| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer ve 158 Milletvekilinin; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4850) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 17 .01.2023 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim sevgili Başkan.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Konuşmaların kısa, öz ve anlaşılır olmasını özellikle rica ediyoruz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yok, anlaşılır olduğu kesin de kısayı, özü takdir edersiniz siz. Ekonomiyi yeniden öğreniyoruz zaten, o yüzden, herkes anlaşılır konuşuyor ve herkes bir şeyler öğretiyor burada.
Ya arkadaşlar yani enflasyon falan filan buralardan tutulabilir mi? Şimdi, zaten sınıfta kaldınız, bizi on üç on dört ay geriden takip ediyorsunuz. Sayın Bakan Mehmet Muş bu sıralardan gitti, saygı duyduğumuz bir arkadaşımız, benim seçim bölgemin de milletvekilidir. Ama keşke on üç ay önce Sayın Kılıçdaroğlu'nu dinleseydi, üzerinden on üç ay geçtikten sonra işte "bu, tu kaka" dediğiniz, milletin önüne attığınız, her şeyin günahkârı ilan ettiğiniz zincir market sahipleriyle beraber toplantı yapıyor. Ha, nedir? İşte, bir ay, iki ay herhâlde zam yapmayacaklar değil mi? Bu mudur yani içeriği bu mudur? Seçim öncesi "Ya Allah, bir yere tutunalım." misali bir ilişki bu. Vatandaşı düşünmekle sandığı düşünmek arasındaki farkı işte iki siyasi partinin duruşu ortaya koyuyor.
Biz, on üç ay önce bu millet kara kışa girerken Sayın Genel Başkanımızın ağzından geçen yıl kasım ayında burada açıklamalar yapıp "Bir kara kış fonu kurulsun." dedik, sonra da bu zincir marketlerin CEO'larına da mektuplar gönderdik, çağrılar yaptık. Özellikle gıdayla ilgili on kalem üründe zam yapılmaması için -ve böylece bir yerlere çökerek falan değil, bir hukuksuzluk yaratarak da değil, serbest piyasayı da etkileyerek değil- dedik ki: "Geldiğimizde biz sizin bu zararınızı telafi edeceğiz." Bu açıklamalarla o zaman "akli değil" diye dalga geçtiniz. Ama ben sizin getirdiğiniz teklifle akli değildir diye de dalga geçmeyeceğim burada; gecikmişliğinizin ödülünü halktan alırsınız; başka söyleyecek bir şey yok. Ama çıkın söyleyin, deyin ki: "Sayın Kılıçdaroğlu bunu on üç ay önce söylemişti, helal olsun, iyi de söylemişti, yiğidi öldürelim ama hakkını teslim edelim." diyebilecek kadar bazı konularda ne olursunuz cesur olun. Biz bir buçuk yıl önce söylüyoruz, bir yıldan fazla süre geçiyor üzerinden...
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Turan Bey, biz yaşatmak için varız ağabey.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Tabii, kuşkusuz, onunla ilgili...
Bakın, yiğidin hakkı yiğide diye söyledim yani burada bazı şeylerin hakkını teslim etmeniz gerektiğini söylüyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Teşekkür etmemeyi de sizden öğrendik. "Altınla koymazsanız teşekkür etmeyiz." diyorsunuz, biz de teşekkür beklemiyoruz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Tamam, ederiz ederiz de biz öğretemedik de onu, neyse...
Şimdi, geç kaldığınız her şeyin faturasını bu vatandaş ödedi. Bu vatandaş bir yıl boyunca aç, yoksul, işsiz. Evinde tüp gaz alamayarak, elektriği kesildi, şu oldu, bu oldu; ödedi. Şimdi, on üç ay sonra ıslah oldu arkadaşlarımız, olsun, o da iyi, tamam ama buradan bir enflasyon mücadelesi çıkmaz. Biz bunu söylerken "enflasyon mücadelesi" tanımı içinde söylemedik; yarattığınız ağır yoksulluğa karşı insanların tutunacağı bir alan olsun diye söyledik; ağır yoksulluk ve yarattığınız tekelci anlayışa karşı bir tanımlamaydı bu.
Sayın Budak az önce söyledi, bu yarattığınız zincir marketler aslında bir tekelci anlayışın ürünleri. Küçük esnafı öldürdünüz, burada da yaptığınız birtakım düzenlemelerle üzerine katmerli sürme çeker hâle getirdiniz.
Şimdi, bakınız, ne için yapılır kanunlar? Kamu yararı için yapılır değil mi? Kamu kimdir? Hepimiz. Hepimizin yararına kanun yapmanız gerekiyor. Bu Anayasa'nın -şimdi açıyorum- 167'nci maddesinde bir düzenleme var, 167'nci maddesi diyor ki: "Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler." Anayasa'nın 167'nci maddesi, bu, düzenleyici bir madde; düzenleyici, illa her şeyin emredici olması gerekmez. Devletin görevini tanımlıyor. Devlet kimdir? Sizin iktidarınız şu anda devleti formüle eden ve sahaya süren yerde duruyor. Ne yaptınız bu tekelleşme işlerine karşı? Zincir marketlerle ilgili hangi önlemleri aldınız? Kaç tane yasa teklifi hazırlandı, bu TBMM'ye sunuldu? En son, benim bildiğim Sayın Çetin Osman Budak'ın hepimizin adına hazırlayıp sunmuş olduğu yasa teklifi var. Niye korumadınız küçük üreticiyi bu zincir marketlerin karşısında? Niye üreticiyi korumuyorsunuz ve hâlâ getirdiğiniz hükümlerle, burada getirdiğiniz ara tarif hükümlerle beraber, üreticiyi ezdirecek hükümlerle geliyorsunuz. Niye torba kanunların içerisinde bu tip şeyler çeviriyorsunuz? Az önce sevgili arkadaşımız Vehbi Bakırlıoğlu sordu, dedi ki: "Çağırdınız bu dövdüğünüz, kırdığınız, döktüğünüz, tahkir ettiğiniz zincir marketlerin sahiplerini, onlarla oturup başka bir anlaşma mı yaptınız? Ben böyle bir şey yaptınız anlamında söylemiyorum. Ama bu yasa teklifinin içerisine serpiştirdiğiniz birtakım hükümler bunu getiriyor beraberinde.
Yani bu yasa teklifinin içerisinde daha önce hazırladığınız bir perakende ticaret kanunu vardı, 2021 yılında bir taslak vardı. Orada küçük üreticiyi koruyacak olan hükümlere de burada ters takla attırmış vaziyettesiniz. Orada, o teklifte üreticinin dava açması gerekmezken, küçük üreticiyi koruma anlamında üreticinin dava açması gerekmezken burada haksız ticari uygulamanın bir ucuna üreticinin dava açma zorunluluğunu koydunuz; ispat külfetini kendisine getirdiniz. Tedarikçi karşısında... Evet, getirdiniz, burada, yazıyor burada, 17'nci maddede. Küçük üreticiyi burada sokağa bıraktınız güçlüler karşısında. Hayır, ya niye elinizle işaret ediyorsunuz? Getirdiğiniz kanun maddesi burada. Burada "eşitlik ilkesi" adı altında tariflediğiniz küçük üreticiyi zafiyete uğratmaktır. Daha önce getirdiğiniz taslaktan haberiniz yoksa ben size söylüyorum. Orada küçük üretici değildi ispat külfetini taşıyan. İspat külfeti orada zincir marketlerdeydi, tedarikçideydi. Burada küçük üreticinin üzerine de bıraktınız, "Kimden kaynaklıysa o yapsın." dediniz, ispat külfetinin yerini değiştirdiniz, yıktınız üzerine.
Şimdi, belli ki burada üreticiyi koruyan bir kanun getirmediniz. Getirdiğiniz kanunu savunun, öyle söylediklerimize itiraz etmeyin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Muhalefet olsun diye...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Tabii, muhalefet olsun diye...
Sonra, bakın, daha önce getirdiğiniz taslakta üretici ve tedarikçiden bedel talep edilemeyeceğini öngörmüştünüz. İhmal ve kusuru ispat yükümlülüğünü perakendeci ile tedarikçi, üretici arasındaki husumette perakende işletmeciye; tedarikçi ile üretici arasındaki husumette ise tedarikçiye vererek küçüğü büyüğe karşı korumaktaydınız. Bu masaya oturuldu, ne oldu da bu kanun teklifi, taslağı değişti, böyle geldi? Bunun bir izahının olması lazım. Niye ispat külfeti yer değişti? İspat külfetinin yer değiştirmesinin bir anlamı olması lazım.
Haksız uygulamayla alakalı başka bir hüküm daha koydunuz, başka bir hüküm daha koydunuz, diyorsunuz ki: "Haksız uygulamayla ilgili Ticaret Bakanlığına yetki vereceğiz, yönetmelikle bunu düzenleyecek." Yine, küçük üreticiyi mağdur edecek bir alan aynı zamanda ve bunun kanunilik ilkesiyle, idarenin yasallığıyla, yasama yetkisinin devredilemezliğiyle alakası yok. Bu Anayasa'da bu hükümler var. Siz, açıkça kanunla tanımlamanız gereken eylemleri "Efendim, ticari hayatın hızlılığı gereği biz Ticaret Bakanlığına devrediyoruz. Ticaret Bakanlığı yönetmelikle beraber bunları tanımlayacak." Suç ve cezaların kanuniliği diye bir şey var; bu Anayasa'nın 38'inci var, kanunilik ilkesi var. Bu Anayasa'da yasama yetkisinin devredilemeyeceğine dair madde var. Yine, aynı Anayasa'da hukuki güvenlik ilkesi var, var oğlu var. Neye göre bunları devrediyorsunuz, niye bu bulanıklığı yaratıyorsunuz? "Sorun ne, aradığınız ne burada?" diye sormamız gerekmez mi size.
Odalarla alakalı kısmı getirdiniz; soruyoruz, odalar pek de mutsuz değiller bununla alakalı, ufak tefek eleştirilecek şeyler var, emeğinize sağlık, Allah razı olsun. Ayrı getirseydiniz, niye ayrı getirmiyorsunuz? Niye benimseyebileceğimiz bir yasanın içerisine bu şekilde problem yaratacak bir şeyi sokuyorsunuz?
Bakınız, ben size başka bir Anayasa hükmü daha okuyayım: Anayasa 172 "Tüketicilerin korunması" Anayasa 173 "Esnaf ve sanatkârların korunması" "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır." Nasıl olacak burada, nasıl olacak ya? Üreticiyi korumanız gerekiyor. Nasıl bir tedbir bu, kimi koruyacak; zincir marketleri mi sığdırdınız buraya da onları koruyacak hükümler koyuyorsunuz?
Bir başka hüküm daha okuyayım size -arkadaşlarımız burada az önce birtakım hükümlerden bahsetti- Anayasa'nın 171'inci maddesi: "Devlet, millî ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır." Bir önceki taslağınızda var bu. Bakın, aynen az önce arkadaşlarımız okudu, tek tek okumayacağım. Belediyelerin tedarik ve dağıtım kooperatifi ortağı olabilmesi sağlanıyordu bir önceki taslağınızda. Burada yok, Anayasa'nın 171'inci maddesi bunu söylüyor, siz bununla ilgili hiçbir şey yapmıyorsunuz. Daha önce belediyelerin doğrudan alım yapabilecek olduğu, gerçekten piyasaya ucuz, kaliteli, taze ürün sürülebilecek olan bir alanla alakalı taslağınızdaki düzenlemeyi çıkardınız burada. Niye çıkardınız? O masaya oturduğunuzda ne konuştunuz? Olur mu canım böyle şey, ucuz bir şekilde belediyeler kanalıyla halka ulaşmasın, sosyal belediyecilik yapılmasın, doğrudan alım yapılmasın, tüketici kooperatifleri de bu alana giremesin; zincir marketlere halkı ezdirelim, öyle mi? Başka bir anlam çıkıyor mu buradan? Niye çıkardınız taslaktan kardeşim? Madem daha önce, 2021 yılında getirdiğiniz kanun teklifini getirseydiniz, tartışsaydık burada. Aceleniz ne, bunun içerisine bu tip hükümleri sokuyorsunuz?
Az önce arkadaşlarımız yine saydılar "Birtakım mamullerin bu zincir marketlerde satılmaması gerekir." diye. Daha önceki taslağınızın içinde vardı mobilyadan başka şeylere kadar, elektronik şeylere kadar. Getirdiğinizde o da yok, o yok, bu yok. Pazar günü saat on birde açılmasıyla ilgili yine taslakta bir hüküm vardı. Küçük esnafa yönelik olarak pay ayrılmasıyla ilgili bizim tekliflerimiz var. Ya, siz her türlü üreticiyi öldüreceksiniz, bu tekellerin eline terk edeceksiniz, üstelik o otuz günlük süre içerisinde iptalle beraber karşı karşıya bırakacaksınız, üretici daha uygun şartlarda malını verebilecek bir yer bulursa malını oraya veremeyecek, sizin bu zincir marketlerinizin eli altında ezilecek hâle gelecek, sonra da diyeceksiniz ki: "Enflasyonla mücadeleyi böyle yapıyoruz." Siz üreticiyi öldürüyorsunuz. Zaten şu korumaları da yapmıyorsunuz, hasılat dönemlerinde ithalata ilişkin sınırlamalar da getirmiyorsunuz. Bu ülkenin çiftçisini, üreticisini olduğu gibi yabancıların karşısında rekabet edemez hâle getirdiniz ve iç piyasada da bu kan içici tekellerin eline teslim ediyorsunuz. Onlarla oturup "Bir ay, iki ay zam yapmayacağız." diyerek seçime yönelik pazarlık yapıyorsunuz. Sonra, Allah korusun "Başımıza geleceklerden hiç kimse sorumlu değil." gibi bir tabloyla karşı karşıya kalacağız.
Şimdi, işte, hukukun olmadığı bir ülke tarifi budur. Hukuk -az önce söyledim- kamu yararına kanun yapmayı emreder. Kamu yararına yaptığınız kanunun öncelikle bu üreticileri koruması gerekir. Üreticiyi korumadığınız zaman, bu ülkede üretim yapmadığınız zaman evinde hazır malını satan aile reisi hâline gelirsiniz. Masayı satarsınız, sandalyeyi satarsınız ve bir süre sonra satacak bir şey kalmazsa o aile reisi ailenin onurunu satar hâle gelir. Bu ifadeyi ben devlet ve millet için kullanacak kadar saf değilim ama onurumuzla oynanır bir ekonomik tablo yarattınız. Israrla ve inatla ekonomide olmayan denklemleri hayata sürerek farklı bir enflasyonist ortamı siz kendiniz oluşturdunuz ya, bundan iki sene öncesine kadar enflasyon yoktu. Sayın Cumhurbaşkanı faizin ve enflasyonun 19 olduğu tarihte yaptığı açıklamayla beraber "Faize karşı mücadele ediyorum, nastır." dedi, enflasyon-faiz dengesini olduğu gibi bozdu, üretim olmayan bir ülkede bizi teslim etti. Yüzde 250-300 civarında elektrik ÜFE'si olan bir ülkede siz üreticiyi de ezdirerek bir aylık bir önlemle beraber enflasyona çözüm arıyorsunuz. Aklımızla dalga geçmeyin Allah aşkına ya, aklımızla dalga geçmeyin! Enflasyonla mücadele böyle bir şey değildir. Enflasyonla mücadele, yargı bağımsızlığından tutun Merkez Bankasının bağımsızlığına kadar, talimat almayan bir Merkez Bankası oluşturarak olur, siyaseti angaje olmamış bir devlet yapısıyla olur, üretimle ilgili öngörülebilecek alanları tanımlayan stratejik planlama teşkilatı ya da Devlet Planlama Teşkilatı gibi bir teşkilatla olur. "Aklıma esti, bugün bu kararları alacağım." diyerek enflasyonla mücadele olmaz. Böyle ancak küçük üreticiyi yok edersiniz. Sayın Genel Başkanımız o tarihte CEO'lara mektup yazdığı zaman 10 ayrı başlıkta da üreticiyi koruyabilecek ve enflasyona karşı ezdirmeyecek önlemleri tariflemişti. Umarım bir tarihte aklınız onlara erer ve onları alırsınız diyeceğim ama o kadar zaman da yok. Sandık geliyor, inşallah onları da zamanı geldiğinde biz yaparız.
Şimdi, burada Anayasa'nın düzenleme biçiminde maddelerine karşı siyasi iktidarınızın geleceğini tahkim etmek için bir yasa geçirdiniz. Ayırsaydınız keşke, odalarla ilgili yasayı getirseydiniz, bu tartışmayı burada da bu boyutta yapmasaydık, değil mi arkadaşlar? Şimdi, biz, sizin karşınızda bu ülkenin üretim dinamiklerini korumak zorunda kalıyoruz. Siz küçük üreticiyi yamyamların eline teslim eden bir yasa teklifine bize burada hiç sesinizi çıkarmadan "Aman ne cici yasa yaptık, işte, odalarla ilgili taleplerini yerine getirdik." diyecek durumda değilsiniz. Siz aslında bu yamyamlara karşı Türk halkının üretim mekanizmasını peşkeş çekiyorsunuz. Bu yasanın 14'üncü maddesinden itibaren getirdiğiniz...
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Temiz bir dil kullanalım, şey yapmayalım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ne var kirli? Siz bana kirli tek kelime söyleyin.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - "Yamyam" ifadesi...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yamyamdırlar, kan içicidirler, halkımızın kanını içiyorlar. Siz niye savunmak zorunda kalıyorsunuz şimdi bu arkadaşları? Siz "Yamyamsınız." demediniz mi siz bağırmadınız mı, siz dövdürmediniz mi bu insanları?
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Kimseye "yamyam" demedik.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hayır, bundan daha ağırını söylediniz. Daha ağırını söyledi Sayın Cumhurbaşkanı. Sizin suçladığınız adamlar değil benim buradaki, sistem. Yamyamı üreten sistemdir diyorum ben, münferiden CEO'yu çekip dövelim demedim ben size. Siz bunları ayağa düşürdünüz, kendi yarattığınız yamyamlara karşı halkı adres göstererek "Sadece burası." dediniz. Hayır, politikalarınızdır, siyasettir, güttüğünüz siyasettir bu yamyamlığı yaratan. Hem orada o yamyamları yaratıyorsunuz hem öbür taraftan asla enflasyonla mücadele kavramı olamayacak kavramlarla beraber bize vakit kaybettiriyorsunuz. Sırtımızdan bu ülkede bankalara yüzde 500 kâr ettiren sizin iktidarınız değil midir? Niye orada aramıyorsunuz? Hadi arasanıza orada. Siz gayrisafi millî hasılayı tanımlarken içerisine bankaların kârını koyuyorsunuz, rantı koyuyorsunuz, her türlü enerji kaynaklarımızı peşkeş çektiğinizde o oluşan kârı da koyuyorsunuz. Orada sadece ve sadece "millî" kavramı içerisinde kalan gariban halkımızın yüzde 27-28 civarında üretiminden kaynaklı ücret, maaş olarak aldığı gelirler var. Gayrisafi millî hasılayı herkese dağıttınız, peşkeş çektiniz. Hadi kafa tutsanıza içinde bankaların yüzde 500 zamları var. Bu kadar enflasyonun ağır olduğu bir ülkede, bu kadar üretimin sıkıntılı olduğu bir ülkede siz bankalara yüzde 500 kâr ettirirken gelip de burada üreticinin ekmeğine kan doğrayacak hükümleri nasıl geçirmeye çalışıyorsunuz ya? Okudunuz mu bu hükümleri arkadaşlar? Net söylüyorum, hiçbir tanesi zincir marketlerle mücadele hükmü değildir 14'üncü maddeden itibaren. İçine üreticinin kıyma makinesi gibi atıldığı, bir önceki yıl, 2021'de getirilen taslağın onda 1'i bile değil, tam tersi yapılmış bir kanunla karşı karşıyayız. O yüzden, Sayın Vehbi Bakırlıoğlu'nun "Bu masada ne konuştunuz?" sorusunu, Sayın Muş'un bu CEO'larla ne konuştuğunu ben de soruyorum.
Teşekkür ediyorum.