KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Tabii, günün erken saatlerinden beri tartışıyoruz. Değerli Ahmet Hocamın, Orhan Hocamın ilk imzacıları olduğu kanun teklifi önemli bir kanun teklifi. Değerli Hocalarım, üniversitelerimizin temsilcileri, YÖK Başkanımız, Değerli Rektörlerimiz de aramızda. Şöyle önemli bizim açımızdan da: Bu kanun teklifindeki kimi maddeler -bugün de Değerli Komisyon üyelerimizin ve söz alan değerli hatiplerin de dile getirdiği gibi- daha evvelden benim de içinde bulunduğum Millî Eğitim Komisyonunun konuştuğu, tartıştığı konulardı; işte en başta disiplin kanunu. Burada beraberce görüştüğümüz...

Orhan Hocam, siz miydiniz Komisyon Başkanımız?

ORHAN ERDEM (Konya) - Yok.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - 54'üncü maddeyi biz burada tartışmıştık ve bu konuda ciddi açıklıklar olduğunu ve anayasal anlamda çok muallak ifadeler içerdiğini söylemiştik, ki öyle oldu. Anayasa Mahkemesi bu disiplin kanunu üzerinde... Önemli tabii, maddede belki daha detaylandırırız ama Değerli Kaboğlu Hocamız bizlerin söyleyeceklerini çok detaylı, teknik gerekçelerle iletti.

Sadece burada şunu söylemek istiyorum Değerli Hocam: Anayasa Mahkemesi yönetmelikle belirlenmesi gibi bir koşul koymuyor; sadece kanuni, net, anlaşılır, uygulanabilir nesnel ölçütler anlamında ve kamu otoritelerinin -bu sadece üniversiteler açısından değil, tüm karar birimlerine- keyfî uygulamalarını sınırlandıran kanun istiyor ama burada yine sorun alanları var, belki kanun teklifinde bunu dikkatle gündeme getireceğiz.

1'inci madde uzmanlar konusu. YÖKAK -yani üniversiteler arası kalite kurulu- önemli bir kurum. Sadece Ahmet Hocama temel eleştirim, gerekçeler konusu çok sıkıntılı Hocam. Bu kanun teklifini biz çalışırken ilk baktığımız kanun teklifinin maddelerinin gerekçeleri yani neden buna ihtiyaç duyuluyor; bunları iletmemişsiniz. Bakın, YÖKAK'ta bile -Kalite Kurulunda- Kalite Kurulunun kendi raporu var 2021'de ve bir ihtiyaç olduğunu söylüyor, bir uzman kadrosu ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Buraya bile atıf yapabilirdiniz "Böyle bir ihtiyaç var." diye. Bu Kurul önemli. Biz Mecliste bu Kalite Kurulunun kurulmasını muazzam bir destekle, oy birliğiyle kabul ettik çünkü bu Kurulun temel hedeflerinden biri üniversitelerde kalite güvencesi kültürünün içselleştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıydı, Yükseköğretim kurumlarının dış değerlendirmesini yapacaktı ve akreditasyon kuruluşlarının yetkilendirilmesinin tanınma süreçlerini... Yani bizim önemsediğimiz, çok önemli, niteliksel anlamda katkı sunacak bir kurumdu. Bu nedenle uzman kadrosu ihtiyaçları olabilir. Ama doğal olarak tabii şöyle bir sorun da oldu: Üniversitelerimizdeki rektör atama süreçleri bu kurulların çalışmasını ciddi sekteye uğrattı çünkü Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber rektör atamalarında Cumhurbaşkanının hangi kriterlerle nasıl atadığını bilmediğimiz bir rektör atama süreci ve bunun sıkıntılarıyla bugün karşı karşıyayız; işte spesifik örnekler verildi, Ordu ya da farklı atamalarda. Bu da -bu kalite kurullarının işlevselliğine- rektörlerin o geniş yetkilerle kadrolaşma süreçlerine, nitelik sorunlarını yaratmasına da engel olamadı; bunu vurgulamak istedim.

Benim üzerinde en çok durmak istediğim konu tabii ki kadrolar konusu ve vakıf üniversiteleri konusu. 50/d'de bir düzenleme ihtiyacı vardı, yapıldı ama burada 33/a'ya geçerken -ki o dereceler, kadro dereceleri önemli- 2018'den itibaren bütün 50/d'lilerin 33/a kadrosuna geçirilmesi sürecinde, tabii ki bazı akademisyenler, rektörlerin yine o keyfî kadrolaşma, kişiye özel kadroları nedeniyle bazı... Bu, kısıtlı sayıda, ben Erol Hocama sordum: Ne kadar kişi o yasayla beraber 50/d'den 33/a'ya geçemedi diye. Doğal olarak bütün 50/d'liler için değil; 1/1/2018'de bu hakkı elde edip 33/a kadrosuna atanması gerekirken atanmayıp, yüksek lisansını, doktorasını tamamlayıp ilişiği kesilenler var. Şimdi bu kanun kapsamına girecek mi onlar? Burada siz kanun teklifini yazarken işte "eğitimini tamamlamış" ya da "eğitimleri devam eden" diye... Bir yıllık süre vermiştik onlara da, 2018 sonrası hemen ilişikleri kesilmedi; iyi bir kanun metni yapmıştık o zaman, madde eklemiştik. Sayın Başkan, burada asıl sorunumuz, herkese, üniversiteyle ilişiği olmayanlara kadro değil; zaten biz bir hak verdik onlara 33/a'ya geçmeleri için ama rektörlerin ve idarecilerin keyfî kararıyla geçemedi o 50/d'liler; bu çok kısıtlı bir sayıdır. Yani yüksek lisansını, doktorasını tamamlayıp ilişiği kesilen kaç kişidir acaba? Neden üniversitelerde kadro bulamadılar? Çünkü biz Meclis olarak bu yasal güvenceyi vermiştik, buna dikkat etmek gerekiyor.

Değerli Hocam, bir de 2022 Aralık ayında ilan edilen yaklaşık 800'e yakın araştırma görevlisi kadrosu oldu, onların sınav süreci devam ediyor. Bu kanun yürürlüğe girdiğinde ne olacak o akademisyenler -yürürlük maddesinden sonra belki atamaları yapılacak- nasıl bir süreç işleyecek? Orada bir açıklık var. 50/d'den 33/a'ya geçenler için zorunlu hizmet yükümlülüğü olacak mı? "Bu olmayacak." diyorsunuz yani sizin vücut dilinizden onu anlıyorum.

Bir de vakıf üniversiteleri konusuna değinmek istiyorum. Ben bu Mecliste göreve başladığım andan itibaren vakıf üniversitelerinin çok temel kritik sorunları vardı, işte -ve kısmen bazı kanun maddeleri- öğrenciler için belli bir pay ayırmaları -yüzde 2- banka hesaplarında. Belli krizler yaşayan üniversiteler oldu, vakıf üniversiteleri oldu ve Yekta Hoca döneminin belki en önemli çalışmalarından biri vakıf üniversiteleri değerlendirme raporunun yayınlanması ve bu rapor tüm şeffaflığıyla bu üniversitelerin temel sorun alanlarını ortaya koydu; "vakıf" kavramından ne kadar uzaktalar, öğrenci gelirlerinin nerelere harcandığı, akademik nitelikleri tartışma konusu oldu. Bu üniversitelerin bir kısmı ciddi sorunlar yaşıyor, Mecliste kabul ettiğimiz yasaları uygulamıyorlar; üniversite hocalarının özlük hakları, idari özerklikleri, mütevelli heyetlerinin, idari kadroların keyfî uygulamaları... Burada biz kanun çıkardık, dedik ki öğretim üyelerinin, araştırma görevlilerinin özlük hakları devlet üniversiteleriyle eş değer olacak ama bunu uygulamıyor bu üniversiteler. Sayın Hocam, denetim sürecine aldınız bir kısmını -raporu henüz bilmiyoruz ama- birçok vakıf üniversitesi denetim sürecine girdi.

Bizim Millî Eğitim Komisyonu olarak vakıf üniversiteleri konusunda detaylı bir çalışma yapmamız gerekirken biz bu üniversitelerin isimleriyle uğraşıyoruz, isimleri değişiyor bu üniversitelerin. Bir defa, kurumsal kimlik anlamında bu yaptığımız üniversiteler daha yeni kurulan üniversiteler. Benim burada görev yaparken kurduğumuz üniversitelerin bir iki yıl sonra isimleri değişiyor. Antalya AKEV Üniversitesinin ismi değişiyor, isminden "vakıf"ı çıkarırken diğer bir tanesinin ismine de "vakıf"ı ekliyoruz. Ölçüt nedir? "Vakıf"ın kullanılması mı isteniyor, kullanılmaması mı isteniyor? Gerekçede bir şey göremedim hocam hani, buradaki amacınız nedir? Ama bu üniversiteler sorunlu üniversiteler. Ayvansaray Üniversitesi vardı, İstanbul Ayvansaray. "Bir semt ismi" dediniz -ismini burada koymuştuk, gayet kurucuları vardı, istediler bu ismi- iki yıl sonra bu üniversitenin ismiyle semt ismi karışıyor diye başka bir semt ismi, "Topkapı" ismi koyuldu. Nedir ölçüt? Ama burada bir sorun var; Ayvansaray'da da vardı, buradaki AKEV'de de var. Bu AKEV bir vakıf, Antalya'da önemli, köklü bir vakıf.

Var mı AKEV vakfının kurucusu aramızda? Neden çıkarmak istiyor? AKEV çok önemli bir vakıf, Antalya'da anaokulundan yükseköğretime kadar yapan hizmet yapan bir vakıf. Bu vakıfta neler oldu? Bu üniversitede neler oldu? Bu üniversitenin yönetimi neden değişiyor? Bu üniversitenin mal varlıkları ne konumda? Bu isim değişikliğinin arkasında başka bir gerekçe var mı? Burada birileri bu üniversiteyi ele geçirmiş, biz de burada ona alet oluyoruz, ben öyle hissediyorum çünkü bir detay yok, ne üniversitenin temsilcisi var ne AKEV vakfının Başkanı orada. Mütevelli heyeti nerede? İstiyor mu gerçekten? Ama bu üniversitede ciddi sorunlar var değerli milletvekilleri, bunun tekrar detaylı çalışılması gerekiyor. Bu üniversitede mali açıdan, yönetimsel açıdan ciddi sorunlar var. Bu vakfı bir eleme geçirme operasyonu var Sayın YÖK Başkanım, bununla ilgili detaylı bilgi verecek misiniz?

Antalya AKEV Üniversite vakfının temel kurucuları çok rahatsız. Bence buraya ekletmeyelim, o kurumun kurumsal kimliği gidecek yeni bir kurumsal geliyor; Antalya Belek Üniversitesi. Burada salt bir isim değişikliği değil bu; buna da dikkatinizi çekmek istiyorum, bu benim sorumluluğum. Vakıf üniversitelerinin sorunlarını tartışmaya hadi bir kenara bırakıyorum, en azından milletvekili olarak, Millî Eğitim Komisyonu üyeleri olarak burada dolandırıcılıklar var, bir vakfın -tırnak içinde söylüyorum- mallarına çökme var; bunları dikkatli değerlendirmek gerekiyor. Ayvansaray örneğinde de oldu bu. Buna dikkatinizi çekerim.

Diğeri, Beykent, tamam, İstanbul karışıyor. "İstanbul" "Beykent" oluyor, diğeri de Alanya Hamdullah Emin Paşa "vakıf" ismini ekletiyor içerisine; neden, neden böyle bir ihtiyaç doğuyor? Neden kurulurken bunu ekletmemiş? Ama AKEV'e ben dikkatinizi çekmek istiyorum.

Erol Hocam, vakıf üniversiteleri sorunlu. Yapıları, geçen yıl kimisinden, bir kısmının denetimi de aldınız. Hocalar rahatsız, idari, mali sorunlar var, ciddi mobbing uygulamaları var, biz bunu Mecliste gündeme getirdik. Bu, Millî Eğitim Komisyonunun hep dikkatinden kaçtı, çıkardığımız yasaları dahi uygulamadılar. Sayın Başkan, "İç Tüzük hassasiyeti var." diyorsunuz ama bu çıkardığınız yasaları, imzacısı olduğunuz yasaları uygulamayan üniversiteler var. İşte, Anayasa'ya aykırı yasalar geçiyor Millî Eğitim Komisyonundan. Bakın, çok ilginç, Anayasa'ya aykırı yasaları biz tekrar burada görüşüyoruz. Bizim görevimiz zaten Anayasa'ya aykırı yasa yapmamak; bu dikkatten kaçıyor, bunlara ciddi şekilde dikkat etmemiz gerekiyor. Bunu ben özellikle dikkatinize sunmak istedim.

50/d konusunu... Evet, şimdi, bakın, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun yine burada, ben yine Meclisteydim ve bu kanunda çok ciddi sorun vardı. Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun'un 7'nci maddesi elimde, bu üniversite hiçbir denetime tabi değil, 5018 Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'n dışında bu üniversite. Ya, böyle bir üniversite olabilir mi? Bütün mali kararları üniversite yönetimine bırakıyoruz ve doğal olarak Anayasa Mahkemesi buna izin vermedi. Ama bu kanunu biz burada kabul ettik ve kaç yıl sonra şimdi denetleme yetkisi getiriyoruz. Ne oldu aradaki işlemler? Kim bunun sorumlusu? Bunlara dikkat etmemiz gerekiyor.

İşte, "Orman Kanunu kapsamına alınıyor." Değerli hocalarım açıkladı, bu da bir kanunu dolanma. Sayın Rektörümüz bunun hassasiyet olduğunu söyledi, açıklama yaptı, mutlaka biz de öyle düşünüyoruz Sayın Hocam, değerli Rektörüm. Mutlaka hassasiyetiniz var ama bu şekilde kanun olmaz, bu belirginleştirilir ve bu konuda sizin kişisel hassasiyetleriniz değil, kanuni bir güvenceye almamız gerekiyor, bütün üniversiteler için gerekli.

Şimdi, 100/2000 akademisyenlerimize değinmek istiyorum. Ben de bir akademisyen olarak hemen lisansım sonrası yurt dışındaki üniversitelere gittiğimde beni en çok şaşırtan konu, Uzak Doğu ülkelerinin çok ciddi bir araştırmacı kadrosu yetiştirmek üzere çok önemli programları olmasıydı yani hayranlık duyacağımız, devletlerin bursuyla çok tematik stratejik alanlarda ki bugün o ülkelerin ne kadar aşama kaydettiğine şahitlik ediyoruz. Pandemi döneminde olmasına rağmen, biz de bu kanunu kabul ettik ve bu programın uygulanması için YÖK'e yetki verdik ve YÖK bir yönetmelikle bu programı uygulamaya başladı, önemli. Bir kamu kaynağı ayırdık biz buraya yani o yurt dışındaki üniversitelerdeki öğretici ve "researcher", "teaching-researcher" ayrımını biz yapmaya çalıştık, tematik alanlar belirledik, kalkınma modelimize uygun tematik alanlar belirledik, 100 önemli alan belirledik ve buraya seçilmiş, doktora, araştırmacı seçtik. Ve bu gençler, bu araştırmacılar, bu meslektaşlarımız üniversitelerinde, seçilmiş üniversitelerde kadrolarına, eğitimlerine başladılar. Kamu kaynağı ayırdık onlara, niteliğe öncelik verdik, kalkınma modelimize öncelik verdik ve üniversitelerin niteliklerini artırması anlamında önemli bir model ortaya koyduk. Eksikliği, yurt dışında da onlara kamu kaynaklarıyla, devlet bursuyla belki eğitmemiz gerekiyor, belki onu da tamamlayabiliriz ama şimdi ciddi bir sorun ortaya çıktı. Bu programı tamamlayan araştırmacılar o tematik alanlarda, araştırma üniversitelerinin kadrolarında yer almaları gerekirken bu araştırmacılar atıl, o modeli tamamlayamadık.

İşte, bugün bir zincir market örneği verildi. Ya, bu çok üzücü bir şey. Biz bu kanunu yaparken, devletin ayırmış olduğu bütçe ve kaynak başka bir amaç içinken uygulamada sorun oldu. Şöyle bir sorun var: Üniversitelerde maalesef idari kadrolardaki atamalarda ciddi sorun var, keyfî, kişiye özel maalesef kadrolaşmalar yapılıyor ve bu nedenle de kamunun kaynak ayırdığı bu değerli araştırmacılar kadrolarda yer alamıyorlar. Şimdi bu sorunu çözmemiz lazım. Buna ya kanuni bir güvence getirmemiz gerekiyor... Burs imkânı verdi devlet onlara, bir fon ayırdı ama o da yetersiz tabii ki orayı belki bir asgari ücret düzeyine çıkaracak bir kanun maddesi eklenebilir ama salt burs değil, bizim onları istihdam etmemiz gerekiyor. Bu noktada da YÖK ya da bizim kanun yapıcı olarak bu konuya dikkat etmemiz gerekiyor ve istihdam modelini de tamamlamamız gerekiyor. Ya bir ek kanunla ya bir ek maddeyle bunu da sağlamak gerektiğini düşünüyorum.

Değerli Hocam, Boğaziçi Üniversitesi sorunu var. Üniversitelerde atanmış rektörlerin uygulamalarının en son örneği Boğaziçi Üniversitesinde yaşanıyor ve burada, YÖK bu süreçlerin hiçbirine müdahale etmiyor. Görevden alınan bölüm başkanları... Boğaziçi Üniversitesinde bir dekanın vekâleten 3 bölüme kendini bölüm başkanı olarak ataması kabul edilebilir mi Erol Hocam, buna nasıl izin veriyorsunuz? Hani en azından -tamam, rektörün inisiyatifiyle atamalar yapılıyor, kadrolaşmalar yapılıyor ama- bununla bu uç örneklere bu üniversitelerde izin verilmemeli, kişiye özel kadroların yapılmasına izin verilmemeli, rektörle uyumlu çalışmadığı için bir dekan görevden alınmamalı. Bunlar üniversitelerimizin bizlere ulaşan ciddi sorun alanları olarak ortada duruyorken biz üniversiteleri isim değişikliği ki tartışmalı, sorunlu; işte, disiplin yönetmeliğinde yine muallak ifadelerle yer alan bir düzenleme.

MİT Akademisi bugün konuşuldu. Sayın MİT temsilcimiz de burada. Neden böyle bir akademi özerk olarak kuruluyor? İşte, Maarif Vakfını kurduk. Çok ciddi bir devlet bütçesini biz bir vakfa ayırdık. Şimdi, son gelen bütün yasalarda her ile bir vakıf ve bir akademi kurulma geleneği geldi. Bunlara ihtiyaç var mı, gerekli mi? Yükseköğretim Kurumundan bağımsız yüksek lisans, doktora unvanı verecek bir kurum nasıl olacak? Bunları tartışmamız gerekiyor.

Zaman da geç oldu, çok fazla vakit almak istemiyorum. Maddelerde bazı şeyleri söyleyebiliriz.

Teşekkür ediyorum ben.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Evet, yirmi dakikaya yaklaştı lütfen.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Bu genel değerlendirmemi ve görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim ama 100/2000'in ve 50/d'nin tekrar bu kanunda değerlendirmeye alınmasını, Komisyon aşaması veya Genel Kurul aşamasında ben çalışılmasını değerli teklif sahiplerine öneriyorum tekrar teşekkür ederim.