| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop, MHP Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli, AK PARTİ Grup Başkanı Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, AK PARTİ Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin, AK PARTİ Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, AK PARTİ Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, AK PARTİ Grup Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, AK PARTİ Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, MHP Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay, MHP Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, BBP Genel Başkanı Ankara Milletvekili Mustafa Destici ve 326 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4779) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 19 .01.2023 |
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar, sayın basın mensupları; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlarım.
Özlem Hanım 24'üncü maddeden başladı, ben de 41'inci maddeden başlayarak bazı hususları dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, toplumsal değer yargılarının dışına çıkılmasını arzu eden, kendi hastalıklarını ihraç etmek için her türlü yolu deneyen Batı, kadının kadınla yaşamasını, erkeğin erkekle yaşamasını aile diye tanımlamaya başladı; herhâlde haberiniz var. Her türlü sapkınlığı, farklı cinsel yönelimleri, farklı tercihlere saygı gösterilmesini insan onuruna saygıyla eş değer görmeye başladı. Bugün, kendi cinsine karşı cinsel davranışları normal görmek ya da bulunmak isteyenleri de normal görmek elbette sıklıkla duyulmaya başlandı. Bu bozulmaya, bu sapkınlığa karşı çıkan tüm itirazları etkisiz kılmak için de her türlü tertibin yapıldığına müsaade edildiğini görüyoruz. Batı, ilahi doğal özden kopmuş durumdadır. Gey ve lezbiyen kiliselerinin kurulduğunu hepiniz biliyorsunuz. Lut kavminin sapkınlığının postmodern versiyonunu bugün ülkemize ihraç etmek istiyorlar ve maalesef, bazı belediyelerimiz bunlara yaptıkları yardımlarla, cesaretlendirmeyle, hatta bir siyasi partimizin Genel Başkan Yardımcısının özendirmesiyle öyle bir yere geldik ki bu, artık, toplumsal bir sorun hâline gelmeye başlamakta; bunun için de biz, buna karşı çok ciddi bir mücadele vermek zorundayız.
Milletimizin mahremiyetini, ailesini, cinsiyetini ve nesillerini bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Bunu hümanizmle, bunu insanlıkla, bunu Batıcılıkla izah etmeyi de Türk toplumu hiçbir zaman da yutmayacaktır.
Anayasa'mızın 41'inci maddesindeki değişiklikle, yalnız kadın ve erkek olmak üzere iki farklı cinsiyetten bireylerin birbiriyle evlenerek evlilik birliğini oluşturabileceği açıkça düzenlenmektedir -şimdi, bunun nesine karşı çıkacak arkadaşlar, bunu da dinleyeceğiz- bunun dışında hiçbir birlikteliğin evlilik birliği olarak kabul edilemeyeceği ve evlilik birliğinin eşler arasında yani kadın ile erkek arasında eşitliğe dayandığı hükmü Anayasa'ya konuluyor; buna kim karşı çıkacak, onu da göreceğiz. Böylece, aile ve evlilik kurumunun her türlü tehlike, tehdit, saldırılar ile sapkın akımların dayatmalarına karşı korunması amaçlanmaktadır.
"Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu ve özel kesimler tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz" kuralı Anayasa hükmü hâline getirilmektedir. Laiklik, bir siyasal sistemde dinî konularda bireysel tercihleri ve bunların şekillendirdiği yaşam tarzını devletin müdahalesi dışında tutar ancak koruma altına alır. Bu anlamda laiklik ilkesi, din özgürlüğünün bize göre güvencesidir. Yine, bu laiklik ilkesi devlete, negatife pozitif yükümlülük yüklemektedir; negatif yükümlülük bireylerin din özgürlüğüne zorunlu nedenler olmadıkça müdahale edilmemesi, pozitif yükümlülük ise devletin din özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırması ve kişilerin inandıkları gibi yaşayabileceği uygun bir ortamı bunun için gerekli imkânları sağlaması ödevini beraberinde getirmektedir.
Türk toplumunun temeli olan aile yapısını korumak ve aileye yönelik her türlü tehdit, saldırı, çürüme, sapkınlığa karşı da devlet tedbir almak zorundadır, bu da asli görevidir. Aile kurumunun taşıdığı gerçek değer üzerinden korunması, milletimizin varlığının teminat altına alınması, ailenin ilk nüvesini teşkil eden evlilik birliğinin kadın ve erkekten oluşması zorunlu kılınmaktadır. Evet, Medeni Yasa'da evlilik tarif edilmiştir 185 ve diğer maddelerde ama bu, Anayasa'yla teminat altına alınmak zorundadır.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bütün bunlar nereden çıktı, niye buraya geldik; bunu size tarihsel olarak anlatayım, bunu tek tek hatırlatmak zorundayız çünkü zaman dediğimiz şey geçiyor ve bazı şeyleri maalesef unutuyoruz. Başörtüsü yasağı, hukuk sistemi içerisinde genelge ve yönetmelik gibi alt düzenlemelerle yürütülmüştür şimdiye kadar. 28 Şubat zulmünün toplumda yarattığı travma çeşitli şekillerde 2012 yılına kadar devam etmiş, özellikle yasakçı uygulamalar muhafazakâr kesim üzerinde derin izler bırakmıştır. 1978 yılı, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarda olduğu yıllardan biridir. Meşhur Güneş Motel rezaletiyle Adalet Partisinden 11 milletvekilinin bakan yapılmak karşılığında partisinden istifası sağlanmış ve bunlardan da 10'u gerçekten Bakan yapılmıştır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - 9'u; yanlış biliyor, 9'u.
FETİ YILDIZ (İstanbul) - CHP Hükûmetinin Çalışma Bakanlığının ilk işi, ilk defa resmî olarak kadın memurların başörtüsüyle işe gelmesini yasaklamak olmuştur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, Devlet Bey de yasaklamıştı.
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Bakın, 1978'den bahsediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Devlet Bey, daha sonra yasaklamıştı.
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Sonra, Aralık 1978 tarihinde 52 no.lu Genelge'yle ilk defa kamuda çalışan bütün kadın memurların başörtüsüyle işe gelmeleri yasaklanmıştır. Bunları hatırlayalım, hatırlayıp da bunlardan pişmanlık duymak da gerçekten bir mesafe aldığımızı, olgunlaştığımızı göstermesi açısından da gayet güzel bir durumdur, bunlardan alınmayalım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu genelge sadece kadınlarla ilgili değil, erkeklerin sakal, uzun saç ve kravatsız işe gelmeleri de yasaklanmıştır. 1979 yılında ilk defa başörtüsüyle ve sakallı fotoğraflarla Öğrenci Seçme Sınavı'na kayıt yaptırılamayacağı duyurulmuştur ve gerçekten de kayıtları yapılmamıştır. 1982 yılında YÖK'ün yayınladığı kıyafet genelgesiyle türban, başörtüsü tam olarak yasaklanmış, yine 1984 yılında bir genelgeyle bu yasağın kaldırıldığı duyurulmuştur.
Başörtü yasağının Atatürk'ün ilke ve inkılapları gereği uygulanmak zorunda olduğu iddiası ise külliyen yalandır ve doğru değildir. Mustafa Kemal Atatürk, 1923 yılında Cumhurbaşkanı olmuş, 1938 yılında Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Bu dönem içerisinde 1925 yılında 657 sayılı Şapka Kanunu kabul edilmiş, kadınların kıyafetleri ve başörtüsüyle ilgili herhangi bir hüküm konulmamıştır. 1935 yılında bir kısım CHP milletvekili, çarşafın yasaklanmasıyla ilgili kanun teklifi hazırlamış, bunu haber alan Aziz Atatürk, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya kanun teklifinin derhâl geri çekilmesi için emir vermiş ve bu da sağlanmıştır. Aziz Atatürk, dinimizin tavsiye ettiği tesettürün örtünmenin hayatımız ve faziletimize uygun olduğu ve gerekli olduğunu da her konuşmasında dile getirmiştir.
Değerli arkadaşlar, çok uzun uzun anlatmaya gerek yok, Aziz Atatürk'ün mübarek annesi Zübeyde Hanım devamlı başörtülüdür, yine eşi Latife Hanım, her resmî toplantıya özellikle başörtülü olarak gitmiştir. Başörtüsünün Anayasa'nın koruması altına alınması için -arkadaşlarımız, Grup Başkan Vekilimiz de bahsetti ama burada yenilemekte fayda görüyorum- 29 Ocak 2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine Anayasa değişikliği sunuldu. Bu tasarı, 6 ve 9 Şubat tarihlerinde yapılan oylamada AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partili 411 milletvekilinin oylarıyla kabul edildi. Bunun üzerine, ana muhalefet partisi CHP ve DSP, yapılan değişikliklerin Anayasa'nın 2'nci maddesindeki laiklik ilkesini ihlal ettiğini gerekçe göstererek iptal istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesi Anayasa değişikliklerinde sadece şekil yönünden inceleme yapabilir ancak esastan inceleme yetkisi yoktur. Bütün hükümleri, Anayasa'yı da altüst ederek esastan inceleme yapmış ve Anayasa değişikliğini yani Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddesindeki değişikliği 2 ret oyuna karşılık 9 oyla iptal etmiştir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kanun teklifimizin gerekçesiyle ilgili de kısaca bazı şeyler söylemek istiyorum. 24'üncü maddeye altıncı ve yedinci fıkralar eklenmiş, maddeye eklenen altıncı fıkrayla, hiçbir kadının temel hak ve hürriyetlerini kullanması ile kamu ve özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmasının başının açık veya örtülü olması şartına bağlanamayacağı hüküm altına alınmaktadır. Buna göre, bir temel hak ve hürriyetin kullanılması ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanması söz konusu olduğunda bu kullanma ve yararlanmanın öznesi olan kadının başının örtülü veya açık olması olumlu veya olumsuz bir şart olarak öngörülmeyecektir. Bu fıkrayla hak ve hürriyetleri iki ayrı başlık altında güvenceye bağlanmakta; bunlardan birincisi, temel hak ve hürriyetlerin kullanılması; ikincisi de kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmasıdır.
Değerli arkadaşlar "24'üncü maddede niye teferruata girildi?" diye eleştiriler duyduk, bize geldi bu eleştiriler ama bunlar tek tek... Bu çalışmanın içerisinde, hazırlık çalışmasının içinde bulunan arkadaşlarınızdan biriyim "Ayrıntıya girelim mi, girmeyelim mi?" denildi, sonra da ayrıntıya girmenin şart olduğu görüldü. Buna göre, eğitim ve öğrenim hakkı, Anayasa 42; seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma, 67'nci madde; sağlık hizmetlerinden faydalanma, 56'ncı madde; bilim ve sanat, 27'nci madde; yerleşme ve seyahat 23'üncü madde; dernek kurma, 33'üncü madde; sosyal güvenlik, madde 60 gibi pek çok temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasında kadının başının açık veya örtülü olma şartına bağlanamayacağı, böylece kadının bu yöndeki tercihlerine Anayasa'yla açık, kesin bir güvence sağlanmış olmaktadır.
Ben sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. Muhalefetteki değerli arkadaşlarımızın 27'nci maddeyle ilgili, 24'üncü maddeyle ilgili "Biz de kanun teklifi verdik, biraz orasından, biraz burasından bir kelime, bir virgül değiştirilebilirse olumlu göreceğiz ancak 41'inci maddeyi zinhar..." demelerini de anlamadım doğrusu. 41'inci madde 24'üncü madde kadar önemlidir. Ailenin, toplumun karşı karşıya kaldığı tehlikenin farkında olmanızı rica ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.