RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Önceki oturumda ve bugün mümkün olduğu kadar takip etmeye çalıştım yapılan konuşmaları. Toplumsal mutabakattan bahsedildi -1'inci madde üzerine ben birkaç saat evvel söz istemiştim- ve toplumsal mutabakatla, geniş bir mutabakatla problemlerin çözülmesi gerektiğine dair herkesin mutabık olması, gerçekten mutluluk verici.

Tabii, daha önce birçok tarihî süreçlerde modernleşme süreçlerinin kadınların kılık kıyafeti üzerinden yapıldığını bunu ifade etmiştim. Türkiye'de de maalesef bu süreç yaşandı ve modern, çağdaş, geri kalmamış olmak için insanların nasıl kılık kıyafete sahip olması gerektiği üzerine maalesef on yıllarca dayatmalar yapıldı.

Bülent Tezcan Beyefendi önceki oturumda şunu söylemişti, bunu da kıymetli buluyorum: 2008'deki Anayasa değişikliğini Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine götürmesi hususunda "Keşke götürmeseydik." dedi. Bu açıdan, bu oturumlarda söz alınmasının ve farklı siyasi partilerin görüş bildirmesinin kıymetli olduğunu düşünüyorum. Ancak, şöyle bir tartışma yapıldı: "Anayasa değişikliğiyle başı örtülü olmayan kadınların da hakları güvence altına alınıyor mu?" Açıkçası bu, yine on yıllarca yapılmış bir söylemdi, başörtüsü yasağının gerekçeleri arasında, Refah Partisi döneminde, Fazilet Partisi döneminde, AK PARTİ'nin ilk döneminde, iktidar olduğu dönemde, ikinci döneminde, Sayın Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde de "Zorla bizi kapatacaklar." "Bizi çarşafa sokacaklar." Bu arada, çarşaflı insanları da tabii rencide edecek şekilde bir ifade kullanmak istemem, herkesin kılık kıyafetinde özgür olması gerektiğini düşünüyorum. Ama bu korku cümleleriyle insanlar bir grubun korkusu üzerinden ki bu bana göre başını örtmeyen kadınlara da bir hakaretti yani onlar o kadar baskı altında hissedeceklerdi ki etrafta başörtülü kadınların bulunmasından, bunun üzerinden, bu mantık üzerinden insanların en temel hak ve özgürlükleri ihlal edildi. Bu, bu ülkede yaşandı. Şunu görüyoruz ki birçok parti bunun yanlış olduğunu söylüyor, bu güzel bir şey.

Bu konuyla alakalı Cihan Aktaş, Servet Armağan, Merve Kavakcı, Dilek Cindoğlu, Gülşen Demirkol Özel, Richard Perez gibi birçok akademisyen ve düşünürün akademik kitapları var, bunların da kayıtlara geçmesini istedim.

Son olarak da şunu söylemek istiyorum: Erhan Usta bir yandan "El uzatıyoruz, beraber çalışalım; yasakları, ayrımcılıkları beraber ortadan kaldıralım." derken aynı zamanda da burada "Bizler mücadele verirken sizler masaların altında saklanıyordunuz." diye bir ifade kullandı; onun için ben ve arkadaşlarım burada bir ara seslerimizi yükselttik. Bu manada da asıl kim bu meseleyi siyasete alet ediyor tekrar kayıtlara geçmiş oldu.

Sayın Tezcan da Mecliste temsil edilemeyen başörtülülerin hakkını savunacağını söyledi, bu da ilginç yani demek ki Mecliste temsil edilenler ile dışarıda olanlar arasında da yine bir ayrımcılık söz konusu. Bunu da burada kayıtlara geçirmek istiyorum. Bu bir samimiyet testi olacak, Anayasa değişikliğinde oy kullanışlarına göre göreceğiz.

Son olarak, Barolar Birliğinden temsilciyi de dinledik, istifade ettik. Acaba Barolar Birliğinin bu ayrımcılık sürecinde duruşu nasıldı? Bunu da ayrıca öğrenmek isterim.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.