KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

SERKAN TOPAL (Hatay) - Ahmet Hocam, notunuzu alır mısınız?

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Değerli üyeler, sayın milletvekilleri, değerli konuklarımız, başta YÖK Başkanı olmak üzere Rektörümüz ve diğer konuklarımız; hepinize hoş geldiniz diyorum.

Sayın Başkan, bir ön konu olarak tabii ki bizim -hiçbir komisyonumuza yakışmaz ama- Millî Eğitim Komisyonunun -kendine özgü- karşılıklı olarak nezaket kurallarına çok daha fazla uyması temenni edilir. Şöyle, Sayın Başkan: Ben uluslararası sözleşmeler dışında toplanmış olan yaklaşık 120 komisyonun 75'ine katıldım, fiilen katıldım ve en sonuncusu dün olmak üzere Plan ve Bütçe Komisyonunda bizim sözcümüz Bülent Kuşoğlu "Şimdi, usul tartışmasında Anayasa'ya uygunluk konusunda sözü Kaboğlu'na veriyorum." dedi ve daha esasa ilişkin görüşmeye geçmeden öyle yaptık. Dolayısıyla, arkadaşlarımız ilk kez burada yapmıyorlar. Sayın meslektaşımız ilk önce bunu İç Tüzük'ün gereği olarak sundu. Dolayısıyla bizde burada çok teknik konulara ilişkin olarak değerlendirmelerimizi yaparak... Tabii ki uzunca, ayrıntılı görüşme yapılacak. Ben 3 noktayla sınırlı tutacağım bu Anayasa'ya uygunluk ya da aykırılık sorunsalını.

Birincisi, sayın teklif sahibinin biraz önce değindiği üzere, disiplin suçlarının veya disiplin cezalarının, yönetmelik tarafından düzenlenmiş olan bu hususların Anayasa Mahkemesi tarafından iptali sonucu yasaya aktarılması. Yani bir Anayasa Mahkemesi kararı temeldir, bu bakımdan önemli.

İkinci önemli konu ise Millî İstihbarat Akademisinin kurulmak istenmesi. Bu bakımdan, YÖK Başkanının katılmış olması son derece önemli.

Ve 3'üncüsü de Türk-Japon Üniversitesine ilişkin Sayın Rektörün katılmış olması önemli. Orada da çünkü Anayasa Mahkemesi kararı var ve hâliyle Anayasa Mahkemesi kararına ne ölçüde yanıt verildiği söz konusu ya da verilip verilmediği söz konusu. Bu açıdan benim konuşmam oldukça kısa ve bu teknik sorunlarla sınırlı kalacak.

Şimdi, 1'inci konu, öğrencilerin disiplin suçları ve cezalarına ilişkin Anayasa Mahkemesinin 08/09/2022 tarih ve 2022/99 sayılı kararı. Burada disiplin cezalarına ilişkin 54'üncü maddesiyle bu konunun yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüş ve yönetmelikle düzenlenmiş bulunuyor. İşte bu hüküm iptal ediliyor ve Anayasa Mahkemesi -aynen kısaltarak söylüyorum- bu iptal gerekçesinde "Hukuk devletinde kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Dolayısıyla Anayasa'nın 13'üncü maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik, Anayasa'nın 2'nci maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır. Esasen bu iptal kararını Anayasa madde 2 ve 13'üncü maddesi çerçevesinde vermiştir. Kuralda yükseköğretim öğrencileri bakımından disiplin suçu teşkil eden eylemler ve uygulanabilecek disiplin cezaları gösterilmekle birlikte bu suç ve cezalar arasında herhangi bir ilişkilendirme yapılmadığı, diğer bir ifadeyle hangi eylemin hangi disiplin cezasıyla cezalandırılacağının açık ve net olarak gösterilmediği ya da bunun tespit edilmesine imkân sağlayacak herhangi bir ölçüt gösterilmediği veyahut bu hususta kişiler ve idare açısından belirlilik ve öngörülebilirliği sağlayacak şekilde kanuni bir çerçeve oluşturulmadığı görülmektedir. Bu kapsamda idarenin söz konusu eylemler ve cezalar için kuralda öngörülen sıralamayı gözetmekle de yükümlü tutulmadığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede disiplin cezasını gerektiren eylemin gerçekleşmesi durumunda bir disiplin cezasının verilebileceği öngörülmekle birlikte bu ölçütün disiplin cezasının muhatapları açısından yeterli bir hukuki güvence sağlamadığı açıktır." Bu esasa ilişkin saptamaları yaptıktan sonra 15'inci paragrafa geçiyor. Buna göre kural, bireylerin hangi somut ve fiilî olguya, hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikle öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımamaktadır. Bu itibarla eğitim ve öğrenim hakkına sınırlama getiren kuralın kanunilik şartını taşımadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'nın 13'üncü ve 42'nci maddelerine aykırıdır, iptal edilmektedir. Şimdi, burada görüldüğü gibi -Danıştayın 8. Dairesinin kararı var ama girmiyorum ona kısa tutmak açısından- 2 ölçüt dikkate alınıyor burada. Birinci ölçüt, içerik olarak suç ve ceza açısından öngörülebilirlik, yapılan düzenlemenin anlaşılabilirlik açısından özellikle; ikinci ölçüt ise yasayla düzenlenmesi gereken hususun yönetmelikte düzenlenmesi yani bir yasama yetkisinin yürütmeye verilmesi, bir tür yetki devri yani Anayasa madde 7'ye aykırılık. Bu itibarla iki açıdan Anayasa Mahkemesi iptal ediyor, sizler de haklı olarak, gerektiği biçimde Anayasa andımızın gereği olarak, Anayasa Mahkemesi kararının gereğini yerine getirmek amacıyla bu disiplin suçlarını ve cezalarını yasaya aktarmış bulunuyorsunuz. Evet, emeklerinize sağlık, yasaya aktarmış bulunuyorsunuz ama yasaya aktarma, belki ya eksik ya da bazı yönleriyle fazla ve Anayasa Mahkemesinin esasa ilişkin olarak yaptığı saptamalara karşılık gelmeyen birtakım kavramlar var. Ben bunlara örnek kabilinden bir ikisine değinmek suretiyle bu kısmı kapatacağım; belirttiğim gibi, iki açıdan "hak ve özgürlükler" açısından ve "yetki" açısından. Şimdi, fıkra (1), bent (a) bendi, 2'nci paragraf "... çalışmaların düzenini bozmak..."

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Kime göre, neye göre?

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi, bu, hukukilik açısından sorun yaratan bir kavram. "Öğrenme ve öğretme hürriyetini engelleyici..." -tırnak içerisinde belirtiyorum- tabii "öğrenme ve öğretme hürriyetini engelleyici" deyiminden ne çıkar? "...yükseköğretim kurumlarının işleyiş ve huzurunu bozucu..." Bu 3 deyim, tırnak içerisinde belirtiğim 3 deyim, sorun yaratabilecek, hani Anayasa Mahkemesinin hukuk devletini tanımlarken yasaya atfettiği ölçütler açısından... Yine, fıkra (1), bent (7) "toplantılar..." Çok geniş bir kavram "toplantılar" 2 kişinin bir araya gelmesi de toplantı, kantinde oturan 12 öğrencinin sohbeti de toplantı olabilir. "...işgal ve benzeri fiiller..." Evet "işgal" anlaşılıyor, belki Ceza Kanunu'nda bunun karşılığı var ama "benzeri fiiller" deyince çok geniş ve belirsiz bir kavram. "... cinsel davranışlarda bulunmak..." Şimdi "cinsel davranışta bulunmak" ne demek? Evet, Ceza Kanunu'nda cinsel saldırı var, mesela o kastediliyorsa "cinsel saldırı" düzenlenir ama "cinsel davranışlarda bulunmak" olunca Ceza Kanunu'nda karşılığı olmayan bir düzenleme. Yine, bunlara ek olarak; şimdi, (1)'inci fıkranın (d) bendinin 1'inci paragrafında mahkeme kararı aranıyor. Mahkeme kararının aranması tabii ki olması gerekendir ama şimdi 2 bent var ki bunları özellikle belirtmek istiyorum: Mahkeme kararı aranmadan öğrencilikle ilişkisi kesiliyor üniversiteden. Nedir bunlar? Öğrencilikten çıkarma yaptırım nedeni olarak; bir "Suç işlemek amacıyla kurulan bir örgüte üye olmamakla birlikte, örgüt adına faaliyette bulunmak veya örgüte yardım etmek." Şimdi, bu, tabii ki Türkiye'de son yıllarda yaşanmış olan en netameli bir konu. Mahkeme kararı yok burada. Örgüt kime göre örgüt, kime göre yardımda bulunuyor? Bu, son derece sakıncalı. İkincisi, yine, aynı bentte, (d) bendinde 3'üncü paragraf: "Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri satmak, başkalarına vermek ya da ticaretini yapmak." Evet, tamam, satmak, ticaretini yapmak, bunlar kuşkusuz önemli fakat -veya maddeleri başkalarına vermek- varsa, arkadaşına veriyorsa, o zaman bu da sorunlu olabilecek. Demek ki...

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sayın Kaboğlu, bir şey hatırlatabilir miyim müsaade ederseniz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Tabii.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Şimdi, Anayasa'ya aykırılığı tartışıyoruz ya, bu konular, son bahsettikleriniz, biliyorsunuz, Anayasa'ya aykırılık konuları değil. Onu isterseniz genelinde ifade edebilirsiniz yani eğer mümkünse.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Tabii, ben zaten... Bu sondu.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Anayasa'ya aykırılığı tartışalım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Bu kavram, öznel olduğu için... Mesela (1)'inci fıkrada "mahkeme kararı" tamam ama bunlar mahkeme kararı olmadan, olmadan...

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - İşte onları genelinde yani kanunun özünde, maddelerinde tartışabiliriz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - "Olmadan" olduğu için bu şekilde bir düzenleme Anayasa'ya aykırılık oluşturmaktadır anlamında söyledim.

Şimdi, özellikle Millî İstihbarat Akademisine gelince; o nedenle özellikle Sayın Başkanın burada bulunması... Çünkü çok yakından ilgilendiriyor bunu... Tabii ki YÖK'ü, Yükseköğretim Kurulunu hepimiz şu ya da bu biçimde eleştiriyoruz, değerlendiriyoruz; öneriyoruz, onun yerine yeni kurumlar öneriyoruz. Bunun kırk yıllık kurum olması açısından kurumsallaşmış yönleri var, sorunları var; kuşkusuz, buna burada girmeye gerek yok ama biz sonuç olarak, bu Anayasa yürürlükte kaldığı sürece, tıpkı şimdi yapmakta olduğumuz gibi, Anayasa'ya sadakatle mükellefiz, Anayasa'nın üstünlüğüne saygı duymak durumundayız.

130'uncu madde, bilindiği gibi, yükseköğretim kurumlarını düzenliyor; 131, üst kuruluşları düzenliyor ve 132 ise "yükseköğretim kurumlarından özel hükümlere tabi olanlar" diyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet teşkilatına bağlı yükseköğretim kurumları özel kanunlarının hükümlerine tabidir. Yani buradan anladığımız -madde 130, 131- Sayın Özvar'ın Başkanlığını yaptığı kurum yetki, görev, sorumluluk çerçevesinde ama Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Savunma Üniversitesi veya Polis Akademisi bunun dışında. Şimdi, Anayasa'mız bu istisnaları açıkça ve ad saymak suretiyle öngörmüş bulunmaktadır. Bu itibarla, burada ad saymak suretiyle öngörülmüş olan kurumlar dışında bir yükseköğretim kurumunun kurulması -tıpkı şimdi bahsedeceğim gibi, Türk-Japon Üniversitesinde olduğu gibi- ancak YÖK şemsiyesi altında mümkündür, YÖK bünyesinde mümkündür. Bunun yerindeliğine girecek değilim; belki Sayın Başkan diplomaların denkliğinden uluslararası standartlara kadar birçok konuyu söyleyecektir ama burada benim görevim, bunun YÖK dışında, böyle bir kurgunun, üst düzey eğitim yapan ve ihtisas diplomaları veren bir kurumun, teşkilatın öngörülmesinin, kurulmasının Anayasa'ya açıkça aykırı olduğudur. Şimdi bununla yetiniyorum.

Tabii, burada yine yönetmeliğe yollama yapılıyor; hem "Yasayla kuracağım." diyor ama bununla ilgili "Milli İstihbarat Akademisinin akademik ve idari teşkilatlanması, çalışma usulü esasları ile diğer hususlar MİT tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan yönetmelikle belirlenecektir." diyor ve devam ediyor. Bu da tabii ki Anayasa'nın yine 131'inci maddesi ve özellikle 124'üncü maddesine, 123'üncü maddesine, kanunilik ilkesine, idari yapının bir bütün oluşturması ilkesine aykırı olduğu için burada demek ki Anayasa'ya ve Anayasa'nın en az 4 maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

Şimdi son başlığa geliyorum. Son başlıkta yine, sayın teklif sahibinin bize anlattığı üzere, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, bu da bir kanunla kuruluyor ve Anayasa Mahkememiz bu konuda iptal kararı veriyor. Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bu iptal kararında örneğin bazı hususlar ki ben bunlara girmeyeceğim, ayrıntıda karşılanan hususlara girmeyeceğim; hangi hususlar karşılandı, işte, bütçesi ve diğer hususlara -zaten siz de belirtiniz- o hususlara girmiyorum zamanı almamak için ama Anayasa Mahkemesi kararına karşın karşılanmayan hususlar ve hâlen Anayasa'ya aykırılık teşkil eden hükümlere değinmekle sözlerime son vereceğim.

Anayasa Mahkemesinin ilgili kararında açıkladığı üzere, Anayasa'nın 130'uncu maddesinde yükseköğretim kurumları için öngörülen hususlar bu düzenlemede yer almamaktadır. Şimdi, bu bakımdan, Anayasa Mahkemesinin 7034 sayılı Kanun'un 7'nci maddesini iptal etmesinin gerekçesine uygun olması ve kararda yer alan hususları karşılamasının sağlanması gerekmektedir. Nedir bunlar? Orman vasıfları da dâhil olmak üzere, maddeyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin bu kararında geçici 1'inci maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan "orman vasıfları da dâhil olmak üzere" ibaresi iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin söz konusu ibareyi iptal etmesinin gerekçesi şu şekilde belirtilmiştir çok kısa olarak: "Anayasa'nın 169'uncu maddesi uyarınca irtifak hakkına konu bina ve tesislerin devlet ormanları üzerinde yapılabilmesi kamu yararının orman arazisinin bu hizmetlere tahsisini zorunlu kılmasına bağlı bulunmaktadır. Orman arazisinin eğitim ve öğretim amacıyla üniversiteye tahsis edilmesinde kamu yararı bulunduğu açıktır ancak orman arazilerinin başka amaçla kullanımı için kamu yararı bulunması tek başına yeterli olmayıp üniversiteye ait bina ve tesislerin devlet ormanları üzerinde yapılmasındaki kamu yararının orman arazisinin bu hizmetlere tahsisini zorunlu hâle getirmesi de gerekmektedir." Demek ki kamu yararı ve zorunluluk. Dava konusu kuralda herhangi bir zorunluluk hâli belirtilmeksizin hazineye ait orman vasıflı taşınmazların üniversiteye tahsis edilmesi öngörülmüştür. Buna göre üniversite, ormanlık alanı, orman vasfını koruyarak kullanabileceği gibi zorunluluk hâli bulunmadan başka amaçlarla da kullanabilecektir. Ormanlık alanın başka amaçla kullanımı için herhangi bir şart getirilmediğinden başka amaçla kullanımı için zorunluluk bulunup bulunmadığının denetlenmesine de olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla tahsis edilen orman vasıflı taşınmazın herhangi bir zorunluluk bulunmaksızın başka amaçla kullanılıp kullanılmayacağı tamamen üniversitenin takdirine bırakılmıştır. Teklif edilen maddenin 5'inci fıkrasıyla "Üniversiteye, 6831 sayılı Orman Kanununa göre izin verilenlerden kira dâhil herhangi bir bedel alınmaz." hükmü getirilmektedir. Böylelikle Anayasa Mahkemesinin iptal kararı öncesinde geçici 1'inci maddede yer alan düzenleme metinden çıkarılmakta ve Kanun'un 7'nci maddesine bambaşka bir metin eklenmektedir. Burada, orman vasıflar da dâhil olmak üzere, mülkiyeti hazineye ait taşınmazların kanunla tahsis edilmesi durumunun Anayasa Mahkemesi kararı nedeniyle zorunlu olarak mevzuattan kaldırılması ve bunun yerine Anayasa Mahkemesi denetimine tabi olmayacak bir şekilde 6831 sayılı Orman Kanunu'na göre yürütme tarafından izin verilmesi yoluna gidilerek Anayasa Mahkemesinin iptal kararı etkisiz kılınmaktadır. Böylelikle, arazi tahsisine ilişkin olarak mevcut durum korunmakta ve buna ilişkin işlem yargı denetiminden kaçırılmaktadır. Dolayısıyla, iptal edilen maddenin yerine getirilen bu düzenleme de özü itibarıyla Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesine uygun değildir ve kararda yer alan hususların etrafından dolanılmış olmaktadır. Bu bakımdan, Anayasa Mahkemesinin 7034 sayılı Kanun'un geçici 1'inci maddesini iptal etmesinin gerekçesine uygun olmasının ve kararda yer alan hususların karşılanmasının sağlanması gerekmektedir. Bunun sağlanmaması durumunda, yalnızca Anayasa madde 169'a aykırılıkla sınırlı kalmayacak, Anayasa Mahkemesinin kararı gereği aynı zamanda Anayasa madde 153'ün son fıkrasına yani Anayasa Mahkemesine uyma zorunluluğu nedeniyle 153'ün son fıkrasına da aykırılık teşkil edecektir.

Dikkatle dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim.