geleceğimiz belli.
Şimdi, Anayasa diyor ki devlet işlerini memurları eliyle yürütür ve buradan da hareketle zamanın aklı, kolektif aklı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu diye bir kanun çıkarmış, devletin işini bu yasada yapılan düzenlemeler çerçevesinde yürütmeye karar vermiş. Şu anda görüşmekte söz konusu olduğumuz teklifin genel gerekçesinin başında da söylendiği gibi zaman içerisinde tabii şartlar değişiyor, teknoloji vesaire değişiyor; ihtiyaçlar ya değişikliğe uğruyor ya yeni değişiklik ihtiyaçları ortaya çıkıyor, dolayısıyla bu değişikliklere cevap vermek durumu ortaya çıkmış ve yasada birtakım düzenlemeler yapılmış ve "sözleşmeli personel" kavramı da sistemin içerisine yerleştirilmiş. Eğer bu yerleştirilen şey, uzun vadeli ortak aklın bulduğu doğru bir çözümse biz bununla niye oynuyoruz? Bunu bu şekilde devam ettirelim çünkü ihtiyaçlar böyle bir şey ortaya çıkarmış, memurun dışında bir kategori ortaya çıkarmış, bu kategori eliyle devletin işlerinin yürütülmesine salık vermiş, dolayısıyla biz bunu niye değiştiriyoruz? Eğer değiştiriyor isek o zaman bundan sonraki yapacağımız işlerle bunu tamamen değiştirelim yani yasadan bu "sözleşmeli" kavramını çıkaralım. Devletin işini görmek üzere alınan, istihdam edilen kişilerin, personelin tamamı aynı statünün sahibi olmalı.
Yani benim buradan çıkardığım sonuç şu: Devlet belirleyici unsur, istihdamda güvenlik... Sözleşmeli personel kendisinin devlete olan bağını pamuk ipliğiyle bağlı görüyor, "Günün sonunda sözleşme sonlandırılabilir dolayısıyla işimi kaybederim, istihdamı kaybederim." sıkıntısı var, onun için de sürekli kamusal otoritenin üzerine bu güvenceyi sağlaması için baskı kuruyor. Eğer bu geçerliyse ve doğruysa o zaman gerçekten biz değiştirelim, bu "sözleşmeli" kavramını çıkaralım; işe alınanlar, devletin işini görecek olanlar tamamen güvenceli ve devlet memuru olsunlar. Dediğim gibi, biz milyonları ilgilendiren bir düzenleme yapıyoruz, bu düzenlemenin sonucunda da herkesi memnun edemeyeceğimiz gayet açık ve net. Herkesi de memnun etmeli miyiz? Mesela "staj mağdurları" diye bir kavram var. Bakan diyor ki: "Staj mağduru diye bir kavram olmaz." Aslında bu nedir? Bunun bize bir açıklanması lazım; mağdurlar mı değiller mi? Yani her önüne geleni, "Her mağdurum." diyeni mağdur mu kabul edeceğiz? Dolayısıyla bu iş uzun vadeli, son derece yapısal bir sorun bu. Bizim önümüzdeki bu düzenlemeler, orta ve uzun vadede ekonomimizin performansını tamamen, bire bir etkileyecek düzenlemeler. Eğer bu yapısal düzenlemeyi doğru dürüst yapmazsak o zaman ulaşmak istediğimiz refah seviyesine de bu hâliyle ulaşmamız kesinlikle pek mümkün görünmüyor.
Burada bazı tarihler var, o tarihten öncekiler ve sonrakiler var, bunu bir günle, iki günle kaybedenler var. Onlar diyorlar ki: "İşte, şu şu nedenlerden dolayı ben şu işimi yetiştiremedim." Mesela birisi not göndermiş müftülüklere alınacak olan imamlarla ilgili müftülüklerin bazıları bu çalışmayı zamanında bitirmişler, bazıları zamanında bitirememişler; dolayısıyla teklifte öngörülen, tarihten önce işini bitirip işe başlayanlar yararlanıyor, iki gün sonrası işi bitenler yararlanamıyor. Yani bu tür düzenlemeler her yasada var, dolayısıyla bu tür işleri mağduriyet mi kabul edeceğiz yoksa bunun daha adil bir çözümü var mı? Yani bunların üzerinde düşünmemiz lazım.
Onun dışında örneğin, belediyelerde çalışan, taşeron firmalarda çalışan, sözleşmeli personel bu yasal düzenlemeye dâhil mi değil mi? Sayın Başkanım, yani soru soruyoruz, şimdi cevap verecekler mi yoksa not mu alsınlar? Gerçekten...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, sonra topluca cevap verilecek. Genel değerlendirmelerden sonra teklif sahibine söz vereceğim.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Hani gerçekten, evet...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen sorularla ilgili notlarımızı alalım arkadaşlar, topluca cevap verilecek.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Belediyelerde ve diğer kurumlarda çalışan, taşeron firmalarda çalışan sözleşmeli personel bu kadroya geçişe dâhil mi değil mi? Benim gördüğüm kadarıyla dâhil değil.
Şimdi, onun dışında mesela İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünde çalışan bir yurttaş grubumuza talebini göndermiş. Diyor ki: "Biz, Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı, pasaport, sürücü belgesi üretim işi vesaire işlerini yapıyoruz. Dolayısıyla bu, devletin asli işidir, asli görevidir ama biz sözleşmeliyiz, bu kadroya geçirilmeye dâhil miyiz değil miyiz?
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Kim onlar?
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaş İşleri Genel Müdürlüğünde çalışan kimlik kartı, pasaport, sürücü belgesi düzenleyen merkez ve taşra teşkilatı, genel bakım, geliştirme ve güncelleme hizmeti alım işi yapanlar buraya dâhil mi değil mi? Dediğim gibi, belediye...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu soruları hep not edelim, topluca cevaplayalım lütfen.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Onun dışında, teklifin 1'inci maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığında çalışan imamlar, kayyumlar ve müezzinler var, bunların bir kısmı şu anda sözleşmeli, bunlar kadroya alınıyorlar ve verdiğiniz bilgiye göre de 1.234 imam artı 476 müezzin ve kayyum var. Ayrıca, bir de Diyanet İşleri Başkanlığının kendi 633 sayılı Kanun'unun Madde 10/A'da sözleşmeli olanlar var, bunlar ile bunların farkı ne? 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Yasası'nın 10/A maddesinden yararlanan 27.926 kişi var. Öbür taraftan, Başkanlığın taşra teşkilatında açıktan vekil imam, vekil kayyum ve müezzin atamaları var. Yani bunun ile bunun farkı ne? Burada, 27 bin kişi yararlanıyor; burada, 1.234 kişi...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Diyanet temsilcimiz bu notları alsın, sonra bir söz vereceğim.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yani bu, sadece, ilk madde 1'de olduğu için insanın gözüne... Diğer kurum ve kuruluşta da eminim bu tür çok iş var, çok düzenleme var. Dolayısıyla bunların bunlardan farkı ne?
Ayrıca, tabii, düzenlemenin içerisinde başka şeyler de var, benden önce konuşan arkadaşlarım da değindi, şimdi "aile birliği" diye bir şey var.
Şimdi, bu 1'inci maddede düzenlenen vekil imamlarla ilgili olarak bunlar şu anda vekil olarak alınmışlar, camilerde namaz kıldırıyorlar, efendim kayyum olarak caminin temizliğine vesairesine bakıyorlar, müezzinlik yapıyor. Şimdi, bunlar işe alınırken, göreve alınırken bunların ehliyetine bakılmadı mı? "Kur'an'ı düzgün okuyor mu, tecvidi var mı, vesairesi var mı?" diye bunlara soruldu ama siz şimdi, burada, düzenleme yapıyorsunuz "Biz bunları tekrar sınava tabi tutacağız." diyorsunuz. Eğer bunlar ehli olmadan işe alındıysa bugüne kadar niye bunların bu istihdam edilmesine izin verildi? Ya birinci yanlış, ya ikinci yanlış. Dolayısıyla bunlara bence şey verilmemeli.
Bir de Diyanet İşleri Başkanlığı "KPSS'ye göre alacağım." diyor. Bunun başlangıcı neresi, bitimi neresi? Burada bir keyfîlik var, bunu da buraya, yasaya koyun ki "Şu puan." deyin, "Bu puanın altı." deyin, "Bu puanın üstü." vesaire deyin. Yani haksızlıkları böylece de önlemiş olalım. Bunun gibi diğer maddelerde de çok düzenleme var.
Ayrıca, mesela, burada deniliyor ki: "Bu yolla memuriyete geçenler dört yıl süreyle görevlerinde devam ederler. Dört yılın sonunda başka bir kuruma geçebilirler, dört yıldan önce geçemez." diyor. Ya, bu memleketin imama ihtiyacı varsa, bu ihtisası gerektiren bir şeyse yetişmiş cami imamını alıp da kamunun başka bir kurumuna niye gönderiyoruz biz? Onun yerine tekrar imam alacağız, yetiştireceğiz vesaire. Yetişmiş imam burada daimî kalsın, niye bir başka kuruma geçiyor imam? İmamlığını yapmaya devam etsin ve ihtisas sahası da orası değil mi bunun? Zaman içerisinde kendisini geliştirmiştir. Bence, bu düzenlemeler yanlış ve bu süreler de dediğim gibi aile birliği açısından yer değiştirme de vesairede de bütün diğer maddelerdeki süreler de bence gözden geçirilmeli ve bu insanların yer değiştirmelerine, bu insanların aileleriyle birlikte olabilmelerine izin verilmeli; bu, yasa teklifinden çıkarılmalı.
Şimdi, bize verdiğiniz şu tabloda 453.620 personel 4/A kapsamında, bir de ilaveler var, onunla birlikte 458 bin oluyor. Şimdi, bununla beraber, Türkiye'deki toplam memur sayısı kaç oluyor? Ve zaman içerisinde...
Şimdi, önümüzdeki üç yılda, beş yılda tekrar, bir daha böyle bir yasa teklifi geldiğinde... Dolayısıyla yine başa dönüyorum, bu sözleşmeyi ne yapıyoruz? Bunu reform olarak yapıp, bunu kaldıralım "Devlet memuru eliyle devletin işi görülür."ü esas alalım ve dolayısıyla bu işlere bir daha tevessül etmeyelim. Tabii, şu anda, bu insanlar belediyede, kamunun diğer kurumlarında taşeron aracılığıyla devlete hizmet veren, hizmet, emek satan insanlara devlet elbette maaş ödüyor, maaşını şirkete ödüyor, şirket de ona ödüyor, dolayısıyla bunun devletin üzerine bir yükü var, bütçenin üzerine bir yükü var.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - On dakikanız dolmuştur.
Tamamlayınız lütfen.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bitiriyorum.
Bu düzenlemeyi yapmakla belki hiç ilave bir yük gelmiyor, sadece güvence unsuru ön plana çıkıyor dolayısıyla ekonomik olarak fazla bir yük gelmeyecek. Fakat, öyle mi acaba? Gerçekten öyle mi? Bunun çalışması yapıldı mı, yapılmadı mı? Eğer yapıldıysa bunu bilelim, yapılmadıysa bu nasıl yapılacak? Dolayısıyla hakkaniyet açısından bu taşeronlarda çalışan... Özür dilerim, vatandaşların durumu var... Belki 20, 25 tane şey geldi bana -bütün milletvekili arkadaşlarımın ismi de geçiyor burada, onlara da gitmiş bu- yani bu insanların durumu ne olacak? Bunlarla ilgili herhangi bir düzenleme yapılacak mı? Bunlara ne söyleyeceğiz biz? Biz buradan çıktığımızda yarın siz de biz de sahaya gideceğiz, seçime gideceğiz ve bu insanlar bize, size "Biz bunları gönderdik." Bunları buraya dâhil etmememizin gerekçesi ne? Bize sorulacak bu. Dolayısıyla siz, bize makul, mantıklı bir şey söylerseniz biz de gittiğimiz sahada bunu kullanırız ve devletimiz bunu böyle öngördü çünkü yükü böyle böyle, kamunun üzerinde yük böyle. Uzun vadede ülkenin çıkarı bunu gerektiriyor diyebilelim, diyebiliyorsak ama böyle bir şey söz konusu değil.
Başkanım, teşekkür ediyorum.