KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Beş dakikayı kesinlikle geçmeyecek çünkü bana yönelik çok soru oldu, dolayısıyla çok hızlıca yanıt vereyim.

Ben de Leyla Hanım'ın bu, literatüre geçen adı keşke geçmeseydi diyorum.

On beş yıl kadar önce Descartes Üniversitesi Hukuk Fakültesinde bir meslektaş "Türkiye'ye teşekkür borçluyuz." dedi. "Niçin?" dedim. "Çünkü Türkiye'den gelen davalar Avrupa Mahkemesine çok güçlü malzemeler sunuyor." dedi. "Keşke gelmeseydi ve Türkiye'ye de bu açıdan teşekkür etmeseydiniz." dedim. Dolayısıyla, tabii ki yaşanmaması temenni edilirdi ama bu da tabii, bugün de yaşanıyor. Biraz önce Sayın Gök ve Abdullah Bey arasındaki tartışmada uluslararası endekslere gitmeye gerek yok. İşte, Ali Özkaya'nın da dile getirdiği gibi, Anayasa Mahkemesine on yılda 500 bin başvuru, 500 bin başvuru yani Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru... Yani siz bütün başvuru yollarını tükettikten sonra eğer on yılda 500 bin başvuru yapılıyorsa demek ki Türkiye'de sistematik ve yaygın bir insan hakları ihlali var demektir.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hocam, sonuçları ne?

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, şimdi keserseniz, sonra Başkan bana şey yapar...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ama bir dakika yani...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi, Özgür Özel konuşurken anayasasızlaştırmadan iyi bir başlangıç yaptı ve özellikle Anayasa suçuna değindi -Sayın Yıldız da bir şey oldu- bu çok önemli bir saptama çünkü esas Anayasa değişikliği bu nedenle yapıldı. "Türkiye'de fiilî bir durum vardır ve bu çözülmelidir. Ülke yönetimi yasa ve Anayasa'ya uygun değildir ve de suç işlenmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı fiilî Başkanlık yapmaktadır." diyor, devam ediyor. İşte, 16 Ekim 2016'da düğmeye bunun sonucu basıldı ve Anayasa değişikliği yapıldı. Tabii, altı yıl sonra gelinen eşikte sorun, acaba Anayasa suçu önlendi mi yoksa Anayasa suçu devam ediyor mu? Bu saptama çok önemli.

Şimdi, Sayın Bilen bana sorular yöneltti...

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Hocam, size soru sormadım, kendime sordum.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, eleştiri açısından "Niçin Anayasa Mahkemesini eleştirdiniz?" mi dediniz, "Kapatmaları eleştirdiniz mi..."

Neyse ki Malkoç burada, Malkoç'la hukukumuz... Refah Partisinin kapatıldığı dava sonrası hemen İstanbul'a davet ettim Baro İnsan Hakları Merkezi Başkanı olarak ve Kamalak'la geldiler, orada büyük bir forumla bu mağduriyetin yaşanmaması gerektiğini bilimsel biçimde değerlendirdik. Ondan sonra Fazilet Partisi kapatıldı 2001'de, Sayın Gül'le televizyon programında eleştirdim. Sonra sizin partiniz kapatılmak üzereyken "Hayır." dedim; o sıradaki mücadelem belli.

Fakat Sayın Bilen, 367 konusunda şöyle bir durum var: Ben bunu, 367 kararını "Anayasa Yargısı" kitabımda eleştiriyorum ancak orada bir yanlış başlangıç yapıldı, 96'ncı maddedeki çoğunluk kuralı değiştirildi Anayasa değişikliğiyle, Cumhurbaşkanı da seçildi aslında ve referanduma giden yolda Anayasa değişikliği de yapıldı değişiklik sürecinde ama halk tarafından seçim yerine Meclis tarafından seçime dönülmedi; orada bir arivist yani uzun dönemli bir hedef vardı. Dolayısıyla, bunu da teslim etmek gerekir bu konuları değerlendirirken. Ben zamanında eleştirilerimi yaptım Anayasa Mahkemesi kararlarında fakat...

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Tüzel kişilik olarak 367'nin arkasında durdunuz hep.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, ben tüzel kişi değilim, ben İbrahim Kaboğlu...

İSMAİL BİLEN (Manisa) - CHP'nin tüzel kişiliği...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, ben üniversiteden atılıncaya kadar...

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Hocam, şu an CHP'nin üyesi değil misiniz?

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, geçmiş... Sayın Tezcan söyledi "Yanlış yaptık." dedi. Şimdi, tekrar tekrar geçmişe dönmeye gerek yok ki.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Suçlamak için söylemiyorum.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Siz bana "Anayasa Mahkemesi yanlış karar verdi." dediniz, ben de şimdi...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Anayasa profesörü bulmuşken soru-cevap yapıyorlar.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ben de şimdi diyorum ki: Anayasa Mahkemesi yanlış yapmış olabilir ama şu anda siz Anayasa Mahkemesinin güncel olarak iptal ettiği kararları yok sayıyorsunuz ve yeniden oyluyorsunuz.

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Hocam, on iki saattir buradayız, insan haklarına aykırı olan asıl bu hâl ya.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi bunu dikkate almadan otuz yıl önce Anayasa Mahkemesinin verdiği kararları eleştirmek, doğrusu pek şey görünmüyor.

Şimdi Abdullah Güler de Orban'dan bahsetti. Şöyle bir...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ben bahsetmedim Hocam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yo yo, hayır... O Orban kadar meşru hiç kimse olmadı. Bakın...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hocam, Orban'dan siz bahsettiniz, ben cevap verdim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, bahsettiniz.

(Gürültüler)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi, Orban'la ilgili...

Başkan, kesmesinler sözümü, sözümü keserlerse...

Şimdi, bakın, on yıl kadar önce Fransa'nın Nice Üniversitesinde karşılaştırmalı anayasa hukuku dersi veriyorum, Macaristan Anayasa'sının 2011'deki değişikliğini de anlattım. Dersten sonra geldi bir öğrenci "Hocam, ben Macaristan'dan geliyorum, ben Macarım, sizin anlattıklarınıza aynen katılıyorum. Sayın Profesör, cumhuriyeti bile kaldırdılar." dedi çünkü "Macaristan Cumhuriyeti"ydi, o değişiklikte "cumhuriyet"i sildiler. Dolayısıyla, hani Orban'dan bu kadar bahsedilmişken Orban'ın bir becerisini de sizinle paylaşmak istedim burada.

Şimdi, Sayın Güler, hazır Tunç da burada iken... Tabii, hem Tunç olsun hem siz olun, sürekli müzakereye açıksınız, sağ olun ancak biz 101 öneri yapıyorsak ancak 1 tanesi kabul görüyor. Tunç hatırlayacaktır, ısrarlı takip suçu... Ya, biz üç yıldır öneriyoruz; kaç kadın öldürüldükten sonra geçen yıl nihayet kabul edildi. Şimdi ama şunu... Mesela, bizim hazırladığımız, Yargı Reformu Stratejisi Belgesi'nden hareketle hazırladığımız 12 yasa önerisinden 5'i ya da 6'sı Adalet Komisyonunun önünde bekliyor.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - 5 tanesi bekliyor Hocam, çıkaracağız.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ne Tunç'un gücü ne de sizin gücünüz onu gündeme getirmeye yetmiyor.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Getireceğiz Hocam 5 tanesini.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - İşte, bu bakımdan, biz bunları konuşurken gerçekten -hani diyaloğa açık olmak, medeni olmak çok güzel bir şey ama- gündemimize hâkim olmamız da gerekiyor; o anlamda söyledim.

Geçiş dönemiyle ilgili olarak ise geleceğe yönelik olarak bir tahminde bulunuyorsunuz; tamam, bu tahmininize saygı duyuyorum ama şöyle: Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle üst kademe yöneticilerini atama, görevlerine son verme ve bu konuda gerekli ilkeleri belirleyerek kamu yönetiminde hukuka ve liyakate dönmek diyorum ilk yapacağı şey Cumhurbaşkanının. İki: Anayasa andı gerekleri doğrultusunda sistematik Anayasa ihlallerini en aza indirmek ve/veya önleme kararlılığını ortaya koymak. Cumhurbaşkanı bunu yapacak. Üç: Artık parti genel başkanı olmayacağı için tarafsızlığın gereklerini yerine getirmek. Dört: Kaynağını Anayasa'dan almayan hiçbir devlet yetkisi kullanmamak. Beş: Anayasa'ya saygı çerçevesinde, parlamenter sistem doğrultusunda yönetim ilkelerini öne çıkarmak. İşte, bugünkü yazımın "Geçiş Dönemi Dezenformasyonuna Hayır" başlıklı yazımın sadece 4 cümlesi. Yani hani biz bunlar üzerinde de ciddi olarak...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - 6'lı masa da bu...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Evet evet, 6'lı masanın...

FETİ YILDIZ (İstanbul) - 6'lı masaya ver Hocam, bunu da okusunlar.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Okumuşlardır, okumuşlardır.

Dolayısıyla, şimdi, bakın, evet, bu bakımdan...

(Gürültüler)

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın milletvekilleri, bakın, hocama sataşmasaydınız beş dakikada bitirecekti, sekiz dakika oldu.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi, bu bakımdan, hem Özgür Özel'in değindiği o Anayasa suçu konusu, anayasasızlaştırma hem Abdullah Güler'in söylediği husus, aslında, şu anda tanık olduğumuz bu parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütmenin fiilî durum yaratması ve aslında o kategoride yer alan hususların Anayasa ihlali oluşturması. Dolayısıyla, şimdi, bunu biz görmeden "Efendim, geçmişte şöyle oldu, gelecekte şöyle olacak." dediğimiz zaman inandırıcılığımızı yitiriyoruz. Nasıl ki biraz önce sevgili Levent Gök, hani "Kaboğlu..." Benim adımı vermesine gerek yoktu ama şöyle bir anlamı var belki: Şimdi, ben, eğer bu kadar açık bir mağduriyete uğramışsam ve burada üç maymun oynanıyorsa... Hiç kimseden özür beklemiyorum ama burada gördüğümüz: "Ben görmedim, konuşmadım, duymadım..." O zaman on binlerin durumu, o sivil ölü kadavraları neler çektiler, nedir... İşte, bu bakımdan çok önemli. Şimdi, geçmişi, tamam, Leyla Şahin kişiliğinde dile getirelim, geleceğe yönelik kaygılarımızı da dile getirelim ama yaşadığımız büyük mağduriyetler var. Şimdi, onun karşısında biz eğer sessiz kalırsak, Anayasa suçları karşısında, sürekli işlenmekte olan Anayasa suçları karşısında biz sessiz kalırsak, üç maymunu oynarsak o zaman hani mağduriyetler... Yine Gök tarafından ifade edildiği gibi -topluyorum- sadece belirli yönde mağduriyet söz konusu olursa bir mağduriyet anlaşılıyor. "Hayır, bana dokunuyorsa insan hakları ihlali söz konusu ama muhaliflere dokunuyorsa o zaman o, insan hakları ihlali değil." Şimdi, burada çok ciddi bir ayrışma var, büyük bir ayrışma var.

Evet, Sayın Başkan çok nazik, bizim dokunulmazlıklar konusunda... Şimdi, Ali Mahir yaralı, Ali Mahir Bey'in burada kullanacağı oy geçerli olacak mı? Şimdi öyle ya... Yani burada 1.700 dosyadan 2 tanesi seçilmiş, getirilmiş ve şimdi diyorsunuz ki: "Siz başörtüsüne evet mi, hayır mı diyeceksiniz?" Belki bir oy belirleyici olacak ama bu masada oturuyor şu anda...

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Seçim gelmeden seçilmiş oldu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ama hayır, çok ciddi şeyler bunlar yani gülünerek, dalga geçilerek, geçiştirilerek...

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Hocam, bir sıkıntı yok, o yönden biz rahatız, Ali Mahir Bey istediği oyu kullanabilir, hiç sıkıntı yok.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır ama sorun o değil. Sorun, burada yapılan işlem düzgün mü değil mi; eşitlik ilkesi ihlal edildi mi edilmedi mi; nasıl seçildi? Yani 1.762 dosyadan 2 dosya nasıl seçildi? Sorun burada. Levent Gök'ün belirlediği gibi, o gece yarısı kararnamelerine kimin adı konuldu, niçin konuldu, neden altı yıldır düzeltilmiyor? Sorun bu haksızlıklar. Ya da AKP kapatılmasaydı... İyi ki kapatılmadı yani o hikâyeyi tabii anlatacak değilim, bana telefon eden Anayasa Mahkemesi üyeleri bile oldu, belki benim de rolüm vardır o şeyde ama şimdi burada 10 kere dile getirildi, şu anda Anayasa Mahkemesine her gün baskı yapılıyor "Kapat şunu." diye. Sıra arkadaşım "Ya at ya da seni kapatacağım." deniliyor. Şimdi bunlar...

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Hocam, tarihî olaylar arasında devreler yandı, vallahi billahi devreler yandı.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, sevgili Bülbül, siz yoktunuz ama.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Şu an söyledikleriniz arasında bir 2000'e gidiyoruz, bir 2023, bir 2008...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yok, 2000'e gitmem 1970'lere gitti arkadaşlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Hocam, yavaş yavaş giderseniz sıkıntı yok, hızlı oluyor.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sevgili Levent Bülbül, geçmiş elli yıla gittiler, bir de gelecek -Ahmet Bey tabii genç olduğu için-elli yılda ortaya çıkabilecek aile dramları...

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Hocam, çok teşekkür ediyorum.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Dolayısıyla, ben, on yıl, yirmi yıl dedim, buna "uzun" dediniz. Ben burada yapılan konuşmalar, bana yöneltilen eleştiriler çerçevesinde bazı açıklamalarda bulundum ama güncel duruma "Sayın Genel Başkanımız pas verdi, ben de gol atmasını bilirim." biçiminde bir yaklaşımla... Anayasa buna indirgenemez, bizim söylediğimiz o ama siz bunu fırsata çevirerek "Biz Anayasa değişikliği yapacağız." diyorsunuz ve biz bunu tanılayınca "Buna nasıl bir anayasal tanı konur?" deyince o zaman "Hayır, öyle değil." diyorsunuz. Peki, madem ki Kılıçdaroğlu'nun bu açıklaması üzerine bu gündeme geldi, Kılıçdaroğlu'na teşekkür mü ettiniz, yoksa ona yönelttiğiniz eleştiri karşısında komutanları alkışlattınız mı? Şimdi, buradaki tutarlılığı, içtenliği

zannediyorum...

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Genel Kuruldaki ve buradaki tavrınız tebriği de alkışı da hak edecek olursa niye alkışlamayalım?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Sayın Başkanım, Genel Kurulda bir oylamamız olacak...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şu ana kadar hiçbir biçimde... Herkes dedi ki: Madem ki Genel Başkanınız bunu söyledi, biz de bu nasıl gole çevrilir...

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Dersi kaynatıyorsunuz ya...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hanımefendi, neden siz sürekli ben konuşurken rahatsız oluyorsunuz?

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Asla siz konuşurken rahatsız olmuyorum.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ben, siz konuşurken sessizce diniyorum.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Siz yoktunuz ki ben konuşurken.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Buradaydım.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Hayır.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - O zaman gözlerinizde bir sorun var demektir.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Tamam, Sayın Aydemir...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ben buradaydım.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Hocam, istirham ediyorum...

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Siz her konuda saldırgan olmayın Hocam.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın Aydemir, tamam, hocam bir şey demedi.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hocam, bir şey demedi ki o size.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - "Dersi kaynatıyorsunuz." diyor da...

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - "Dersi kaynatıyorsunuz." dedim Hocam. Burada anayasa hukukuna girecekken siz değişik yerlere girdiniz ya. Biz de böyle dinliyoruz bakalım ne öğrenebiliriz... Ben de otuz yıllık akademisyenim yani.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ya, benim böyle bir anayasa hukuku öğretme şeyim yok ki canım, burada hepimiz eşitiz.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Yok mu gerçekten?

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hepimiz eşitiz, bana sorular yöneltildi, siz geliyorsunuz, gidiyorsunuz...