KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; bugünkü bütçelerimiz nedense Bakanlıkların görev alanlarındaki dağınıklık başladı. Konuya buradan girmek bir noktada da Gümrük Bakanlığının, daha doğrusu Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, temel işlevlerinden olan gümrük işleviyle bağdaşıp bağdaşmayacağından kaynaklanıyor. Gümrük Bakanlığının kaderidir, daha önceden sürekli olarak başka bir bakanlığın peşine eklemlenerek gider. Öncelikle Gümrük ve Tekel Bakanlığıydı -hatırlayanlarınız vardır- sonra Maliye ve Gümrük Bakanlığı hâlini aldı, sonra bir de baktık ki Gümrük ve Ticaret Bakanlığı oldu. Oysa gümrük ve Gümrük Bakanlığı gördüğü işlevler nedeniyle ve özellikle de teknolojideki gelişmelerle birlikte göreceği işlevlerin gittikçe genişlemesi nedeniyle tamamen bu alanda uzmanlaşmış insanlardan oluşan bir Bakanlık olması gereken bir Bakanlık, olaya böyle bakmak gerekiyor. Nitekim Sayın Bakanın da sunumunda sürelere baktım, yirmi dakikasını tamamen gümrüğe ayırdı, geriye kalan on dakikası da ticarete düştü. Gümrük, aslında işlevleri itibarıyla bir ekonomik güvenlik örgütüdür yani Bakanlığınızın temel işlevlerinden bir kolu bu ekonomik güvenliğin ne şekilde sağlanacağına dönük olarak hem denetim sistemlerini geliştirmek, hem bunlarla ilgili teknolojileri kullanmak hem de bir taraftan bu hizmeti görürken, daha doğrusu bu denetimleri yaparken bir de hizmet yapmak zorundadır. Yani bu hizmet de özellikle ithalat ve ihracatta ya da turizm amaçlı olarak Türkiye'ye gelen insanların yanlarında taşıdıkları eşyalarıyla ilgili olarak rahatsızlık vermeden büyük bir hızla bu işlemleri gerçekleştirmektir. Yani işlevin zorluğu kendiliğinden ortaya çıkıyor, güvenlik örgütü ama aynı zamanda hizmet örgütü. Hızla hizmet verecek, engel yaratmayacak ama gerektiği zaman da teknik engelleri Dünya Ticaret Örgütü'ne takılmadan yapabilecek, yaratabilecek. Bütün bu işlevlerin hepsinin karmaşıklığını göz önüne aldığınızda Gümrük Bakanlığına niye tek başına bir işlev verilmez, bunu anlamak mümkün değil. Bunu daha önceki zamanlarda da çok tartışmıştır bu Komisyon, şimdi de yeniden tartışılacak bir hâlde bütçesiyle karşı karşıyadır.

Değerli arkadaşlar, Gümrük Bakanlığı ekonomik güvenlik örgütüdür ama aynı zamandaki yetkileri, hatta belirli birimlerinin silah kullanma yetkisi, zor alım yapabilmesi, müsadere yapabilmesi bu örgütün neden farklı olarak kurulması gerektiğini çok net olarak ortaya koyar. Bu hâlleriyle, kendisine güvenen ve kendisine güvenilir insanlarla çalışacak bir örgüt ve Bakanlık hâline getirilmesi Gümrük Bakanlığının hak ettiği bir konumdur ve mutlaka da bu konum kendilerine er veya geç verilmelidir.

Şimdi, "Bir ekonomik güvenlik örgütüdür." dediğiniz andan itibaren veya denildiği andan itibaren bu Bakanlığın denetim örgütünün ne şekilde kurulduğu ve nasıl işlediği akla gelir. Maalesef, bu kadar net yetkileri olmasına karşın, Gümrük Bakanlığına denetimle ilgili verilen yetkiler söylenirken böyle bir utangaçlık içerisinde söyleniyor. Nitekim, bu işlevi görecek olan kurumun adını "Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı" diye yazmışız, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı. Şimdi, Ticaret Bakanlığının eklenmesi nedeniyle belki bu ifade konulmuştur ama Gümrük müfettişi Gümrük müfettişidir, Gümrük Teftiş Kuruludur kurullar olduğu zaman da. Ha, bu Bakanlık ayrıca rehberlik hizmetleri verecek mi? Buyursun versin, istediği kadar versin ama Teftiş Kurulunun önüne "Rehberlik ve Teftiş Kurulu" diye onu yumuşatmanın bir anlamı falan yoktur, yapmamak gerekir. Zaten devletin diğer kurumlarındaki teftiş kurullarının kaldırılmasından sonra Gümrükte zorunluluk gereği tutulan bu kuruma, birime böyle bir unvan da eklenmek suretiyle belki varlığı korunmuştur diye bakılıyor ama bu varlığı korunacak kurum ortadan kalktığı andan itibaren Bakanlık diye de bir şey kalmaz, Gümrük diye de bir şey kalmaz, tartışacak da bir şey kalmaz. O nedenle, Gümrük müfettişlerinin Gümrük müfettişi unvanını kullanacakları, kimlikleri gururla açacakları, her yerde gösterecekleri bir yapıya kavuşması bir zorunluluktur. Bunu rehberlik vesairelerle yumuşataraktan gizlemenin bir anlamı falan yoktur. Bunu bütün yürekliliğiyle beraber ortaya koymaları, Teftiş Kurulunun doğrudan doğruya Bakana bağlı olaraktan yapması gereken işlevleri her yere ulaşarak yapması çok önemli olmaktadır. İç denetim birimlerinin, Teftiş Kurulunun özellikle Gümrükteki Teftiş Kurulunun işlevlerini yapacağını düşünmek veya işlevlerini onlara paylaştırmak bu konudaki yaratılacak zafiyetlerin en büyüğüdür. O, ayrı bir olaydır. Teftiş Kurulunu bu nedenle müthiş şekilde önemsemek ve bunun üzerinde çok ciddi bir şekilde durmak gerekiyor.

Sanıyorum, Gümrük Bakanlığıyla ilgili olarak son zamanlarda yaşanılan en büyük sorun güney sınırımızdaki olaylar ile Gümrüğün yaşadığı olaylardır. İlk defa olarak belki de ne yapacağını bilmeyen, görevini ne şekilde yaratacağı veya yapacağı konusunda tereddütler yaşayan bir örgüt olmuştur. Bütün bunlara rağmen, her şeye rağmen ayakta kalmaya çabaladıklarını, tehditlere, şantajlara, hatta silahlı saldırılara bile karşı koyabildiklerini görmek insana gurur veriyor. Bütün bunlarla birlikte, bu Kurumun, Gümrük Bakanlığının ve Gümrük örgütünün -şimdi Gümrük ve Ticaret Bakanlığının- bu işlevlerini yerine getirirken, istenildiği kadar söylensin, istenildiği kadar üzerlerinde şaibe yaratılmaya çalışılsın, güvenilir bir kurum olaraktan varlığını sürdürebileceğini ummak istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, gümrükler konusunda bizim en fazla tartıştığımız konu, daha geçende bir torba yasanın içerisinde süresini uzattığımız, dâhilde işleme rejimiyle ilgili uygulamalardır. Şu anda Gümrük Bakanlığımızın yumuşak karnı olarak adlandırılan konudur bu. Biz bu alanın da bir tereddüt yaratmayacak bir şekilde ve tanımlanmış ekonomik işlevine uygun olaraktan işlevini sürdüreceğine inanmak istiyoruz. İhracatımızın yüzde 50'sinin yani yarısının gerçekleştirildiği bu alanlarla ilgili olarak gereken denetimlerin, özellikle de bu şekilde, dâhilde işleme rejimi kapsamında getirilen ürünlerin iç piyasada satılarak onların yerine farklı ürünler ihraç edildiği şeklindeki söylentilerin bir an önce bitirileceğini umuyoruz.

Değerli arkadaşlar, Ticaret Bakanlığıyla ilgili olarak pek söylemek istediğim bir şey yok böyle bir olayda çünkü konuşmamın ben tamamını Gümrük ve Ticaret Bakanlığı söz konusu olunca Gümrüğe ayırmak isterim ama buna karşılık da Türkiye'nin içerisindeki ticaret ve ticari ilişkilerle ilgili olarak yasa uygulama yükümlülüğünü üstlenmiş olan bir Bakanlık olduğu zaman biraz önceki nitelikleriyle hiç ilgisi olmayan farklı bir nitelikte Bakanlık ortaya çıkar. Şimdi, bir taraftan sert insan yetiştireceksiniz Sayın Bakan, bir de bu tarafa dönecek, yüzünün arkasında yumuşacık bir insan olacak. Bu, zor bir olaydır. O nedenle de bu iki Bakanlığın bu şekilde birleştirilmesi birazcık talihsizlik olmuştur.

Öncelikle sayın milletvekilinin söylediği, lisanslı depoculukla ilgili birkaç şey söyleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, lisanslı depoculuk, gerçekten de hasat dönemlerinde ortaya çıkan yığılmalar nedeniyle fiyat düşüşlerine karşı üreticiyi korumak için getirilmiş bir sistemdir ve doğru bir sistemdir ancak bunun belirli koşulları vardır. En temel koşulu, her kişi için bir tane veya her ürün için, bir alanda üretilmiş ürün için bir lisanslı depo yapamayacağınıza göre -bu ölçek ekonomisine göre çalışır çünkü- buraya koyacağınız ürünlerin karıştırılabilir olması gerekir. Neyi kastediyorum? Biraz önce Sayın Bakanın ikram ettiği kayısıları kastediyorum. Güneşte kurumuş olanlar ile güneşte kurumamış olanların ayrılmasını ama buraya getirilip konan kayısıların her birinin de aynı kalitede olmasını kastediyorum. Fındık, doğrudur, lisanslı depoculuk için çok önemli bir üründür.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Zeytinyağı.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Portakal suyu bile çok önemli bir üründür. Amerika'daki bütün portakal sularının hepsi...

BAŞKAN - Sayın Temizel, size ilave süre veriyorum.

Buyurunuz lütfen.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Lisanslı depolar buralara kadar inerler. Bunlarla ilgili ikinci koşul da bu depolara konulmuş olan ürünlerin ne şekilde saklandığıdır. Siz depoyu açtığınız zaman, ortaya tamamen çürümüş bir zeytin yığını ya da bir buçuk metresi ya da tamamı, geçmişte olduğu gibi, Karadeniz'den çok iyi hatırlayacaksınız, Fiskobirlikin bu depoları vesaireleri gittikten sonra alınan fındığın, ofis tarafından alınan fındığın böyle hiç hava almayan depolarda saklanmasıyla Türkiye'nin nelerle karşı karşıya kaldığını bilirsiniz. Fındığı depoya koydunuz, sertifikayı aldınız, sertifikanız dolaşmaya başladı. En son kişi de "Ben fındığımı çekeyim." diye gitti, depoyu açtı, bir yığın çürümüş ürün çıktı. Ne yapacaksınız? Buradaki esas olay teknolojiyi uygulamaktır. Bu ürünlerin bu depolarda özelliklerini kaybetmeden saklanacakları süreleri saptayacaksınız öncelikle, fındıkta da bu olay böyledir. Fındığın modifiye atmosferde saklanacağını, birçok ürünün atmosfer kontrollü depolarda saklanacağını, bazı ürünlerin soğuk hava depolarda saklanacağını yani kısacası ürünle ilgili olarak gereken araştırmaları yapıp da lisanslı depoları kullanacak olan insanlara Bakanlık olarak sunmazsanız oradan çıkacak kaosun altından bu toplum kalkamaz. Zeytin, zeytine lisanslı depoculuk izni verilmiş. Hangi koşullarda saklanıyor? Milletin, tuzlu suyun içerisinde, beton blokların içinde sakladığı ürünlerde bile bir standart sağlanamaz ki. Esas sağlanacak olan zeytinyağıdır ama o zeytinyağının da karıştırılır olması lazım. Asidi 23 olan zeytinyağı ile asidi 1 olan zeytinyağını karıştırdığınız andan itibaren ortaya kaos çıkar.

Sayın Bakanım, düzenlediğiniz alanların ikisi birbirinden ne kadar farklı olursa olsun her birisinin yüklediği sorumluluk inanılmaz derecede ağırdır. Her ikisi de teknoloji gerektiriyor. Bütün bunların hepsi olmadan "Bu konularda düzenleme yapıyoruz, biz buraları yönetiyoruz." denildiği takdirde belirli sorunların doğmaması mümkün değildir, kaçınılmazdır, bunlar doğar.

Son olarak, sözlerimi, bizim ticaret kesimini, özellikle de KOBİ'lerimizi, esnafımızı AVM tasallutuna karşı koruyacak önlemler konusundaki çalışmalar alır. Siz eğer Ticaret Bakanlığı iseniz bizim ticaret kesimimizin neredeyse yüzde 70'inden fazlasını oluşturan esnafımızı AVM tasallutuna karşı korumak zorundasınız. Özellikle, kent içerisinde bunlarla ilgili düzenlemeler konusunda bir günden ikinci güne olan bir olay olmayacaktır bu. Üstelik karşınızdaki ekonomik güç öyle sıradan bir ekonomik güç değil, çok büyük bir güçle karşılaşacaksınız. Herkes daha ağzı açılmadan bunlarla ilgili olaraktan saldırılara başlar ama bunları da düzenlemek zorundasınız. İşiniz zor, örgütünüz karmaşık ama bütün bunlara rağmen 2016 bütçesinin size hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.