| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer ve 158 Milletvekilinin; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4850) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 17 .01.2023 |
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanı, sayın bürokratları ve hazırunu saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu'yla bazı kanunlarda değişiklik üzerine toplandık.
Tabii, öncelikle bu kanunların yapılış şekline ilişkin eleştirilerimizi dile getirerek başlamak isterim. Bu kanun da yine bir torba kanun, 8 kanunu ilgilendiren bir düzenleme ve açıkçası hem bize hem danışmanlarımıza bir bütün olarak bu kanunla ilgili -bu Komisyonun üyelerine- kanun üzerine çalışma imkânı tanınmadı. Çok kısa süre içerisinde, dar vakitte hemen kanunun getirilip çıkartılması isteniyor. Aslında her toplantıda benzer eleştirileri yapıyoruz. Bu kanunların bu şekilde hazırlanmaması gerektiğini, kaliteli kanun yapma tekniğine göre bir kanun yapılması gerektiğini söylüyoruz.
O da nedir? Kısaca ifade edersek eğer, kanunlar önce taslak olarak yayımlanır ve üzerinde ilgili kurumlar, kuruluşlar, odalar, sendikalar, dernekler -kimse artık- toplumun önemli kesimi ve bu kanundan etkilenen kesimler bir bütün olarak önerilerini, görüşlerini, eleştirilerini dile getirirler. Bunun üzerinden de yürütülen bir tartışmayla kanun olgunlaşır ve komisyona gelir. Komisyonda da ilgilileriyle birlikte tartışılarak kanun geçer ve Genel Kurula sevk edilir. Aslında düzenlemenin bu şekilde olması gerekirken anlaşılan o ki bugüne kadar yapıldığı gibi kimi işveren temsilcileriyle birlikte kanunlar düzenleniyor ve o şekilde de bizim önümüze getiriliyor, burada da zaten belli bir dar zaman içerisinde konu tartışılıp Genel Kurula sevk ediliyor. Dolayısıyla buradan da sağlıklı kanunlar çıkmıyor. O nedenle birçok kanunu tekrar tekrar aynı dönem içerisinde, aynı yıl içerisinde görüşmek zorunda kalıyoruz ki Kooperatifler Kanunu örneği bu kanunda olduğu gibi çok kez değişikliğe uğratıldı ve bizim dönemde bu Komisyonda da Kooperatif Kanunu üzerine biz çokça çalışma yürüttük ve değişiklikler yaptık.
Kooperatifler Türkiye'de de dünyada da çok önemli yere sahip ve özellikle bizim ülkemizde kooperatifçiliği teşvik etmek, özendirmek ve bunun üzerinden toplumun çeşitli aktivitelerin içerisine girmesini, ticari aktivitelerin içerisine girmesini sağlamak açısından önemli bir yapılanma olarak görüyoruz. O nedenle biz Kooperatifler Kanunu'nun tümüyle ele alınması gerektiğini söylüyoruz yani yeniden bir Kooperatifler Kanunu yazmak ve yeniden yazılan bir Kooperatifler Kanunu üzerinden bu meselenin tümüyle ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz ama burada önümüze çıkan sorunlar, sıkıntılar karşısında kimi düzenlemelerle, değişikliklerle bu işi yürütmeye çalışıyoruz, bu da sağlıklı sonuca varmıyor ve neredeyse her torba kanunda Kooperatifler Kanunu'yla ilgili birkaç maddeyi içerisine sokmak zorunda kalıyoruz. Bu anlamıyla doğru bir kanun yapma tekniği değil bu teknik.
Ayrıca, kanunda bilmek istediklerimiz var yani soru işareti olan konular var. Bir bütün olarak kanunda çok önemli değişikliklere neden olan maddeler yok. O anlamıyla temel olarak itiraz ettiğimiz ya da "Bu nasıl olur?" dediğimiz bir kanun da değil esasında ama bu şekilde kanun yapılması meselesine yönelik bir prensip açısından itiraz ediyoruz, bir kanun yapma tekniği açısından itiraz ediyoruz, demokratik bir kanun yapma açısından da tabii ki doğru bulmuyoruz. Ama örneğin, 11'inci maddenin çekilmesi gerekiyor yani Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu'nun 26'ncı maddesinde yapılan değişiklikle federasyon kuruluşu için gerekli olan ülke genelinde aynı meslek dalındaki kurucu oda adedi 40'tan 25'e düşülüyor; bu da çok sayıda yapılaşmanın, çok sayıda federasyonun oluşmasına neden olacaktır ve bu konuda ilgili kurumun da ilgili yapının da TESK'in de itirazları olduğunu biliyoruz ve bu maddenin çekilmesi gerektiğini söylüyoruz. Diğer taraftan da ne için getirildiği çok açık olmayan maddeler var. Örneğin, 12'nci maddede "Genel kurul yeterlilik sayısının dörtte 1'i" ifadesinin "beşte 2'si..." Yani dörtte 1'den niye beşte 2 olarak düzenleniyor, buradaki amaç nedir? Bunun yeteri kadar aydınlatılmadığı görülüyor, bunun aydınlatılması gerekiyor.
Bir de 13'üncü maddedeki sebze ve meyve hallerindeki on iki yıllık kiracılık hakkının on sekize çıkarılma amacının da doğruca bir anlatılması gerekir. Buna neden ihtiyaç duyulmuştur? İhtiyaç duyulmasının gerekçelerine ikna edilmesi gerekiyor kamuoyunun ve bizlerin. O anlamıyla biz niye çıkarılıyordan öte, neden çıkarılıyor, bunun gerekçesi nedir, niye ihtiyaç duyulmuştur, bunları bilmek isteriz.
Şimdi, bununla birlikte, Sayın Başkan, burada bizim tabii diğer taraftan dile getirmek istediğimiz husus şu: Bu kadar alelacele bir sürece girilmişken ve seçim sürecine doğru Meclis son çalışma aylarına da girmişken -muhtemelen ocak, şubat Genel Kurul çalışacaktır diye tahmin ediyoruz- bu süreçte aslında toplumun ihtiyaç duyduğu konuların önceliklenmesi gerekiyor. Şüphesiz sanayicilerimizin, ticarethanelerimizin, birliklerimizin, federasyonlarımızın, üst kuruluşların ihtiyaçları vardır, bunlar değerlendirilebilir ama bunların getirilecek bir torba kanunun ana unsurları yerine, oradaki diğer maddeler şeklinde değerlendirebileceğimiz hususlar olması gerekiyor. Çünkü -hani arkadaşlar da bahsettiler- EYT'liler hakikaten artık kanunu bekliyorlar; onlara bir söz verildi, bir açıklama yapıldı fakat bununla ilgili bir kanun düzenlemesi hâlâ komisyonlara ya da Meclise Başkanlığına sunulmadı. Bu anlamıyla EYT'yle ilgili düzenlemenin beklendiğini ve bu konuda kamuoyunun ve ilgililerinin talebi olduğunu ifade etmek isterim ve bu kanunun bir an önce getirilmesi gerektiğini söylüyorum.
Diğer taraftan, tabii ki biz işverenlerin daha kolay çalışabilmesi, daha rahat iş üretilmesi için burada kanun düzenlemeleri yapıyoruz yani geliyor teklifler ve yapıyoruz ama bunun yanı sıra bir de emekçiler var, işçiler var. İşverenler kazanırken emekçiler sürekli kaybediyorlar, onlar sürekli açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm ediliyorlar. Örneğin, işte, bu 2023 için düzenlenen emekli maaşı 5.500 lira ve asgari ücret 8.500 lira taban rakamları açlık sınırının altında rakamlardır. Evet, sanayicimiz, üreticimiz, patronlar, şirketler, sermayedarlar, bunlar kazanıyorlar; kazansınlar hani, kazançlarında gözümüz yok ama emekçilerin şöyle talepleri var: "Onlar kazanırken biz de sefalet içerisinde yaşamak istemiyoruz." Çünkü sonuçta ortaya konan katma değer hep birlikte üretilen bir katma değerdir, o katma değerin içerisinde emekçilerin hakkını unutmamak gerekir ama örneğin, son yapılan düzenlemede limanlar kırk dokuz yıllığına uzatılırken yani kiralama hakları kırk dokuz yıla çıkartılırken Mersin Limanı'ndaki taşeron firma bünyesinde çalışan 200 işçi koşullarının iyileştirilmesi talebiyle iş bıraktı. Yani bir tarafta çok yüklü paralar kazanırken diğer tarafta insanlar geçim sıkıntısı yaşıyorlar ve bu gelir dağılımındaki adaletsizlik ülkenin her tarafında had safhada yaşanır hâle gelmiş durumda. Dolayısıyla bu tür düzenlemelere Meclisin el atması gerekiyor. İşçiler sekiz saatlik yasal çalışma süresinin güvenceye alınmasını, asgari ücret maaş artı prim verilmesini, maaşlarının bankaya yatırılmasını, ücretli izin hakkı tanınmasını talep ediyorlar. On yıldır bu şekilde çalışan işçiler izin gününde ücret verilmediği ancak sigortaları ödendiği için 20 TL sigorta parası kesildiğini ifade ediyorlar. Sadece bu değil ama daha dün yaşanan bir örnek vermek gerekirse artık gittikçe yaygınlaşan uzaktan alışverişte kuryelerin yaşadığı sıkıntılar her geçen gün daha da artıyor; Trendyol işçileri iş bırakma eylemi yaptılar, yine, MESS'le anlaşamayan BİRLEŞİK METAL-İŞ'e bağlı 2 bin metal işçisi 23 Ocakta grev başlatma kararı aldı. Bu olanlara hiçbir şey yokmuş gibi davranan ve bu kölelik düzenine göz yuman iktidar, emek sömürüsünün ortağı olmuş, vahşi kapitalizme hizmet etmekten başka bir misyonu kalmamış anlamına gelir; doğrudan tanımlaması budur.
O nedenle bizim burada dönemimizi tamamlamamıza aylar kala toplumun temel taleplerinin, geniş kitlelerin, emekçilerin geçimlerinin ve yaşam standartlarının refaha kavuşturulması konusundaki düzenlemeleri de ele almamız gerekiyor, öncelikle onlara bakmamız gerekiyor.
Evet, dediğim gibi, maddelerde söylediğimiz hususlar dışında bizim kanunda genel olarak aykırı bulduğumuz ya da bu nasıl olur dediğimiz, itiraz ettiğimiz temelde bir husus bulunmuyor. Bunu ifade etmek isterim.
Teşekkür ediyorum.