| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop, MHP Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli, AK PARTİ Grup Başkanı Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, AK PARTİ Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin, AK PARTİ Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, AK PARTİ Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, AK PARTİ Grup Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, AK PARTİ Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, MHP Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay, MHP Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, BBP Genel Başkanı Ankara Milletvekili Mustafa Destici ve 326 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4779)(Devam) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 24 .01.2023 |
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Sayın Başkan, teklifin geneli üzerinde perşembe günü on üç on dört saat arkadaşlarla uzun müzakereler yaptık. Bazı arkadaşları beş-beş buçuk saat dinledik, tahammül ettik. Ben herkes bu konuda fikrini söylesin diye konuşmamı çok kısa tutacağım.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde kadınlar başı örtülü, açık olarak barış içinde uzun yıllar bir arada yaşadı ancak yakın geçmişte hâlâ hafızalarımızda tazeliğini koruyan bazı olaylar oldu ki artık bıçak kemiğe dayandı. Bunda insanlar dinî inancı sebebiyle, başörtüsü sebebiyle, başını örtmesi ya da kıyafeti sebebiyle "Eğitim hakkından, seçme seçilmeden, kamu hizmetlerinden ya yararlanacaksın ya başını açacaksın, ikisinden biri." denildi. Bu tercih tabii yani ne insan haklarına ne medeni dünyaya ne de sadece sadece insan olmaya aykırı davranışlardı; çoğu insan o zaman sesini çıkarmadı, biliyoruz, hatta kıs kıs gülenler de oldu ama bu tercihi yapan nice kadın hayallerinden koptu, istikbalinden oldu.
Şimdi, diyoruz ki bu değişiklik teklifinde "'Dinî inancı'nı kaldıralım." Değerli arkadaşlar; bu arkadaşlar, bu istikbalinden olan insanlar moda olsun diye başını bağlamadı, dinî inancından dolayı bağladı ve bunlara da kuvvetli bir karşı çıkış oldu. Bunun kaynaklarını uzun uzun anlatmaya gerek yok yani 1978 yılındaki Çalışma Bakanlığının genelgesinden tutup -efendim- Cumhuriyet Halk Partisinin bu yasakları kaldıran Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesine götürüp, Anayasa Mahkemesinin yine kendi iç, kendi kuruluş kanununu da çiğneyerek Anayasa'ya aykırı şekilde işin esasına girip iptal etmesi, sonra bazı gazetelerin -tekrarlamak, bunlar çok da hoş olmuyor ama- "411 el kaosa kalktı." sözlerini unutmadık. Bakın, milletler, her millet, bir millet her nesilde yeniden doğar arkadaşlar. Evet, şimdi bir yasak yok, doğru ama 2012'ye kadar bu yasağın etkilerini gördük. Yine, defalarca söyledik, bu konuda düzenlenmiş, yasaklayan bir kanun yok; sadece keyfîliklerle, yönetmeliklerle ve idari kararlarla buraya kadar geldik. Şimdi, bir temel hak olan inanç hakkını, inanma hakkını Anayasa'nın koruması altına almaktan niçin beri duralım, niçin buna karşı çıkalım, ben bunu da anlamış değilim doğrusu yani "Buradan 'dinî inancı sebebiyle başını örten'i kaldıralım." Dinî inancı sebebiyle başını örtmenin sakıncasını bana söyleyecek, beni aydınlatacak, doğru dürüst ikna edecek bir arkadaşımız var mı burada? Deniyor ki: "Bu 'dinî inancı sebebiyle başını örtmek' siyaseten kullanılacak." Efendim, ne alakası var? Yani şimdi bir milleti yok etmek isterseniz askerî olarak istila etmeye gerek yok yani bazen tarihini unutturursunuz, bazen dilini bozarsınız, bazen dininden soğutursunuz, bazen de manevi değerlerini ayaklar altına alırsınız, görmezden gelirsiniz. Demem şudur arkadaşlar, hiç uzatmayacağım: Bu yasa değişikliği tam da dinî inancı sebebiyle geliyor. Burada yani sakıncasını bize anlatın, Türk milleti de görsün. Hepinizin sadece siyaset için buna karşı çıktığını biliyorum, ayrıca 41'inci maddeyle ilgili de çok uzun konuştuk. Perşembe gecesi biz burada bu konuları tartışırken yani ismini vermemde de hiç şey yok, Halk TV "İçeriden gelen bir şeyle..." diyor yani dışarıya herhâlde bir arkadaş haber göndermiş, bir avukat arkadaş bilgiyi de yarım almış yani tam da doğru değil söyledikleri, söylediği aynen şu: "Ya, Türkiye'de bu LGBT evliliklerine, efendim, bu tip serbest hayata, birlikteliklere marjinal bir grup karşı, bunlar da küçük bir grup, bunlar kendi aralarında istedikleri gibi tartışsınlar." diyor ve o televizyonlarda -daha sonra bana bandı gönderildiği için baktım- aklı başında bir insan da bir sürü insan da "Ya, hanımefendi, ne diyorsun sen? Erkeğin erkekle evlenmesi, kadının kadınla evlenmesi. Ya, biz Lût Kavmi miyiz?" diye bir itiraz göremedik.
Şimdi, 41'inci maddeye geldiğinde ben uzun uzun konuşacağım. Yani şurada meseleyi fazla uzatmaya gerek yok. Bu teklife sizin de gönlünüzden "Evet." dediğinizi biliyorum ancak siyaseten karşı çıkıyorsunuz. Bunu bir gol atma, gol pası verme gibi anlamanızın da hiç yeri yok, yersiz sadece. Yani sonunda da öyle çıkacağını ümit ediyorum. İYİ Partili arkadaşların da teklifine Cumhuriyet Halk Partisi yani devleti kuran parti, bunların da bir teklifi olmamasını, müstakil bir teklifi olmamasını da biraz garip karşıladım doğrusu.
Teşekkür ediyorum.